Tuğrul Akşar – Futbolda Eşitsizliğin Bedeli (2025)

Futbol, sadece sahada oynanan bir oyun değil; ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla karmaşık bir endüstri haline geliyor. Ancak bu büyük oyunun ekonomik yüzü çoğu zaman göz ardı ediliyor. ‘Futbolda Eşitsizliğin Bedeli’, bu göz ardı edilen yapının tam kalbine iniyor. Tuğrul Akşar, yıllara dayanan birikimiyle futbol ekonomisinin karanlıkta kalan dinamiklerini gün ışığına çıkarıyor. Kitap, özellikle gelir dağılımı eşitsizliğine odaklanarak, hem Türkiye Süper Ligi hem de Avrupa futbolunda derinleşen dengesizlikleri analiz ediyor.

Futbolun finansal yapısındaki eşitsizlik, sahadaki rekabeti doğrudan etkiliyor. Büyük kulüplerle küçükler arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Bu durum sadece sportif adaleti değil, taraftar psikolojisini, medya ilişkilerini ve futbolun geleceğini de şekillendiriyor. Kitap, bu gerçekleri saklamadan, rakamlarla, verilerle, tarihsel örneklerle ve açık analizlerle sunuyor. Yalnızca eleştirmekle kalmıyor; bu eşitsizliğin nasıl giderilebileceğine dair kapsamlı öneriler de getiriyor.

Ekonomi, siyaset, sosyoloji ve sporun nasıl iç içe geçtiğini gösteren bu çalışma, futbolun sadece skor tabelasında bitmediğini hatırlatıyor. Futbolu yönetenlerin sorumluluklarını, karar alıcıların tercihlerinin sonuçlarını ve taraftarların içinde yaşadığı endüstriyel sistemin gerçek yüzünü sorgulatıyor. ‘Futbolda Eşitsizliğin Bedeli’, futbola tutkuyla bağlı olan ama oyunun arka planını da anlamak isteyen herkes için kaçırılmayacak bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Tuğrul Akşar – Futbolda Eşitsizliğin Bedeli, Literatür Yayınları, futbol, 524 sayfa, 2025

Ayça Akçay – Etimoloji 101 (2025)

Kelimeler, yalnızca iletişim aracı değil; toplumların tarihini, kültürünü ve kolektif hafızasını taşıyan sessiz tanıklardır. ‘Etimoloji 101’, sıradan görünen kelimelerin ardında yatan hiç bilmediğimiz ayrıntıları gözler önüne seren, bilgiyle dolu ve merak uyandıran bir rehber niteliğinde. Türkolog Ayça Akçay’ın özenle kaleme aldığı bu eser, okuyucuyu dilin kurallarına değil, dilin ruhuna davet ediyor.

Bu kitapta günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız sözcüklerin kökenlerini öğrendikçe, farkında olmadan taşıdığımız tarihsel katmanları keşfedeceksiniz. “Pencere”nin nasıl başka bir dilin metaforunu barındırdığını, “kelime”nin kökünde hangi inanç sistemlerinin izlerini taşıdığını ya da “aşk” ve “ilim” gibi kavramların geçmişte ne anlama geldiğini öğrendiğinizde, kelimelere bambaşka gözle bakmaya başlayacaksınız.

Yazar, etimolojiyi kuru akademik bilgilerle değil, akıcı bir sohbet diliyle sunuyor. Bu sayede her kelime, hem bireysel hem de toplumsal belleğimizde nasıl yer ettiğini gösteren bir hikâyeye dönüşüyor. Diller arasındaki görünmez ilişkiler, ortak köklerden doğan ayrışmalar, bazen bir sözcüğün yüzyıllar içinde nasıl anlam değiştirdiği üzerine yapılan gözlemler, kitabın en çarpıcı yanlarını oluşturuyor.

