Jennifer Anna Gosetti-Ferencei – Hayal Gücü (2025)

Jennifer Anna Gosetti-Ferencei bu eserinde hayal gücünü yalnızca zihinsel bir süs değil, insan deneyimini kuran temel bir yeti olarak ele alıyor. Hayal gücü, algı ile düşünce arasında kurduğu köprü sayesinde bireyin dünyayı anlamlandırma biçimini derinden etkiliyor. Yazar, bu yetinin sanatsal yaratıcılıktan bilimsel keşfe, etik yargıdan öznel deneyime kadar geniş bir alanda işlev gördüğünü vurguluyor ve hayal gücünün yaşamın her boyutuna yayılan dinamik bir süreç olduğunu gösteriyor.

‘Hayal Gücü: Kısa Bir Giriş’ (‘Imagination: A Very Short Introduction’), hayal gücünün felsefe tarihindeki konumunu izleyerek antik dönemden modern düşünceye uzanan tartışmaları ele alıyor. Kant, Sartre ve Heidegger gibi düşünürlerin yaklaşımlarını karşılaştırırken, hayal gücünün pasif bir temsil değil, dünyayı yeniden kuran aktif bir güç olduğunu savunuyor. Bu güç, bireyin olasılıkları görmesini, empati geliştirmesini ve kendini aşan anlam alanları yaratmasını sağlıyor.

Gosetti-Ferencei, hayal gücünün bedensel deneyimle sıkı bir ilişki içinde olduğunu belirtiyor. Duyular, mekân ve zaman algısı bu yetiyle birleşerek özgün bir bilinç alanı oluşturuyor. Böylece hayal gücü, gerçeklikten kopan bir kaçış değil, gerçekliğin daha derin ve zengin bir kavrayışına açılan yaratıcı bir kapı olarak değerlendiriliyor.

Yazar, modern dünyada hayal gücünün teknoloji ve görsel kültürle nasıl yeniden biçimleniyor olduğunu da tartışıyor. Dijital imgelerle kuşatılan bireyin, imgeleri tüketmekle kalmayıp onları üretme ve dönüştürme kapasitesini koruması gerektiğini savunuyor. Hayal gücü, burada eleştirel düşünceyle birleşerek edilgenliği aşan bir yaratım alanı açıyor ve bireyin kendi varoluşunu anlamlı biçimde kurmasına aracılık ediyor. Bu nedenle eser, hayal gücünü bireysel özgürlüğün ve kültürel yenilenmenin vazgeçilmez bir kaynağı olarak konumlandırıyor.

  • Künye: Jennifer Anna Gosetti-Ferencei – Hayal Gücü: Kısa Bir Giriş, çeviren: Bülent O. Doğan, Koç Üniversitesi Yayınları, inceleme, 136 sayfa, 2025

Ulrich Beck – Risk Toplumu (2025)

Ulrich Beck’in bu eseri, modernliğin artık yalnızca ilerleme ve refah vaadiyle tanımlanamayacağını öne sürerek, çağdaş toplumların karşı karşıya kaldığı yeni tehlikeleri mercek altına alır. Beck’e göre sanayi toplumunun merkezinde üretim yer alırken, günümüz toplumlarının temel sorunu giderek görünmez, küresel ve geri döndürülemez risklerin yönetimi haline gelmiştir.

Beck, “risk toplumu” kavramını geliştirerek nükleer enerji, çevre kirliliği, genetik mühendislik ve iklim krizi gibi modernleşmenin kendi ürettiği tehditlerin artık toplumsal yapıyı şekillendiren başlıca güç haline geldiğini savunuyor. Bu riskler sınıfsal ayrımları aşarak tüm insanlığı etkiler, ancak etkilerinin dağılımı adil değildir. Zenginler riskten kaçar, yoksullar ise onunla yaşamak zorunda kalır. Böylece yeni bir eşitsizlik biçimi doğar: risk eşitsizliği.

‘Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru’ (‘Risikogesellschaft: Auf dem Weg in eine andere Moderne’), modern toplumun “bilim” ve “teknoloji” aracılığıyla güvenlik ürettiği kadar belirsizlik de ürettiğini vurguluyor. Artık bilimsel bilgi bile toplumda şüphe yaratmakta, uzman görüşleri çatışmakta ve kamuoyu güvenini yitirmektedir. Bu durumda bireyler kendi güvenliklerini kendileri inşa etmek zorunda kalır. Risk toplumu, bireyleri sürekli bir seçim, değerlendirme ve sorumluluk haliyle baş başa bırakır.

