Gülhan Erkaya Balsoy – Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı (2024)

On dokuzuncu yüzyıl tarihçiliği nitelik ve nicelik açısından son derece gelişmiş olmakla birlikte bu dönemin, kadınlar ve toplumsal cinsiyet açısından hâlâ araştırılıp tartışılacak pek çok yönü var.

Geç on dokuzuncu yüzyıl, politik bir alan olarak kadın bedeni söz konusu olduğunda nasıl bir bakış açısıyla okunabilir?

‘Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı’, dönemin, toplumsal cinsiyet hiyerarşileri açısından yeniden okuyor.

Gülhan Erkaya Balsoy, bu çalışmada feminizm ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının kavram dağarcığından ve analitik yaklaşımından hareketle, Osmanlı doğum politikalarını üç ana damar üzerinden inceliyor: doğumun tıbbileştirilerek ebeliğin profesyonelleşmesi; kürtajın yasaklanması ve hamileliğin tıbbileştirilip kadın bedeninin disipline edilmesi.

Bu doğrultuda yazar, ebelik mesleğinin dönüşümü, kürtajın yasaklanması, doğum pratiklerindeki değişim, hamilelik ve kısırlık konularını ele alırken Osmanlı doğum politikalarının tıbbi, yasal ve söylemsel düzeylerde ne şekilde kurgulandığını inceliyor.

Bu bakımdan eser, tıp tarihi ile nüfus politikaları tarihinin kesiştiği bir alana denk düşerken daha geniş anlamda geç Osmanlı toplumsal cinsiyet tarihine ışık tutuyor.

‘Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı’, özel alanın politik olduğunu geç on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı toplumu üzerinden bir kez daha gözler önüne seriyor.

  • Künye: Gülhan Erkaya Balsoy – Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı: Geç Osmanlı Doğum Politikaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2024

Stephen K. Sanderson – İnsan Doğası ve Toplumun Evrimi (2024)

Evrim, insan türünü fiziksel olarak değiştirdi.

Peki, evrim insan davranışlarını da etkiledi mi?

Bu soruyu cevaplamak üzere yola çıkan ‘İnsan Doğası ve Toplumun Evrimi’, evrimsel psikoloji, sosyobiyoloji ve insan davranışı ekolojisinden yararlanarak sosyal yaşamın altında yatan evrimsel dinamiklerin izini sürüyor.

İnsan davranışları ve yaşantılarının tarih boyunca aldığı farklı şekillere dair kapsamlı bir giriş niteliği taşıyan bu kitapta, sosyolog Stephen K. Sanderson, antropolojiden de ilham alıyor.

Gündelik hayatı sürdürme, yemek yeme, cinsellik, evlilik, ebeveynlik, toplumsal cinsiyet, statü ve servet edinme, iktidar, siyaset, şiddet, ırk, etnik köken, din ve sanat konularında insan davranışlarının tarihi ve evrimsel boyutları üzerinde duruyor.

‘İnsan Doğası ve Toplumun Evrimi’, hem sanayi öncesi hem de sanayi sonrasında pek çok topluluğa ilişkin örnek ve araştırmaları bir araya getiriyor.

Bölüm özetleri ve tartışma sorularıyla bir ders kitabı olarak da kullanılabilecek olan bu eser, evrimsel bir perspektife dayanan geniş kapsamlı ve bütünlüklü bir değerlendirme.

Evrim ve toplumların ilerleyişi üzerine düşünmek isteyen ve davranışlarımızın kökenlerini merak eden tüm okurlar için.

  • Künye: Stephen K. Sanderson – İnsan Doğası ve Toplumun Evrimi, çeviren: Ayşe Özbay Erozan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, sosyoloji, 512 sayfa, 2024

Güventürk Görgülü – Alacakaranlıkta Gazetecilik (2024)

1980’lerin ikinci yarısından başlayarak Türkiye’yi etkisi altına alan neoliberal dalga ve dışa açık büyüme politikası, başlarda epey dirençle karşılaşmıştı.

