Michael Losonsky – Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi (2024)

‘Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi’, 20. yüzyıl felsefesinde dilin merkez sahneye yerleşmesi ve felsefi düşüncenin bu dönüşümle nasıl şekillendiği üzerine kapsamlı bir inceleme sunar.

Kitap, “dilsel dönüş” olarak adlandırılan bu hareketin kökenlerini, ana temalarını ve farklı filozoflar üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz eder.

Yirminci yüzyıl felsefesinde “dilsel dönüş” olarak adlandırılan bu hareket, felsefenin geleneksel ilgi alanlarından (metafizik, epistemoloji) dilin incelenmesine doğru bir kaymayı ifade eder.

Bu dönemde filozoflar, dilin yapısı, kullanımı ve sınırlarının felsefi problemleri anlamak için anahtar olduğuna inanmışlardır.

Dilin, düşünceyi, deneyimi ve gerçekliği şekillendirmede oynadığı aktif rolü vurgulayan bu yaklaşım, felsefede yeni bir dönemi başlatmıştır.

Losonsky, dil ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi farklı filozofların perspektiflerinden inceleyerek, dilin gerçekliği nasıl inşa ettiğini ve temsil ettiğini sorgular.

Wittgenstein’ın dil oyunları kavramını merkeze alarak, dilin sosyal bir eylem olduğunu ve anlamın bağlamsal olarak üretildiğini vurgular.

Dilin bilinç oluşumundaki rolünü ve dil aracılığıyla öznel deneyimlerin nasıl ifade edildiğini inceler.

Dilin, sosyal ve politik güç ilişkilerinde nasıl kullanıldığını ve ideolojilerin üretilmesinde nasıl bir rol oynadığını analiz eder.

Kitapta incelenen filozoflar:

Ludwig Wittgenstein: Dil oyunları, dilin sınırları ve dilin sosyal doğası üzerine yaptığı çalışmalarla dilsel dönüşün en önemli figürlerinden biridir.

Martin Heidegger: Dilin varoluşçu felsefedeki yeri ve dilin dünya ile olan ilişkisini inceler.

  1. L. Austin: Dil eylemleri teorisiyle dilin sadece bilgi ifade etmek için değil, aynı zamanda eylemleri gerçekleştirmek için de kullanıldığını gösterir.

Saul Kripke: Modal mantık ve isimsel referans üzerine yaptığı çalışmalarla dilin mantıksal yapısına dair önemli katkılar sunar.

Judith Butler: Dilin cinsiyet kimliğinin inşasında oynadığı rolü ve dil aracılığıyla normların nasıl üretildiğini inceler.

  • Künye: Michael Losonsky – Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi, çeviren: Selami Atakan Altınörs, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 408 sayfa, 2024

Alison Finch – Fransız Edebiyatı (2024)

Fransız edebiyatı, Avrupa kültürü üzerinde her zaman belirleyici bir etkiye sahip olmuştur.

‘Fransız Edebiyatı: Kültürel Bir Tarih’ adlı bu çalışma, edebiyatın yalnızca bir sanat dalı olmadığını, aynı zamanda toplumsal devrimler ve kültürel kimlik inşasında önemli bir rol oynadığını gözler önüne seriyor.

Alison Finch’in ayrıntılı analizleri ve açıklayıcı anlatımı, okuyucuyu Montaigne’in denemelerinden Sartre’ın varoluşçuluğuna, Rimbaud’nun şiirlerinden Beauvoir’ın feminizmine kadar geniş bir edebi yelpazede unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.

Sadece edebiyat severler için değil, Fransız kültürünü anlamak isteyen herkes için vazgeçilmez bir rehber.

Alison Finch, eserinde Fransız edebiyatını sadece metinlerin bir koleksiyonu olarak değil, aynı zamanda Fransa’nın tarihsel, sosyal ve kültürel gelişiminin bir aynası olarak sunuyor, Fransız edebiyatının nasıl bir kültürel miras oluşturduğunu ve dünya edebiyatına nasıl etki ettiğini gösteriyor.