‘Etimoloji 101’, yalnızca dil meraklılarına değil, kültürle ilgilenen herkese hitap ediyor. Çünkü bir kelimenin izini sürmek, aslında insanlığın ortak yolculuğuna tanıklık etmektir. Bu kitap, her sözcükte saklı geçmişin izini sürenler için düşünsel bir keşif yolculuğu sunuyor.

  • Künye: Ayça Akçay – Etimoloji 101: Kelimelerin Kökeni, Literatür Yayıncılık, dil, 256 sayfa, 2025

Simon Gilham – Kendine Yalan Söylemeyi Bırak (2025)

Simon Gilham’ın bu eseri, kişisel gelişim alanında kalıpların dışında bir yaklaşım sunuyor. ‘Kendine Yalan Söylemeyi Bırak: Hayatını Değiştirecek 101 Acı Gerçek’ (‘Stop Lying to Yourself: 101 Hard Truths to Help You Change Your Life’), okuyucunun kendisiyle yüzleşmesini, bahaneleri ve kendini kandırmayı bırakmaya davet ediyor. Her biri kısa ama vurucu 101 bölümde, hayatı değiştirmek için gerekli olan dürüstlüğün altı çiziliyor.

Gilham, değişimin ilk adımının gerçekleri kabul etmek olduğunu savunuyor. “Vaktin yok değil, önceliğin yok.” gibi ifadelerle, sorumluluğu dış faktörlere yüklemek yerine bireyin kendi tercihlerinin farkına varması gerektiğini söylüyor. Kitap, okuyucunun sıkça kullandığı bahaneleri tek tek ortaya koyarak, onların ardındaki korkuları ve kaçışları gösteriyor.

Yazar, bu sert doğrularla okuyucunun konfor alanından çıkmasını amaçlıyor. Çünkü gerçek değişim, ancak yüzleşme ve eylemle mümkün. İlişkilerden kariyere, fiziksel sağlıktan kişisel hedeflere kadar geniş bir yelpazede okura ayna tutuyor.

Kitabın dili doğrudan ve zaman zaman provokatif olsa da altında yatan niyet açık: kendinle yüzleşmeden kendini geliştiremezsin. Gilham, motivasyon değil, dürüstlük sunuyor. Çünkü ancak gerçeği gördüğümüzde onu dönüştürebiliriz.

Sonuç olarak ‘Kendine Yalan Söylemeyi Bırak’, bahaneleri bırakıp yaşam sorumluluğunu üstlenmek isteyen herkes için cesur, net ve dönüştürücü bir rehber.

  • Künye: Simon Gilham – Kendine Yalan Söylemeyi Bırak: Hayatını Değiştirecek 101 Acı Gerçek, çeviren: Ezgi Alkan, Literatür Yayıncılık, kişisel gelişim, 208 sayfa, 2025

Robert Peckham – Korku: Alternatif Bir Dünya Tarihi (2025)

Değişimin en itici güçlerinden biri korkudur.

Bu kitap, dünya tarihini alışılmışın dışında bir perspektifle ele alıyor.

Kitap, insanlık tarihini şekillendiren en güçlü duygulardan biri olan korkuyu merkezine alarak, bu duygunun tarihsel olaylar üzerindeki derin etkilerini inceliyor.

Robert Peckham, korkunun sadece bireysel bir duygu olmadığını, aynı zamanda toplumları, devletleri ve hatta dünyayı şekillendiren güçlü bir güç olduğunu savunuyor.

Kitapta, korkunun;

  • Siyasi kararları nasıl etkilediği,
  • Toplumsal hareketleri nasıl tetiklediği,
  • Savaşların ve çatışmaların başlamasına nasıl neden olduğu,
  • Kültürel ve dini inançları nasıl şekillendirdiği gibi birçok konuya değiniliyor.

Peckham, korkunun sadece olumsuz bir duygu olmadığını, aynı zamanda insanları harekete geçiren ve değişim yaratan bir güç olduğunu vurguluyor.

