Niall Ferguson – Colossus (2024)

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın son resmî imparatorluğu kendisine tabi topluluklara özgürlük vererek emperyal konumundan feragat etmek zorunda kaldı.

Artık “üzerinde güneş batmayan ülke” nitelemesini sürdürecek ne gücü ne de takati kalmıştı.

Büyük Britanya’dan doğan güç boşluğu ve Sovyetleri Birliği’nin hızlı yükselişi karşısında Amerika Birleşik Devletleri, yeni bir emperyal güç olarak ortaya çıktı.

Gelgelelim hiçbir zaman o özendiği Büyük Britanya İmparatorluğu gibi bir başarı elde edemedi.

ABD ezici askerî, ekonomik ve kültürel hakimiyetine rağmen iradesini diğer uluslara kabul ettirme konusunda hep isteksiz oldu, istediği nadir zamanlardaysa başarılı olamadı.

Zorba bir kolluk gücü gibi dünyanın dört bir köşesinde operasyonlar yürüttü ama Kore’den Vietnam’a, Afganistan’dan Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar birçok bölgede hezimete uğradı.

  • Peki ama neden?

Niall Ferguson salgın hastalıkları kontrol altına almak, tiranları devirmek, yerel savaşları sona erdirmek ve terör örgütlerini ortadan kaldırmak için yirmi birinci yüzyılda “imparatorluk rejiminin” her zamankinden daha gerekli olduğunu yazıyor.

Ancak ABD kendini gücünü inkâr ediyor ve küresel gücün getirdiği siyasi ve ahlaki sorumlulukları kabul etmiyor.

‘Colossus’ bu cesaret eksikliğinin ABD’ye nasıl yıkım getireceğini orijinal tezler üzerinden irdeliyor.

Büyük Britanya, Birinci Dünya Savaşı ve Rothschild ailesine dair nitelikli çalışmalarıyla tanınan meşhur tarihçi Niall Ferguson ‘Colossus: Amerikan İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü’nde ABD’nin tarihi ve 21. yüzyıldaki konumu üzerine ufuk açıcı bir çalışmaya imza atıyor.

  • Künye: Niall Ferguson – Colossus: Amerikan İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü, çeviren: Oğuz Satır, Kronik Kitap, tarih, 400 sayfa, 2024

David de Jong – Nazi Milyarderleri (2024)

Avrupa’nın en büyük hanedanlarından bazılarının aile sırlarını ve lekeli geçmişleri bu kitabın konusu.

de Jong, suç ortaklığı, örtbas ve inkârın sürükleyici hikâyesini anlattığı gibi, günümüzün en beğenilen tüketim markalarından bazılarının geçmişindeki iğrenç savaş suçlarını ortaya çıkaran çok sayıda tarihsel kanıt ve belge sunuyor.

Bugün BMW’nin ortaklarından ve Alman sanayi imparatorluğunun en ikonik isimlerinden biri olan Günther Quandt, 1946 yılında Nazilerle işbirliği yaptığı şüphesiyle tutuklandı.

Quandt, eski eşinin yeni kocası Propaganda Bakanı Joseph Goebbels tarafından partiye katılmaya zorlandığını iddia ederek beraat etti.

Fakat Quandt yalan söylemişti.

Hitler rejimiyle öylesine girift bir ilişkisi vardı ki, bu sayede milyarlarca dolara hükmetmeyi başarmıştı.

David de Jong, detaylı araştırmalar sonucunda ortaya koyduğu eserinde BMW, Daimler-Benz, Porsche, Volkswagen, Allianz ve Varta gibi Alman sanayiinin dev markalarının Nazi rejiminde nasıl yükseldiklerini, büyüdüklerini ve zenginleştiklerini gözler önüne seriyor.

De Jong, daha önce hiç kullanılmamış zengin kaynakları kullanarak, bu dev iş adamlarının Yahudi işletmelerine nasıl el koyduklarını, köle işçileri nasıl temin ettiklerini ve Avrupa’nın dört bir yanı alevler içindeyken Hitler’in ordusunu nasıl donattıklarını ortaya koyuyor.

En önemlisi ise ABD’nin siyasi çıkarları adına bu hanedanların suçlarını nasıl akladığını ve kana bulanmış geçmişi nasıl örtbas ettiğini gösteriyor.

