Serdar Korucu – ‘Bu Yas Bitmez’ (2025)

Serdar Korucu’nun bu çalışması, 2015-2016 yıllarında Türkiye’nin güneydoğusunda yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ve sivil kayıplarına dair kişisel tanıklıkları merkeze alıyor. Kitap, istatistiklerin donuk diline sıkışmadan, doğrudan hayatlara dokunan hikâyeler üzerinden okuyucuyu bir hafıza alanına davet ediyor. Yüz binlerce insanın yerinden edildiği, evlerin yerle bir olduğu, hayatların yarım kaldığı bir döneme dair anlatılar, acının bireysel değil, toplumsal bir hafızaya dönüştüğünü gösteriyor.

Eser, yalnızca bir dönemsel belgeleme faaliyeti değil, aynı zamanda devlet şiddeti, adalet yoksunluğu ve sessizlik duvarı karşısında hakikatin izini sürmeye çalışan bir hafıza çalışması niteliği taşıyor. Kitapta yer verilen 12 tanıklık, sayıların ötesine geçerek yas tutmanın, kaybetmenin, beklemenin ve unutamamanın farklı biçimlerini görünür kılıyor. Her biri, resmi anlatının dışında bırakılmış hayatların parçası olan kişisel direnişler olarak öne çıkıyor.

Tanıklıklar:

Cizîr (Cemile) Çağırga’nın annesi Emine Çağırga: “3 kez “Cizîr”, “Cizîr”, “Cizîr” diye seslendim, ses etmedi. En son “Ay anne” dedi sadece ve sonra vefat etti. Gözlerini kapattım. Mecbur kalmasak onu buzdolabına mı koyardım? Çare yoktu.”

Taybet İnan’ın kızı, Yusuf İnan’ın yeğeni Halime İnan: “Annem evin arkasında yerde yatıyor. Sanki böyle biraz kısa bir uyku uyuyacakmış gibi… O sokağa her baktığımda, annemin yerde uzanmış o halini görüyorum. Her şey gözümün önüne geliyor.”

Helin Hasret Şen’in annesi Nazmiye Şen: “Annesiyle ekmek almaya giden 12 yaşındaki bir kız. Benim kızım niye öldürüldü? Tek suçu Sur’da yaşamak mıydı? Benim çocuğum maganda kurşunuyla vurulsaydı emin olun faili bulunduğu gibi müebbet cezası yerdi.”

Selamet Yeşilmen’in eşi Abdurrahim Yeşilmen: “Tandırın ateşini yakmış, yukarıdan hamuru alacak. Yukarıya gitmeden eşim merdivenlerde öldürüldü. Benim eşimin resmi, Meclis’e kadar gitti. Videoları var. Yapacak bir şey yok. Yas bitmez. Bu yas bitmez.”

  • Künye: Serdar Korucu – ‘Bu Yas Bitmez’: Cizre, Silopi, Beytüşşebap, Sur, Yüksekova ve Nusaybin’dekiler Anlatıyor, 2015-2016, Kor Kitap, siyaset, 168 sayfa, 2025

Seth Donnelly – Küresel Refah Yalanı (2025)

Seth Donnelly’nin bu kitabı, neoliberal politikaların küresel refahı artırdığı yönündeki yaygın söylemi eleştirel bir bakış açısıyla inceleyen bir çalışma. Donnelly, neoliberal ekonomistlerin ve uluslararası kuruluşların yoksulluk ve eşitsizlik gibi sorunların boyutunu küçültmek, sömürüyü gizlemek ve neoliberal politikaları meşrulaştırmak amacıyla istatistiksel verileri nasıl manipüle ettiklerini detaylı bir şekilde ortaya koyuyor. ‘Küresel Refah Yalanı: Neoliberaller Yoksulluğu ve Sömürüyü Maskelemek İçin Verileri Nasıl Tahrif Ediyor?’ (‘The Lie of Global Prosperity: How Neoliberals Distort Data to Mask Poverty and Exploitation?’), kullanılan metodolojik hataları, seçilen yanıltıcı göstergeleri ve uygulanan ideolojik çarpıtmaları örneklerle açıklayarak, küresel refahın aslında sanıldığı kadar yaygın olmadığını ve neoliberalizmin vaatlerinin aksine yoksulluk ve eşitsizliği derinleştirdiğini savunuyor.

