Johann Gottlieb Fichte – Tüm Bilim Öğretisinin Temeli (2024)

Fichte, Alman İdealist felsefe geleneğinin önde gelen temsilcilerinden biri.

Kant’ın eleştirel felsefesinden esinlenen Fichte, idealist bir perspektiften insan bilgisinin temellerini araştırdı, bilgiye yönelik sorgulamasına Kant’ın bilgi felsefesinin temel sorularından birini devralarak başladı: “Dünyaya ilişkin uzay-zamansal ve doğa yasalarınca yönetilen deneyimimiz, nasıl mümkün olabilir?”

‘Tüm Bilim Öğretisinin Temeli’nde Fichte, bilimsel bilginin kaynağı ve bilimsel yöntemin temellerini bu soruyla birlikte tartışır.

İlk kez 1794 yılında yayınlanan eser, Fichte’nin yaşamı boyunca çeşitli eklemeler ve çıkarmalarla son halini aldı.

Kendine has sisteminde Fichte, öznel bilinci (Ben) dış dünya ile (Ben-Olmayan) nasıl ilişkilendirdiğini ve bu ilişkinin bilgiyi nasıl mümkün kıldığını ele alır.

Ona göre insan deneyimi, dış dünya ile olan ilişki ve öznel bilincin sürekli bir etkileşiminden oluşur.

Tüm Bilim Öğretisinin Temeli tüm bu bilgilerin ışığında hem Fichte’nin kendine has diyalektik yöntemini hem de Alman İdealizminin düşünsel temelini anlamak adına felsefe okurları için önemli bir birincil kaynak eser.

  • Künye: Johann Gottlieb Fichte – Tüm Bilim Öğretisinin Temeli, çeviren: Ali Nalbant, Say Yayınları, felsefe, 256 sayfa, 2024

Wolfram Eilenberger – Büyücüler Çağı (2023)

Yaşam ve insan varoluşu hakkında yeni soruların sorulduğu, bazı fikirlerin ilk kez düşünüldüğü bir on yıl.

Uzun yıllar Philosophie Magazin dergisinin yayın yönetmenliğini yapan Wolfram Eilenberger; iki dünya savaşı arası dönemde 1920’lerin ruh halini, büyük belirsizliği, biten bir savaşın ardında bıraktığı tahribatı ve bir sonrakinin yaklaşan ayak seslerini, yükselen ekonomik krize karşın her şeye eşlik eden yaşam sevincini, eskinin yıkıldığı ama yeninin ne olduğunun da tam bilinemediği bir zaman aralığını dört büyük filozofun hayatı üzerinden anlatıyor.

Dünyaya çarpan bir göktaşı misali aniden ortaya çıkan ve Hannah Arendt’e olan aşkıyla kavrulan Martin Heidegger. Cambridge’deki herkes bir felsefe tanrısı olarak ona taparken taşrada ilkokul çocuklarına yoksulluk içinde ders vermeyi seçen, servetini reddetmiş bir milyarderin oğlu, büyük dâhi Ludwig Wittgenstein. Letonyalı bir anarşistle Capri’de yaşadığı aşkın bir devrimciye dönüştürdüğü Walter Benjamin.

Ve son olarak, ülkesini terk etmeden önce Hamburg’un burjuva mahallelerinde Nazi iktidarının ve Yahudi düşmanlığının yükselişine çıplak gözle tanık olan Ernst Cassirer.

Farklı kökenlerden, farklı dünya anlayışlarından gelip farklı bir geleceğe yelken açsalar da temelde peşine düştükleri soru aynıdır: İnsan nedir?

Eilenberger, bu dört aykırı filozofun yaşamlarında ve devrimci düşüncelerinde bugünkü dünyamızın kökenlerini görüyor.

1920’lere felsefe tarihi üzerinden bu bakış; aynı zamanda günümüz dünyasındaki benzer anlamsızlığa, tıkanmışlığa dair hem bir hatırlatma hem de bir ilham kaynağı.

Ama hepsinden önce büyüleyici bir okuma deneyimi.

  • Künye: Wolfram Eilenberger – Büyücüler Çağı: Felsefenin İhtişamlı On Yılı 1919-1929, çeviren: Ali Nalbant, Kolektif Kitap, felsefe, 376 sayfa, 2023

John Keane – Kısa Demokrasi Tarihi (2022)

Bu kitabı, özellikle de demokrasinin geleceği hakkındaki kötümser olanlar okumalı.

John Keane, Suriye ve Mezopotamya’da ortaya çıkışından Fransa ve Amerika’da devrimci ruhu körüklemede üstlendiği role ve günümüzün gözetim demokrasisine, demokrasinin evrimini inceliyor.