‘Nazi Milyarderleri’, bugün pek çok insanın hayatına bir şekilde girmiş olan dev markaların karanlık tarihlerini gözler önüne seriyor.

Akıcı anlatımıyla de Jong, okurları Alman sanayiinin kalbine götürürken insan bedenleri üstünde yükselen muazzam servetlerin nasıl inşa edildiğini anlatıyor.

  • Künye: David de Jong – Nazi Milyarderleri: Almanya’nın En Zengin Hanedanlarının Karanlık Tarihi, çeviren: Zeynep Demir, Kronik Kitap, tarih, 448 sayfa, 2024

Christopher I. Beckwith – İskitler (2024)

Milattan Önce 8. yüzyılın sonları ile 7. yüzyılın başlarında İskit savaşçıları geniş Avrasya kıtasının büyük bir bölümünü fethedip birleştirerek Batı, Yakın Doğu, Hindistan ve Çin’de olmak üzere antik dünyanın neredeyse tamamında felsefe çağını ve Klasik Çağ’ı doğuracak, yenilikçi bir imparatorluk yarattılar.

Atların ve bozkırların efendisi olan İskitler, kurdukları şehirler, başkentleri, çarpıcı şıklıktaki giyim tarzları, devlet yapıları ve Buda, Lao Tzu gibi düşünürlerin fikirleriyle dünya medeniyetine çarpıcı katkılarda bulundular.

Yeni keşif ve materyallerden faydalanarak alanda önemli bir boşluğu dolduran bu kitap, medeniyet için oldukça önemli olsa da kendilerine dair çok az şey bilinen bir kavmi ve imparatorluğunu tüm çıplaklığıyla anlatırken Aršila Klanı ve Togon aracılığıyla Türklerle olan akrabalıklarını da gözler önüne seriyor.

Çalışma, Orta Avrasya İskitlerinin dünyanın siyasi yapılarını ve klasik uygarlığı nasıl şekillendirdiğini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor.

‘İskitler’, Yunan, Roma, Pers ve Çin Klasik çağlarına dair düşüncelerimizi derinden değiştirecek türden bir kitap.

Christopher Beckwith, İskit tarihinin ezber bozan bir şekilde yeniden ele alınmasının yanı sıra dilleri, sanatları ve felsefelerini büyüleyici bir şekilde aktardığı bu eserinde, bilinen en eski bozkır imparatorluğunun hikâyesini herkes için erişilebilir hale getirmiş.

  • Künye: Christopher I. Beckwith – İskitler: Tarihleri, Kültürleri ve Dünyaya Etkileri, çeviren: Onur Saygılı, Kronik Kitap, tarih, 440 sayfa, 2024

Guillaume Antoine Olivier – Türkiye Seyahatnamesi (2024)

Fransız doğa bilimci, bitki ve böcek uzmanı Guillaume Antoine Olivier 1756’da Fransa’da doğdu.

Doğa bilimlerine meraklıydı, tıp okuyup bir süre doktorluk yapsa da çok geçmeden asli merakına eğildi ve Hollanda, İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı ülkelere böcek araştırma, derleme göreviyle gitti.

1792 yılında Akdeniz ülkelerinde araştırma yapmakla görevlendirilen Olivier, altı sene boyunca Anadolu, İran, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs’ı dolaştı.

1801 yılında yayımladığı seyahatnamesinde Osmanlı İmparatorluğu’nu detaylı şekilde inceledi, seyahat ettiği yerlerin yalnızca coğrafyası, ticareti, tıbbı ve ziraatı gibi konularla değil, aynı zamanda toplumları, kültürleri, adetleri ve hukuklarıyla da ilgilendi.

Bir bilimadamı olarak Guillaume Antoine Olivier, hem İstanbul’u hem de Türkiye dedikleri Anadolu’yu karış karış gezdi, ilginç olaylar yaşadı ve hiç alışık olmadığı bir hayat tarzının içine düştü.

Şaşkınlığını, sevincini ve üzüntüsünü canlı bir şekilde kaleme aldı ve 18. yüzyılın Türkiye’sini bir fotoğraf edasıyla yansıttı.

Olivier’nin ‘Türkiye Seyahatnamesi’yle kendinizi 18. Asır Payitahtında bulacak, Fatih’in, Galata’nın ve Pera’nın sokaklarını adımlayacak ve şehrin kozmopolit yapısına tanık olacaksınız.

