Edward Hallett Carr – Sovyetler’de Fetret Devri (2022)

Lenin’in yavaş yavaş iktidarını kaybettiği, Stalin’in önlenemez bir şekilde yükseldiği sürecin muazzam bir tasviri.

Büyük tarihçi Edward Hallett Carr, büyük dönüşümler yaratan Sovyetler’deki Fetret devrini kuşatıcı bir bakışla inceliyor.

Sovyetler’deki iç savaştan sonra Lenin’in yavaş yavaş iktidarını kaybetmesi, Stalin’in ise aynı şekilde güç kazanmasıyla başlayan bir dönem, Sovyetler’de Fetret Devri.

Carr, Lenin’in ölümüyle sonlanan bu kitapta, bu dönemi adım adım izliyor.

Ekonomik krizlerden, bilhassa tanınma hususunda diğer ülkelerle ilişkilere, Almanya’daki devrim potansiyelinin gerçekleştirilmesi için çalışmalardan, içerideki iktidar mücadelesine ve parti içi muhalefetin susturulma çabalarına dek uzanan bir perspektifte Sovyetler’deki dönüşümü takip ediyor.

Troçki’yle Stalin’in çatışmalarını ele almanın yanı sıra, nihayetinde Stalin’in nasıl yavaş ama kararlı bir biçimde iktidara geldiğini anlatıyor; Stalin ve Lenin’in siyasi görüşlerindeki farklılıkların altını çiziyor.

Birçok kaynaktan ve arşiv kayıtlarından yararlanan Carr, usta tarihçiliğiyle Sovyetler’in bir dönemine ışık tutuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Lenin’in son hastalığının son ayları ve ölümünden sonraki ilk haftalar, 1923 Mart-1924 Mayıs aralığı, –Sovyet işlerinde bir ateşkes ya da interregnum olarak– tartışmalı kararlardan elden geldiğince kaçınıldığı ya da askıda bırakıldığı bir tür ara dönem olarak şekillenir: [Bolşevik Devrimi üzerine hazırlanan kapsayıcı çalışmanın] yeni planında bu dönem, şimdi Sovyetler’de Fetret Devri 1923-1924 adı altında yayımlanan ayrı bir cilt oluşturuyor.”

  • Künye: Edward Hallett Carr – Sovyetler’de Fetret Devri (1923-1924), çeviren: Uygur Kocabaşoğlu, İletişim Yayınları, tarih, 428 sayfa, 2022

Alain Badiou – Petrograd’dan Şanghay’a (2020)

Alain Badiou’dan, 20. yüzyılı kökten dönüştürmüş Rus Devrimi ile Çin Kültür Devrimi üzerine sağlam bir felsefi ve siyasi sorgulama.

Badiou, yalnızca bu iki büyük halk hareketinin tarihine odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda bu iki devrimin bize öğrettiklerinden yola çıkarak komünizm idealinin çağımıza nasıl yanıt verebileceğini de tartışıyor.

Badiou, bir yanda bu süreçte yaşanan olayları ele alıyor, diğer yanda da bu olaylara bağlı iki temel metni yorumluyor.

İlk metin Lenin tarafından yazılan “Nisan Tezleri”, ikincisi ise Mao’nun en azından gözetimi altında yazılan 1966 tarihli “On Altı Maddelik Genelge”.

  • Künye: Alain Badiou – Petrograd’dan Şanghay’a: 20.Yüzyılın İki Devrimi, çeviren: Murat Erşen, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 100 sayfa, 2020

Nadejda Krupskaya – Lenin’den Anılar (2020)

“Vladimir İlyiç, St. Petersburg’a 1893 güzünde geldi, ancak benim onunla tanışmam bundan bir süre sonra oldu. Yoldaşlar, Volga’dan son derece bilgili bir Marksistin geldiğini söylemişti.”

Rus devrimci, yazar ve eğitimci Nadejda Krupskaya, Vladimir İlyiç Lenin’in en yakınında bulunmuş isimlerdendi.

Bu ciltte yayınlanan anılar ise, Lenin’le tanışmasından Ekim Devrimi’ne kadar olan süreyi, 1894-1917 arasını kapsıyor.

Bu dönem, bilindiği gibi, muazzam tarihsel öneme sahip.

İşçiler arasında kitle hareketinin gelişimine, en zor yeraltı faaliyeti koşullarında çelikleşen işçi sınıfının güçlü ve dayanıklı partisinin oluşumuna ve sürekli büyüyen sınıf bilincine ve örgütlülüğüne tanıklık etmiş bir dönemdi bu.

Aynı zamanda proleter sosyalist devrimin zaferi ile sonuçlanan, her şeyin göze alındığı bir mücadele dönemi.

İşte Krupskaya’nın anıları, Lenin’i tam da içine doğduğu, etkilendiği ve yön verdiği bu dönemin merkezine yerleştirerek anlatmasıyla çok önemli.

Canlı anlatımıyla da okuru etkileyecek kitap, Lenin’in yaşadığı ve çalıştığı koşulların sağlam bir resmini sunuyor.