Bugün gezegenimizin geleceğiyle ilgili ciddi belirsizliklerle karşı karşıyayız. Böyle bir dönemde demokrasinin potansiyeli her zamankinden daha fazla önem taşıyor.

Suriye ve Mezopotamya’da ortaya çıkışından Fransa ve Amerika’da devrimci ruhu körüklemede üstlendiği role kadar demokrasi, kimin güç ve ayrıcalığa sahip olacağına ve neden yararlanacağına karar vermenin geleneksel yöntemlerini yıktı.

Çünkü demokrasi insanları radikal bir şey yapmaya itti: Eşitler olarak bir araya gelmek ve kendi hayatlarını ve geleceklerini belirlemek.

Keane demokrasinin en eski meclis demokrasilerinden Avrupa tarzı seçim demokrasisine ve günümüzde hâkim duruma gelmiş olan gözetim demokrasisine doğru geçirdiği evrimi inceliyor.

Bugün hükûmetler seçmenlere sadece seçim günü değil her gün yoğun bir kamu denetimiyle cevap verirken bir yandan da bu karmaşık ve canlı demokrasinin yenilmez olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız.

  • Künye: John Keane – Kısa Demokrasi Tarihi, çeviren: Ali Nalbant, Say Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2022

Rüdiger Safranski – Heidegger (2021)

Martin Heidegger’e hakkını da veren, eleştirisini de sakınmayan kapsamlı bir çalışma.

Rüdiger Safranski, 668 sayfalık bu çalışmasında, Heidegger’in hayatını ve felsefi gelişimi üzerine usta işi bir çalışmaya imza atmış.

Heidegger, 20. yüzyılın en etkili filozoflarının başında gelir.

O olmaksızın Sartre’dan, Foucault’dan ya da Frankfurt Okulundan da bahsetmenin kolay olmayacağı, üzerinde hemfikir olunan bir görüş.

Buna karşılık, Hitler yönetimiyle kurduğu ilişki Heidegger’i aynı zamanda en sert eleştirilerin de merkezine oturtmuştur.

Safranski’nin elinizde bu çalışması, Heidegger’in yaşamını onun felsefi gelişimi, dostlukları, hırsları, geri çekilmeleri ve yüzyılın olayları temelinde ortaya koyuyor.

Kitapta Heidegger’in Herakleitos, Platon, Kant gibi filozoflar üzerinden gerçekleşen felsefi gelişiminin, Almanya’nın I. Dünya Savaşı yenilgisi sonrası muhafazakârlığa olan trajik yönelimi paralelinde anlatılması Heidegger’e ilişkin çok yönlü ve bütünsel bir kavrayış imkânı sunuyor.

Safranski’nin çalışmasının belki de en özgün yanı, Heidegger’in hayatının ve felsefesinin âdeta Almanya’nın hikâyesinin, iyi ve kötü, ihtişam ve körlük gibi iç içe geçmiş özelliklerini taşıdığını yetkinlikle ortaya koyabilmesi.

  • Künye: Rüdiger Safranski – Heidegger: Almanya’dan Bir Usta, çeviren: Ali Nalbant, Alfa Yayınları, felsefe, 668 sayfa, 2021

Sven Beckert – Pamuk İmparatorluğu (2018)

Pamuk, hem milyonlarca insanın geçim kaynağı oluşuyla hem de 1000-1900 yılları arasında dünyada imalat sanayiinin en önemli girdisi olmasıyla kapitalizm tarihinde de emperyalizm tarihinde de başrol üstlenmiş metalardandır.

Sven Beckert’ın bu önemli çalışması ise, pamuğun uzun macerasından yola çıkarak herkesin zevkle okuyacağı bir dünya tarihi sunuyor.

Kapsamlı oluşuyla da dikkat çeken kitap, pamuğun yüzyıllar boyunca nasıl Hindistan’da refahın ana kaynağı olduğunu, Britanya’da ve Avrupa’da nasıl Sanayi Devrimi’nin kalbinde yer aldığını, Amerika’da köleliğin gelişiminde neden belirleyici olduğunu ve bunun gibi pek çok önemli konuyu irdeliyor.

Modern dünyanın nasıl ortaya çıktığını, kapitalizmin küresel tarihinin nasıl bir seyir işlediğini daha iyi kavramak isteyenler bu kitabı kaçırmasın.

  • Künye: Sven Beckert – Pamuk İmparatorluğu: Tek Bir Meta ile Kapitalizmin Kısa Tarihi, çeviren: Ali Nalbant, Say Yayınları, tarih, 792 sayfa, 2018