Roy Wagner – Kültürün İcadı (2025)

Kültür çoğu zaman toplumların mirası olarak görüldüyse de Roy Wagner bu yerleşik kabule karşı çıkarak kültürü, insanların dünyayı anlamlandırma çabaları içinde her karşılaşmada yeniden kurdukları yaratıcı bir süreç olarak yorumluyor. Wagner’e göre kültür, sabit bir yapı değil, ilişkiler boyunca icat edilen bir anlamlar ağıdır ve antropolog da bu yaratımın bir parçasıdır. İnsanın kendi hakikatlerini icat ettiği düşüncesi yeni değil fakat bunu antropolojinin içine yerleştirmek zorlayıcıdır; bu nedenle Wagner, anlatının konforlu açıklamalar yerine çelişkileri ve karşıtlıkları izlemesi gerektiğini savunuyor.

Bu yaklaşım, araştırmacının “nesnel gözlemci” olduğu fikrini reddederek antropolojiyi tek yönlü betimlemeden çıkarıp karşılıklı bir yaratıcılık alanına dönüştürüyor. Kültürün icat ediliş biçimlerini anlamak, sahada geliştirilen simgesel düzenlerin, toplumsal uylaşımın ve bireysel anlam inşasının nasıl işlediğini de görünür kılıyor. Wagner, kültürün değişmez özler değil, icat edilen ilişkisel pratikler olduğunu göstererek kavramın sınırlarını genişletiyor.

‘Kültürün İcadı’ (‘The Invention of Culture’), antropoloji alanında bu nedenle önem taşıyor; çünkü kültürü durağan bir nesne olarak değil, sürekli üretilen bir süreç olarak konumlayarak disiplindeki açıklayıcı şemaları dönüştürüyor. Ayrıca, Batı düşüncesinin yerleşik varsayımlarını tersyüz eden bu yaklaşım, etnografiyi eleştirel ve yaratıcı bir yöntemle yeniden düşünmek isteyen araştırmacılar için temel bir referans sunuyor.

  • Künye: Roy Wagner – Kültürün İcadı, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, antropoloji, 248 sayfa, 2025

Robert Jervis – Devlet Adamları Nasıl Düşünür? (2025)

Robert Jervis’in bu kitabı, uluslararası politikada devlet adamlarının karar alma süreçlerini psikolojik bir bakış açısıyla inceler. ‘Devlet Adamları Nasıl Düşünür?: Uluslararası Politikanın Psikolojisi Uluslararası Politikanın Psikolojisi’ (‘How Statesmen Think: The Psychology of International Politics’), devlet adamlarının kararlarını sadece rasyonel hesaplamalarla değil, aynı zamanda bilişsel önyargılar, duygusal faktörler ve algısal sınırlamalar gibi psikolojik etkenlerle de şekillendirdiğini savunur. Kitap, uluslararası ilişkiler teorilerini psikolojiyle birleştirerek, devlet adamlarının kararlarını daha iyi anlamamızı sağlar.

Jervis, devlet adamlarının karar alırken sıklıkla bilişsel önyargılara ve algısal hatalara düştüklerini gösterir. Özellikle, basitleştirme, önyargılı bilgi işleme ve yanlış çıkarım yapma gibi eğilimlerin, devlet adamlarının kararlarını nasıl etkilediğini inceler. Ayrıca, duygusal faktörlerin, özellikle korku ve umudun, devlet adamlarının kararlarını nasıl şekillendirdiğini ele alır. Jervis, bu psikolojik etkenlerin, devlet adamlarının kararlarını bazen rasyonel olmayan veya beklenmedik sonuçlara yol açabilecek şekilde etkileyebileceğini vurgular.

Kitapta, devlet adamlarının karar alırken kullandıkları zihinsel modeller ve çerçeveler de incelenir. Jervis, devlet adamlarının, dünyayı anlamlandırmak ve karar almak için zihinsel modeller kullandıklarını ve bu modellerin, onların algılarını ve kararlarını şekillendirdiğini savunur. Ayrıca, devlet adamlarının, olayları belirli çerçeveler içinde algıladıklarını ve bu çerçevelerin, onların kararlarını nasıl etkilediğini ele alır. Jervis, bu zihinsel modellerin ve çerçevelerin, devlet adamlarının kararlarını bazen sınırlayabileceğini veya yanlış yönlendirebileceğini vurgular.