Ege adalarını karış karış gezerken, yolunuz bir Batı Anadolu’ya, bir Doğu Anadolu’ya düşecek; Bursa, İznik, İzmir, Mardin ve Urfa gibi Türkiye’nin önemli şehirlerinde dolaşacaksınız.

Fransızca aslından dilimize kazandırılan ‘Türkiye Seyahatnamesi’, 18. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun eşsiz bir panoramasını sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Anadolu, en soğuk ülkelerin olduğu kadar, en mutedil iklimli ülkelerin ürünlerini de toprakları üzerinde toplamış. Deniz kıyılarında ve civarda ılık ve sıcak, iç taraflarda soğuk ve ormanlık dağlar; geniş, mümbit ve sulak ovalarla kaplı olan Anadolu, belki de dünyanın en güzel, en değişik ve çeşitli ülkesi olarak büyük bir nüfusu en ziyade kolaylıkla besleyebilecek bir görünüştedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde burada olduğu kadar girintili çıkıntılı sahiller, bu kadar çok sayıda, bu kadar emin ve geniş tabii limanlar mevcut değildir…”

  • Künye: Guillaume Antoine Olivier – Türkiye Seyahatnamesi: 18. Yüzyılda İstanbul ve Türkiye, çeviren: Oğuz Gökmen, Kronik Kitap, seyahatname, 368 sayfa, 2024

Suraiya Faroqhi – Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir? (2024)

  • Tarih yazıcılığı nedir?
  • Tarihî bilginin sınırları var mıdır?
  • Tarihî kaynaklar nelerdir ve bu kaynaklar nasıl kullanılır?
  • Politika, biyografi, ekonomi, toplum ve zihniyet ekseninde tarih biliminden nasıl yararlanılır?
  • Araştırmacılar Osmanlı arşivlerinde neler bulabilir?
  • Osmanlı coğrafyası nerede başlar nerede biter?
  • Marksist Osmanlı tarihçiliğinin Türkiye’deki seyri nasıl gelişmiştir?
  • Osmanlı tarihine dair hangi ülkelerde ne tarz belgeler bulunur?
  • Osmanlı padişahlarının tebaası doğal çevresiyle ne gibi bir etkileşime girdi?
  • İmparatorluğu oluşturan toplumlarda erkek ve kadın tebaanın rolü ne oldu?

Yeni bölümler ve kaynaklarla güncellenen ‘Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?’, genişletilmiş baskısıyla bir kez daha okurun karşısına çıkıyor.

Yirminci yüzyıla kadar varlığını sürdüren Osmanlılar, arkalarında devasa bir kültürel miras bıraktı; arşiv belgeleri, kronikler, mimari yapılar hem Türkiye’den hem de yurt dışından birçok araştırmacının ilgisini çekti.

Peki ama bu araştırmalar nasıl yapılmalıdır?

Osmanlı medeniyeti araştırmaları konusunda uzun süre çalışmış olan Suraiya Faroqhi, bu alandaki tecrübesiyle araştırmacılara yol gösteriyor.

Bu kitapta bilgi yığınları yerine bilgilere nasıl ulaşacağınızı ve onları nasıl kullanacağınızı bulacaksınız.

‘Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?’de Suraiya Faroqhi, Osmanlı tarihin yorumlanmasında birincil ve ikincil kaynakların nasıl kullanılabileceğini örneklerle okurlara sunuyor.

Arşiv belgelerinin yanında anlatısal ve görsel kaynakları inceleyerek, bu materyallerin ortaya çıkış amaçlarını açıklıyor ve okuyucuları ellerindeki kaynaklara eleştirel bir bakış açısı kazanmaları konusunda yönlendiriyor.

Osmanlı tarihine çeşitli perspektiflerle yaklaşarak, metodolojik açıdan en ilginç olanları vurgulayıp; Avrupa, Hindistan ve hatta Japonya ve Çin tarihi üzerinde yapılan çalışmaların Osmanlı tarihçileri için nasıl bir esin kaynağı olabileceği konusunda önerilerde bulunuyor.

‘Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?’, Osmanlı tarihinin zengin ve karmaşık kaynaklarına yeni adım için bir rehber olacak; deneyimli uzmanlar içinse yeni bakış açıları, kaynaklar ve yorumlar sunacak.

