Jeffrey L. Singman – Ortaçağ Avrupa’sında Günlük Hayat (2025)

Jeffrey L. Singman’ın ‘Ortaçağ Avrupa’sında Günlük Hayat’ (‘The Middle Ages: Everyday Life in Medieval Europe’) adlı kitabı, Ortaçağ Avrupa’sında gündelik yaşamın nasıl sürdüğünü tarihsel belgeler, arkeolojik bulgular ve dönemin anlatıları üzerinden aktarıyor. Kitapta saray ve savaş odaklı klasik tarih anlatısından uzaklaşarak, sıradan insanların hayatına yoğunlaşıyor. Köylülerin ağır çalışma koşullarının, soyluların hiyerarşik ayrıcalıklarının ve kilisenin hayatın en temel alanlarını bile denetlediği sosyal düzenin iç içe nasıl işlediğini gösteriyor. Doğumdan ölüme uzanan yaşam döngüsünde aile düzeninin, çocuk yetiştirmenin, inanç pratiklerinin ve ritüellerin insanların dünyasını nasıl şekillendirdiğini görünür kılıyor.

Günlük hayatın maddi yönleri kitabın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Evlerin nasıl inşa edildiğini, kıyafetlerin nasıl üretildiğini, yemek kültürünün coğrafya ve sınıfa göre nasıl farklılaşıyor olduğunu ayrıntılı biçimde açıklıyor. Ekonomik faaliyetlerin tarım, lonca sistemi ve ticaret ağlarıyla nasıl örgütleniyor olduğunu anlatıyor. Tarlada çalışan bir köylü ile bir zanaatkârın yaşam ritimlerinin ne kadar farklı olmasına rağmen aynı toplumsal düzenin parçası olarak birbirine bağlı kalıyor olduğunu vurguluyor. Seyahatlerin, hastalıkların ve doğal afetlerin kırılgan hayatlar üzerindeki etkisini de aktarıyor.

Kitap aynı zamanda insanların duygu dünyasına da bakıyor. İnanç, korku, umut, adalet ve kader gibi kavramların gündelik kararları nasıl yönlendiriyor olduğunu gösteriyor. Bayramlar, dinsel şölenler ve panayırlar sayesinde hayatın zorlukları karşısında toplumsal dayanışmanın nasıl güçleniyor olduğunu örnekliyor. Singman, okuyucunun Ortaçağ insanını egzotik bir yabancı gibi değil, kendi dünyasıyla benzer kaygılar taşıyan biri olarak görmesini sağlıyor. Böylece Ortaçağ yalnızca karanlık bir çağ olarak değil, karmaşık ve dinamik bir toplumsal deneyim olarak yeniden canlanıyor.

  • Künye: Jeffrey L. Singman – Ortaçağ Avrupa’sında Günlük Hayat, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 440 sayfa, 2025

Mehrdad Kia – Osmanlı İmparatorluğu’nda Günlük Hayat (2025)

Mehrdad Kia’nın bu eseri, Osmanlı İmparatorluğu’nun gündelik hayatına dair zengin bir panoramayı gözler önüne seriyor. Yazar, siyasi ya da askeri tarihin ötesine geçerek sıradan insanların yaşamlarını, alışkanlıklarını, kültürel pratiklerini ve toplumsal ilişkilerini merkeze alıyor. Böylece Osmanlı toplumunun yalnızca saraydan ya da büyük olaylardan ibaret olmadığı, günlük hayatın farklı sınıflar ve kimlikler arasında çeşitlilik taşıdığı ortaya çıkıyor. ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Günlük Hayat’ (‘Daily Life in the Ottoman Empire’), kentin sokaklarından taşranın düzenine, dini ritüellerden aile içi ilişkilere kadar birçok boyutu ayrıntılarıyla inceliyor.

