Alfred North Whitehead – Bilim ve Modern Dünya (2022)

Whitehead’in belki de en çok okunan felsefi eseri olan ‘Bilim ve Modern Dünya’, ana hatları itibarıyla, 1925 yılında Harvard Üniversitesi’nde verilen sekiz derslik Lowell Dersleri dizisine dayanır.

Whitehead’in kendisi bu kitabın “geçtiğimiz üç yüz yıl boyunca Batı kültürünün, bilimin gelişiminden etkilenen birtakım yönlerine ilişkin bir çalışmayı somutlaştırdığı”nı yazar.

“Kitabın püf noktası” der, “hâkim bir felsefenin karşı koyulamaz öneminin duyumsanmasıdır.”

John Dewey, ‘Bilim ve Modern Dünya’yı “bilim, felsefe ve yaşamın henüz yeni beliren meseleleri arasındaki mevcut ilişkiler konusunda, genel okur açısından en önemli yeniden değerlendirme” olarak adlandırır.

Herbert Read şöyle yazar: “Bu, Descartes’ın ‘Yöntem Üzerine Konuşma’sından bu yana, bilim ile felsefenin ortak sahasında yayımlanmış en önemli kitaptır. Bütün yaşam ve varlık kavramımızda bir devrimin içeriğini somutlaştırmakta, sadece bilim ve felsefenin değil, dinin ve sanatın kategorilerini de yeniden yorumlamaya çalışmaktadır.”

Ve Julian Huxley, “Bir döneme damga vuran kitaplardan biri” der.

  • Künye: Alfred North Whitehead – Bilim ve Modern Dünya, çeviren: Sercan Çalcı, Say Yayınları, felsefe, 272 sayfa, 2022

Frederick C. Beiser – Dünya Acısı (2022)

‘Dünya Acısı (Weltschmerz)’, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Alman felsefesine egemen olan kötümserliğe dair bir çalışmadır.

Kötümserlik, esasen hayatın yaşamaya değmediği teorisiydi.

Bu teori, felsefesi 1860’larda çok moda olan Schopenhauer tarafından Alman felsefesine tanıtıldı.

Frederick C. Beiser, Almanya’da felsefenin gündemini bilimlerin mantığından uzaklaştıran ve yaşamın değerinin incelenmesine doğru değiştiren Schopenhauer’in kötümserliğinden doğan yoğun ve uzun tartışmayı irdeliyor.

Kötümserliğin başlıca savunucularını (Philipp Mainländer, Eduard von Hartmann ve Julius Bahnsen) ve başlıca eleştirmenlerini, özellikle Eugen Dühring ve Yeni-Kantçıları ele alıyor.

Yüzyılın ikinci yarısının kötümserlik tartışması, ikincil literatürde büyük ölçüde göz ardı edildi ve bu kitap, 1880’lerden bu yana, onu yeniden incelemeye ve ortaya attığı önemli felsefi sorunları analiz etmeye yönelik ilk girişim.

Tartışma, hepsinin en temel felsefi sorunuyla ilgiliydi: Hayatın yaşamaya değer olup olmadığı.

  • Künye: Frederick C. Beiser – Dünya Acısı: Alman Felsefesinde Kötümserlik (1860-1900), çeviren: Nagehan Yanar, Say Yayınları, felsefe, 528 sayfa, 2022

John Keane – Kısa Demokrasi Tarihi (2022)

Bu kitabı, özellikle de demokrasinin geleceği hakkındaki kötümser olanlar okumalı.

John Keane, Suriye ve Mezopotamya’da ortaya çıkışından Fransa ve Amerika’da devrimci ruhu körüklemede üstlendiği role ve günümüzün gözetim demokrasisine, demokrasinin evrimini inceliyor.

Bugün gezegenimizin geleceğiyle ilgili ciddi belirsizliklerle karşı karşıyayız. Böyle bir dönemde demokrasinin potansiyeli her zamankinden daha fazla önem taşıyor.

Suriye ve Mezopotamya’da ortaya çıkışından Fransa ve Amerika’da devrimci ruhu körüklemede üstlendiği role kadar demokrasi, kimin güç ve ayrıcalığa sahip olacağına ve neden yararlanacağına karar vermenin geleneksel yöntemlerini yıktı.

Çünkü demokrasi insanları radikal bir şey yapmaya itti: Eşitler olarak bir araya gelmek ve kendi hayatlarını ve geleceklerini belirlemek.

Keane demokrasinin en eski meclis demokrasilerinden Avrupa tarzı seçim demokrasisine ve günümüzde hâkim duruma gelmiş olan gözetim demokrasisine doğru geçirdiği evrimi inceliyor.

Bugün hükûmetler seçmenlere sadece seçim günü değil her gün yoğun bir kamu denetimiyle cevap verirken bir yandan da bu karmaşık ve canlı demokrasinin yenilmez olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız.

  • Künye: John Keane – Kısa Demokrasi Tarihi, çeviren: Ali Nalbant, Say Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2022

William G. Lycan – Dil Felsefesi (2022)

‘Dil Felsefesi: Güncel Sorunlar, Çözümler ve Tartışmalar’ öğrencileri özellikle dilsel fenomenlere odaklanarak yirmi birinci yüzyıl dil felsefesindeki ana meseleler ve teorilerle tanıştırıyor.