Ancak 1990’lı yıllar, birbiri ardına gelen ekonomik krizler ve politik çalkantılarla Türkiye’yi 2000’lerde son sürat gireceği bir kavşağa doğru hızla itmekteydi.

1990’lardaki bu büyük yol ayrımı, Türkiye’nin hem siyasi hayatını hem de medya düzenini geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirdi.

‘Alacakaranlıkta Gazetecilik: Türkiye’de Neoliberal Medya Düzeninin Kuruluşu’, işte bu değişim yıllarını açıklıyor.

Kitabın ilk bölümünde, liberalizmin “Bırakınız yapsınlar” ilkesinden, neoliberalizmin “Neyin nasıl yapılacağına biz karar veririz” şiarına geçişinin, nasıl ve hangi şartlarda gerçekleştiği tartışılıyor.

İkinci bölümde, dünyada ve Türkiye’de medya endüstrisinin neoliberal norm ekseninde nasıl yeniden yapılandırıldığının tarihsel arkaplanı sunuluyor.

Üçüncü ve son bölümde ise neoliberal medya düzeninin inşası sırasında gazetecilerin yaşadıkları; haberin, gazeteciliğin ve çalışma koşullarının nasıl değiştiği gazetecilerin gözünden aktarılıyor.

Güventürk Görgülü’nün titiz bir çalışmayla kaleme aldığı bu kitap, medya tarihinin bir dönemine ışık tutarken, bağımsız habercilik üzerine bugünlerde zihinleri meşgul eden meselelerin kökenlerini anlamak için de başvurulacak bir kaynak.

  • Künye: Güventürk Görgülü – Alacakaranlıkta Gazetecilik: Türkiye’de Neoliberal Medya Düzeninin Kuruluşu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, medya, 372 sayfa, 2024

Jean-Michel Quinodoz – Hanna Segal’i Dinlemek (2024)

Jean-Michel Quinodoz, Hanna Segal’in kendisiyle ve Segal’i çeşitli bağlamlarda dinlemiş meslektaşlarla yapılmış biyografik ve kavramsal söyleşileri bir araya getirerek, okurlara, Segal’in hayatı, klinik ve kuramsal çalışmaları ve son altmış yıldaki psikanalize katkısı hakkında kapsamlı bir genel bakış sunuyor.

‘Hanna Segal’i Dinlemek’, hem Segal’in kişisel ve mesleki geçmişini hem de bunların arasındaki etkileşimi inceliyor.

Kitap, Segal’in Polonya’daki doğumundan, Britanya Psikanaliz Cemiyeti’nin en genç üyesi olduğu, Londra’da Melanie Klein’la analizine kadar olan hayatının otobiyografik bir anlatımıyla başlıyor.

Quinodoz, Segal’in psikanalizin çeşitli alanlarına katkılarını açıklayarak devam ediyor:

  • Psikotik hastaların psikanalitik tedavisi
  • “Simgesel denklem” kavramının öne sürülmesi
  • Estetik ve yaratıcı itki
  • Yaşlı hastaların analizi
  • Melanie Klein’ın çalışmasının tanıtımı

Quinodoz, Segal’in psikanalize en son katkısı olan nükleer dehşet, psikotik kaygılar ve grup görüngülerine dair incelemesini ele alarak kitabı sonlandırıyor.

Segal’in, söyleşiler boyunca, Klein, Rosenfeld ve Bion gibi önemli meslektaşlarla yakın ilişkilerinden söz etmesi bu kitabı hem psikanaliz tarihine değerli bir katkı hem de psikanalitik düşüncelerin son altmış yılda gelişiminin bir göstergesi hâline getiriyor.

Hanna Segal’in hayatı ve psikanalize katkılarının bu net özeti, Segal’i ve çağdaşlarını inceleyen herkes için temel bir rehber olacaktır.