Donnelly, neoliberalizmin küresel Güney ülkelerindeki etkilerine özellikle odaklanıyor. Bu ülkelerde uygulanan yapısal uyum programları, özelleştirmeler ve serbest ticaret politikalarının yerel ekonomileri nasıl tahrip ettiğini, işsizliği artırdığını, kamu hizmetlerini zayıflattığını ve doğal kaynakların sömürüsünü kolaylaştırdığını çarpıcı verilerle gösteriyor. Kitap, neoliberal politikaların sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel yıkıma da yol açtığını vurguluyor. Donnelly, neoliberalizmin söylemsel araçlarını ve veri manipülasyon tekniklerini açığa çıkararak, küresel refahın gerçek boyutlarını ve neoliberalizmin yarattığı eşitsizlikleri görünür kılıyor.

‘Küresel Refah Yalanı’, neoliberalizmin eleştirel bir analizini sunarken, alternatif ekonomik ve sosyal politikaların gerekliliğini de vurguluyor. Donnelly, daha adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir küresel ekonomik sistemin mümkün olduğunu savunarak, neoliberalizmin hegemonyasına karşı mücadele çağrısında bulunuyor. Kitap, ekonomik adalet, sosyal eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik ilkelerine dayanan bir küresel refah anlayışının nasıl inşa edilebileceğine dair önemli tartışmalar başlatıyor.

  • Künye: Seth Donnelly – Küresel Refah Yalanı: Neoliberaller Yoksulluğu ve Sömürüyü Maskelemek İçin Verileri Nasıl Tahrif Ediyor?, çeviren: Cansu Başak, Kor Kitap, siyaset, 126 sayfa, 2025

Jules Boykoff – Olimpiyata Hayırcılar (2024)

‘Olimpiyata Hayırcılar’, Olimpiyat karşıtı aktivizmin küresel yükselişiyle Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmanın azalan popülaritesinin kesişimini araştırıyor.

Olimpiyatlar bir zamanlar göz alıcı bir refah, turizm ve istihdamda artış efsaneleriyle pohpohlanıyordu ama son yıllarda bu “güvenceler”in foyası meydana çıktı.

Olimpiyatların yerinden edilme, genişletilmiş polislik faaliyeti ve kapalı kapılar ardında yapılan anti-demokratik anlaşmalarla birlikte gelen siyasi-ekonomik bir ezici güce dönüştüğü şimdi her zamankinden daha bariz.

ABD Olimpiyat Futbol Takımını temsil etmiş eski bir profesyonel futbolcu olan Jules Boykoff bu kitabında, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’nin (ADS) 2028 Yaz Oyunları’na yönelik NOlympics LA (Olimpiyata Hayır LA) kampanyasını başlattığı Los Angeles’a odaklanıyor.

Boykoff, ADS-LA’in Olimpiyat karşıtı aktivizminin ABD’de ve ötesinde sosyalizmin yeniden uyanışıyla nasıl örtüştüğünü gösteriyor.

Boykoff’un Olimpiyat karşıtı aktivistlerle yaptığı 100’den fazla görüşmeye, Los Angeles, Rio de Janeiro, Londra ve Tokyo’daki protestolarda edindiği kişisel deneyimlere, akademik araştırmalara, kitlesel ve alternatif medya haberlerine ve Olimpiyat arşivlerine dayanan bu araştırması, tüm zorluklara rağmen mücadele eden ve demokratik sosyalizmin dönüştürücü siyasetini benimseyen aktivistlerin elinizdeki hikâyesinin belkemiğini oluşturuyor.

  • Künye: Jules Boykoff – Olimpiyata Hayırcılar: Kapitalist Mega Sporlara Karşı Mücadele, çeviren: Mithat Fabian Sözmen, Kor Kitap, spor, 232 sayfa, 2024

Arif Koşar – Robotlar İşimizi Elimizden Alacak mı? (2022)

  • Teknolojik yenilikler ve otomasyon toplam istihdamda bir azalmaya yol açma eğiliminde mi, değil mi?
  • Çalışma ya da “işin sonu”na mı geldik?
  • Teknolojik gelişmeler sonucunda işçi sınıfı küçülen ve giderek marjinal hale gelen bir toplumsal kategori mi?

Bu sorulara verilecek yanıtlar sadece istatistiksel bir gösterge olmanın ötesinde, son yarım yüzyıldır emeğin ve işin önemini yitirdiği, kapitalizmin temel çelişkilerinin silikleştiği, sınıf ve sınıf mücadelesi gibi kavram ve olguların çağdışı hale geldiği biçimindeki iddiaların temelinde yatan varsayımların analizi için elzemdir.

Arif Koşar, bu ve bunun gibi sorulara ufuk açıcı yanıtlar veriyor.