  • Künye: Nadejda Krupskaya – Lenin’den Anılar, çeviren: Özlem Koşar, Yordam Kitap, anı, 512 sayfa, 2020

Erez Manela – Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı Milliyetçiliğin Kökenleri (2020)

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Woodrow Wilson’ın ortaya attığı kendi kaderini tayin hakkı, sömürge halkları için büyük umutlara vesile oldu.

Fakat bu ülkelerin bağımsızlık yolunda verdikleri mücadele çok zorlu aşamalardan geçerek ancak gerçekleşti.

İşte Erez Manela, sömürgeciliğin hükmünü yitirmeye başladığı ve ulus-devletlerin ortaya çıktığı bu dönemde ortaya çıkan bu hakkın ve bu hakkı elde etmeye çalışan halkların yaşadığı dönüşümü ve hayal kırıklığını kayda alıyor.

Manela, bu “yeni dünyanın” uzun mücadelelerden sonra bağımsızlığının tanınmasını adım adım izlediği gibi, o dönemde Woodrow Wilson’un sömürge halkları için nasıl bir kurtuluş figürü haline geldiğini, fakat kendi kaderini tayin hakkına kavuşacaklarına inanmış halkların “medeniyet kriteri”ne çarparak nasıl hayal kırıklığına uğradıklarını ve mücadelelerini sokağa nasıl taşıdıklarını da anlatıyor.

Kitap, bu halkların, yüzlerini zaman içinde Wilson’dan, kendi kaderini tayin hakkını ilk kez 1914’te zikreden Lenin’e çevirmelerini aktarıyor ve böylece Büyük Güçler’in çıkarlarının, ilkelerin önüne nasıl geçtiğinin gözler önüne seriyor.

  • Künye: Erez Manela – Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı Milliyetçiliğin Kökenleri: Wilsoncu Moment, çeviren: Ergin Özler, İletişim Yayınları, tarih, 431 sayfa, 2020

Feliks Çuyev – Molotov Anlatıyor (2010)

‘Molotov Anlatıyor’, yaşadığı dönem boyunca Rusya’da, aralarında son çar da olmak üzere Lenin, Stalin, Kruşçev, Brejnev ve Gorbaçov gibi on bir yöneticiyi görmüş Vyaçeslav Mihayloviç Molotov’la yapılmış görüşmelerden oluşuyor.

Ekim 1917 devrimine katılan ve devrimi yöneten beyin takımına yakın olan Molotov, Lenin’in ölümünden sonra Stalin’i desteklemiş; yıllarca Stalin’in sağ kolu ve Sovyetlerin ikinci adamı olarak önemli görevler üstlenmiş.

İşte kitap, Lenin’den sonraki parti içi çekişmelerin ve Nazi-Sovyet Paktı’nın önemli isimlerinden; İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminde Dışişleri Bakanlığı yapmış Molotov’un tanıklığını okurlara sunuyor.

  • Künye: Feliks Çuyev – Molotov Anlatıyor, çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu ve Suna Kabasakal, Yordam Kitap, siyaset, 607 sayfa

Vladimir İlyiç Lenin – Felsefe Defterleri (2015)

Lenin’in, büyük kısmı 1914-1916 dönemine ait olan felsefe çalışmalarını bir araya getiren bir kitap.

Lenin, emperyalizmin çelişkilerinin Marksist bir çözümlemeye tabi tutuyor, II. Enternasyonal liderlerinin oportünizmini ve sosyal şovenizmini ortaya koyuyor ve sosyalist devrimin imkânlarını sorguluyor.

  • Künye: Vladimir İlyiç Lenin – Felsefe Defterleri, çeviren: Attila Tokatlı, Minör Yayınları

Berch Berberoğlu – Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş (2009)

Berch Berberoğlu ‘Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş’te, geç 19. yüzyıldan erken 21. yüzyıla kadarki dönemin en önemli klasik ve çağdaş sosyal teorisyenlerini, tarihsel materyalizmin ilkelerini gözeterek irdeliyor.

Konuya giriş mahiyetindeki çalışmasında Berberoğlu, Marx, Engels, Durkheim, Weber, Pareto, Mosca, Michels, Cooley, Mead, Gramsci, Lenin, Kollontai, Du Bois, Frazer, Althusser, Poulantzas, Mills, Wallerstein ve daha birçok kuramcının katkılarını, sosyolojik bir perspektif ve eleştirel bir analizle ele alıyor.

  • Künye: Berch Berberoğlu – Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş: Eleştirel Bir Perspektif, çeviren: Can Cemgil, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, sosyoloji, 273 sayfa

Vladimir İlyiç Lenin – Yenilgicilik ve Enternasyonalizm (2009)

Ferit Burak Aydar’ın derleyip çevirdiği ‘Yenilgicilik ve Enternasyonalizm’, Validimir İlyiç Lenin’in bu iki konu hakkındaki yazılarını, mektuplarını ve konferans konuşmalarını bir araya getiriyor.