Beck, bu yeni modernlik biçiminin sadece bir tehdit değil, aynı zamanda bir dönüşüm potansiyeli taşıdığını da belirtir. Riskler küresel olduğu için, çözüm de küresel dayanışma ve yeni bir siyasal akıl gerektirir. Kitap, modernliğin karanlık yüzünü gösterirken, başka bir modernlik arayışının da yolunu açar: daha açık, daha katılımcı ve daha sorumlu bir toplum tahayyülü.

  • Künye: Ulrich Beck – Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru, çeviren: Kâzım Özdoğan, Bülent O. Doğan, Minotor Kitap, inceleme, 392 sayfa, 2025

Marc Van De Mieroop – Hammurabi (2025)

Marc Van De Mieroop, Babil’in ünlü kralı Hammurabi’nin hayatını ve hükümdarlığını detaylı bir şekilde inceliyor. ‘Hammurabi’ (‘King Hammurabi of Babylon’), Hammurabi’nin sadece bir kanun koyucu olarak değil, aynı zamanda yetenekli bir askeri lider, diplomat ve yönetici olarak da portresini çiziyor.

Hammurabi’nin Babil tahtına yükselişi ve ilk yılları ele alınıyor. Kralın, babasından devraldığı küçük krallığı nasıl genişlettiği, siyasi ve askeri stratejileri detaylandırılıyor. Hammurabi’nin, Mezopotamya’daki diğer şehir devletleriyle olan ilişkileri, ittifakları ve savaşları inceleniyor. Özellikle Larsa, Mari ve Eşnunna gibi önemli şehir devletleriyle olan mücadeleleri ve bu mücadelelerin Babil İmparatorluğu’nun genişlemesindeki rolü vurgulanıyor.

Kitapta, Hammurabi’nin ünlü kanunları, yani Hammurabi Kanunları’nın ortaya çıkışı ve içeriği detaylandırılıyor. Kanunların, Babil toplumunun yapısını, adalet anlayışını ve günlük yaşamını nasıl şekillendirdiği analiz ediliyor. Kanunların sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda koruyucu ve düzenleyici bir işlevi olduğu vurgulanıyor.

Hammurabi’nin yönetim anlayışı, bürokrasisi ve ekonomik politikaları ele alınıyor. Kralın, tarım, ticaret ve sulama sistemleri gibi alanlarda yaptığı reformlar, Babil ekonomisinin güçlenmesine nasıl katkı sağladığı inceleniyor. Hammurabi’nin, merkezi bir yönetim kurma çabaları ve bu çabaların Babil İmparatorluğu’nun istikrarına etkisi değerlendiriliyor.

Kitapta, Hammurabi’nin kişisel özellikleri, karakteri ve dönemin kültürel atmosferi hakkında da bilgiler veriliyor. Kralın, mektupları, yazıtları ve diğer tarihi kaynaklar aracılığıyla portresi çiziliyor. Hammurabi’nin, tanrılarla olan ilişkisi, dini inançları ve dönemin mitolojik dünyası hakkında da bilgiler sunuluyor.

Son olarak kitap, Hammurabi’nin mirasını ve Babil İmparatorluğu’nun sonraki dönemlerini ele alıyor. Hammurabi’nin, Mezopotamya tarihinde nasıl bir iz bıraktığı, kanunlarının ve yönetim anlayışının sonraki medeniyetlere etkisi değerlendiriliyor. Kitap, Hammurabi’nin sadece bir kral değil, aynı zamanda bir medeniyetin kurucusu ve şekillendiricisi olarak da önemini vurguluyor.