Kitapta Osmanlı şehirlerinin yapısı, kahvehanelerin sosyalleşme mekânı olarak işlevi, camilerin yalnızca ibadet değil aynı zamanda toplumsal dayanışma alanı olması gibi detaylar öne çıkıyor. Giyim kuşam alışkanlıkları, mutfak kültürü, eğlence anlayışı ve bayram ritüelleri üzerinden toplumun gündelik yaşam ritmi yansıtılıyor. Ayrıca kadınların toplumsal ve ailevi rollerine, eğitim ve çocuk yetiştirme pratiklerine, esnaf loncalarının ekonomik ve sosyal önemine geniş yer veriliyor. Kia, bu unsurları aktarırken Osmanlı toplumunun çok kültürlü yapısına da dikkat çekiyor; Müslüman, Hristiyan ve Yahudi toplulukların hem kendi geleneklerini sürdürdüklerini hem de bir arada yaşamanın dinamiklerini oluşturduklarını vurguluyor.

‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Gündelik Hayat’, Osmanlı tarihini büyük anlatıların ötesinde gündelik yaşantının ayrıntıları üzerinden kavramak isteyenlere önemli bir kaynak sunuyor. Bu eser, imparatorluğu sıradan insanların gözünden görmemize imkân tanıyarak tarihin insani yönünü görünür kılıyor.

  • Künye: Mehrdad Kia – Osmanlı İmparatorluğu’nda Günlük Hayat, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 392 sayfa, 2025

Farhad Daftary – Alamut Efsaneleri (2025)

Farhad Daftary’nin bu eseri, Haşhaşiler olarak bilinen Nizârî-İsmaililer hakkındaki efsanelerin kökenlerini ve tarihsel gerçeklerle olan farklarını ele alıyor. ‘Alamut Efsaneleri: Haşhaşiler Hakkında Yanlış Bilinen Doğrular’ (‘The Assassin Legends: Myths of the Isma’ilis’), özellikle Orta Çağ’da Haçlı seferleri sırasında Avrupa’ya yayılan, suikast ve haşhaş kullanımıyla özdeşleşmiş anlatıların nasıl doğduğunu ve sonraki yüzyıllarda nasıl kalıcı bir mitolojiye dönüştüğünü inceliyor.

Daftary, Batılı tarihçilerin, gezginlerin ve düşmanlarının kaleme aldığı abartılı ve önyargılı metinlerin, Haşhaşileri gizemli, şeytani ve fanatik bir topluluk olarak betimlediğini gösteriyor. Bu mitlerin, aslında dönemin siyasî mücadeleleri ve mezhepsel çatışmalarının bir ürünü olduğunu vurguluyor. Kitapta Marco Polo’nun seyahatnamelerinden Batılı kronikçilere, Arap ve Fars kaynaklarına kadar geniş bir yazılı miras karşılaştırılıyor; böylece efsanelerin nasıl biçimlenip yayıldığı ortaya konuyor.

Yazar, Nizârî-İsmaililerin tarihsel gerçekliğini ise bu mitlerden ayırarak inceliyor. Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi’nin rolü, topluluğun siyasî-stratejik hedefleri ve dinî inançları, efsanelerdeki abartılı unsurların ötesinde açıklanıyor. Kitap, İsmaililerin ne sadece “korku imparatorluğu” kuran bir tarikat ne de yalnızca suikastlarla varlık gösteren bir grup olduğunu, aksine kendi dönemi içinde belirgin siyasî ve toplumsal motivasyonlara sahip bir hareket olduklarını ortaya koyuyor.

Sonuç olarak Daftary, bu eserinde Haşhaşi imgesinin nasıl Batı kültüründe kalıcı bir “öteki” figürüne dönüştüğünü açığa çıkarırken, tarih yazımındaki önyargıların ve mit yapılarının eleştirisini de yapıyor. Böylece hem İsmaili çalışmalarına hem de genel olarak tarihsel mitlerin işleyişine dair önemli bir katkı sunuyor.

  • Künye: Farhad Daftary – Alamut Efsaneleri: Haşhaşiler Hakkında Yanlış Bilinen Doğrular, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 272 sayfa, 2025

Jonathan Harris – Bizans’ın Kayıp Dünyası (2024)

Hayatını Bizans’a vakfetmiş olan Jonathan Harris, bu yeni çalışmasında ne doğuyla ne batıyla kalıcı bir ittifak kurabilmiş, hem doğudan hem batıdan sıkıştırılmış, her şeye rağmen bin yıldan uzun bir süre ayakta kalabilmiş bu benzersiz imparatorluğun “kayıp tarihini” gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor.