Jervis, uluslararası politikada devlet adamlarının karar alma süreçlerini anlamanın, uluslararası ilişkileri daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını savunur. Kitap, devlet adamlarının kararlarını sadece rasyonel hesaplamalarla değil, aynı zamanda psikolojik etkenlerle de şekillendirdiğini göstererek, uluslararası ilişkiler teorilerine yeni bir bakış açısı sunar. Jervis, devlet adamlarının psikolojisini anlamanın, uluslararası politikada daha iyi kararlar alınmasına ve çatışmaların önlenmesine yardımcı olabileceğini vurgular.

  • Künye: Robert Jervis – Devlet Adamları Nasıl Düşünür?: Uluslararası Politikanın Psikolojisi Uluslararası Politikanın Psikolojisi, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, siyaset, 432 sayfa, 2025

Kenneth L. Feder – Sahtekârlıklar, Mitler ve Gizemler (2024)

Tanınmış arkeolog ve kuşkucu Kenneth Feder, çoksatanlar arasına giren bu kitabında okuru en kötü şöhretli arkeolojik sahtekârlıklardan, sözdebilimsel teorilerden ve öteden beri anlatılan beylik mitlerden geçmişin gerçek bilimsel gizemlerine kadar uzanan heyecan verici, eğlenceli ve eğitici bir yolculuğa çıkarıyor.

Kayıp kıta Atlantis’in akıbetinden antik uzaylı astronotlar hipotezine; Amerika’yı ilk kimin keşfettiğinden Mısır piramitlerini kimin yaptığına; Cardiff Devi’nden Piltdown Adamı’na; Torino Kefeni’nin gerçek olup olmadığından psişik arkeolojiye ve Stonehenge’in amacına kadar uzanan birçok çarpıcı örnek üzerinden insanların hayal gücünü yıllardır tutsak alan, komplo teorilerine ilham veren ve milyonlarca insanın inandığı arkeolojik iddiaları tek tek ele alıyor.

Ama bu iddiaları çürütmekle kalmayıp geçmişe arkeolojik, antropolojik, eleştirel ve bilimsel bir gözle nasıl bakılması gerektiğine ilişkin bir ders de veriyor.

İster arkeoloji öğrencisi, ister tarih meraklısı olun veya sadece geçmişin gizemlerine ve çılgınca iddialara ilgi duyuyor olun, Kenneth Feder sizi geçmişe ilişkin bildiğinizi sandığınız şeyleri sorgulamaya ve mitlerin ardındaki gerçek hikâyelere daha derinlemesine nüfuz etmeye teşvik edecek ve size, geçmişe ve geçmişin kalıntılarına bakarken gerçekleri kurgulardan ayırmanıza izin verecek bilimsel bir bakış ve kavramsal araçlar kazandıracak.

  • Künye: Kenneth L. Feder – Sahtekârlıklar, Mitler ve Gizemler: Arkeolojide Bilim ve Sözdebilim, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, arkeoloji, 552 sayfa, 2024

Siniša Malešević – Örgütlü Vahşetin Yükselişi (2023)

Doğumun fiziksel ve zihinsel sarsıntısıyla dünyaya geliyor, bedenimize ve zihnimize işleyen ölüm deneyiminin şiddetiyle dünyayı terk ediyoruz.

Arada kalan “ömür” dediğimiz kısa süre zarfındaysa şiddetin bin bir yüzüyle karşılaşıyoruz: Bazen ona maruz kalıyor, bazen bizzat uyguluyor, bazen de sadece haberdar oluyoruz.

Yine de birçok uzman bize insanlık tarihinin muhtemelen en barışçıl ve iyimser döneminde yaşadığımızı, hâl ve gidişatımızın pekiyi olduğunu telkin ediyor.