Suraiya Faroqhi bu titizlikle inşa ettiği kitabında, tarihçilerin en çok tercih ettiği kelimelerin neden “acaba?” ve “belki” olması gerektiğini detaylı biçimde gösteriyor.

  • Künye: Suraiya Faroqhi – Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?’, çeviren: Zeynep Altok, Kronik Kitap, tarih, 448 sayfa, 2024

Peter Watson – Alman Dehası (2024)

Almanların son 250 yıllık entelektüel tarihini irdeleyen muazzam bir eser.

Batı ulusları arasında Almanya uzun yıllar boyunca siyasi ve kültürel açıdan zayıf bir yapıya sahipti.

Bu durum 1750’de Bach’ın ölümünden 1933’te Hitler’in yükselişine kadar geçen sürede tamamen değişti ve Almanya neredeyse yeryüzündeki bütün devletlerden daha etkili ve baskın bir entelektüel, kültürel, kimi zaman siyasi ve askeri güç haline geldi.

Alman sanatçılar, yazarlar, filozoflar, bilim insanları ve mühendisler, 20. yüzyılın ilk on yıllarında daha yeni birleşmiş ülkelerini, hayal bile edilemeyecek zirvelere taşıdılar.

1933’e gelindiğinde Almanlar diğer tüm uluslardan daha fazla Nobel ödülü kazanmışlardı.

Fakat bu deha, Adolf Hitler’in ve faşist Üçüncü Reich’ın yükselişi ve ardından çöküşü ile en parlak döneminde yok oldu ve o zamandan beri Almanya dünyaya katkılarını gölgede bırakan bir kötülük mirası ile anılır oldu.

Bu büyüleyici kültür tarihinde Peter Watson, Alman dehasının kökenlerini, 18. yüzyılın ortalarından itibaren nasıl gelişip hayatlarımızı dönüştürdüğünü ve en önemlisi, dünyamızı hâlâ nasıl şekillendirmeye devam ettiğini ortaya çıkarıyor.

‘Alman Dehası: Avrupa’nın Üçüncü Rönesansı, İkinci Bilim Devrimi ve Yirmi Yüzyıl’ arkeolojiden fiziğe, mimariden edebiyata, biyolojiden sinemaya modern dünyanın son 250 sene içerisinde geçirdiği gelişim ve dönüşüm sürecinde Almanların nasıl ön saflarda yer aldığını gösteren heyecan verici bir keşif yolculuğu sunuyor.

  • Künye: Peter Watson – Alman Dehası: Avrupa’nın Üçüncü Rönesansı, İkinci Bilim Devrimi ve Yirmi Yüzyıl, çeviren: M. Murtaza Özeren, Kronik Kitap, tarih, 816 sayfa, 2024

Dan Jones – Taht ve İktidar (2024)

Alarik komutasındaki Vizigotlar Roma’yı üç gün boyunca yağmalayıp harabeye çevirdiğinde artık bir dönem kapanıyor ve bin yıl sürecek derin bir dönüşüm başlıyordu.

Öyle ki etkisi insanlığın bütün pratiklerini değiştirecek ve günümüz dünyasını şekillendirecekti.

Attila ve Charlemagne’dan Cengiz Han ve Fatih Sultan Mehmet’e kadar büyük isimlerle dolu sürükleyici anlatısında Dan Jones, Orta Çağ’ı baştan sona adımlıyor, gelişmekte olan Avrupa’da, geç Antik Çağ’ın büyük başkentlerinde ve İslam dünyasının etkili şehirlerinde bir yolculuğa çıkarıyor.

  • Roma’nın çöküşüyle Avrupa’da yaşanan otorite boşluğu nelere yol açtı?
  • Attila Papa’ya diz çöktürdü mü?
  • Cengiz Han dünyaya nasıl korku saldı?
  • Emeviler Avrupa’nın ortalarına kadar nasıl ilerledi?
  • Plantagenet, Habsburg, Hohenstaufen ve Osmanlı gibi dev hanedanlar nasıl doğdu?
  • Konstantinopolis nasıl İstanbul oldu?
  • Fatih Sultan Mehmet’e “Şeytanın, cehennemin ve ölümün oğlu” adını kim, neden verdi?
  • Ticaret rotaları Asya ve Avrupa’yı birbirine nasıl bağladı?