Orta Çağ’dan günümüze kadar Fransız edebiyatının geçirdiği evreler, dönemin siyasi ve sosyal koşullarıyla ilişkilendirilerek inceleniyor.

Rönesans, Klasisizm, Romantizm, Realizm, Sembolizm, Sürrealizm ve Varoluşçuluk gibi önemli edebi akımların ortaya çıkışı, özellikleri ve temsilcileri detaylı bir şekilde analiz ediliyor.

Önemli Fransız yazarlarının hayatları, eserleri ve bu eserlerin tarihsel ve kültürel bağlamları inceleniyor.

Fransız edebiyatının Fransız Devrimi, iki dünya savaşı ve diğer önemli tarihsel olaylara nasıl tepki verdiği ve bu olayları nasıl şekillendirdiği araştırılıyor.

Fransız edebiyatında kadın yazarların yeri ve katkıları, feminist bakış açısıyla değerlendiriliyor.

  • Künye: Alison Finch – Fransız Edebiyatı: Bir Kültürel Tarih, çeviren: Makbule Oğuz, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 392 sayfa, 2024

Luiz Pessoa – Dolanık Beyin (2024)

Beyin-davranış ilişkisini inceleyen kitaplar ya tüm insan davranışlarını beyne indirgemekte ya da beynin davranışların oluşumundaki rolünü çok fazla detaya girerek anlaşılmaz kılmaktadır.

Luiz Pessoa’nın ‘Dolanık Beyin’ kitabı ise, alandaki diğer çalışmalardan ayrılan bir özelliğe sahip.

Luiz Pessoa’nın ‘Dolanık Beyin’ kitabı, insan beyninin karmaşık yapısını ve zihinsel süreçlerimizi daha iyi anlamamızı hedefleyen önemli bir çalışmadır. Kitap, algı, biliş ve duyguların birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini, beynin bu süreçleri nasıl koordine ettiğini ve bu etkileşimin davranışlarımızı nasıl şekillendirdiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Pessoa, beynin sadece biyolojik bir organ olmadığını, aynı zamanda düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı şekillendiren karmaşık bir sistem olduğunu vurguluyor.

Kitap, bu üç zihinsel sürecin birbirinden bağımsız olmadığını, aksine sürekli bir etkileşim içinde olduğunu gösteriyor.

Örneğin, bir nesneyi algılama şeklimiz, o nesne hakkında sahip olduğumuz bilgi ve duygularımız tarafından şekilleniyor.

Pessoa, beynin farklı bölgelerinin birbirleriyle sıkı bir şekilde bağlantılı olduğu ve bu bağlantıların karmaşık bir ağ oluşturduğu “dolanık beyin” modelini sunuyor.

Bu model, beynin bütüncül bir şekilde çalıştığını ve farklı zihinsel süreçlerin birbirini etkilediğini gösteriyor.

Pessoa, beynin farklı bölgelerinin belirli işlevlere sahip olduğu görüşüne karşı çıkıyor ve beynin daha bütüncül bir şekilde çalıştığını savunuyor.

Kitapta, nörobilim alanındaki en güncel araştırmalara yer verilerek, okuyucuya beynimiz hakkında en son bilgilere ulaşma imkanı sunuluyor.

Pessoa, psikoloji, nörobilim, felsefe gibi farklı disiplinlerden yararlanarak beynin karmaşık yapısını daha iyi anlamamızı sağlıyor.

İnsan beyninin karmaşık ve çok katmanlı yapısına yönelik kapsamlı bir araştırma yürüten Pessoa, zihinsel süreçlerimiz ile duygusal deneyimlerimizin birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini ele alıyor ve beyin-davranış ilişkisi incelerken indirgemeci ve detaycı yaklaşımlardan uzak durmaya özen gösteriyor.

Pessoa’nın bu kitabı, beyin davranış ilişkisini en temelden kavramak isteyen psikiyatristler, nörologlar, nörobilimciler, psikologlar ve ilgi duyan herkes için bir kılavuz niteliğinde.

