Roel Verheul – Homo Plasticus (2024)

Uyum sağlama söz konusu olduğunda “Ne yapayım ben böyleyim” ya da “Elimden bir şey gelmez,” gibi ifadeleri sıkça duyarız.

Çoğumuz için değişmezliğe inanmak daha kolaydır.

Uzmanlar genellikle statik doğamıza, yapımıza ve kişiliğimize dikkat çeker.

Peki, bu yaklaşım doğru mu?

‘Homo Plasticus’ kitabında Roel Verheul çağdaş bilimin insanın değişmez olduğu efsanesini nasıl çürüttüğünü gösteriyor.

Evrim teorisi, genetik ve psikolojiden elde edilen bilgiler, bizim aslında çevremiz değiştikçe değişmeye devam eden doğuştan uyum sağlayıcılar olduğumuzu gösteriyor.

Bunun nasıl işlediğini, insanın en büyük gücünün eşsiz uyum sağlama ve değişme yeteneği olduğunu bu etkileyici kitapta bulacaksınız.

  • Künye: Roel Verheul – Homo Plasticus: İnsanın Uyum Yeteneği Üzerine, çeviren: Gül Özlen, Paloma Yayınevi, bilim, 368 sayfa, 2024

Joseph Mazur – Zaman İllüzyonu (2022)

 

Bu kitap, zamanın fiziksel, biyolojik ve sosyal yapısını ortaya koymak için kum saatinden telomere kadar yüzyıllardır var olan saatlere bir yolculuk.

  • Zaman nedir?

Bu soru, binlerce yıldır filozofları, matematikçileri ve bilim insanlarını büyülüyor.

  • Zaman neden yaşla birlikte hızlanıyor gibi gelir insana?
  • Bellek, beklenti ve uyku alışkanlıklarıyla bağlantısı nedir?

Ödüllü yazar ve matematikçi Joseph Mazur, zaman anlayışının insanlık tarihi boyunca nasıl evrildiğini inceliyor ve zamanın bizimle birlikte yaşadığına dair yeni bir vizyon sunuyor.

Hücrelerimizin toplumsal etkileşim kalıplarıyla senkronize olmuş çevresel işaretlerin rehberliğinde geçici bir farkındalığa sahip olduğunu kaydediyor.

Okur bu kitap sayesinde, zamanın kişisel özelliğinin bir sonucu olarak, uzay mekiğinde kırk sekiz saatlik bir yolculuğun Soyuz kapsülünde altı saatlik bir yolculuktan daha kısaymış gibi hissedilebileceğini, Amazonlar’daki Amondawa kabilesinin üyelerinin yaşı olmadığını, zamanın ateşimiz çıktığında hızlanırken kendimizi tehlike altında hissettiğimizde yavaşladığını öğreniyor.

Zamanın kamyon şoförleri, Olimpiyat yarışçıları, hapishane mahkûmları ve saat ustaları üzerindeki etkilerine dair kişisel hikâyelere de yer veren Mazur’un yolculuğu, teknolojilerimizin, vücutlarımızın ve tutumlarımızın algılarımızı nasıl değiştirebildiğine ilişkin çok ilginç içgörülerle dolu.

Nihayetinde zaman kendisini zihnimizin ritimlerine bağlı olan bir şey olarak ortaya koyar.

‘Zaman İllüzyonu’ bizi, zamanla ilişkimizi ve onu en iyi şekilde nasıl kullanacağımızı yeniden düşünmeye zorlayacak yaratıcı bir bakış açısı sunuyor.

  • Künye: Joseph Mazur – Zaman İllüzyonu: Ölçülen Zaman Mitimiz, çeviren: Tufan Göbekçin, Paloma Yayınevi, bilim, 320 sayfa, 2022

Thomas M. Siebel – Dijital Dönüşüm (2022)

Yeni teknolojiler dünyayı köklü bir biçimde dönüştürdü.

Silikon Vadisi yatırımcılarından Thomas Siebel de, bugünün yeni bilgi ekonomisini tarihsel bir perspektifle irdeliyor ve bu ekonomide hayatta kalabilmenin yollarını açıklıyor.

Siebel, doğru kullanılmazlarsa iş dünyası ve devletler için yıkıcı olabilecek yeni teknolojileri derinlemesine inceliyor ve organizasyonlara dijital kurumlara dönüşmek için bu teknolojilerden yararlanma yollarını gösteriyor.