Uygarlaşma sürecinin şiddeti azalttığı, Aydınlanma ilkeleri üzerine bina edilen karmaşık modern kurum ve örgütlerin çatışmaları yönetmeyi kolaylaştırdığı, insanın esenliğini artırdığı söyleniyor.

Yirminci yüzyılın başından itibaren yaşanan İki dünya savaşı, etnik çatışmalar, soykırımlar, katliamlara rağmen istatistikler ve sayılar da onları doğruluyor.

Eski çağların vahşi cinayetleri, ürkütücü tarihsel anlatıları ve mitleştirilen işkence usulleri karşısında şiddet azalıyor görünüyor.

Peki, görünenle gerçek örtüşüyor mu?

Bu kitapta, şiddetin azaldığı iddiasına meydan okuyan Malešević, şiddetin modern çağda azalmak şöyle dursun, aslında yükselişte olduğunu gösteren derinlemesine bir sosyolojik çözümleme sunuyor.

Eldeki tarihsel, arkeolojik, antropolojik ve sosyolojik kanıtlardan ve vakalardan hareketle savaşlar, devrimler, soykırımlar ve terörizm gibi örgütlü şiddet eylemlerinin doğası ve şiddetin tanımı ve kapsamı hakkında bir tartışma açıyor.

Weber, Elias, Foucault, Mann, Bourdieu, Collins, Pinker, Gat, Skocpol, Shaw gibi alanın önde gelen isimleriyle hesaplaşarak modern toplumsal örgütlerin kitlesel şiddet eylemlerine halk desteğini seferber etmek amacıyla ideolojiyi ve dayanışma ağlarını nasıl kullandığını gösteriyor.

Uzun vadede şiddeti, insanın mizacını ve toplumu şekillendiren süreçlerin ve yapıların net ve bütünlüklü bir manzarasını sunuyor.

  • Künye: Siniša Malešević – Örgütlü Vahşetin Yükselişi: Şiddetin Tarihsel Sosyolojisi, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, sosyoloji, 512 sayfa, 2023

Jenny Huberman – Dijital Kapitalizmin Ruhu (2023)

2000’li yılların başlarında kamu kültürünün, işbirliğinin ve bilginin zaferi olarak görülen dijital teknolojiler ve bu teknolojilerin beslediği dijital kültür, aradan geçen yıllar içinde kapitalizmin en sağlam çarklarından biri hâline geldi.

Dünyayı birbirine yaklaştıran ağların, gönüllü topluluklarının, kitlekaynağının gücünü fark eden Silikon Vadisi’nin teknoseçkinleri, iş dünyasının guruları, girişimciler ve risk sermayedarları son yıllarda bu yeni kültürü kapitalizmin insanlığa bir “armağanı” ve kapitalizm hakkındaki olumsuz kanaatlerin haksız çıkışının bir belirtisi olarak görüyorlar.

Bu kitapta Jenny Huberman bu iddiayı enine boyuna sorgulayıp değişenin kapitalist düzenin kendisi değil, yüzü ve araçları olduğunu ileri sürüyor.

Dijital dünyanın yarattığı imkânların kapitalist sistem tarafından kısa sürede yeni sermaye birikimi, tahakküm ve el koyma biçimleri yaratmak için nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Bu yeni biçimleri meşrulaştıran ideolojilerin hangileri olduğunu soruyor.

Bu ideolojilerin, kamu yararını ve açık kaynakları, küçük bir grup ayrıcalıklı insanın elinde toplanan üretim ve propaganda araçları hâline getirdiğini ifşa ediyor.

  • Künye: Jenny Huberman – Dijital Kapitalizmin Ruhu: Emek, Sermaye ve Sömürünün Değişen Kisvesi, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, siyaset, 264 sayfa, 2023

Mathew Guest – Neoliberal Din (2023)

Küreselleşmenin ardındaki ideoloji olan neoliberalizm, tüketicinin özgürlüğünü ortak kimliklere tercih eden abartılı bir bireyciliği teşvik etmesi, piyasa rekabetinin en iyi değer ölçüsü olduğu varsayımını sorgusuz sualsiz kabul edip dayatması ve bütün kültürel nesnelere meta muamelesi yapma eğilimiyle bugün genellikle karşı karşıya olduğumuz birçok olumsuzluğun nedeni olarak görülüyor.

