Erling Kagge – Yürümek (2023)

“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge için yürümek onu büyüleyen sorulara açılan bir kapı, belki zaman zaman gözardı etmek istediği dertlerinden uzaklaşma fırsatı, yaratıcılığını açığa çıkarmak için fiziksel bir anahtar, hatta kendini düşüncelerin dile gelmeyen akışına bırakabilmek için kullandığı korunaklı bir alan.

  • Niçin yürüyoruz?
  • Hızlı mı yavaş mı yürüyoruz?
  • Nereden nereye yürüyoruz?
  • Belirli bir hedefimiz mi var yoksa sadece yürümek için mi yürüyoruz?

Kagge bunlar gibi birçok sorunun yanıtını okurlarıyla birlikte çıktığı edebi bir yürüyüşte arıyor.

Son derece akıcı ve güzel olan metin, tavsiyeleriyle ve rahatlatıcılığıyla da öne çıkıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de. Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da. Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de. Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm. İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten.
Bütün yürüyüşlerim birbirinden farklı olsa da dönüp baktığımda hepsinin ortak bir paydada buluştuğunu görüyorum: iç sessizlik. Yürümek ve sessizlik birbirini tamamlar.”

  • Künye: Erling Kagge – Yürümek, Adım Adım, çeviren: Oğuz Tecimen, Kolektif Kitap, inceleme, 144 sayfa, 2023

John Berger ve Yves Berger – Top Sende (2020)

“Kokoschka için ışık bir veda dokunuşuydu. Londra’da Thames’in tepeden resmini yaparken bulunduğu çatıda ona bir süre eşlik ettim. 1959 yılıydı. Bakışı oradan ayrılmak üzere olan göçmen bir kuşu andırıyordu.”

Bu kitap, John Berger ile ressam, şair, yazar ve toprak işçisi oğlu Yves Berger arasında yapılan sanat konulu yazışmaları bir araya getiriyor.

Baba-oğul bu yazışmalarında, Max Beckmann’dan Albrecht Dürer’e, Georges Rouault’dan Antoine Watteau’ya, Chaïm Soutine’den Francisco Goya’ya ve Van Gogh’tan Rogier Van Der Weyden’e pek sanatçının eserlerine dair ilgi çekici saptamalarda bulunuyor.

Sanat, sanat tarihi ve resim sanatına ilgi duyanların severek okuyacağı bir çalışma.

  • Künye: John Berger ve Yves Berger – Top Sende: Sanat Üzerine Yazışmalar,  çeviren: Oğuz Tecimen, Metis Yayınları, sanat, 104 sayfa, 2020

Simon Critchley – Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz? (2018)

Gırtlağına kadar yozlaşmış kalantorların yönettiği FIFA’yı ve kara para ile fonlanan, kirli ilişkilere batmış kulüpleri dışarıda bırakırsak, futbol dayanışmasıyla, yarattığı coşkuyla ve farklı dil ve kültürel aidiyetlerden gelen oyuncuların beraberinde getirdiği zenginlikle, çok güzel bir oyundur.

Ünlü felsefeci Simon Critchley de bu çalışmasında, felsefenin penceresinden bu güzellik üzerine derinlemesine bir bakışla düşünüyor.

Futbol düşünürken aslında ne düşünürüz?

Bu sorunun yanıtı aslında oldukça basit: Futbol, karmaşık, çelişkili, çatışmalı pek çok detayı bünyesinde barındırır ve bu nedenle futbol ile hafıza, tarih, mekân, toplumsal sınıf, toplumsal cinsiyet, aile ve kimlik arasında çok yoğun bağlar vardır.

Critchley, fenomenoloji yöntemini kullanarak, futbolun gündelik varoluşumuzdaki yerini sorguluyor.

Crictchley, futbolun dünyayı görmemize nasıl etki ettiğini irdeliyor ve zamanın, mekânın, dramanın ve futbolun farklı hallerinin harmanlandığı bir futbol poetikası sunuyor.

“Futbol bizi bir yandan cezbedip keyiflendiren, diğer yandan da deli edip iğrendiren bir oyun.” diyen yazar, keyif ve iğrenmenin bu oyuna verilen aynı ölçüde haklı iki tepki olduğunu belirterek, futbolun keyif ve poetikası üstünde duruyor, bu güzel oyunun bir fenomenolojisini yapıyor.

  • Künye: Simon Critchley – Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz?, çeviren: Oğuz Tecimen, Metis Yayınları, felsefe, 176 sayfa, 2018