İmparatorları ve savaşları odağına alıp tarihsel bir özetle yetinen çalışmaların aksine bu çalışmada imparatorluğun toplumsal, siyasal, dinsel, kültürel ve sanatsal gelişimine tanıklık ediyor, o büyük miras karşısında hayrete düşüyoruz.

‘Bizans’ın Kayıp Dünyası’nda okur her yeni bölümle beraber tehlikeli simalara rastlıyor, komplolara dahil oluyor, tekinsiz yerlere dalıyor ve nihayet bu kayıp tarihin seyri değişiyor.

  • Künye: Jonathan Harris – Bizans’ın Kayıp Dünyası, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 408 sayfa, 2024

Jonathan Harris – Bizans ve Haçlılar (2023)

 

Haçlı seferleri yahut Bizans ile Batı arasındaki ilişkiler konularını inceleyen hiç kimse bu kitabı göz ardı edemez.

Jonathan Harris, Haçlı Seferleri sırasında Bizans’taki gelişmeleri, yöneticilerinin bakış açısını sunuyor.

Bizans’ın Batı Avrupa, Haçlı Seferleri ve haçlı devletleri ile etkileşiminin ana anahtarlarından birinin, halklar arasındaki herhangi bir genel düşmanlıktan ziyade Bizans İmparatorluğu’nun doğasında ve onu destekleyen ideolojide bulunabileceğini savunuyor.

Çalışma, güncellenmiş bir notlar bölümü ve bibliyografyanın yanı sıra metne önemli yeni eklemeler içeriyor.

Harris, İstanbul ve Anadolu tarihinin belki de en çalkantılı dönemini anlatıyor.

Yaşlanmakta olan Bizans İmparatorluğu hem Batıdan hem de Doğudan gelen, aynı zamanda dost ve düşman olabilen akınlarla mücadele ederek “Kutsal Konstantinapolis”ini korumaya çalışıyor.

Tüm bunlarla mücadelesinde kendine özgü diplomasi tarzı ve stratejileriyle ortaçağın değişen dünyasında ayakta kalmaya çalışıyor.

Harris, “Haçlı Seferleri Bizans için dost muydu yoksa düşman mı?” sorusunu kitap boyunca çok boyutlu inceliyor.

Harris’in uzmanlığı, anlatımını olağanüstü sade ve sürükleyici kılıyor.

  • Künye: Jonathan Harris – Bizans ve Haçlılar, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 408 sayfa, 2023

Richard Marius ve Melvin Page – Tarih Yazımı (2023)

‘Tarih Yazımı’, öğrencilere tarihçiler gibi düşünmeyi ve yazmayı öğretmeyi amaçlayan herhangi bir tarih dersi için ideal bir tamamlayıcı.

Richard Marius ve Melvin Page, çok sade bir üslupla hem tarih yazımının analitiğini inceliyor hem de en güncel araştırma yöntemlerini anlatıyor.

Ayrıca tarih yazınından örnek alıntıları işleyerek bunu pekiştiriyor.

Bu yönüyle uyguladıkları metodoloji, tüm sosyal bilimler araştırmacıları için de kaynak niteliğinde.

  • Künye: Richard Marius ve Melvin Page – Tarih Yazımı: Kısa Bir Rehber, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 264 sayfa, 2023

Kolektif – Bizans Dünyası (2023)

Bizans dünyasına zengin bir pencereden bakmak isteyenler bu çalışmayı kaçırmasın.

Kitapta, Kriz zamanlarında Bizans siyasal sürecinden Bizans’ta köleliğe ve ortodoksluğa direnen gayri resmi sanata pek çok konu ele alınıyor.