Yazara göre elastik bulut bilişim, büyük veri, yapay zekâ ve nesnelerin internetinin birbirlerine yaklaşması, işletmelerin ve devletlerin 21. yüzyılda faaliyet gösterme biçimlerini temelden değiştirecek.

Yazar, dijital dönüşüme yol açan bu teknolojileri ele alıyor ve bunlardan stratejik bir fırsat olarak yararlanmanın yol haritasını çiziyor.

Enel, 3M, Royal Dutch Shell, ABD Savunma Bakanlığı ve başka kurum ve kuruluşların yapay zekâ ve nesnelerin internetini nasıl uyguladıklarını ve bu sayede müthiş sonuçlar aldıklarını anlatıyor.

  • Künye: Thomas M. Siebel – Dijital Dönüşüm: Kitlesel Yok Oluş Çağında Hayatta Kalmak ve Başarılı Olmak, çeviren: Berkan Bayındır, Deniz Yengin ve Tamer Bayrak, Paloma Yayınevi, inceleme, 268 sayfa, 2022

Stephen Johnson – Şostakoviç Zihnimi Nasıl Değiştirdi? (2021)

Şostakoviç’in müziği, asıl gücünü mütevazılığından, gösterişsizliğinden alır.

Kendisine ciddi bipolar depresyon teşhisi konan Stephen Johnson, Şostakoviç’in müziğinin depresyonun yıkıcı etkilerini azaltmada kendisine nasıl yardımcı olduğunu anlatıyor.

BBC Radio 3, 4 ve World Service için müzik programları ve belgeseller hazırlayıp sunan Stephen Johnson’a ciddi bipolar depresyon teşhisi kondu.

Ölümcül olabilecek bu depresyon girdabında, onun hayatta kalmasına yardımcı olduğunu söylediği şey ise Şostakoviç’in müziğiydi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman kuşatması altında yazdığı 7. Senfoni (Leningrad Senfonisi) ile işgale karşı başlatılan büyük ulusal direnişin en güçlü sembollerinden biri olan Dmitri Şostakoviç 20. yüzyılın en önemli bestecilerinden biri olarak kabul edilir.

Dünya devrim tarihine besteleriyle adını yazdıran bu büyük müzisyen aynı zamanda şimdiye kadar yazılmış en karanlık, en umutsuz müziklerden bazılarının bestecisidir.

Bu müziğin Stephen’a ve onun gibi diğer insanlara söyleyecek bir şeyi nasıl olabilir?

‘Şostakoviç Zihnimi Nasıl Değiştirdi?’, bestecinin müziğini ve kısmen hayatını ele almanın çok ötesine geçiyor ve müziği nasıl algıladığımızı, depresyonun yıkıcı etkilerini ve müzik sayesinde duygular ve insanlıkla nasıl yeniden bağ kurabildiğimizi yazarın kişisel deneyimlerinin tanıklığında ortaya koyuyor.

Nöroloji bilimi beynin müziği nasıl işlediğini ve daha derin bir entelektüel ve duygusal seviyede müziği nasıl anlamlandırdığını anlama noktasında büyük adımlar attı ve atmaya devam ediyor.

Bu kitap yüzyıllar önce akıl hastalıklarının tedavisinde kullanılan müziğin bu yönüne bir tanıklık niteliği taşıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Hepimiz kendi hikâyelerimizi bu müziğe taşırız. Ne var ki Şostakoviç’in müziğinde bir şeyler bize bu nihai bireysellik ânında bile yalnız olmadığımızı hissettirir. Leningrad Filarmoni Büyük Salonu’nda Şostakoviç’in Leningrad Senfonisi’ni çalan ve dinleyen kuşatma altındaki insanlara bu şekilde hissettirmişti; çok daha fazla mütevazı, çok daha az gösterişli bir şekliyle, aynısını bana da yaptı.”

  • Künye: Stephen Johnson – Şostakoviç Zihnimi Nasıl Değiştirdi?: Ruhumu Sağaltan Müzik, çeviren: Harun İri, Paloma Yayınevi, müzik, 136 sayfa, 2021

Barbara K. Lipska – Aklını Yitiren Sinirbilimci (2021)

Barbara Lipska ünlü bir nörobilimci iken, frontal lob bölgesinin kapanmasıyla aniden kendini deliliğin karanlık dehlizlerinde buldu.