Bin yıldan fazla bir zaman dilimini başarıyla anlatan ‘Taht ve İktidar’, canlı ve eğlenceli üslubuyla “sıkıcı” tarih anlatımına yeni bir soluk getiriyor.

Kendinizi bir zaman kapsülünde hissedeceğiniz bu eserin sayfalarını çevirirken kah Batı Avrupa ovalarına, kah Arap çöllerine, kah Kuzey Denizlerine, kah İstanbul’a gidecek ve her bir dönemin ruhunu hissedeceksiniz.

‘Taht ve İktidar’, güç arayışına ve üstünlük için verilen ebedi mücadeleye tanık olmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir kaynak.

  • Künye: Dan Jones – Taht ve İktidar: Orta Çağ’ın Yeni Tarihi, çeviren: Gaye Yavuzcan, Kronik Kitap, tarih, 584 sayfa, 2024

Antony Beevor – Rusya (2024)

1914’ün sıcak bir    yaz gününde Saraybosna’da ateşlenen tabanca, önce barut fıçısına dönmüş Balkanları ardından da tüm Avrupa’yı alevlere teslim edecekti.

İmparatorlukları birbirine düşüren savaşta halihazırda çatırdamakta olan Çarlık Rusyası yoğun bir seferberlik başlatacak, böylece otokratik yönetimden bunalmış Rusları daha da bezdirecekti.

1917’nin Şubat ve Ekim Devrimleriyle Çar II. Nikolay önce tahttan inmiş, ardından iki meclis ortaya çıkmış ve neticede Bolşeviklerin iktidar yürüyüşü başlamıştı.

Ekim Devrimi’nden hemen sonra patlak veren iç savaş, imparatorluğun dört bir yanının barut kokmasına ve amansız bir mücadeleye yol açacaktı.

  • Çarlık Rusyası nasıl çöktü?
  • Osmanlı İmparatorluğu Çarlık Rusyası’nın çöküşünde nasıl bir rol oynadı?
  • Bolşevikler nasıl güçlendi?
  • Lenin, Troçki ve Stalin gibi isimler nasıl ön plana çıktı?
  • Kanlı iç savaştan Bolşevikler nasıl galip çıktı?

Ünlü tarihçi Antony Beevor ‘Rusya: Devrim ve İç Savaş 1917-1921’de bu ve benzeri pek çok soruyu ustalıkla yanıtlıyor.

Bu döneme ilişkin çalışmalar genellikle siyaset ve ideolojiye odaklansa da Beevor, Rus arşivlerinden elde ettiği yeni materyallerle desteklediği savaşın ham gerçekliğini bir askeri tarihçi becerisiyle tasvir ediyor.

‘Rusya: Devrim ve İç Savaş 1917-1921’, Rusya’da başlayan işçi hareketlerinin ve nihayetinde yol açtığı iç savaşın dünyayı nasıl değiştirdiğini merak edenler için vazgeçilmez bir kaynak.

  • Künye: Antony Beevor – Rusya: Devrim ve İç Savaş 1917-1921, çeviren: Arif Kaplan, Kronik Kitap, tarih, 624 sayfa, 2024

Nicolas Vatin, Gilles Veinstein – Sarsılan Saray (2023)

Tek bir hanedanın altı yüzyıl hüküm sürdüğü Osmanlı İmparatorluğu, bu özelliğiyle hem dünya hem de İslam tarihinde önemli bir yere sahip.

Hanedanın tekliği ve sürekliliğinin asırlar boyunca nasıl korunduğu ve böylesine uzun bir zincirin pek çok halkasının birbirine nasıl bağlandığı şüphesiz oldukça ilgi çekici bir konu.

Osmanlı hanedanını araştırmak isteyenlerin üzerinde duracağı başlıca hususlar sultanların tahttan indirilmesi, ölümü ve haleflerinin tahta çıkışı olacaktır.

Osmanlı’nın bu istisnai özelliği, saltanat değişiminde pek çok farklı geleneğin oluşmasına yol açtı.

Fransa’nın önde gelen Osmanlı tarihçileri Nicolas Vatin ve Gilles Veinstein, Osmanlı sultanlarının ölümleri, tahttan indirilmeleri ve tahta çıkışlarına dair oluşan gelenekleri titizlikle inceliyor ve okurlara imparatorluğun pek de bilinmeyen taraflarını gösteriyor.