  • Künye: Marc Van De Mieroop – Hammurabi, çeviren: Bülent O. Doğan, İş Kültür Yayınları, biyografi, 176 sayfa, 2025

Luke Russell – Kötülük (2024)

  • Kötülük nedir?
  • Korkutucu ve anlaşılmaz mıdır, yoksa sıradan bir edim midir?
  • Kötülüğün psikolojisi nedir, kötülük yapanlar hepimizden farklı bir psikolojik özellik mi taşıyor?
  • Kötülüğün sıradan yanlışlara sığmayan, yanlışın ötesine taşan niteliği ne?
  • “Kötülük” sözcüğünü kullandığımızda, iyilik ile kötülük şeklinde iki kozmik gücün karşı karşıya geldiği bir dünya görüşüne mi inanmış oluyoruz?
  • Acaba günümüzde kötülük, modası geçmiş bir mit haline mi geldi?
  • Şiddet içeren sayısız saldırı, tecavüz ve cinayetle medyadaki haberlerin iç karartıcı bir geçit törenine dönüştüğü bugün, kötülük dünyamızın korkutucu ölçüde gerçek bir özelliği mi?

Filozofların, Hannah Arendt gibi siyaset bilimcilerin bu sorulara verdiği yanıtları aktaran yazar Luke Russell kötülüğün sistematik bir analizine girişerek, kavramı toplumsal içerimleriyle beraber felsefi ve psikolojik açıdan çözümlüyor.

Seri katiller, teröristler, savaş suçluları gibi ünlü “kötülük” örneklerini irdeleyerek aşırı kötülüğü sıradan kötülükten ayıran sınırların keşfine çıkıyor.

Kitap, bizi kötülüğü daha derinlikli şekilde anlamaya yönlendiriyor.

  • Künye: Luke Russell – Kötülük, çeviren: Bülent O. Doğan, İş Kültür Yayınları, inceleme, 128 sayfa, 2024

Susan Buck-Morss – Yıl Bir (2023)

Bugünkü Yunanistan, Ege, Ortadoğu coğrafyasında, milat ile başlayan Yıl Bir’e gidiyoruz.

Susan Buck-Morss günümüzün tasavvurlarından uzaklaşarak tarihi kendi içinde, kendisi olarak yakalayıp kavramaya çalışıyor.

Zamanı ölçme, sayma, adlandırma biçimlerinin bizim bildiklerimizden nasıl farklı olduğundan başlayarak, “hakikat” kabul edip kanıksadığımız şeylerin kültürel geçmişine uzanıyor.

Kelimelerin o dönemki anlamlarını inceleyerek bugünden geriye doğru yansıttığımız yorumlarımızı tartışıyor.

Geçmişte iz sürdükçe iki bin yıldır var olduğunu varsaydığımız ayrımların, “fark”ların ardında ne kadar çok bulanıklık olduğu açığa çıkıyor; Yunan kim, Romalı, Yahudi ya da Hıristiyan kim, başka bir tarih kavrayışıyla yeniden düşünmek gerektiği anlaşılıyor.

‘Yıl Bir’ Yunan, Roma ve İbrani kültürlerinin temas ve etkileşimlerini ele alırken Flavius Josephus, İskenderiyeli Philon ve Patmoslu Yuhanna gibi, genel kabul görmüş kimlik şemalarına sığmayan, marjinalleştirilmiş tarihsel kişilikleri araştırmasının eksenine alıyor ve filolojinin yanı sıra arkeoloji ve nümizmatik gibi tarihsel disiplinlerden yararlanıyor.

‘Yıl Bir’, geçmişin özgüllüğünü ve bugüne indirgenemezliğini güçlü bir felsefi birikim ve zekâ eşliğinde okuyan, böylelikle bugüne de ışık tutmak isteyen ufuk açıcı bir çalışma.

Başka bir tarih için.

  • Künye: Susan Buck-Morss – Yıl Bir: Felsefi Bir Döküm, çeviren: Bülent O. Doğan, Metis Yayınları, felsefe, 416 sayfa, 2023

Wendy Brown – Neoliberalizmin Harabelerinde (2021)

Dünya çapında aşırı sağcı, faşist güçler iktidara geliyor.

Daha önce, ‘Tarihten Çıkan Siyaset’, ‘Yükselen Duvarlar, Zayıflayan Egemenlik’ ve özellikle de ‘Halkın Çözülüşü’ gibi ufuk açıcı kitaplara imza atmış Wendy Brown, şimdi de neoliberalizmin başka ülkelerde yarattığı siyasal ve toplumsal tahribatı tartışıyor.