İnsana dair her şey gibi din de bu kuşatıcı ideolojiden kendi payına düşeni alıyor.

  • O hâlde neoliberal bir dünyada dinin hâlâ yeri var mı, varsa nedir?
  • 21. yüzyılda din bir ürün, tüketiciyi hedefleyen, onun ihtiyaçlarına ve taleplerine karşılık veren bir pazar malı hâline gelmiş olabilir mi?
  • Dinin küreselleşen dünyanın şartlarına uyum sağladığı ve dönüştüğü söylenebilir mi?
  • Dönüşüyorsa, bir toplumsal olgu olarak dini konu edinen çalışma alanları bu dönüşüme uyum sağlayacak yeni kavram çerçevelerine ve kuramsal araçlara sahipler mi?
  • Bu süreçte güç ilişkilerinin yeri nedir?
  • Dinsel örgütlerin neoliberal iş modellerini benimsemeleri, dinsel hareketlerin günü yakalamalarına mı yarıyor, yoksa mevcut etnik ayrımcılıkları ve cinsiyet eşitsizliklerini mi perçinliyor?
  • Bu itibarla, son yirmi yıl içinde kökleşen neoliberal düzen, dinsel kimlikler ve güç ilişkiler hakkında eskisinden daha farklı düşünmeyi mi gerektiriyor?

Bu kitapta neoliberalizmi çağdaş toplumları anlamaya yarayan bir çerçeve olarak kullanan Mathew Guest, bu durumun bizim din anlayışımızda hangi değişikliklere yol açtığını soruşturuyor.

Neoliberal dinin ayırt edici özelliklerini ortaya koyarak, sosyal bilimler ve etik açısından hangi sonuçları doğurduğuna dair bir tartışma açıyor.

‘Neoliberal Din’, din sosyolojisi için 21. yüzyılın koşullarını yansıtan temaları keşfetmesi, ayrıca neoliberal kültür hakkındaki tartışmaların bu zamanda karşılaştığımız dinin farklı tezahürlerini nasıl aydınlattığını ele almasıyla çok önemli.

  • Künye: Mathew Guest – Neoliberal Din: 21. Yüzyılda İnanç ve Güç, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, sosyoloji, 368 sayfa, 2023

Madelon Sprengnether – Freud’un Yası (2023)

Freud’un yaslarının kuramını nasıl etkilediğine dair çok önemli bir çalışma.

‘Freud’un Yası’, yirminci yüzyıl boyunca psikanalitik teori ve uygulamalardaki değişimleri keşfetmenin temeli olarak Freud’un yas deneyimlerini ve teorilerini çözümlüyor.

Yirminci yüzyılın başlarındaki modernist Freud yerini 21. yüzyılın postmodern Freud’una bıraktı.

Madelon Sprengnether, Freud’un hayatındaki başlıca biyografik vakaların önemli bir yorumunu sunuyor ve bunu yaparken Freud’un erken yaştaki kayıplarının yasını tutamamasının yas teorilerini nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor.

Bu durumun ardıllarına ödipal öncesi çalışmalar alanını açarak nesne ilişkileri, öznelerarası ve karşıaktarım teorileri, Lacancı analiz ve travma teorisi gibi bir dizi yeni psikanalitik teoriye imkân sağladığını ileri sürüyor.

Bu yaklaşımların çoğu, yasın ego gelişimi süreci için kritik olduğu şeklindeki formülasyon konusunda farklı yönlerden gelip bir noktada bulunuyor.

İşte bu argüman aracılığıyla Sprengnether de, modernizmden postmodernizme, yani ustalık vurgusundan kırılganlığa, dikeyden yatay anlam oluşturma sistemlerine ve kelimelerle temsil edilebilen alandan sözel olmayan alana geçişin izini sürüyor.

