Adam Sharr – Modern Mimarlık (2024)

1910’la 1970 arasında bir yerlerde mimarlık değişti; ve bir sanat formu olarak mimari, geleceğin geçmişten kurtuluşunu simgeledi.

Bu kitapta modern mimarinin gerçekleşmesi için kültürel ve entelektüel fırsatların önünü açan teknik yenilikleri araştıran Adam Sharr, çelik ve betonarmenin icadının binaları şekillendirme olanaklarını nasıl kökten değiştirdiğini, mimarların hayal edebileceklerini nasıl dönüştürdüğünü, iklimlendirme ve aydınlatma için yeni sistemlerin nasıl kullanıldığını gösteriyor.

Daha büyük kültürel fikirleri de sembolize eden modern binalardan bir seçkiye odaklanan Sharr, modern mimarinin nasıl olduğunu, neden böyle olduğunu ve nasıl hayal edildiğini tartışıyor.

Modern mimarinin şekillenmesine yardımcı olan bazı tarihçi ve eleştirmenlerin çalışmalarını da göz önünde bulundurarak, bu alanın binaları kadar hikâyecilerine de ne kadar çok şey borçlu olduğunu gösteriyor.

Mimarlık tarihinde bir dönüm noktası olan modern mimariye kapsamlı bir giriş için değerli bir kitap.

  • Künye: Adam Sharr – Modern Mimarlık: Mimarlık Tarihinin En Çarpıcı Dönemi, çeviren: İrem Sağlamer, Say Yayınları, mimari, 192 sayfa, 2024

Frans de Waal – Ataerkil Düzene Hapsolan Yalnızca Biz miyiz? (2022)

Gücü, muhtemelen başkalarına çekici gelebilen ama kesinlikle bize öyle gelmeyen bir şeymiş gibi tartışıyoruz.

Güç, bir tabu konusu olmayı sürdürüyor ve biz bu bağlamda diğer türlerle ne kadar benzer olduğumuzu kesinlikle duymak istemiyoruz.

Primatolog Frans de Waal, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet konusunda dilsel bir kafa karışıklığı yaşandığını; birincisinin biyolojik, ikincisinin kültürel cinsiyet olduğunu ancak farklı anlamlarına rağmen bu iki terimin özünde birleşmiş olduğunu ve birini diğeri olmadan tartışamayacağımızı ifade ediyor.

Genç erkek ve dişi primatların cinsiyet rollerini birbirlerine benzer şekilde geliştirdiğini düşünüyor.

Nasıl davranılacağını öğrenmek için kendi cinsiyetlerinden yetişkinleri gözlemlediğini söylüyor.

Primatların davranışsal ve biyolojik farklılıklarını aydınlatırken insan davranışıyla karşılaştırmaktan da geri durmuyor.

‘Ataerkil Düzene Hapsolan Yalnızca Biz miyiz?’, klasik konuşma tarzı ve alaycı gözlemlerle dolu anlatımıyla cinsiyet kimliği, toplumsal cinsiyet rolleri, cinsellik, eşcinsellik, arkadaşlık ve yetiştirme gibi konuları ele alıyor.

  • Künye: Frans de Waal – Ataerkil Düzene Hapsolan Yalnızca Biz miyiz?: Bir Primatoloğun Gözünden Cinsiyet Kavramı, çeviren: İrem Sağlamer, Sander Yayınları, bilim, 336 sayfa, 2022

Martha C. Nussbaum – Her Şey Çıkar İçin mi? (2022)

Ekonomik büyüme odak noktası hâline geldiğinde demokrasi, insan ve toplum ahlakı tehlikeye girer.

Martha C. Nussbaum, yetkin demokratik vatandaşlar yaratmak için insan bilimleri ve eğitimin neden vazgeçilmez olduğunu gözler önüne seriyor.

‘Her Şey Çıkar İçin mi?’, günümüzün önde gelen entelektüellerinden olan Nussbaum’dan sanatın ve insan bilimlerinin tutkulu bir savunusu olarak okunmalı.

Sanat ve insan bilimleri için güçlü bir temel oluşturma fikrinin, hem birey hem de içinde yaşadığı toplum adına büyük bir iyilik olduğu iddiasından daha açık ve savunulmaya ihtiyaç duyan ne olabilir?

Nussbaum’un idealleri dinamiktir.

Ekonomik büyüme eğitimin odak noktası hâline geldiğinde demokrasi, insan ve toplum ahlakı tehlikeye girer.