  • Künye: Jean-Michel Quinodoz – Hanna Segal’i Dinlemek: Hanna Segal’in Psikanalize Katkıları, çeviren: Ebru Salman, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, psikanaliz, 280 sayfa, 2024

İmre Sipahi – Türkiye’de Sendika Özgürlüğü ve Sendika İçi Demokrasi (2024)

Örgütlü toplum yapısının zayıfladığı ve demokratik katılım mekanizmalarının siyaseten devre dışı kaldığı günümüz Türkiyesi’nde, sendikal hak ve özgürlüklerin yanı sıra sendikal demokrasi, öncelikle ele alınması gereken konuların başında geliyor.

İşçi sendikaları 20. yüzyıl boyunca gerek emek-sermaye dengesinin kurulması, gerekse sosyal taleplerin demokratik kanallardan dile getirilmesinde birincil ve hayati rol oynamış örgütlerdi.

Türkiye’de 1961 Anayasası’nın sağladığı imkânlar, artan kentleşme ve sanayileşme ile sendikacılık faaliyeti ivme kazanmış, sendika özgürlüğü geniş bir uygulama alanı bulmuştu.

Lakin 1980 Askerî Darbesi’nin ruhunu yansıtan 1982 Anayasası ile kolektif ve bireysel özgürlükler dar bir alana hapsedildi, bilinçli bir sendikasızlaştırma siyaseti güdülerek emek örgütlenmesinin önüne çeşitli engeller konuldu.

Aynı zamanda sendikal özgürlüklerin birçok vakada bizzat sendika yönetimleri tarafından suiistimal edildiği ve anti-demokratik uygulamalara gidildiği hem farklı ülke deneyimlerinde hem de Türkiye özelinde açıkça görülüyor.

Elinizdeki eser, sendikal faaliyette yaşanan tıkanıklığın yapısal kaynaklarını sistematik bir biçimde ele alıyor.

Bu çerçevede bir yandan sendika üyelerinin demokratik bir yönetim inşa ederken karşılaştıkları sosyo-ekonomik ve psikolojik sorunları irdeliyor; diğer yandan ise sendika çokluğu, bireysel ve kolektif sendika özgürlüğü, profesyonel ve amatör yöneticilik, toplu iş sözleşmesi yetki barajları gibi temel sendikacılık kavramlarını açıklayarak uygulamadaki aksaklıkları tartışıyor.

Sendikal örgütlenme içinde öngörülen kuvvetler ayrılığının yetersizliklerini, organların yetki ve işlevlerini inceleyerek ortaya koyan yazar, günümüz Türkiyesi’nde siyasal rejimin temel sorunsalına oldukça benzeyen bir manzarayı resmediyor.

Türkiye’deki giderek esnekleşen ve güvencesizleşen çalışma düzeni karşısında örgütlü gücü zayıflamış geniş emekçi kesimlerin güçlü bir duruş sergileyebilmesi için, emek hareketinin önündeki engeller ile sendikal demokrasinin açmazlarının kapsamlı bir sorgulamaya tabi tutulması gerekiyor.

Gerek demokratik bir sendikal yenilenme doğrultusunda yeni bir tartışma zemini ortaya çıkarma potansiyeli, gerek Türkiye’deki sendikacılığın temel parametrelerini anlamamıza katkı sağlayacak bir kaynak olması açısından, eser kuşkusuz önemli bir boşluğu dolduracaktır.

  • Künye: İmre Sipahi – Türkiye’de Sendika Özgürlüğü ve Sendika İçi Demokrasi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, siyaset, 228 sayfa, 2024

Randall Stross – Menlo Park Büyücüsü (2024)

Randall Stross, kaleme aldığı bu eleştirel Edison biyografisinde, şöhretin zirvesindeki “icadın Napolyon’u”ndan şöyle bahseder: Thomas Alva Edison, elektrik ışığının, elektrik enerjisinin koruyucu azizi, Kablolu Dünya’nın büyükbabası, iPod Ulusu’nun büyük büyükbabasıdır.

Düğmeye basan kişidir.

Edison’dan öncesi karanlıktır.

Edison’dan sonrası medyaya doymuş modernlik.

Doğrusunu söylemek gerekirse pek de öyle değil.