Aydar’a göre Lenin, “yenilgicilik” ya da “bozgunculuk” sloganlarıyla, temelde, emperyalist savaşta işçi sınıfı açısından kendi ülkesinin (zaferindense) yenilgisinin ehven-i şer olduğunu ve askeri yenilgilerin söz konusu rejimi zayıflatarak devrimi kolaylaştırabileceğini anlatmak ister.

Elimizdeki kitapta, Lenin’in hem “yenilgicilik” hem de “proletaryanın devrimci enternasyonalizmi” konularındaki görüşleri sunuluyor.

  • Künye: Vladimir İlyiç Lenin – Yenilgicilik ve Enternasyonalizm, derleyen ve çeviren: Ferit Burak Aydar, Agora Kitaplığı, siyaset, 328 sayfa

August H. Nimtz – Lenin’in Seçim Stratejisi, Cilt: 1–2 (2018)

Dünya tarihine yön veren Ekim Devrimi’nin arkasında, Lenin’in ve Bolşeviklerin dehası yatar.

Bu nedenle, Bolşevik örneği, yerkürenin herhangi bir köşesinde günümüz protestocularına potansiyel olarak zengin dersler sunuyor.

İşte August Nimtz’in bu şahane kitabı, tam da bu derslerin neler olduğunu bu iki ciltlik kapsamlı çalışmasında bizlere sunuyor.

Tamı tamına 704 sayfa bulan çalışmasının ilk cildinde Nimtz, Marx ve Engels’ten yola çıkıp 1905 Devrimi’ne uzanarak seçim kampanyalarının nasıl yürütüleceğinden vekillerin partiye karşı sorumluluklarının ne olması gerektiğine ve bütün bu seçim çalışmalarının Ekim Devrimi’ne giden yolda ne denli büyük önem teşkil ettiğine odaklanıyor.

Kitabın ikinci cildi ise, 1905’ten 1917’ye uzanarak 3. ve 4. Duma deneyimlerini, Alman sosyal demokrasisi ile yaşanan ayrımları, 1. Dünya Savaşı koşullarını, Troçki ve Stalin’in seçim stratejilerini ve bunun gibi, o süreçte yaşanmış daha pek çok konuyu irdeliyor.

Lenin, Ekim Devrimi’nden tam üç yıl sonra, parlamentoda yer almanın sadece yararlı değil, aynı zamanda zorunlu olduğunu da söylemişti.

Bu önemli, çünkü Rus devriminin işçi sınıfının devlet iktidarına tırmanmasında parlamenter alanı kullanan tarihteki ilk devrim olduğu anlamına geliyor.

Peki, Lenin, parlamentoda olmaktan tam olarak neyi kastediyordu?

İşte Nimtz’in çalışması tam da “Sandık mı, sokak mı, her ikisi mi?” sorusuna yanıt vermesi ve bu yönüyle Bolşevik devriminin günümüz protestocularına potansiyel olarak nasıl zengin dersler sunduğunu gözler önüne sermesiyle çok önemli.

  • Künye: August H. Nimtz – Lenin’in Seçim Stratejisi, çeviren: Deniz Tuna, Yordam Kitap, siyaset, 2 Cilt, 704 sayfa

Lars T. Lih – Lenin’i Yeniden Keşfetmek (2018)

Daha önce burada ‘Lenin’ adlı kitabına yer verdiğimiz Lars Lih’ten, Lenin’in ‘Ne Yapmalı?’ adlı önemli eseri üzerine, yürütülegelen tartışmalara kapsamlı bir yanıt.

Lenin’in 1902’de yayınlanan söz konusu kitabı, kimilerine göre yeni bir parti tipinin kurucu belgesiydi, kimilerine göre Bolşevizmin esasını oluşturan öncü parti modeline yönelik bir tartışmaydı, kimilerine göreyse, Lenin’in işçi sınıfına yönelik elitist tavrının dışavurumuydu.

Lih, çağdaş Rus ve Alman kaynaklarına dayanan uzun soluklu çalışmalarla ortaya çıkmış bu kitabında, ‘Ne Yapmalı?’ hakkındaki söz konusu görüşlerin tümünün de gerçeği yansıtmadığını gözler önüne seriyor.

Lih, Lenin’in bu kitaptaki argümanlarının, asıl gücünü işçilerin devrimci eğilimlerinden aldığını belirtiyor.

Lenin’in Alman Sosyal Demokrasi hareketine özel hayranlığı olduğu ise, Lih’in buradaki en dikkat çekici tezi.

Lih’in bu önemli çalışması, Bolşevizm, Sovyetler ve Lenin hakkında ilgi çekici sorular soran, aynı zamanda Lenin’e dair efsanelerle hesaplaşarak Lenin’in devrimci perspektifini güncelleyen bir kitap olmasıyla çok değerli.

Yazar, ‘Ne Yapmalı?’yı kapsamlı bir şekilde tartışmakla kalmıyor, aynı zamanda kitabın kendisi tarafından yapılmış bir çevirisini de sunuyor.

  • Künye: Lars T. Lih – Lenin’i Yeniden Keşfetmek, çeviren: Melih Pekdemir, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 896 sayfa, 2018