Yazar William G. Lycan, kitabı dört genel bölüme ayırıyor.

Birinci Kısım’da,

  • Gönderme ve göndermede bulunma,
  • Russell’ın Betimlemeler Kuramı,
  • Donnellan’ın Ayrımı, Anaforik İfadeler,
  • Özel Adlar: Betimlemeci Kuram, Searle’ün Küme Kuramı ve Nedenselci-Tarihselci Gönderme Kuramı gibi konuları,

İkinci Kısım’da,

  • Anlam Kuramları,
  • Doğruluk-Koşulu kuramları ve Doğrulamacılık,

Üçüncü Kısım’da,

  • Edimbilim ve söz edimleri,
  • Edimsöz gücü,
  • Sezdiri bağıntıları,

Dördüncü Kısım’da ise,

  • Anlatımsal dil ve değişmeceli dil,
  • İroni ve iğneleme ile çeşitli açıklayıcı dil biçimlerini,
  • Eğretileme’nin ne olduğu ve çoğu dinleyicinin bunu nasıl kolayca kavradığı,
  • Ve bunun gibi konular ele alınıyor.

Künye: William G. Lycan – Dil Felsefesi: Güncel Sorunlar, Çözümler ve Tartışmalar, çeviren: R. Levent Aysever, Say Yayınları, felsefe, 456 sayfa, 2022

Christian Roudaut – Şu Diktatörler Ne Yer Ne İçer? (2022)

Hitler kaprisli bir vejetaryendi.

Stalin’in akşam yemeği sofraları siyasi tuzakların bir parçasıydı.

Mao “devrimci” yiyeceklerden hoşlanırdı.

Çavuşesku yeme içme konusunda “hijyene” çok önem verirdi.

Bokassa’nın ziyafet sofraları Fransa krallarının soflarını aratmazdı.

Saddam Hüseyin ise tam bir mutfak şovenistiydi.

Tüm diktatörlerin beslenme alışkanlıkları kişiliklerinin ve halka bakış açılarının bir göstergesidir.

Totalitarizmin aynası olan diktatör tabakları, onların mutlak güce duydukları açlıkla birlikte, genellikle çocukluklarına dayanan endişelerini yansıtır.

‘Şu Diktatörler Ne Yer Ne İçer?’, sağlam kaynaklara dayanarak, bizleri diktatör sofralarının tehditkâr ve bazen trajikomik atmosferine götürüyor.

Yemekler ve dekorlar değişse de korku mütemadiyen menüde kalıyor.

  • Künye: Christian Roudaut – Şu Diktatörler Ne Yer Ne İçer?, çeviren: Deniz Özel, Say Yayınları, yemek, 208 sayfa, 2022

Gavin Jackson – Tek Derste Para (2022)

Günümüz dünyasında neler olup bittiğini anlayabilmek için finansal sistemi kavramak büyük önem taşıyor.

Son yıllarda Bitcoin gibi ödeme araçları parayı kullanma şeklimizi ve aynı zamanda hükümetler ile şirketlerin harcamalarımızı takip etmek için uyguladıkları yöntemleri değiştiriyor.

Kendinize “Bu sistem nasıl işliyor sahiden biliyor muyum?” diye sorsanız yanıtınız “Evet” olabilir mi?

Financial Times’ın ekonomi ve işletme alanlarında uzmanlaşmış başyazarı Gavin Jackson ‘Tek Derste Para’da, İrlanda’daki bankacılık grevinden Batı Afrika’daki deniz kabuğu enflasyonuna kadar çeşitli tarihsel olaylardan yola çıkarak okuyuculara paranın ne olduğunu ve toplumlarımızı nasıl şekillendirdiğini açıklıyor.

“Para önemlidir. Ve neden önemli olduğunu anlamak için cevap vermemiz gereken ilk soru, paranın tam olarak ne olduğudur.”

  • Künye: Gavin Jackson – Tek Derste Para: Banka, Faiz, Yatırım, Kredi, Enflasyon, Kripto Para, çeviren: Samet Öksüz, Say Yayınları, iktisat, 392 sayfa, 2022

Michael Fossel – Telomeraz Devrimi (2022)

İnsanoğlu, yaşlanmayı evcilleştirebilir mi?

Bilimsel bir atılımın eşiğindeyiz.

Yaşlanmanın arkasında yatan biyolojik mekanizmanın nasıl işlediği anlaşıldı.

Yaşlanmayı durdurmak için ne yapacağımızı artık biliyoruz.

Bir vücut hücresi bölündüğünde telomerler yani kromozomların uç kısımları kısalır.

Telomer kısaldıkça hücrenin kendi moleküllerini onarma yeteneği azalır ve vücut hücreleri 40 ila 60 kez bölündükten sonra bölünme yetisini kaybeder, yani yaşlanır.

İnsanın yaşlanması da vücudundaki trilyonlarca hücrenin yaşlanmasının sonucudur.