Kitapta, tarih boyunca yaşanan birçok önemli olayın temelinde korkunun yattığını gösteriyor. Örneğin, Kara Veba salgını, Fransız Devrimi, Soğuk Savaş gibi büyük olayların korku psikolojisiyle yakından ilişkili olduğunu iddia ediyor.

Kara Veba: Orta Çağ’da Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgını, insanların ölüme olan korkusunu artırarak toplumsal ve dini yapıları derinden etkiledi.

Cadı Avları: Cadılara yönelik korku ve düşmanlık, Orta Çağ ve erken modern dönemde birçok insanın hayatına mal oldu.

Savaşlar: Savaşların çıkmasında ve devam etmesinde korkunun önemli bir rol oynadığına dikkat çekiliyor.

Totaliter Rejimler: Totaliter rejimlerin yükselişi, insanların güvensizlik ve gelecek kaygılarını sömürerek korku iklimi oluşturmasıyla ilişkilendiriliyor.

Yazar, tarihsel olayları sadece siyasi, ekonomik veya sosyal faktörlerle değil, aynı zamanda psikolojik bir boyutla da değerlendiriyor. Korkunun insan davranışları üzerindeki etkilerini anlamak için tarihsel olayları farklı bir açıdan görmemizi sağlıyor.

  • Künye: Robert Peckham – Korku: Alternatif Bir Dünya Tarihi, çeviren: Feyza Öz, Literatür Yayıncılık, tarih, 400 sayfa, 2025

Kolektif – Bu da Biter, Ya Sonra? (2022)

Bu önemli derleme, pandeminin ekonomi, siyaset edebiyat, sanat, medya, eğitim ve sağlık üzerindeki etkilerini derinlemesine izliyor.

Dünyayı sarsan COVID-19 pandemisinden sonra hayatlarımız, olağan akışına kaldığı yerden aynen geri dönecek mi?

Çocuk, genç, yaşlı milyarlarca insan ne yaşadı?

Ne yaşadık?

Bizleri bundan sonra neler bekliyor?

Salgın sırasında her vatandaşımızın günlük hava durumu tahminleri kadar içselleştirip, düzenli takipçisi olduğu istatistiklere olan genel ilgi, salgın uzadıkça düştü.

Salgın fırtınasında her hanede hayat, A’dan Z’ye değişip başka bir şeye dönüştükçe; salgın konuşulmaz oldu.

Toplumun gündemi, salgının artçıl etki ve sonuçlarıyla öylesine meşgul ki, kimse tüm bu sorunların asıl malum nedeni olan COVID-19 hakkında artık düşünmek, konuşmak istemiyor.

Acılar öyle uzun, öyle derin, öylesine yaygın ki, unutmak ve hiç adını anmamak en kolayı!

Oysa pandeminin sebep ve sonuçlarının tam da şimdi bir analize ihtiyacı var.

İnsanlığın yaşadığı son salgının içinden, salgın sonrasına bakarak hayatı yorumlayan bu kitap şu soruya cevap arıyor: Bu da biter, ya sonra?

Biyoloji, ekoloji, ekonomi, edebiyat, kültür, sanat, iletişim, eğitim, sağlık gibi hayatın çok farklı alanlarında çalışan, üreten, düşünen, bu soruya cevap arayan yazarlar bu kitap için buluştu, tartıştı ve okuyucuya kendi başlangıçları için ilham vermek istedi: “Daha iyi bir dünya mümkün.”

Kitaba katkıda bulunan isimler de şöyle: Ahmet Atalık, Arif Altun, Aysun Gezen, Aziz Çelik, Bayazıt İlhan, Berna Diclenur Uluğ, Betül Urhan, Dilek Aslan, Emre Kongar, Engin Yılmaz, Fatih Yaşlı, Fazilet Mıstıkoğlu, Ferhunde Öktem, Gülriz Erişgen, Haluk Özen, İlhan Can Özen, Meltem Dengelen, Mutlu Binark, Önder Algedik, Özden Şener, Özlem Ece, Selçuk Dağdelen, Süreyya Karacabey ve Şükrü Erbaş.