Şimdiye kadar neoliberalizmin ekonomik sonuçları üzerine yapılmış pek çok çalışma bulunuyor, fakat neoliberalizmin yol açtığı siyasi sonuçlar ve sorunları derinlemesine ele alan eserler yok denecek kadar az.

Sırf bu nedenle dahi okunmayı fazlasıyla hak eden çalışmasında Brown, özellikle Amerika’da Trumpizmin yükselişini merkeze alarak ırkçı, homofobik, Yahudi karşıtı, nefret ve kavgaya susamışlığın sokaklarda, internette ve siyasetteki artışının ardındaki dinamiklere odaklanıyor.

Sadece 2008’deki küresel finans krizi düşünüldüğünde, sağın, özellikle de popülist sağın büyük çöküş yaşaması gerekirdi.

Peki, aşırı sağcılar, her seçimde kendilerini de şok eden bu başarıyı nasıl olup da yakalayabiliyor?

İşte Brown’ın çalışması hem buna neden olan etkenleri gözler önüne sermesi, hem de bu durumdan sol adına ne gibi dersler çıkarabileceğimizi tartışmasıyla çok önemli.

  • Künye: Wendy Brown – Neoliberalizmin Harabelerinde: Batı’da Antidemokratik Siyasetin Yükselişi, çeviren: Bülent O. Doğan, Metis Yayınları, siyaset, 216 sayfa, 2021

Holly Webb – Ayının Peşinde (2016)

Ben ve Cassie, yeni taşındıkları evden memnundur.

Kocaman bir bahçe, bahçede bir kulübe ve bir sera, çocukları fazlasıyla memnun etmiştir.

Günün birinde, seradan garip sesler gelmeye başlar.

Ayrıca bıraktıkları sosisleri de birileri alıyor.

Acaba bahçeyi mesken tutan bir ayı mı var? İki kafadar, ayıyı yakalamak için kolları sıvar.

  • Künye: Holly Webb – Ayının Peşinde, çeviren: Bülent O. Doğan, İş Kültür Yayınları

Immanuel Wallerstein, Randall Collins, Michael Mann, Georgi Derlugian ve Craig Calhon – Kapitalizmin Geleceği Var mı? (2014)

Var mı veya yok mu, ezeli tartışmaların konusu olsa da, burada bir araya gelen beş sosyal bilimci, yakın geçmişteki büyük durgunluktan çok daha büyük bir krizin kapıda olduğunu, kapitalizmin artık kendi sınırlarına dayandığını söylüyor.

Burada yürütülen tartışma, hem kapitalizmin tarihsel gelişimini hem de güncel çıkmazlarını kapsamlı bir şekilde ortaya koyması, bunun yanı sıra kapitalizmle mücadele etmenin yeni yolları üzerine düşünmesiyle önemli.

  • Künye: Immanuel Wallerstein, Randall Collins, Michael Mann, Georgi Derlugian ve Craig Calhon – Kapitalizmin Geleceği Var mı?, çeviren: Bülent O. Doğan, Metis Yayınları

Elaine Scarry – Kitapla Hayal Etmek (2006)

‘Kitapla Hayal Etmek’, edebiyat eleştirisi, felsefe ve bilişsel psikolojinin bir sentezini yaparak, daha önce üzerinde pek çalışılmamış bir alan açıyor: Edebiyat eserlerinde tasvir edilen kişileri, sahneleri, ayrıntıları okurların zihinlerinde nasıl olup da canlandırabildiğini, kitaplarla nasıl hayal kurabildiğini ve örtük talimatlarla oluşturulan bu hayallerin neden çoğu kez gerçek hayatta kendi başına kurulan hayallerden çok daha canlı ve kalıcı olabildiğini inceliyor.

Elaine Scarry, şair ve yazarların bazen bilinçli, çoğunlukla da bilinçsiz olarak başvurduklarını söylediği tekniklerle, okuyucuya hayal etmeyi öğrettiklerini savunuyor.

Scrry’nin çalışması, esas olarak, hayal etmenin nasıl, ne şekilde ve hangi teknikler üzerinden öğretildiğini incelemesiyle, kitapla haşır neşir olan her okurun severek okuyacağı bir çalışma.

  • Künye: Elaine Scarry – Kitapla Hayal Etmek, çeviren: Bülent O. Doğan, Metis Yayınları, eleştiri, 247 sayfa