Edison, 1878’de fonografın halka açık ilk gösterimiyle başlayan, akkor ışık ve ilk sinema kameralarının geliştirilmesini takip eden ve halkın bir kısmı tarafından neredeyse “istediği her şeyi icat edebilen” bir yarı tanrı olarak resmedilmişti.

Okulda bize öğretilen kahramanlıklarla dolu hayat hikâyesinin sınırlı yönleri vardır, bunların başında da kritik roller oynamış diğer mucitlerin (sadece Edison’un yetenekli asistanlarının değil, yetkin rakiplerinin de) bu hikâyede yer almaması gelir.

‘Menlo Park Büyücüsü’nde Edison’un tüm icatlarının yanında pek de ele alınmayan bir icadından daha bahsedilir: Kendi şöhreti.

Edison elbette bir dehaydı.

Ancak Stross bu eserinde Edison’un icatlarında asistanlarının ve rakiplerinin katkılarının ne kadar olduğunu ortaya koyarken, başarısızlığını ve insani yanlarını da ele alıyor.

  • Künye: Randall Stross – Menlo Park Büyücüsü: Edison Modern Dünyayı Nasıl İcat Etti?, çeviren: Ebru Kılıç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, bilim, 336 sayfa, 2024

Pierre Bourdieu – Devlet Soyluları (2024)

Fransız Devrimi’nin 300. yıldönümünde yayımlanan bu eserinde Pierre Bourdieu, hem bilgi sosyolojisinin hem de iktidar sosyolojisinin en önemli dallarından biri olarak gördüğü eğitim sosyolojisi bakımından ülkenin en seçkin eğitim kurumları olan Büyük Okullar’ın öğrenci kitlelerini, uzun süreye yayılmış araştırmalarla kapsamlı şekilde inceleyerek Fransa’nın iktidar alanını; özellikle de iktidar mevkilerinde yer tutmada, eğitimin, yani akademik sermayenin aldığı rolü çözümlüyor.

Doğuştan, yani aileden gelen nitelikler ile sonradan, liyakatle edinilenleri birleştirmeyi başarması sayesinde, demokratik idealin etkisi altındaki toplumlarda sosyal ayrıcalıkların kalıcılaşmasına gerekçe sağlamaya birebir olan kültürel sermayenin rolünü gözler önüne seriyor.

“Okul”u, kitabın ortaya çıkardığı sosyal kullanımlarının hakikatiyle, yani hem tahakkümün hem de tahakkümün meşrulaştırılmasının dayanaklarından biri olarak kavramak için, “özgürleştiren okul” efsanesine veda etmek gerektiği sonucuna varan Bourdieu söyle diyor:

“‘Özgürleştiren okul’ efsanesi, aynen soyluluk inancı gibi, doğuştan getirilenler ve doğa etrafında şekillenmekteydi. Ancak bu ikisi tanrı vergisi yetenek ve kişisel liyakat ideolojisi görünümlerinde yeniden tasarlanmıştı. Bu efsane, akademik kurumun en derinlerine; pedagojik gelenekleri ile kurallarına ve eğitim kadrolarının inançları ile yatkınlıklarına pratikte nakşolmuştu. Böylelikle, bir yandan doğuştan getirdiği özelliklerden, yani özünden ötürü hükmetmesi meşru olan bir gruba atfedilen tüm özellikler kendisine atfedilmekte olan mektepli soylular grubu, diğer yandan, gönül rahatlığıyla, soylu doğmuşların karşısına koyulabildi. […] Her şey, cumhuriyetçi kavrayış kategorisi haline gelmiş olan, ‘beşikten’ ile ‘hak ederek/liyakatle’ karşıtlığı nâmına bu grubu eski aristokrasinin karşısına koyarak kavramaya meyilli kılarken, yeni akademik ‘seçkinleri’ bir soylular sınıfı olarak nasıl tasavvur edebilirlerdi ki?”

Aslı Sümer’in titiz çalışmasıyla ilk kez Türkçeye kazandırılan ‘Devlet Soyluları’, Bourdieu’nün öğrencilerinden sosyolog Loïc Wacquant’ın İngilizce baskı için yazdığı önsözle yayımlanıyor.