Kitapta,

  • Bizans aristokrasisinin yükselişi ve İmparatorluk düzeninin gerilemesi,
  • Para, sikkeler ve ekonomi,
  • Ordu ve askeri lojistik,
  • Kadın ve çocuk çalışmaları,
  • Bizans tarih yazıcılığında güçlü kadınlar ve onların eşleri,
  • Bizanslı erkekler,
  • Monoteistler, düalistler ve paganlar,
  • Latin Hıristiyanların erdemleri ve hataları,
  • Mektup yazımı,
  • Bizans şiir geleneğinde eğilimler ve gelişmeler,
  • Bizans İtalyasında Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar,
  • Bizans’taki manevi edebiyat,
  • Bizans ikonaları,
  • Bizans kilise sanatında semavi ve dünyevi hiyerarşiler,
  • Konstantinopolis ve Ortaçağ şehir kimliğinin inşası,
  • Bizans tahkimatlarında uygulama, algı ve deneyim,
  • Freeman, Gregorovius ve Schlumberger gibi popüler Bizans tarihinin öncüleri
  • Ve Havariyyun kilisesinden esinlenilen Ortaçağ kiliseleri gibi ilgi çekici konular ele alınıyor.

Künye: Kolektif – Bizans Dünyası, editör: Paul Stephenson, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 752 sayfa, 2023

Jonathan Harris – Bizans’ın Sonu (2021)

Bizans halkı, o görkemli imparatorlukları yıkılırken neler hissetti?

Daha önce Bizans dönemi İstanbul’u üzerine çok iyi bir çalışmasına da yer verdiğimiz Jonathan Harris, elimizdeki kitabında da, bu olağanüstü ve trajik dönemden kişisel hikâyelerin peşine düşüyor.

Bir zamanların en güçlü imparatorluklarından biri olan Bizans, 1400’lü yılların başında inanılmaz bir hızla kan kaybetmeye başlamıştı.

Topraklarının çoğu Osmanlı’ya geçmiş, üstüne üstlük başkent Konstantinopolis de dört bir yandan kuşatılmıştı.

Peki, bu dönemde sıradan günlük hayatlarını devam ettirmeye çalışan Bizans vatandaşları neler hissediyordu?

İşte o günleri anımsatan bu dokunaklı kitapta Jonathan Harris, diplomatik manevralar, üstü kapalı meydan okumalar ve büyük tarihsel akımların cereyan ettiği bu zamandan kişisel hikâyeleri araştırıyor, böylece imparatorluğun yıkılmasına çok farklı ve özgün bir pencereden bakıyor.

  • Künye: Jonathan Harris – Bizans’ın Sonu, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 356 sayfa, 2021

Alexander A. Vasiliev – Bizans İmparatorluğu Tarihi (2016)

Bizans İmparatorluğu’nun kuruluşundan yıkılışına uzanan süreci işleyen, alana dair eksiksiz bir kılavuz.

Alexander Vasiliev, Konstantin zamanından Justinianos’a, Theodora’dan Herakleios’a, ikonoklastik dönemden Bizans’ın Haçlı Seferleri’ndeki rolüne, imparatorluk tarihindeki dönüm noktalarının izini sürüyor.

  • Künye: Alexander A. Vasiliev – Bizans İmparatorluğu Tarihi, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları

Jonathan Harris – Konstantinopolis (2020)

Bizans dönemi İstanbul’u üzerine çok iyi bir çalışma.

Ağırlıklı olarak Bizans tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla bildiğimiz Jonathan Harris, var olduğu dönemde Avrupa’nın en büyük şehri olan Konstantinopolis’i çok yönlü bir şekilde izliyor.

Bizans döneminde İstanbul’un ilahî bir şekilde atanmış kutsal bir imparator tarafından kurulduğu; Roma ile Kudüs kadar kutsal olduğu sorgusuz kabul ediliyordu.

Bizans imparatorları da şehrin etrafında oluşmuş olan bu manevî atmosferi artırmak için ellerinden geleni yaptılar.

Konstantinopolis’in ve imparatorluğun bin yıldan fazla bir süre ayakta kalmasında bu efsanenin yeri önemlidir.

İşte Harris de, İstanbul’u bu yönüyle işleyen ilk tarih çalışmasına imza atmış.

Kitap, dönemin Konstantinopolis’ini, manevi unsurlar ile siyasi unsurlar, efsane ile gerçek arasında vücut bulan bu etkileyici ilişkiyi merkeze alarak inceliyor.

  • Künye: Jonathan Harris – Konstantinopolis: Bizans’ın Başkenti, çeviren: Tevabil Alkaç, Alfa Yayınları, tarih, 424 sayfa, 2020