David Potter – Theodora (2022)

Bizans imparatoriçesi Theodora sahne sanatçısıydı, babası ise ayı terbiyecisiydi.

Geç Roma ve Bizans tarihçisi David Potter, Theodora’nın oyunculuktan imparatoriçeliğe, oradan da azizeliğe ulaşan hayatını adım adım izliyor.

Bizans İmparatoriçesi Theodora (495?-548), mütevazı bir aileden gelmesine karşın imparatoriçeliğe kadar yükselip ülkesine damgasını vurmayı başarmıştır.

Ayı terbiyecisi babasının ve dansçı annesinin yolundan giderek ergenlik çağlarında sahneye çıkmış, günümüzde o yaşlardaki bir kız için asla düşünülemeyecek gösterilerin içinde yer almış, böylece şehrin önde gelen erkekleriyle tanışarak adım attığı iktidar yolu onu, tahtın veliahtı ve sonrasında sahibi Jüstinyen ile evliliğe kadar götürmüştü.

Sahne sanatçısı kadınların üst sınıftan erkeklerle evlenmesinin yasadışı olduğu bir dönemde Veliaht Jüstinyen’i ikna edip imparator dayısı nezdinde girişimde bulunarak yasayı değiştirtmesini sağlayan Theodora, böylece hem kendisine imparatoriçeliğin kapısını araladı, hem de meslektaşlarına büyük yarar sağladı.

İktidar sahnesindeki oyunculuğunda tecrübe edinip kendi ilişki ağını kurdukça ülkenin yönetiminde kazandığı ağırlığı, zor duruma düşmüş kadınları barındıran kurumlar oluşturmak ve genel kabulün dışındaki din anlayışına mensup kişileri desteklemek için kullandı.

Ama iktidardaki en kritik ve kendisine en büyük şanı kazandıran müdahalesi, Nika Ayaklanması sırasında şehirden kaçma hazırlığına başlayan İmparator Jüstinyen’i durdurarak otuz bin kişinin katledilmesi pahasına tahtını korumasını sağlayan şu cüretkâr sözleri olmuştu:

“…hükümdarlık etmiş birinin kaçak konumuna düşmesi mümkün değildir. Ben bu mor giysimden asla ayrılmayacağım. Yüz yüze geldiğim insanlar bana imparatoriçe demeyecekse tek bir gün daha yaşamayayım. Eğer kurtulmak istiyorsanız Efendim, bu hiç sorun değil. Çok paramız var, deniz ayağımızın altında ve işte gemiler. Ama kaçıp güvenliğe kavuşurken ölümü mutlulukla tercih edeceğiniz bir hale düşmeyi isteyip istemediğinizi iyi düşünün. Bana en uygun gelen, şu eski sözdür: İktidar harika bir kefendir.”

David Potter, Theodora’nın oyunculuktan imparatoriçeliğe, oradan da azizeliğe ulaşan yolu adımlayışını aktarırken, başta cinsel ithamlar olmak üzere Bizanslı tarihçi Prokopios’un ona yönelttiği ağır suçlamaları da yerli yerine oturtuyor.

  • Künye: David Potter – Theodora, çeviren: Umre Deniz Tuna, İş Kültür Yayınları, biyografi, 304 sayfa, 2022

August H. Nimtz – Lenin’in Seçim Stratejisi, Cilt: 1–2 (2018)

Dünya tarihine yön veren Ekim Devrimi’nin arkasında, Lenin’in ve Bolşeviklerin dehası yatar.

Bu nedenle, Bolşevik örneği, yerkürenin herhangi bir köşesinde günümüz protestocularına potansiyel olarak zengin dersler sunuyor.

İşte August Nimtz’in bu şahane kitabı, tam da bu derslerin neler olduğunu bu iki ciltlik kapsamlı çalışmasında bizlere sunuyor.

Tamı tamına 704 sayfa bulan çalışmasının ilk cildinde Nimtz, Marx ve Engels’ten yola çıkıp 1905 Devrimi’ne uzanarak seçim kampanyalarının nasıl yürütüleceğinden vekillerin partiye karşı sorumluluklarının ne olması gerektiğine ve bütün bu seçim çalışmalarının Ekim Devrimi’ne giden yolda ne denli büyük önem teşkil ettiğine odaklanıyor.

Kitabın ikinci cildi ise, 1905’ten 1917’ye uzanarak 3. ve 4. Duma deneyimlerini, Alman sosyal demokrasisi ile yaşanan ayrımları, 1. Dünya Savaşı koşullarını, Troçki ve Stalin’in seçim stratejilerini ve bunun gibi, o süreçte yaşanmış daha pek çok konuyu irdeliyor.

Lenin, Ekim Devrimi’nden tam üç yıl sonra, parlamentoda yer almanın sadece yararlı değil, aynı zamanda zorunlu olduğunu da söylemişti.

Bu önemli, çünkü Rus devriminin işçi sınıfının devlet iktidarına tırmanmasında parlamenter alanı kullanan tarihteki ilk devrim olduğu anlamına geliyor.

Peki, Lenin, parlamentoda olmaktan tam olarak neyi kastediyordu?

İşte Nimtz’in çalışması tam da “Sandık mı, sokak mı, her ikisi mi?” sorusuna yanıt vermesi ve bu yönüyle Bolşevik devriminin günümüz protestocularına potansiyel olarak nasıl zengin dersler sunduğunu gözler önüne sermesiyle çok önemli.

  • Künye: August H. Nimtz – Lenin’in Seçim Stratejisi, çeviren: Deniz Tuna, Yordam Kitap, siyaset, 2 Cilt, 704 sayfa

Costas Douzinas – İnsan Haklarının Sonu (2018)

Tarihsel olarak insan haklarına bakıldığında, eski zamanlardan bugüne bu idealin olağanüstü bir gelişme yaşadığı görülür.

Peki, gerçekte durum nasıl?

Bugün insan haklarının, bazı durumlarda geçmişte bile görülmemiş şekilde ihlal edildiğinin pek çok örneği var.

Costas Douzinas’ın bu önemli incelemesi, tam da bu paradoksu, hem tarihsel hem de kuramsal boyutlarıyla enine boyuna tartışmasıyla önemli bir boşluğu dolduruyor.

İnsanlık tarihinde doğal hukukun ortaya çıkması ve bu yönde verilen uzun mücadelelerle kitabına başlayan Douzinas, bu mücadeleler sonucunda kazanılan hakların birey ve toplumlar kadar hükümetleri de nasıl dönüştürdüğünü ortaya koyuyor.

Yazar devamında da, 18. yüzyılda insan hakları idealinin ortaya çıkışını, bu durumun hukuk ve toplum ilişkisine getirdiği katkıları, hükümetlerin bu ideali bir yandan benimseyip öte yandan nasıl törpülediklerini değerlendiriyor.

Douzinas ayrıca, Kant, Burke, Hegel, Marx, Heidegger ve Sartre’ın fikirlerinden yola çıkarak insan haklarının felsefi dinamiklerini aydınlatıyor ve günümüzdeki insan hakları ihlallerinin nedenlerini de irdeleyerek, güçlü bir insan hakları yaklaşımının hukuki, siyasi ve ahlaki temellerinin neler olduğunu tartışıyor.

  • Künye. Costas Douzinas – İnsan Haklarının Sonu, çeviren: Kasım Akbaş ve Umre Deniz Tuna, Dipnot Yayınları, hukuk, 424 sayfa, 2018