  • Künye: Pierre Bourdieu – Devlet Soyluları: Büyük Okullar ve Zümre Ruhu, çeviren: Aslı Sümer, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, sosyoloji, 504 sayfa, 2024

Kolektif – Çıkmaz Yol (2023)

‘Çıkmaz Yol: Dünden Yarına Türkiye Ekonomisi’, dışa açılmanın başladığı 1980’den bu yana ülke ekonomisinin bütünlüklü bir portresini çizerken aynı zamanda geleceğiyle ilgili de ipuçları veren çalışmaları bir araya getiriyor.

Ekonomi okurlarının yakından tanıdığı iki ismin, Asaf Savaş Akat ile Seyfettin Gürsel’in derlediği bu kitaptaki içerik, daha önce ‘Turkish Economy at the Crossroads: Facing the Challenges Ahead’ adlı kitapta kısmen yayımlanmıştı.

Türkçe baskı için bölümler yazarlarca gözden geçirilip güncellendi, ayrıca seçkiye yeni isimler katıldı.

Derlemede Şevket Pamuk’un Türkiye’de iktisat politikaları ve kurumsal değişim; Daron Acemoğlu ile Murat Üçer’in yüksek ve düşük kaliteli ekonomik büyüme; İzak Atiyas ile Ozan Bakış’ın verimlilik, kaynak tahsisi ve yapısal dönüşüm; M. Ege Yazgan’ın Türkiye’de son finansal çevrim; Refet S. Gürkaynak, Burçin Kısacıkoğlu, Sang Seok Lee ve Alp Şimşek’in enflasyon tercihleri; Cihat Tokgöz’ün bankacılıkta siyasetin rolü; Öner Günçavdı ile Ayşe Aylin Bayar’ın gelir dağılımı ve yapısal dönüşüm; Seyfettin Gürsel ile Gökçe Uysal’ın işgücü piyasasının evrimi ve yapısal sorunları; Cengiz Aktar’ın Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci ve Atilla Yeşilada’nın kalkınma perspektifinden ülkeyi bekleyen gelecek üzerine bölümleri yer alıyor.

Alanın önde gelen isimlerinin görüş ve analizleriyle literatüre anlamlı katkı sağlayan kitap, sınırları, açmazları ve fırsatlarıyla ülke ekonomisinin bugün içinde bulunduğu duruma nasıl geldiğini gözler önüne seriyor.

İktisatçılar, öğrenciler ve genel ekonomi okurları için bir başvuru kitabı olma özelliği taşıyor.

  • Künye: Kolektif – Çıkmaz Yol: Dünden Yarına Türkiye Ekonomisi, derleyen: Asaf Savaş Akat ve Seyfettin Gürsel, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, iktisat, 368 sayfa, 2023

John Steiner – Ruhsal İnzivalar (2023)

Bazen hastalar bir yerde analistle bağlantılarını koparıp, genellikle uzamsal olarak saklanabilecekleri bir yer gibi deneyimledikleri ruhsal durumlarda inzivaya çekilirler.

Bunları ruhsal inzivalar, sığınaklar, barınaklar, korunaklar ya da güvenli limanlar olarak adlandıran John Steiner, burada bunların faaliyet gösterme biçimlerini aydınlatıyor.

Steiner’a göre ruhsal inzivaların belki de en zorlayıcı türü, sahte bir temasın teklif edildiği ve analistin yüzeysel, sahtekâr ya da sapkın yollara başvurmaya davet edildiği türüdür.

Yazar, ilk olarak, ruhsal inzivaların patolojik kişilik örgütlenmelerinin faaliyetlerini yansıttıkları yönündeki temel düşünce de dâhil olmak üzere, ruhsal inzivalar teorisinin ana hatlarını çizerek kitaptaki başlıca temalardan bazılarına giriş yapıyor.

Ruhsal inzivaların paranoid-şizoid ve depresif kaygılara karşı bir sığınak görevi görme biçimlerini göstermek amacıyla klinik malzemeden yararlanıyor.