  • Künye: Kolektif – Bu da Biter, Ya Sonra?: Covid 19 ve A’dan Z’ye Yeni Hayat, editör: Selçuk Dağdelen, Dilek Aslan ve Bayazıt İlhan, Literatür Yayıncılık, inceleme, 292 sayfa, 2022

Elliot Aronson ve Joshua Aronson – Sosyal Hayvan (2022)

İnsan davranışlarının kalıp ve güdülerini irdeleyen ‘Sosyal İnsan’, sosyal psikoloji alanında yazılan gelmiş geçmiş en iyi kitap.

Elliot Aronson ve Joshua Aronson, konuyu terörizm, itaat, siyaset, ırk ilişkileri, reklam, savaş ve din gibi farklı konular üzerinden izliyor.

Kitapta, sosyal psikolojinin ne olduğu, sosyal biliş, kendini haklı çıkarma çabası, konformite, kitle iletişimi, propaganda, ikna, insan saldırganlığı, önyargı, hoşlanma, sevme, bağ kurma ve bir bilim olarak sosyal psikolojinin ne anlama geldiği gibi ilgi çekici konular ele alınıyor.

  • Künye: Elliot Aronson ve Joshua Aronson – Sosyal Hayvan, çeviren: Aslı Candaş, Literatür Yayıncılık, psikoloji, 496 sayfa, 2022

Hüseyin Kaptan – Kentleşme Serüveni (2021)

Mimar ve plancı Hüseyin Kaptan, 60 yıllık mesleki deneyimi ile planlama tarihinde iz bırakmış bir isimdir, Türkiye şehircilik tarihi ile yaşıttır.

Kaptan, Anadolu’nun hemen her coğrafyasında ve İstanbul’da yürüttüğü çalışmalarda planlamanın en önemli unsurunun “insan” olduğunu savunmuş, katılımcı planlama çalışmalarının öncülerinden olmuş, kent ile doğa arasında köprü kurmuş, tüm kentlerin kuşlarının, ağaçlarının, ormanlarının, sularının, özetle tüm ekolojik değerlerinin savunucusu olmuştu.

Bugünün açgözlü, insana, doğaya ve hayvana düşman müteahhitlerine bakıldığında, Hüseyin Kaptan gibi değerlerin özlemini çokça duymamız bu yüzden.

Kaptan ile yapılan röportajlar, ayrıca kendisinin kaleme aldığı yazılar, plan ve proje raporları ile belgesel ve televizyon programlarındaki söyleşilerinden derlenerek hazırlanmış bu güzel çalışma da, genel olarak Kaptan’ın mesleki deneyimlerini ve tanıklığını sunuyor, bunun yanı sıra Türkiye’nin planlama ve şehircilik tarihinin harika bir fotoğrafını çekiyor.

Kitaptan iki alıntı:

“Planlama mesleği bir macera ve ben o maceranın her aşamasında yer almayı tercih ediyorum. Irmakta su kenarında da balık vardır; en sert, en vahşi yerinde de. Adam gibi kenarda balık tutmak varken ben hep orayı, o vahşi yeri tercih ettim.”

“Planlama süreçlerinde bütün teorilerin üzerinde bir gerçek olduğunu, bunun yerelde yaşayan insanlarla bir uzlaşma anlamına geldiğini, 1960’lı yıllarda İller Bankası’nda çalışırken yer aldığım Iğdır deneyiminden itibaren gördüm ve yaşadım. Öyle tepeden inme bir yaklaşımla: ‘Kuramsal doğru budur, bu sizin istikbaliniz için çok faydalıdır ve vazgeçilmez doğrulardır.’ şeklinde entelektüel bir dayatmanın çok yanlış olduğunu hep hissettim. Bu farkındalığın faydasını meslek hayatımda çok gördüm. Büyük yenilgiler yaşamama rağmen hepsi onurlu oldu. Ben meslek hayatımda onursuz bir yenilgi hatırlamıyorum. Bu yenilgilerden bile zevk aldım. Bir şey yaptığımın, işe yaradığımın farkına vardım.”