Daha sonra iyileşen Lipska bu eşsiz kitabında, akıl sağlığını yitirmenin ne anlama geldiğini muhteşem bir açıklıkla anlatıyor.

Lipska’ya kariyerinin zirvesindeyken, beynine yayılan melanoma teşhisi kondu.

Aylar içinde, beynin bilişsel becerileri kontrol eden frontal lob bölgesi kapanmaya başladı ve deliliğin karanlık dehlizlerine daldı.

Demans ve ailesiyle iş arkadaşlarını dehşete düşüren şizofreni benzeri semptomlar sergiledi.

Ne mutlu ki, doktorların önerdiği immünoterapi, mucizevi bir şekilde işe yaradı ve Lipska normale döndü.

Bu kitabın ortaya çıkmasına olanak sağlayan asıl faktör ise, Lipska’nın iyileştikten sonra da delilikle olan o dansını müthiş bir netlikle hatırlıyor olmasıydı.

Lipska kitabında, olağandışı deneyiminden yararlanarak akıl hastalığı, beyin hasarı ve yaşın davranışlarımızı, kişiliğimizi, bilişsel becerilerimizi ve hafızamızı nasıl bozabileceğini açıklıyor.

Bu değişiklikleri yaşamanın, akıl sağlığını yitirmenin neye benzediğini ve iyileşmeden sonraki yaşamın nasıl olduğunu anlatarak aynı rahatsızlığı yaşayanlara, yakınlarına ve nörobilimsel araştırmaya çok büyük katkıda bulunuyor.

‘Aklını Yitiren Sinirbilimci’, beynin nasıl tuhaf ve şaşırtıcı semptomlar üretebildiğini daha iyi kavramak için harika fırsat.

  • Künye: Barbara K. Lipska ve Elaine McArdle – Aklını Yitiren Sinirbilimci: Deliliğimin ve İyileşmemin Hikâyesi, çeviren: Erkan Aktaş, Paloma Yayınevi, psikoloji, 224 sayfa, 2021

Ty Tashiro – Tuhaf (2020)

Tuhaf büyülü, neredeyse İsviçre çakısı gibi çok işlevli bir kelimedir.

Bize benzemeyenleri anlamaya çalışmak, onları tuhaf olarak yaftalamaktan daha zordur.

Zira toplum zora gelmez, normal diye tutturup durur.

Bu kitap ise, tuhaf olmanın bizi nasıl özgür kıldığıyla ilgili.

Ty Tashiro, sosyal hayatta kendimizi rahat hissetmemize engel olan tuhaf kişilik özelliklerimizin, aynı zamanda olağanüstü başarıların tohumlarını atabileceğini söylüyor.

Psikoloji, nörobilim ve sosyoloji gibi alanlardan yararlanan Tashiro, bir kişinin neden tuhaf olarak tanımlandığını anlatarak kitabına başlıyor.

Yazar ardından, tuhaflığı nasıl güce dönüştürebileceğimizi, başka bir deyişle potansiyelimizi gerçekleştirmek için kişisel garipliklerimizi ve özgün yeteneklerimizi nasıl kucaklayabileceğimizi anlatıyor.

Kitap bunun yanı sıra, otizm spektrum bozukluğu ve Asperger Sendromu konuları üzerine sunduğu kapsamlı bilgilerle, kafa karışıklığı yaratan kimi özelliklerin ve durumların netleşmesine de olanak sağlıyor.

İnsanlarda iyi bir ilk izlenim bırakmak için neler yapılması gerektiği; duyguların işlevi; sosyal formalitelerin arkasında yatan mantık nedir; sosyal yaşamın anlaşılması güç kuralları; modern sosyal yaşamın hepimiz için nasıl tuhaf bir dünyaya dönüşmekte olduğu ve tuhaf bireyleri neyin mutlu ettiği gibi konularda aydınlanmak isteyenlerin muhakkak edinmesi gereken bir çalışma.

  • Künye: Ty Tashiro – Tuhaf: Sosyal Açıdan Tuhaf Olmanın ve Bunun Neden Harika Olduğunun Bilimi, çeviren: Esra Ergün, Paloma Yayınevi, psikoloji, 288 sayfa, 2020

Ulrich Eberl – Akıllı Makineler (2019)

Robotlar ve akıllı bilgisayarlar insanlık için bir nimet mi yoksa işlerimiz, mahremiyetimiz ve güvenliğimiz için bir tehdit mi?