Ama vücut hücrelerinin aksine üreme hücreleri ve kök hücreler yaşlanmaz, sonsuza dek bölünebilirler, çünkü telomeraz denen enzimi üretirler ve bu enzim de kısalan telomerleri tekrar uzatır, böylece hücrenin genç kalmasını sağlar.

‘Telomeraz Devrimi’, insan ömrünün uzatılmasında, yaşlanmanın durdurulmasında ve yaşlanmaya bağlı hastalıkların tedavisinde telomerazın nasıl kullanılacağını açıklıyor.

‘Telomeraz Devrimi’nde, Amin Maalouf’un ‘Empedokles’in Dostları’ adlı kitabında kurguladığı heyecan verici ütopyanın bilimsel dayanakları yer alıyor.

  • Künye: Michael Fossel – Telomeraz Devrimi, çeviren: Elanur Yılmaz, Say Yayınları, bilim, 280 sayfa, 2022

Stanley Lane-Poole – Osmanlı Tarihi (2022)

Bu özenli çalışma, bir akıncı ve fatihler topluluğu olarak kuruluşundan 15. ve 16. yüzyıllardaki yadsınamaz gücüne ve daha sonrasındaki iki yüzyıl boyunca kazanılan toprakların kaybına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun dramatik hikâyesini anlatıyor.

Stanley Lane-Poole ayrıca, Osmanlı kimliğinin doğası, Batı ile yüzleşmesi ve işbirliği hikâyelerinin yanı sıra Osmanlı edebiyatı ve yönetimi gibi alanlarda da okuyuculara doyurucu bilgiler sunuyor.

Kitap, konuya iyi bir giriş yapmak isteyenler için önemli bir kaynak.

  • Künye: Stanley Lane-Poole – Osmanlı Tarihi, çeviren: Yavuz Alogan, Say Yayınları, tarih, 280 sayfa, 2022

Andrew May – Astrobiyoloji (2022)

Dünya dışı yaşam, bilim kurguda olağan bir tema, peki gerçek dünyada ciddi bir beklenti mi?

Astrobiyoloji, bilimin tam da bu soruya cevap arayan yeni dalı.

Kozmosun bir yerlerindeki yaşam olasılığı, insanoğlunun kafa yorabileceği en derin konulardan biri.

Astrofizikçi Andrew May, Yerkürede yaşamın nasıl başladığını, bunun uyarı “göstergelerini” ve bu göstergelerin Güneş Sisteminin başka yerlerinde ya da şimdilerde Kepler ve TESS görevleriyle keşfedilmekte olan “ötegezegenlerde” nasıl tespit edilebileceğini gözden geçirerek, bugünkü bilgi durumumuzu uzman bakış açısıyla sunuyor.

Kitap, yol boyunca, Fermi paradoksu ile DNA’nın ve suyun kritik rolü gibi en önemli sorunlara değiniyor.

DNA ve su “bildiğimiz şekliyle yaşam” için zorunlu, peki uzaylı yaşam için de böyle mi?

Ve büyük soru: sonuçta dünya dışı varlıkları bulduğumuzda, bize dost mu olacaklar, yoksa düşman mı?

  • Künye: Andrew May – Astrobiyoloji, çeviren: Yazgı Evrim Denizci, Say Yayınları, bilim, 160 sayfa, 2022

Elizabeth Tasker – Gezegen Fabrikası (2022)

Yirmi yıl önce güneş sistemi dışındaki gezegenlerin araştırılması sadece bilimkurgu yazarlarının ilgi alanına giriyordu.

Oysa bugün astronominin en hızlı genişleyen alanlarından biri haline geldi.

Bugüne dek binlerce “ötegezegen” keşfedildi ve sayıları hızla artıyor.

Yeni keşfedilen bu dünyalar en fantastik bilimkurgu kitaplarında hayal edilenlerden çok daha yabansı.

Aralarında bir yılı Dünya zamanıyla birkaç hafta süren, Jüpiter’den büyük gaz devleri de var, iki güneşli karasal gezegenler de.

Hatta bazılarının güneşi bile yok!

Katran okyanuslarıyla kaplı elmas mantolu gezegenler mi ararsınız, yoksa bir yarımküresi sürekli kış, diğer yarımküresi sürekli yaz olanlar mı?

Tüm yüzeyi okyanuslarla örtülü su dünyaları mı, yoksa tamamen magma deniziyle örtülü volkanik dünyalar mı?

Böylesi bir çeşitliliğin keyfi daha başlangıç.

‘Gezegen Fabrikası’ bu gezegenlerin öyküsünü anlatıyor.

Bilinen sayısız komşu yıldız var ve bunların her birinin çevresinde ötegezegenler dönüyor.

Bu olasılıklar arasında bizim gezegenimize benzeyen bir dünya, ikinci bir Dünya bulunması mümkün mü?

Ne dersiniz?

  • Künye: Elizabeth Tasker – Gezegen Fabrikası: Ötegezegenler ve İkinci Bir Dünya Arayışı, çeviren: Mehmet Emin Özel, Say Yayınları, bilim, 416 sayfa, 2022