  • Künye: Hüseyin Kaptan – Kentleşme Serüveni, derleyen: Eylem Gülcemal Aktan, Literatür Yayıncılık, kent çalışmaları, 240 sayfa, 2021

Nazan Alioğlu ve Bengisu Bayrak – Çağdaş Sanatta Anlam Sorunu Üzerine Bir Deneme (2019)

Sanat nedir?

Bengisu Bayrak ve Nazan Alioğlu, düşünce tarihinde sanat-gerçeklik ilişkisinin nasıl yorumlandığını irdeleyerek bu soruya yeni yanıtlar veriyor.

Yazarlar, bunu yaparken de, çağdaş sanatta anlam yaratmanın yollarından biri olarak tüm Batı sanatını belirlemiş sanat-gerçeklik ilişkisinin nasıl geliştiğinden estetik yargının geçirdiği dönüşümlere, çağdaş sanatta bilişselliğin katılımıyla oluşan yeni estetikle birlikte çoğulcu mimesisin ortaya çıkışından sanatta anlam üretimi sorununa ve görsel sanatlar eğitimindeki güncel krize kadar pek çok konuyu tartışıyor.

  • Künye: Nazan Alioğlu ve Bengisu Bayrak – Çağdaş Sanatta Anlam Sorunu Üzerine Bir Deneme, Literatür Yayıncılık, sanat, 140 sayfa, 2019

Corrado Alvaro – Türkiye’ye Yolculuk (2010)

‘Türkiye’ye Yolculuk’, İtalyan gazeteci, yazar ve şair Corrado Alvaro’nun 1931 yılında Türkiye’ye yapmış olduğu yolculuğun izlenimlerinden oluşuyor.

Atatürk’ün modernleşme çalışmalarının ilk ürünlerinin alındığı dönemde Türkiye’yi ziyaret eden Alvaro, ülkenin geçmişten bugüne gelirken yaşadığı dönüşümü ayrıntılı bir bakışla kaleme getiriyor.

Atatürk devrimlerinin savunuculuğunu yapan Alvaro, bu devrimlerin eskinin “teokratik derebeylik” sistemine karşı yapıldığını belirtiyor.

Yazar buradan hareketle, Atatürk’ün, Türk toplumunun özüne yaraşır “yeni insan”ın yaratılması konusundaki öncü rolünün görmezden gelinmemesi gerektiğini belirtiyor.

  • Künye: Corrado Alvaro – Türkiye’ye Yolculuk, çeviren: Necdet Adabağ, Literatür Yayıncılık, gezi, 107 sayfa

Valentin Chernykh – Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor (2010)

Valentin Chernykh ‘Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor’da, Sovyet toplumunun çelişkilerini hikâye ediyor.

Romanın merkezinde, 1957 yılında taşradan Moskova’ya eğitim görmek için gelen, içlerinde romanın başkahramanı Katya’nın da bulunduğu üç kızın hayalleri, aşkları ve hayal kırıklıkları yer alıyor.

Kendi hayatlarını daha istikrarlı hale getirmeye çalışan genç kızlar bir yandan da, yaşadıkları ülkenin içinde bulunduğu bocalamalarla da yüzleşecektir.

Romanı sinemaya uyarlayan Vladimir Menshov’un, 1980’de Oscar kazandığını da hatırlatalım.

  • Künye: Valentin Chernykh – Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor, çeviren: Ayser Ali, Literatür Yayıncılık, roman, 353 sayfa