Kolektif – Edebiyat ve Mimarlık (2024)

Edebiyat ve mimarlık…

Biri kelimelerle şekillenir, diğeri ise taş, tuğla ve betonla.

Fakat bu iki disiplinin arasındaki bağ, yüzeyde göründüğünden çok daha derindir.

Elinizdeki kitap, edebiyat ve mimarlığın tasarım süreçlerindeki kesişim noktalarını, birbirlerinden nasıl beslendiklerini ve yaratıcılığın iki farklı yansımasını gözler önüne seriyor.

Mimarlık ve edebiyatın kesişiminde kıymetli üretimlere imza atan yazarlar, edebiyat ve mimarlık arasındaki ilişkiyi kendi perspektiflerinden bu çalışmada ele alıyor.

Edebiyatın kurgu sürecinde kent mimarisinden ilham alışı, bir romanın sokaklarında dolaşan karakterlerin adımlarıyla şekillenen şehir tasvirleri…

Ya da mimarların kurgusal metinlerden esinlenerek hayal ettikleri ve inşa ettikleri kentler…

Bu karşılıklı etkileşim hem sanatın hem de yaşamın nasıl tasarlandığını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Edebiyat ve mimarlık meraklıları için bir ilham kaynağı olan bu kitap, şehirlerin ve hikâyelerin nasıl örüldüğüne dair yeni bakış açıları sunuyor.

Tasarımın iki yüzünü keşfetmek ve sınırların nasıl bulanıklaştığını görmek isteyenler için vazgeçilmez bir başucu eseri.

Kitaba katkıdan bulunan isimler ise şöyle: Celal Abdi Güzer, Buket Uzuner, Jale Erzen, Türkan Nihan Hacımömeroğlu, Beyhan Bolak Hisarlıgil, Hakan Hisarlıgil, Seçil Özcan Geylani, Ahmet Turan Köksal, Ertuğ Uçar, Hakan Evkaya, Ayşe Pınar Serin Güner, Hikmet Sivri Gökmen, Özlem Yalım, Akça Yılmaz.

  • Künye: Kolektif – Edebiyat ve Mimarlık, derleyen: Celal Abdi Güzer, Fol Kitap, mimarlık, 280 sayfa, 2024

Ertuğ Uçar – Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer (2010)

‘Rüya Arızaları’ ve ‘Yalnızlığın 17 Hali’, Ertuğ Uçar’ın daha önce yayımlanmış kitapları. Uçar, öykülerinden oluşan ‘Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer’de ise, deniz fenerleri hikâyeleriyle okurunun karşısına çıkıyor.

Araştırmalara dayalı notlar eşliğinde kaleme alınan ve zevkle okunan öykülerde deniz fenerleri, insanın tarihsel yalnızlığının evi olarak tasvir edilmiş.

Uçar’ın metinleri, sadece öykünün değil, anı, belgesel ve tarih anlatımı gibi farklı türlerin sınırlarında geziniyor. Yazar, tarihi bilgilere dayanan yarı kurgu öyküler, kurgu öyküler ve ansiklopedik bilgiler eşliğinde, deniz fenerlerinin dününü, bugününü ve yarınını anlatıyor.

  • Künye: Ertuğ Uçar – Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer, Yapı Kredi Yayınları, öykü, 98 sayfa

Ertuğ Uçar – Woolf’un İzinde (2017)

Ertuğ Uçar’ın bu kitabının ilk nüveleri, kendisinin deniz fenerlerine duyduğu tutkuyla ortaya çıkmış.

Yazarın, Virginia Woolf’un meşhur Deniz Feneri kitabına ilham kaynağı olan Godrevy Fenerini görmesiyle de kitabın devamı deyim yerindeyse çorap söküğü gibi gelmiş.

Bu kitap, Uçar’ın yazma deneyimini kelime ve kavramlara döktüğü ve bunu yaparken de Woolf’un ardında bıraktıklarının ince ince izini sürdüğü bir anlatı aslında.

Antalya, İstanbul, Eastburne ve St. Ives arasında hem coğrafi hem zihinsel bir yolculuğa çıkan Uçar’ın kitabı, neden yazdığımız, nasıl yazdığımız, yazarken neler yaşadığımız ve yazmamızın altındaki psikolojik ve varoluşsal etkenler konusunda bir tefekkür metni.

Yazar adaylarının da kendini ispatlamış yazarların da bakmakla iyi edecekleri bir kitap.

  • Künye: Ertuğ Uçar – Woolf’un İzinde, Can Yayınları, deneme, 96 sayfa

Ertuğ Uçar – Yalnızlığın 17 Türü (2007)

  • YALNIZLIĞIN 17 Türü, Ertuğ Uçar, Alef Yayınları, öykü, 125 sayfa

Ertuğ Uçar’ın ‘Yalnızlığın 17 Türü’ isimli bu öykü kitabı, yazarın yalnızlığın belirginleştiği alanlardan biri olarak düşündüğü deniz fenerlerinde geçiyor. Kitap birbirinden bağımsız on yedi bölümden ve yazarın kendi kaleminden çıkma güzel deniz feneri çizimlerinden oluşuyor. Fakat, birbirinden bağımsız görünen her bölüm, yalnızlık ve bu yalnızlığın somutlaştığı mekân olarak deniz fenerlerinde buluşuyor. Yazarın bu on yedi bölümü ayrıca isimlendirmemesinin nedeni de bu olsa gerek. Serbest mimarlık yapan Uçar’ın, daha önce, deniz fenerleri üzerine yayımlanmış çalışmaları bulunuyor. Dolayısıyla kitaptaki öyküler, yazarın bu mimarlık deneyimlerinden, bilgisinden de izler taşıyor.