  • Künye: Luiz Pessoa – Dolanık Beyin: Algı, Biliş ve Duygu Nasıl Birlikte Örülür?, çeviren: Erol Yıldırım, Mustafa Bilici, Mahir Yeşildal, Özge Yılmaz, Vakıfbank Kültür Yayınları, bilim, 2024

Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı (2024)

  • Tristram Shandy bir roman mıdır yoksa eğlenceli bir performans mı?
  • Pamela boş vaktini yazı yazmak için kullanabiliyorken boş vakti olmayan işçi sınıfı kadın ne zaman yazı yazabilirdi?
  • ‘Orronoko’ ile ‘Robinson Crouse’ hangi açılardan birbirine benzerler?

Bu kitap, bu tür kışkırtıcı sorulara cevap ararken aynı zamanda 18. yüzyıl edebiyatını yeni okurlarla buluşturmayı hedefliyor.

Dönemin önemli eserleri, yazarları ve tartışmalarını tanıtırken kronolojik bir inceleme yerine, kentleşme, sömürgecilik, ticaretin yaygınlaşması, kamusal alanın ortaya çıkışı ve toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimlerin edebiyat üzerindeki etkilerini inceliyor.

On sekizinci yüzyıl Britanya’sında kadınlar ilk kez sahneye çıkarken roman edebi piyasada ön safhaya geçiyor, insanlar eşitlik fikrini tartışmaya başlıyorlar.

Sussman, eserlerin tarihsel, sosyal ve kültürel bağlamlarını da detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Defoe, Swift ve Pope gibi kanonik yazarların yanında, Charlotte Smith ve Olaudah Equiano gibi daha az bilinen isimlere de dikkat çeken bu kitap, hem öğrenciler hem de araştırmacılar için eşsiz bir başvuru kaynağı niteliğinde.

  • Künye: Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı, 1660-1789, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 440 sayfa, 2024

Andrew Baruch Wachtel, Ilya Vinitsky – Rus Edebiyatı (2024)

Andrew Baruch Wachtel ve Ilya Vinitsky’nin imzasını taşıyan bu etkileyici eser, okurlara Rus kültürü ve edebiyatının tarihsel gelişimini disiplinlerarası bir bakış açısıyla sunuyor.

Korkunç İvan’dan Büyük Petro’nun reformlarına, 19. yüzyılın altın çağından Sovyet dönemine kadar uzanan bir panoramayla, edebiyatın toplumsal ve siyasi bağlamlarını derinlemesine inceliyor.

Ayrıca modernizm, avangard hareketler ve sembolizm üzerine yaptığı özgün analizlerle, edebiyatın bireysel ve ulusal kimlik inşasındaki rolünü de gözler önüne seriyor.

Dostoyevski, Tolstoy, Çehov gibi kanonik isimlerin yanında Vasili Jukovski, Andrey Bely ve Andrey Platonov gibi daha az bilinen, ancak edebiyat dünyasında büyük öneme sahip yazarları da kadrajına alarak Rus edebiyatının dönüşüm evrelerini bütüncül bir perspektifle inceleyen eser, araştırmacılar ve edebiyat tutkunları için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

Orta çağlardan günümüze kadar Rus edebiyatının tüm önemli dönemlerini ve yazarlarını kapsayan kitap, sadece edebi metinleri değil, aynı zamanda bu metinlerin ortaya çıktığı tarihsel, kültürel ve sosyal bağlamları da inceliyor.

  • Künye: Andrew Baruch Wachtel, Ilya Vinitsky – Rus Edebiyatı, çeviren: Ali Karakaya, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 464 sayfa, 2024

Kolektif – Erken Modern Avrupa Tarihi 4. Cilt (2024)

VakıfBank Kültür Yayınları’nın ‘Erken Modern Avrupa Tarihi’ serisinin dördüncü cildi ‘Düşünce Sanat ve Kültür’, Avrupa’nın modernliğin şafağında entelektüel ve kültürel dönüşümünü merkeze alıyor.

Hümanizmin yükselişinden bilimsel devrimlerin etkilerine, politik düşüncenin evrilişinden sanat ve müzik dünyasındaki köklü değişimlere kadar geniş bir yelpazede Avrupa’nın 14. yüzyıldan 18. yüzyılın ortalarına kadar geçirdiği devinimleri takip ediyor.