Dünyada çok sayıda laboratuvar ve şirkette araştırmalar yapan fütürist Ulrich Eberl, teknolojik gelişmelerin bizi nereye götürdüğü konusunda çarpıcı saptamalar yapıyor.

Kendi arabalarını süren, yemek ve servis yapmayı öğrenen, resim ve beste yapan, hatta bütün bunları bazen çoğumuzdan daha iyi yapan makineler, kimileri için çağımızın en olağanüstü ve işe yarar icadıyken, kimileri içinse insanlığın sonunu getirecek büyük bir felakettir.

Eberl’in bütün bu seçenekleri ele alıp delilleriyle tartışan kitabı, çoktan başlamış olan yapay zekânın öncesi, öncesi, bugünkü hali ve gelecekte alacağı biçimler hakkında iyi bir başvuru kaynağı.

Akıllı makineler çağının beraberinde neler getireceğine, bunun iyi mi yoksa kötü mü olacağını daha yakından bakmak isteyenlere.

  • Künye: Ulrich Eberl – Akıllı Makineler: Yapay Zekâ Hayatımızı Nasıl Değiştiriyor, çeviren: Levent Tayla, Paloma Yayınevi, bilim, 356 sayfa, 2019

David Lewis – Dürtü (2015)

Sebebini bilmeden yaptıklarımızın arkasındaki garip nedenler…

Modern araştırma ajansı Mindlab International’ın direktörü David Lewis, en son araştırmaların rehberliğinde, dürtülerimizin ticari ve politik niyetlerle nasıl manipüle edildiğini ortaya koyuyor; âşık olmak, aşırı yemek yemek, alışveriş yapmak gibi, dürtülerin önemli rol oynadığı hayati durumları irdeliyor.

Lewis, hepimizin sahip olduğu “zombi beynin” gizemlerini araştırarak bilinçsiz nörolojik süreçlerin, birini cinsel açıdan çekici bulup bulmamamızdan ikinci dilim pastanın cazibesine nasıl kapıldığımıza ya da direndiğimize kadar hayatımızın her yönünü ne şekilde desteklediğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: David Lewis – Dürtü: Sebebini Bilmeden Yaptıklarımızın Arkasındaki Neden, çeviren: Mehtap Gün Ayral, Paloma Yayınevi, bilim, 312 sayfa, 2015

Srdja Popoviç ve Matthew Miller – Devrim Planı (2015)

Tahrir Meydanı ve Wall Street örneklerine benzer; bir araya gelerek yaratıcı fikirler üretmenin ve devamında devrim yapmanın ipuçları.

Yazar Srdja Popoviç, Miloseviç’i şiddet içermeyen yöntemlerle deviren OTPOR hareketinin liderlerindendi.

Popoviç hem bu süreçten edindiği deneyimleri hem de, Pussy Riots’un yaptığı gibi gülmek ve müziği kullanmak, Sırbistan’daki yapılan Lego Adam protestosu,  enflasyona karşı çıkmak için İsrail’de düzenlenen süzme peynir boykotu gibi örneklerle, şiddet içermeyen direnişin amacına ulaştığı gerçek yolları anlatıyor.

Tahrir Meydanı ve Wall Street deneyimlerini de çok yönlü şekilde analiz eden kitap, dünyanın her yerinden aktivistler için uygulanabilir öneriler sunmasıyla, rehber nitelikte bir çalışma.

  • Künye: Srdja Popoviç ve Matthew Miller – Devrim Planı: Diktatörleri Devirmek ya da Sadece Dünyayı Değiştirmek İçin Şiddetsiz Teknikler, çeviren: Ebru Erbaş, Paloma Yayınevi, siyaset, 220 sayfa, 2015

Edward Frenkel – Aşk ve Matematik (2015)

Herhangi bir matematik altyapısı bulunmayan okurlara hitaben yazılmış, matematiğin büyüleyici dünyasından keyifle okunan detaylar sunan bir kitap.

Matematiğin hayatın ne denli içinde olduğunu, eğriler ve şekillerin ardına gizlenerek evrenin akışına nasıl yön verdiğini açıklıkla görmek isteyenlere.

  • Künye: Edward Frenkel – Aşk ve Matematik, çeviren: Cem Keskin, Paloma Yayınevi