‘Freud’un Yası’, Freud’un yasla kendi mücadelesini keşfederek, onu donmuş idealleştirmeden kurtarırken ve çalışmalarının yirmi birinci yüzyılda taşıdığı önemi gösterirken, bizim de onun yasını tutmamıza imkân tanıyor.

‘Freud’un Yası’, psikanaliz, edebiyat ve feminizm tartışmalarına önemli bir müdahale.

Önde gelen bir edebi ve akademik şahsiyetin çeyrek asırlık dikkatli ve derin düşüncesinin ürünü olan kitap, yas motifi aracılığıyla psikanaliz ile toplumsal sorunlar arasındaki ilişkiye dair çok güzel yazılmış bir dizi analiz sağlıyor.

Sprengnether bu kitapta, yakınlık ve kayıpla ilgili Freudcu ve post-Freudcu teorileri yeniden düşünmeye yönelik hassas ve sürükleyici bir deneyim sunuyor.

  • Künye: Madelon Sprengnether – Freud’un Yası, çeviren: Melih Pekdemir, Ayrıntı Yayınları, psikanaliz, 336 sayfa, 2023

Adam Przeworski – Demokrasinin Krizleri (2023)

Demokrasi krizde.

Halk siyasetten çekildi, demokratik kurumlar aşındı, popülistler gelişmiş demokrasilerde bile iş başına geldi.

Bir şeyler oluyor.

Batı’nın köklü demokrasilerinde ‘kurulu düzene’ karşı, ‘sisteme’ karşı, ‘elitlere’ karşı, ‘popülist’ hissiyat gün geçtikçe kabarıyor.

Aynı partilerin istikrarlı biçimde demokratik siyasete hakim oldukları neredeyse bir yüzyıllık süreden sonra geleneksel partilere verilen destek gittikçe azalırken, sağda ve solda yeni partiler adeta mantar gibi bitiyor.

Seçimlere katılım birçok ülkede tarihte daha önce görülmemiş düzeylere inerken siyasetçilere, partilere, meclislere, hükümetlere duyulan güven azalıyor.

‘Tek adam’lar sahneye yeniden çıkıyor.

Farklı siyasi görüşlere, değerlere ve kültürlere sahip insanlar giderek birbirini düşman olarak görüyorlar.

Birbirine fena şeyler yapmaya hazırlar.

  • Peki, demokrasi bir krizde mi?
  • Bir çağın sonuna mı tanıklık ediyoruz?

Adam Przeworski, bu kitapta köklü demokrasiler dünyasındaki güncel siyasi ahvalin çarpıcı bir panoramasını sunuyor.

Weimar Almanyası’ndan Şili’ye ve Fransa’ya, 20. yüzyılda edinilen önemli deneyimlerin ışığında bugün otoriter rejimlerin kıyısında bulunan Venezuela, Polonya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerin çıkmazlarına ışık tutuyor.

Demokrasi fikrinin ve bu eski fikrin çağdaş görünümlerinin iç çelişkilerini ve meziyetlerini gözler önüne sererek, bir çatışmaları yönetme biçimi olarak demokrasinin işleyişini ve akıbetini sorguluyor.

Teknik ayrıntılarda boğulmaktan kaçınan bu kitap, meslekten sosyal bilimcilerin yanı sıra şu günlerde demokrasinin geleceğinden kaygı duyan herkese hitap ediyor.

  • Künye: Adam Przeworski – Demokrasinin Krizleri: Otoriterleşmenin Kıyısında Çağdaş Siyasetin Ahvali, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, siyaset, 232 sayfa, 2023

Marshall Sahlins – Büyülü Evrenin Yeni Bilimi (2022)

Tanrılar nerede?

‘Büyüsü bozulmuş dünyanın’ modern sakinlerinden bazılarına göre öldüler.

Bazılarına göre, başka bir âlemden bizi izleyip sadece gerek gördüklerinde müdahale ediyorlar.

Evreni yaratıp kendi köşelerine çekildiklerini söyleyenler de var.