Yanı sıra paranoid-şizoid konum, depresif konum ve özgün kaygılarını gözden geçiriyor.

Ayrıca, özellikle Klein’cı yazarlara odaklanarak narsisist nesne ilişkileri ve patolojik kişilik örgütlenmeleri konusunda daha önce yapılmış çalışmaları gözden geçiriyor.

  • Künye: John Steiner – Ruhsal İnzivalar: Psikotik, Nevrotik ve Sınır Hastalarda Patolojik Örgütlenmeler, çeviren: Ezgi Trak, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, psikanaliz, 182 sayfa, 2023

Kolektif – Kültür Mirası Yönetimi (2023)

Türkiye’de “kültür ve tabiat varlıklarının korunarak gelecek kuşaklara aktarılması” bir söylem ve pratik olarak kültür mirası yönetiminin odağında yer almıştır.

Bu “koruma” ve “aktarma” eylemi farklı dönemlerde farklı kavramlar ve uygulamalarla karşımıza çıkar.

Erken Cumhuriyet’in kültür mirası tanımı, koruma ve yönetim uygulamaları dönemin siyasi, ekonomik ve kültürel bağlamı çerçevesinde farklı önceliklerle şekillenirken, bugün kültür mirasını yeni kavram ve yaklaşımlarla düşünüyoruz.

Yakın dönemde kültür mirası alanında yürütülen araştırma ve çalışmaları, hem miras tanımının kapsamını hem de miras yönetimi anlayışını genişleten ve dönüştüren ulusal ve uluslararası tartışmalar yönlendiriyor.

Bu tartışmaları şekillendiren etmenler arasında, değişen ulusal ve yerel öncelikler kadar, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin ekonomileri birbirine girift biçimde eklemlemesi de var.

Turizm, yaratıcı endüstriler gibi sektörler tüm ekonomilerde payını artırırken, kentleşme dünyanın her yerinde baskın dinamik haline geliyor, kırsal kültürler ve tarihten kalan birçok değer yok oluyor.

İklim değişikliği, savaşlar, toplumsal çalkantılar, göçler kültür mirasının korunmasını öncelikli hale getirirken, geçmişle yapılan yüzleşmeler, adalet ve çoğulculuk odaklı hak arayışları ve insan hakları perspektifi kültür mirası araştırmalarının ve yönetiminin rotasını çiziyor.

‘Kültür Mirası Yönetimi: Neden ve Nasıl? (Türkiye’den Deneyimler ve Tartışmalar)’ başlıklı bu kitap, Türkiye’de kültür ve tabiat varlıklarının korunarak gelecek kuşaklara aktarılması konusundaki güncel yaklaşımları ve uygulamaları günümüz ulusal ve uluslararası tartışmaları bağlamında, eleştirel bir bakış açısıyla ele alıyor.

Kültür ve tabiat varlıkları kavramlarının kapsamı, koruma ve miraslaştırma süreçleri ve bu değerlerin yönetimi konularında Türkiye’deki güncel politikaların ve uygulamaların niteliğini ve ne tür değişim dinamikleri ile karşı karşıya olunduğunu kitaba katkıda bulunan elliyi aşkın yazar değerlendirmekte ve tartışıyor.

Bu değerlendirmeler yapılırken uluslararası akademik tartışmalar, yeni düşünsel açılımlar, UNESCO ve ICOMOS gibi uzman uluslararası kurumların geliştirdiği ilkeler, kavramlar, yöntemler, sözleşmeler ve uygulama rehberleri ışığında yapılmış.

  • Künye: Kolektif – Kültür Mirası Yönetimi: Neden ve Nasıl? (Türkiye’den Deneyimler ve Tartışmalar), derleyen: Asu Aksoy, Deniz Ünsal, Ebru Omay Polat, Gül Pulhan, İclal Dinçer, Nuran Zeren Gülersoy, T. Gül Köksal, Zeynep Ahunbay ve Zeynep Enlil, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 792 sayfa, 2023