Avrupa’nın düşünce dünyasında ve kültürel yaşamında meydana gelen derin değişimlerin izi, Galieo’dan Newton’a, van Eyck’ten Mozart’a, Bodin’den Rousseau’ya erken modern çağın kültür ve fikir mimarlarının eserleri, düşünce dünyaları ve modern zamana uzanan etkileri üzerinden işleniyor.

Aynı zamanda bu dönüşümlerin, toplumsal yapı ve günlük yaşam üzerindeki etkileri de dikkatle inceleniyor; bunların ne miktarda bir kırılma ya da ne denli bir devamlılık olduğu, ne oranda sadece Avrupa’ya ait oldukları ve İslam, Çin, Hint gibi kültürlerden nasıl beslendikleri, kadim eserleri nasıl yorumladıkları ve onlarla nasıl irtibatta oldukları dakik araştırma yöntemleriyle sorgulanıyor.

Erken modern dönemde, sanat, mimarî ve müzik gibi yaratıcı alanlarda yaşanan devinimler, sadece estetik anlayışı değil, aynı zamanda toplumun kendini ifade ediş biçimlerini de dönüştürmüştü.

Erken Modern Avrupa’nın entelektüel ve kültürel dinamiklerini anlamak için temel bir rehber niteliği taşıyan bu eser, serinin önceki üç cildinde olduğu gibi, okurlar için öncelikli bir başvuru kaynağı olmayı sürdürecektir.

  • Künye: Kolektif – Erken Modern Avrupa Tarihi 4. Cilt: Düşünce, Sanat ve Kültür, hazırlayan: Hamish Scott, çeviren: İsmail Hakkı Yılmaz, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 344 sayfa, 2024

Violet Moller – Bilginin Yolculuğu (2024)

Antik çağların kadim bilgisinin büyük eserleri Roma İmparatorluğu’nun bölündüğü, şehirlerin terkedildiği, kütüphanelerin yandığı bir devirde unutuldu ve adeta kayboldu.

Okurunu heyecanlı bir yolculuğa davet eden bu eser, üç kadim kitabın bin yıllık hayatta kalma mücadelesini, yedi şehirden oluşan bir güzergâhta takip ediyor.

İskenderiye Kütüphanesi yok olduktan sonra Bağdat, Kurtuba, Toledo, Salerno, Palermo ve Venedik karanlık bir dünyada adanmış âlimlerin metinleri topladığı, tercüme ettiği ve paylaştığı nadir bilgi merkezleri oldu.

‘Bilgi’nin Yolculuğu’, okuru bu yedi şehrin parlak entelektüel hayatına götürüyor ve Müslüman âlimlerin Batı düşüncesinin köşe taşı fikirlerini geliştirmesinde oynadıkları rolü vurguluyor.

Öklid, Batlamyus ve Galen’in matematik, astronomi ve tıp alanındaki temel eserleri nasıl olup da Rönesans ve sonrasında bilim neşriyatının ana merkezi olan Venedik’e ulaşmıştı?

Violet Moller’a kulak veriyoruz.

  • Künye: Violet Moller – Bilginin Yolculuğu: Klasik Fikirler Nasıl Kayboldu ve Bulundu (Yedi Şehir Bir Tarih), çeviren: Sinan Çakır, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 424 sayfa, 2024

Nicholas Dent – Rousseau Sözlüğü (2024)

Filozofların terminolojilerini bilmek, sistemlerini ve tartıştıkları sorunlara yaklaşımlarını doğru anlamak için anahtar görevi görür.

‘Rousseau Sözlüğü’, 18. yüzyıl felsefesini ve aydınlanma düşüncesini derinden etkilemiş olan Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau için bu görevi layıkıyla yerine getiriyor.

Tanınmış Rousseau yorumcularından Nicholas Dent’in kaleme aldığı eser siyaset, iktisat ve eğitim gibi birçok alanda eserler vermiş filozofun temel kavramlarını analiz ediyor.