Kimine göreyse hiç var olmadılar; insanlığın olgunlaşınca inanmaktan vazgeçtiği çocukluk hayalleri ve korkularıydılar.

Oysa dünyanın dört bir yanında tanrıların, ataların, iyicil ve kötücül ruhların ve hayaletlerin günlük hayatın olağan bir parçası olduğu topluluklar insanlık tarihinin büyük bölümünde vardı, bugün de var.

Bu ruhsal varlıklar yağmuru yağdırıyor, bitkileri büyütüyor, insanlarla birlikte avlanıyor, bazen onlara düşman oluyor, hatta onlarla evleniyorlar.

Her evde, her ağacın dibinde bizi izliyor, bazen ödüllendiriyor, bazen de cezalandırıyorlar.

2021 yılında aramızdan ayrılan aykırı antropolog Marshall Sahlins’in yetmiş yıla varan bilgi birikiminin ve deneyimlerinin zirve noktası olan bu eser, bir yandan gözden düşmüş, uzun süredir can çekişen antropoloji biliminin durumunu değerlendirirken, diğer yandan da onu yeniden canlandırmanın ve tanrılarla iç içe yaşayan halkları ve kültürleri anlamanın yeni bir yolunu öneriyor.

Afrika’dan Amerika’ya, Kuzey Kutbu’ndan Yakındoğu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, her taşın altından ruhların çıktığı, her köşe başında bir tanrıya denk gelinen ‘büyülü’ bir dünyada okuru etkileyici bir yolculuğa çıkarıyor.

Bu kültürlerin, insanlığın ‘çocukluk çağının kalıntıları’ olmadığını gösteriyor.

  • Künye: Marshall Sahlins – Büyülü Evrenin Yeni Bilimi: İnsanlığın Çoğunluğunun Antropolojisi, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, antropoloji, 248 sayfa, 2022

Paul Martin ve Patrick Bateson – Oyun, Oyunseverlik, Yaratıcılık ve Buluş (2020)

 

Paul Martin ve Patrick Bateson, daha önce yayımlanan ‘Oyun, Oyunbozanlık, Yaratıcılık ve İnovasyon’ adlı kitaplarında, pozitif duygu durumuyla oynanan oyunu, “oyunbaz oyun” olarak tanımlamış ve böylece oyun ve yaratıcılık literatürüne yeni bir kavram kazandırmışlardı.

Yazarlar söz konusu çalışmada, oyunbaz oyunun ne olduğunu çok yönlü bir şekilde ortaya koydukları gibi, oyunbaz oyunun düşünce, evrim ve gelişimde oynadığı rolü de irdelemişti.

Martin ve Bateson şimdi de, çalışmalarını bir adım daha ileriye taşıyor ve oyun ile oyunbazlığın yaratıcılık ve buluştaki rolünü ele alıyor.

Yazarlara göre, oyunbaz davranış ve oyunbaz düşünce, fiziksel ve toplumsal çevrenin önümüze çıkardığı engelleri aşmada bize muazzam katkıda bulunabilir.

Özellikle yaratıcı süreçlerin kökenlerine ilişkin önemli bilgiler barındırmasıyla dikkat çeken kitap, konuyu yaratıcı gelişim seçeneklerinin itici gücü olarak oyun, bir davranışsal yenilik kaynağı olarak oyun ve bireysellik ve toplumun daha kapsamlı sorunlarına yönelik düşünceler ve yaklaşımların kaynağı olarak oyun bağlamında irdeliyor.

Hayvanın bilme yetisinden çocuk gelişimine, hayal kurmaktan hezeyana yol açan ilaçlar ve uyuşturuculara kadar dikkat çekici pek çok konunun irdelendiği kitabın anlaşılır bir üslupla yazıldığını da belirtelim.

  • Künye: Paul Martin ve Patrick Bateson – Oyun, Oyunseverlik, Yaratıcılık ve Buluş, çeviren: Melih Pekdemir, Ayrıntı Yayınları, bilim, 192 sayfa, 2020