  • Fatih Sultan Mehmed zehirlendi mi?
  • Fatih’in ölüm haberi Cem Sultan’a neden ulaşmadı?
  • Cem Sultan Napoli’de öldüğünde cenazesi nasıl hazırlandı?
  • Kanuni Sultan Süleyman öleceğini bile bile Zigetvar’a neden gitti?
  • Şehzade Selim en küçük oğul olmasına rağmen babası II. Bayezid’i tahttan çekilmeye nasıl zorladı?
  • Genç Osman’ın öldürülmesi hanedanı nasıl etkiledi?

Bu ve pek çok sorunun ustalıkla yanıtlandığı ‘Sarsılan Saray’, Topkapı Sarayı’nın karanlıkta kalan kısımlarına ışık tutuyor.

Yaşanan siyasi krizlerle pek çok kez iç savaşın eşiğine gelen Osmanlı İmparatorluğu’nda hanedan meşruiyeti ilk kez siyasi ve dini boyutların yanı sıra tarihsel ve antropolojik yönleriyle de ele alınıyor.

‘Sarsılan Saray’, Osmanlı’nın şaşırtıcı ve büyüleyici dünyasına adım atmak isteyenler için biçilmiş kaftan.

  • Künye: Nicolas Vatin, Gilles Veinstein – Sarsılan Saray: Osmanlı Padişahlarının Ölümleri, Tahttan İndirilmeleri ve Cülusları, çeviren: Ayşen Sarı, Kronik Kitap, tarih, 496 sayfa, 2023

Thomas Curran – Mükemmellik Tuzağı (2023)

Thomas Curran, güncel bulgulardan oluşan geniş bir yelpazeye dayalı olarak, mükemmeliyetçiliğin ve onun sınırsız bir büyüme elde etmeye yönelik kapitalist ‘saplantı’sının kitlesel ölçekte bir hoşnutsuzluk ve güvencesizliğe nasıl katkıda bulunduğunu gerçekçi bir bakış açısıyla ortaya koyuyor.

Günümüzde tükenmişlik ve depresyon; işyerindeki yoğun rekabetin, kendimizi başkalarıyla kıyaslamaya teşvik eden baskıcı ölçüde yaygınlaşmış sosyal medyanın, elit üniversitelerden diploma edinme arayışının ve ebeveynler ile akranların etkisiyle rekor düzeylere ulaştı.

İçinde yaşadığımız ekonomik sistem mükemmeliyetçiliği besleyici nitelikte bir dizi çarpık değer üretmeyi sürdürdüğü için, hepimizin ruh haline silinmez şekilde yapışıp kalmış bu olumsuz duygular her geçen gün daha da yoğunlaşıyor.

Dünyanın en önde gelen mükemmeliyetçilik uzmanı Thomas Curran’ın elinizdeki kitabı, bu olgunun neden yükselişte olduğunu, hayatlarımızı nasıl alt üst ettiğini ve onu durdurmak için ne yapabileceğimizi incelikle anlatıyor.

Mükemmeliyetçiliğin hem sizin hayatınız hem de toplumun geneli üzerindeki sinsi etkilerini gün yüzüne çıkaran ‘Mükemmellik Tuzağı’, araştırmaya dayalı içeriğiyle bu olgunun sebepleri ve sonuçlarını güzel, düşündürücü ve titiz bir yaklaşımla keşfederek ilgi çekici ve kapsamlı bir analize tabi tutuyor.

Çalışma, mükemmeliyetçilik arayışının tükenmişliği ve depresyonu nasıl beraberinde getirerek bizi hedeflerimize erişmekten alıkoyan tehlikeli bir saplantıya dönüşebileceğine işaret ediyor.

Bunun yanında başarısızlıktan korktuğunuzda, hatalarınıza takılıp kaldığınızda ya da kendinizi yetersiz hissettiğinizde hayatınızı tekrardan yoluna koyabilmeniz için vakit kaybetmeksizin uygulayabileceğiniz pratik çözüm yolları gösteriyor.

  • Künye: Thomas Curran – Mükemmellik Tuzağı: Her Zaman Daha Fazlasını İsteyen Bir Dünyada Yeterli Olanın Gücü, çeviren: Emre Can Ercan, Kronik Kitap, psikoloji, 288 sayfa 2023