Dent hazırladığı sözlükle sadece Rousseau düşüncesinin doğru anlaşılmasına katkıda bulunmuyor, aynı zamanda her bir maddeyi başka maddelere bağlayarak filozofun zihnindeki kavram ağını da ortaya çıkarıyor.

Sıra dışı hayatının özetlendiği bir girişle açılan çalışmada Rousseau’nun eserleri ve Rousseau hakkındaki çalışmaları içeren kapsamlı bir bibliyografya da bulunuyor.

  • Künye: Nicholas Dent – Rousseau Sözlüğü, çeviren: Ahmet Ayhan Çitil, Aliye Kovanlıkaya, Hasan Bülent Gözkân, Tarık Necati Ilgıcıoğlu, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 288 sayfa, 2024

James Howard-Johnston – Antik Çağ’ın Son Büyük Savaşı (2024)

‘Antik Çağın Son Büyük Savaşı’, Roma ve Sasani İmparatorlukları arasında geçen ve insanlık tarihinin seyrini değiştiren destansı bir mücadelenin hikâyesi. Özellikle 603-628 yılları arasında kızışan ve Kafkaslardan Filistin’e, Kuzey Afrika’dan Karadeniz sahillerine kadar geniş bir coğrafyada meydana gelen bu uzun savaşlar silsilesi, tarihin en uzun ve en karmaşık savaşlarından biri.

Oxford Üniversitesi’nin kıdemli profesörlerinden geç antik çağ tarihinin önde gelen uzmanlarından James Howard-Johnston dönemin siyasi, askerî ve sosyal dinamiklerini titizlikle ele alarak okuyucuyu olayların merkezine çekiyor.

I. Hüsrev ve Heraclius gibi figürlerin stratejilerini, başarılarını ve başarısızlıklarını detaylandırarak, her iki imparatorluğun da nasıl birbirlerini zayıflattıkları, Türk kağanlığının bu savaşlardaki kritik rolünü ve İslam’ın içine doğduğu siyasi ve sosyal konjonktürü akıcı bir dille resmediyor.

Kitap, sadece askerî tarihi değil, aynı zamanda dönemin sosyal yapısını ve yerel yaşamı da detaylandıran zengin kesitler sunuyor.

‘Antik Çağın Son Büyük Savaşı’ hem içeriği hem de anlatım tarzıyla tarih okurları için vazgeçilmez bir kaynak ve rehber niteliğinde.

  • Künye: James Howard-Johnston – Antik Çağ’ın Son Büyük Savaşı, çeviren: İlhami Tekin Cinemre, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 536 sayfa, 2024

Thierry Paquot, François Pépin – Larousse Felsefe Sözlüğü (2024)

Larousse Ansiklopedisi’nin felsefe tarihi bölümlerinin gözden geçirilmiş ve güncellenmiş bir versiyonu olan ‘Larousse Felsefe Sözlüğü’, Antik Yunan’dan başlayıp çağdaş felsefeye uzanan geniş bir zaman dilimine ilişkin kapsamlı bir inceleme yürütüyor.

“Felsefi Kavramlar”, “Felsefi Referans Noktaları”, “Büyük Filozoflar” ve “Felsefi Eserler” başlıklı dört ana bölümün altındaki her bir madde, felsefi düşüncenin gelişimindeki dönemlere, akımlara, önemli isim ve kavramlara dair bilgiler sunuyor.

Sözlük aynı zamanda felsefi meselelerle ilgili ödev, rapor, sunum hazırlayacaklar için önerilerde bulunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Felsefe soru sormakla başlar. Yunanlar şöyle soruyordu: ‘Neden hiçlik değil de bir şey var?’. 2500 yılın ardından, kesin bir yanıta hâlâ sahip değiliz. Bu da felsefe yapmanın müşkülpesent bir güzergâhtan ilerlediğini açıkça ortaya koyar. Düşüncenin aydınlığa götürmesi için aşılması gereken engelleri ısrarla vurgulayan Kierkegaard ‘yol, zor olandır’ diyordu.”

  • Künye: Thierry Paquot, François Pépin – Larousse Felsefe Sözlüğü: Kavramlar, Filozoflar, Eserler, çeviren: Selami Atakan Altınörs, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 452 sayfa, 2024