Tarih boyunca yetkin demokratik vatandaşlar yaratmak için insan bilimleri eğitim sisteminin merkezinde yer aldı.

Nussbaum keskin bir şekilde dünya çapındaki yükseköğretimin, öğrencileri “dünya vatandaşları” olmaları için hazırlamaya yeniden öncelik vermesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bu etkili manifesto, günümüzde eğitimin giderek faydacı, pazar odaklı ve kariyer amaçlı hâle geldiğini, sanata ve insan bilimlerine olan ilginin zayıfladığını savunuyor.

Kârlı becerilere yönelik bu dar görüşlü odaklanma, otoriteyi eleştirme yeteneğimizi aşındırdı, marjinal ve farklı olanlara sempatimizi azalttı ve karmaşık küresel sorunlarla başa çıkma yetkinliğimizi zedeledi.

Bu da demokrasilerin sağlığını ve “daha yaşanılabilir bir dünya” umudunu tehlikeye attı.

Nussbaum’un kitabı, küresel demokrasinin ve demokratik eğitimin geleceğinin tehlikede olduğu bugün için uyarı niteliğinde.

  • Künye: Martha C. Nussbaum – Her Şey Çıkar İçin mi?: Demokrasi Neden İnsanlığa İhtiyaç Duyuyor?, çeviren: İrem Sağlamer, Sander Yayınları, siyaset, 184 sayfa, 2022

Alain Deneault – Vasatlığın İktidarı (2021)

Bugün cibilliyetsizler, kabiliyetsizler ve liyakatsizler iktidarda.

Peki, yaşamlarımız ne oldu da böylesine çölleşti?

Alain Deneault, vasatlığın hem toplumsal hem de siyasi bir norm haline gelişinin altındaki dinamikleri derinlemesine irdeliyor.

Bu can yakıcı konuyu bilgi ve uzmanlık, ticaret ve finans, kültür ve uygarlık, devrim ve aşırı merkezci siyaset bağlamında tartışan Deneault, vasatın iktidarı nasıl ele geçirdiğini tartışıyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Vasat bir insanın başlıca becerisi nedir? Diğer vasatı tanımasıdır. Beraber birilerine yağ çekerler, iyiliklerinin karşılıksız kalmamasına dikkat ederler ve benzerlerini kendilerine çekmenin yollarını çabucak buldukları için, büyüyen bir topluluğun iktidarını kurarlar.”

“Vasatlık iktidarı insanları bir sonuç yanılsaması yaratan çalışma taklidi yapmaya yönlendirir. Mış gibi yapmak başlı başına bir değer haline gelir.”

“Vasatlık iktidarı, bizi düşünmemizi yetkili makamların geliştirdiği keyfi modellere bağlamaya zorlar.”

“Vasatlık iktidarı bizi mümkün olan her şekilde düşünmek yerine uyuklamaya, kabul edilemez olanı kaçınılmaz, iğrenç olanı gerekli olarak görmeye teşvik eder. Bizi aptallara çevirir bu.”

  • Künye: Alain Deneault – Vasatlığın İktidarı, çeviren: İrem Sağlamer, Yeni İnsan Yayınevi, siyaset, 176 sayfa, 2021

Mary Beard – Kadın ve İktidar (2018)

Mary Beard’in ‘Kadın ve İktidar’ı, ilk olarak antik zamanlardan günümüze uzanarak kadın düşmanlığının sağlam bir dökümünü yapıyor.

Medusa’dan dili kesilen Philomela’ya, tarih boyunca güçlü kadınlara yapılan haksızlıkları ortaya çıkaran Beard, kadınların gündelik yaşamda liderlik rollerinden nasıl uzak tutulduğunu ve kadınların iktidarla ilişkisine dair verili kültürel kodlarla hesaplaşıyor.

Beard, bütün bunları yaparken de, çok ama çok önemli şu sorunun yanıtını arıyor:

Eğer kadınların, iktidar yapılarına dâhil oldukları düşünülmüyorsa, yeniden tanımlamamız gereken şey iktidar değil midir?

‘Kadın ve İktidar’, kadınlara seslerini yükseltmeye, harekete geçmeye ve en önemlisi de, kendi güçlerini yeniden tanımlamaya davet ediyor.

  • Künye: Mary Beard – Kadın ve İktidar: Bir Manifesto, çeviren: İrem Sağlamer, Pegasus Yayınları, feminizm, 128 sayfa, 2018