  • Künye: Arif Koşar – Robotlar İşimizi Elimizden Alacak mı?: Teknoloji, Emek, Gelecek, Kor Kitap, inceleme, 264 sayfa, 2022

Sargun A. Tont – Odunluk Günlükleri (2021)

‘Odunluk Günlükleri’, doğa tarihi ve edebiyatı üzerine aydınlatıcı bir çalışma.

Türkiye’de oşinografi alanında önemli çalışmalara imza atmış Sargun Tont, okurunu evrim tarihinde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.

Tont’un bir söyleşi dışında ilk kez görücüye çıkan yazılarından oluşan kitabın içinde bol bol Thoreau, Humboldt, Wordsworth ve elbette Darwin yer alıyor.

Kitap aynı zamanda yazarın kendi yaşam öyküsüne de ışık tutuyor.

  • Künye: Sargun A. Tont – Odunluk Günlükleri: Darwin ve Doğa Üzerine Yeni Denemeler, Kor Kitap, bilim, 64 sayfa, 2021

Ercüment Akdeniz – Sekizinci Kıta (2021)

Bugün dünya üzerinde hareket eden tam 272 milyonluk göçmen nüfus var.

Ercüment Akdeniz de, atıkların biriktiği ‘Yedinci Kıta’dan yola çıkarak sermayenin ürettiği felaketlerden kaçan bu göçmenleri tanımlamak için ‘Sekizinci Kıta’ kavramını kullanıyor.

Daha önce mülteci işçiler ve sığınmacılar üzerine yaptığı çalışmalarla bildiğimiz Akdeniz, dünyanın on farklı ülkesinden kaçarak Türkiye’ye gelen göçmenlerin yaşam ve çalışma koşullarını gözler önüne seriyor.

Kitap, bu göçmenlerin neden ülkelerinden göç etmek zorunda kaldıkları, Türkiye’ye gelene kadar yaşadıkları, onları Türkiye’de hapseden politik ve sosyal koşulların neler olduğu ve işçileşme deneyimleri hakkında dört dörtlük bir belgesel.

Kıtalar arası göçmen hareketinin Türkiye durağı üzerine aydınlatıcı bir inceleme.

  • Künye: Ercüment Akdeniz – Sekizinci Kıta, Kor Kitap, inceleme, 196 sayfa, 2021

Taner Akpınar – Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri (2020)

Devletin işi, işverenlerin kullanımına hazır bir göçmen işçi ordusu oluşturmaktır.

Örneğin Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye kaçmasından sonra, işverenler hayal bile edemeyecekleri “ucuz” işgücüne kavuştular ve böylece karın tokluğuna Suriyeli göçmen “istihdam” etmeye başladılar.

Taner Akpınar’ın göç ve göçmen işçilik olgusuna çok farklı bir gözle bakmamıza olanak sağlayacak bu çalışması, sermaye ile göçmen emeği arasındaki ilişkiyi görünür kılıyor.

Bizde göç yazını çoğunlukla, göç olgusunu tartışırken çatışma ve gerilim noktalarını gizlemeyi tercih etme yolunu seçer.

Akpınar’ın çalışması ise bunun yerine, tam da sınıflar arasındaki çıkar farklılıkları ve çatışma noktalarını görünürleştirmesi, bunları merkeze almasıyla büyük öneme haiz.

Türkiye göç literatürüne büyük katkı sağlayacak çalışma, sermaye ve göçmen emeği arasındaki ilişkiyi çarpıcı bir şekilde resmediyor.

  • Künye: Taner Akpınar – Sermayenin Yeni Hafif Piyadeleri: ‘Kaçak’ Göçmen İşçiler, Kor Kitap, inceleme, 148 sayfa, 2020

Senem Oğuz – Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu (2021)

Türkiye’de işsizlik çığ gibi büyüyor.

Bu kitap ise, Türkiye’de işgücü piyasası, işsizlik ve işsizliğin ücretlerle ilişkisi üzerine dört dörtlük bir inceleme.

Senem Oğuz, Türkiye’de yedek işgücü ordusunu, kapitalist üretim biçimine özgü yapıları ile ele alıyor ve Marx’ın göreli artı nüfus ve yedek işgücü ordusu kavramlarıyla yeniden değerlendiriyor.

Oğuz bunu yaparken de, mevcut işsizlik ölçümlerine bir alternatif sunuyor ve daha da önemlisi, işgücü ve işsizlik kategorilerini farklı bir soyutlama biçimiyle ele alıyor.

