Daniel Bensaïd – Davetsiz Misafir: Marx (2022)

‘Davetsiz Misafir: Marx’, Marx’ın ekonomi politik kuramı üzerine harika bir eleştirel inceleme.

Daniel Bensaïd, Marx’ın kuramının kökenlerine iniyor, kuram etrafında dönen tartışmaları ve fikir ayrılıklarını ele alıyor ve Marx’ın düşüncelerinin bugün için neden vazgeçilmez olduğunu gözler önüne seriyor.

Bensaïd, Marx’ın üç eleştiri başlığını, tarihsel akıl, sosyolojik akıl ve bilimsel pozitivizm eleştirisini okurlara sunarken bu konularda gündeme getirilen temel görüşleri ele alıyor: Tarihin sonu felsefesi, proletaryanın kaçınılmaz zaferini ilan eden ekonomik ve toplumsal determinizm, halkların yönelimini tespit ettiğini savunan kesin bilimler.

Bunlar Marx’ın yönelttiği eleştirilerin temelini oluştururken kitabın genel çerçevesini de belirliyor.

Bensaïd, Marx’ın temel eserlerini yeniden ve ısrarla okumanın çağdaş soruları yanıtlamada, günümüz dönüşümlerini ve krizlerini anlamlandırmada, cinsiyet, milliyet, din gibi çeşitli çatışma odaklarının Marksist kuramda nasıl ele alındığının ve güncel olarak hangi bağlamlarda ele alınabileceğinin düşünülmesinde işaret ettiği yolların izini sürüyor.

‘Davetsiz Misafir: Marx’, Marx’ın eleştirel bakış açısının kendi dönemindeki etkilerini tartışırken bunların bugüne, güncelliğe yankılarına kulak vermeye davet ediyor.

  • Künye: Daniel Bensaïd – Davetsiz Misafir: Marx: Eleştirel Bir Serüvenin Güçlü ve Zayıf Yanları, çeviren: Mehmet Sert, Yordam Kitap, inceleme, 480 sayfa, 2022

György Lukács – Marksizm mi Varoluşçuluk mu? (2021)

György Lukács’ın varoluşçuluğun Marksist bir çözümlemesini gerçekleştirdiği harikulade çalışması, ilk kez Türkçede!

İkinci Dünya Savaşı sonrasında yükselen varoluşçu düşüncenin felsefi ve politik bağlamlarını derinlemesine irdeleyen Lukács, varoluşçuluğa, bütün modern burjuva ideolojilerinde gördüğümüz kendiliğinden nihilizmin mührünün vurulduğunu belirtiyor.

Varoluşçuluğun, ideoloji düzeyinde de günümüz burjuva anlayışının manevi ve ahlaki kaosunu yansıttığını düşünen Lukács, buradan hareketle burjuva felsefesinin içinde bulunduğu bunalımı tartışıyor.

Lukács bunu yaparken, varoluşçuluğun faşizm ile olan ilişkisinin nasıl ele alınması gerektiğini, varoluşçu ahlak felsefesinin çelişkilerini, emperyalist aşamada idealizm hangi felsefi temellerle “kurtarılmaya” çalışıldığını, varoluşçuluğun maddeci bilgi kuramına ve diyalektiğe karşı gösterdiği direnişin burjuva ideolojisi ile bağlantısının ne olduğunu, varoluşçuluğun soyut ve öznel özgürlük anlayışının burjuva felsefesiyle nasıl iç içe geçtiğini ve bunun gibi pek çok hayati sorunun yanıtını veriyor.

  • Künye: György Lukács – Marksizm mi Varoluşçuluk mu?, çeviren: Mehmet Sert, Yordam Kitap, felsefe, 224 sayfa, 2021

Marc Augé – Unutma Biçimleri (2019)

Antropoloji ve edebiyatın iyi bir bireşimi olan bu kitap, mevcut yaşamımızdaki unutma biçimlerimiz üzerine düşünüyor.

Unutmanın, toplum için olduğu kadar birey için de bir zorunluluk olduğunu belirten Augé, içinde bulunulan zamanın, şu anın ve bekleyişin tadına varmak için unutmayı bilmek gerektiğini söylüyor.

Yazara göre, unutmak aynı zamanda bellek için de bir ihtiyaçtır.

Zira uzak geçmişe ulaşabilmek için yakın geçmişi unutmak gerekir.

Dünyanın farklı coğrafyalarında, gelişmiş toplumlar ile azgelişmiş toplumlardaki unutma biçimlerini karşılaştırmalı bir şekilde ele alması, kitabı özgün kılan hususların başında geliyor.

Kitapta, bellekte içkin olarak bulunan “unutma”dan Afrika kabilelerindeki ayin deneyimleri sonrası yaşanan “unutma” deneyimine kadar, insan zihninin bu ilginç özelliğinin izi sürülüyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Faşist, bellekten yoksundur. Hiçbir şeyden ders almaz. Başka bir deyişle hiçbir şeyi unutmaz, kendi takıntılarının kesintisiz şimdiki zamanında yaşamaya devam eder.”

  • Künye: Marc Augé – Unutma Biçimleri, çeviren: Mehmet Sert, Yapı Kredi Yayınları, antropoloji, 80 sayfa, 2019

Samir Amin – Avrupa-Merkezcilik (2018)

Samir Amin sisteminde Avrupa-merkezciliğe getirdiği eleştiriler yoğundur ve Amin’in bu bağlamda yaptığı en önemli katkılardan biri, Marksizmi Avrupa-merkezci bakış açısından koparmasıdır.

Yakın zamanda aramızdan ayrılan Amin’in elimizdeki kitabı ise, hem Avrupa-merkezciliği tarihsel, eleştirel ve kapsamlı bir şekilde tartışması hem de çağdaş dünyaya ilişkin Avrupa-merkezci olmayan bir görüşün dinamiklerini ortaya koymasıyla çok önemli.

Amin burada,

  • Avrupa ve Ortadoğu’da haraççı ideolojinin oluşumunu,
  • Kapitalizm öncesinde dünyanın diğer kültürel alanlarındaki haraççı kültürün yapısını,
  • Avrupa-merkezciliğin güdük evrenselciliğini ve kültürcü içe kapanmayı,
  • Metafiziğin aşılmasını ve dinin yeniden yorumlanmasını,
  • Avrupa-merkezli kültürcülüğün oluşumunu,
  • Var olan kapitalizmin meydan okuması karşısında Marksizmin tavrını,
  • Bölgecilik ve köktencilik arasındaki bağı,
  • Evrensel bir kültür için temel kavramları,
  • Merkantilizmi ve kapitalizme geçiş sürecini,
  • Avrupa-merkezcilik ve ulus kuramı arasındaki ilişkiyi,
  • Çağdaş dünyaya ilişkin Avrupa-merkezli olmayan bir görüşün dinamiklerini,
  • Ve bunun gibi pek çok önemli konuyu tartışıyor.

Künye: Samir Amin – Avrupa-Merkezcilik: Bir İdeolojinin Eleştirisi, çeviren: Mehmet Sert, Yordam Kitap, inceleme, 272 sayfa, 2018