Analizini, Marksist yaklaşımın bütüncül, toplumsal gerçekliği kavrayıcı, diyalektik ve maddeci tarih perspektifine dayandıran çalışma, bunun yanı sıra, işgücü piyasasını tarihsel bağlarıyla, üretim ve mülkiyet ilişkileriyle ele alan ve işsizliğin kapitalizmle bağını ortaya koyan bir yaklaşımla işgücü istatistiklerini yeniden değerlendirmesiyle de dikkat çekiyor.

Tarihsel ve kuramsal çerçevenin çizildiği bölümden sonra ikinci bölümde, işgücü istatistikleri kullanılarak göreli artı nüfus ve yedek işgücü ordusunun farklı biçimlerinin nasıl belirlenebileceği tartışılıyor.

Bu bölümde nüfus, göreli artı nüfus yöntemiyle işgücü kategorileri kullanılarak yeniden tasnif ediliyor.

Üçüncü bölüm ise, bir önceki bölümde temellendirilen yöntemin uygulanmasını ve uygulama sonucunda elde edilen bulguların incelenmesini içermekte.

Bu bölümde, Türkiye işgücü piyasası 2004-2013 yılları için yedek işgücü ordusu üzerinden inceleniyor.

  • Künye: Senem Oğuz – Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu: Kriz, İşsizlik, Ücret, Kor Kitap, iktisat, 170 sayfa, 2021

Christopher Hill – Marksizm ve Tarih (2017)

Christopher Hill, başka alanlardaki katkılarının yanı sıra, özellikle 17. yüzyıl İngiliz tarihine getirdiği özgün yorumlarla, yalnızca çağının değil, günümüzün de en önemli tarihçileri arasında yer alır.

Aynı zamanda Marksist tarihçiliğin güçlü isimlerinden biri de olan Hill’in elimizdeki kitabı ise, kendisinin tarih üzerine kaleme aldığı altı değerli makalesini sunuyor.

Hill burada,

  • Marksizmin tarihe yaklaşımı,
  • Tarihle yüzleşme ve milli tarih müfredatının nasıl ele alınacağı,
  • Popüler edebiyatın ve şarkıcıların tarihçi açısından neden çok değerli birer kaynak olduğu,
  • Sovyetler Birliği’ndeki tarih eğitiminin özgünlükleri,
  • Tarih konulu doktora çalışmalarının nasıl olması gerektiği,
  • İngiliz tarihçilerin kapitalizmin ortaya çıkışı, 1640-60 devriminin dinamikleri konusundaki farklı yorumları,
  • Ve Stalin’in tarih alanına getirdiği katkılar gibi ilgi çekici konuları tartışıyor.

Kitaptaki altı makale, Hill’in tarihe yaklaşımını aydınlatmasıyla da önemli.

  • Künye: Christopher Hill – Marksizm ve Tarih, çeviren: Aynur Toraman, Kor Kitap, tarih, 136 sayfa, 2017

Melek Özlem Sezer – Masallar ve Toplumsal Cinsiyet (2018)

Hepimiz masallarla büyürüz, ama ne yazık ki hiçbirimizin aklına masallardaki akıl almaz cinsiyetçiliği sorgulamak pek gelmez.

Örnek vermek gerekirse:

Bir ölü olan Pamuk Prenses, öpülür…

Hansel ve Gretel’de çocuklar ormana atılır ve bu yetmezmiş gibi masal haneye tecavüz, yamyamlık, cinayet ve hırsızlıkla devam eder…

Peri kızlarının kanatları çalınınca evlenmeye mecbur kalırlar…

Yine Pamuk Prenses masalında, elmanın yalnızca kırmızı tarafı zehirler…

Kırmızı pabuç giydiği için ayakları kesilen Karin, Kırmızı Başlıklı Kız’ın başına gelenler ve bunun gibi, masallarda kırmızının çoğunlukla belalı bir renk olarak yer alışı…

Melek Özlem Sezer, daha önce yayınlanan bu ödüllü çalışmasında, masallarda sıklıkla karşı karşıya kaldığımız bu ve bunun gibi simgelerin izini sürüyor.

Sezer’in çalışmasının en önemli katkılarından biri de, masallarda işlenen kodların yetişkin yaşamımızda bizi nasıl etkilediğini ve en önemlisi de bu kodların toplumsal cinsiyet algımızı nasıl şekillendirdiğini gözler önüne sermesi.

  • Künye: Melek Özlem Sezer – Masallar ve Toplumsal Cinsiyet, Kor Kitap, toplumsal cinsiyet çalışmaları, 240 sayfa, 2018