Rebecca Solnit – Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi (2025)

Rebecca Solnit’in ‘Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi’ (‘Wanderlust: A History of Walking’) adlı eseri, yürümenin insan deneyimindeki derin ve çeşitli rolünü keşfeden kapsamlı bir inceleme. Kitap, yürümenin fiziksel bir aktiviteden çok daha fazlası olduğunu, aynı zamanda düşünce, yaratıcılık, sosyal etkileşim ve politik eylemle iç içe geçmiş bir eylem olduğunu savunuyor. Solnit, yürümenin tarih boyunca farklı kültürlerde ve zamanlarda nasıl anlamlandırıldığını ve deneyimlendiğini inceler.

Kitapta, yürümenin felsefi ve edebi boyutlarına da değinilir. Yürümenin, düşünce süreçlerini nasıl etkilediği, doğayla olan ilişkiyi nasıl şekillendirdiği ve bireyin kendi iç dünyasıyla nasıl bir diyalog kurmasına yardımcı olduğu üzerinde durulur. Solnit, antik Yunan filozoflarından romantik dönem şairlerine, modern yazarlara kadar birçok farklı figürün yürümeye bakış açısını ve yürüme eylemini nasıl anlamlandırdığını ele alır.

‘Yol Aşkı’, sadece bireysel yürüyüş deneyimlerine değil, aynı zamanda toplumsal ve politik yürüyüşlere de odaklanır. Yürümenin, protesto hareketlerinde, dini hac yolculuklarında ve diğer toplumsal eylemlerde nasıl bir rol oynadığına dair örnekler sunulur. Solnit, yürümenin bir deneyim olarak insanları nasıl bir araya getirdiğini, dayanışma duygusunu nasıl güçlendirdiğini ve toplumsal değişim için nasıl bir araç olabileceğini vurgular.

Kitapta, şehirlerin ve kırsal alanların yürüme deneyimini nasıl etkilediği de incelenir. Solnit, modern şehir planlamasının yürüme alanlarını nasıl kısıtladığını, otomobil odaklı ulaşımın insanları yalıttığını ve yürümenin önemini nasıl göz ardı ettiğini eleştirir. Yürüme dostu şehirlerin ve toplulukların önemine dikkat çeken Solnit, yürümenin sadece bireysel sağlık için değil, aynı zamanda toplumsal sağlık ve refah için de önemli olduğunu savunur.

‘Yol Aşkı’, yürümenin sadece fiziksel bir eylem olmadığını, aynı zamanda zihinsel, duygusal ve toplumsal bir deneyim olduğunu gösteren zengin ve düşündürücü bir eserdir. Kitap, yürümenin insan hayatındaki derin anlamını ve önemini anlamak için yeni bir bakış açısı sunuyor.

  • Künye: Rebecca Solnit – Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi, çeviren: Elvan Kıvılcım, Minotor Kitap, inceleme, 544 sayfa, 2025

Kolektif – Çok Geç Değil (2024)

‘Çok Geç Değil’, iklim kriziyle mücadelede umudu ve hareketi ön plana çıkaran bir eser.

Kitap, iklim değişikliğiyle ilgili haberlerin çoğunlukla karamsar bir tablo çizdiği bir dönemde, umutsuzluğa kapılmadan çözümler üretmeye ve harekete geçmeye çağırıyor.

Kitap, iklim krizinin ciddiyetini kabul etmekle birlikte, umudun önemini vurguluyor. İklim değişikliğiyle mücadelede elde edilen başarılar ve geleceğe dair umut verici gelişmeler, somut örneklerle sunuluyor.

Kitapta yer alan farklı yazarların kişisel hikayeleri, iklim krizinin bireysel ve toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor. Bu hikayeler, okuyucuyu duygusal olarak etkileyerek iklim kriziyle mücadeleye daha fazla katılmaya teşvik ediyor.

Kitap, iklim krizinin etkilerinin adil olmadığını ve en çok marjinalize olmuş toplulukları etkilediğini vurguluyor. İklim adaleti ve eşitlik konuları, kitabın önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Kitap, iklim krizine karşı farklı çözüm önerileri sunuyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, sürdürülebilir yaşam tarzları ve toplumsal hareketler gibi konulara değiniliyor.

Kitapta, iklim değişikliğiyle ilgili güncel bilimsel bulgulara yer veriliyor. Ancak bu bilgiler, karmaşık bir dille değil, anlaşılır bir şekilde sunuluyor.

Farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen insanların iklim değişikliğiyle mücadeledeki deneyimleri ve hikayeleri paylaşıldığı için kitap, okuyucuya ilham veriyor.

Kitapta, iklim krizine karşı bireysel ve toplumsal düzeyde neler yapılabileceği konusunda pratik öneriler sunuluyor.

Kitap, okuyucuyu harekete geçmeye ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katılmaya davet ediyor.

‘Çok Geç Değil’, iklim krizinin karmaşık ve üzücü yönlerinin yanı sıra, umut ve çözüm odaklı bir bakış açısı sunuyor. Kitap, iklim değişikliğiyle mücadele eden bireylere ve topluluklara ilham kaynağı oluyor. Ayrıca, iklim krizi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkes için de değerli bir kaynak.

  • Künye: Kolektif – Çok Geç Değil: İklim Hikâyesini, Umutsuzluktan, Olasılıklar Eksenine Doğru Dönüştürmek, editör: Rebecca Solnit, Thelma Young Lutunatabua, çeviren: Bahri Sedat Okutan, Alperen Tekin, Scala Yayıncılık, ekoloji, 228 sayfa, 2024

Rebecca Solnit – Orwell’in Gülleri (2024)

Rebecca Solnit, Orwell’in 1936’da diktiği güllerin hikâyesinden yola çıkarak onun hayatının gözden kaçan yönlerini irdeliyor.

Orwell’in yeryüzünden, havadan, nergislerden, kirpilerden, güllerden ve bahçıvanlıktan büyük keyif alabildiğini ve bu keyfin onun siyasi vizyonuna içkin olduğunu gösteriyor.

Solnit şaşırtıcı ve ezber bozan bağlantılar kurma konusundaki becerisiyle Orwell’i anlatırken, İngiltere’nin kömür madenlerinden İspanya İç Savaşı’na, Kolombiya’nın gül fabrikalarından yalanlar ve otoriteryanizm arasındaki ilişkileri analiz etmeye uzanan bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Kitaptan bir alıntı:

“Yazarın biri 1936 baharında gül dikmişti … Bu güllerle ilgili yazıyı okuyalı otuz yıldan fazla olmuştu ama üzerine pek düşünmemiştim. Hepsi birer güldü, o kadar. Halbuki şimdi, uzun süre önce kabullendiğim, o bilinen Orwell ile ilgili yargılarımı ortadan kaldırıyor, daha derine ineyim diye aklımı çeliyorlardı. Orwell kimdi, biz kimdik, ölçülebilir somut bir sonucu olmayan keyif, güzellik ve zaman kavramları; adalet, hakikat, insan hakları ve dünyayı değiştirmek gibi meseleleri önemseyen birinin veya belki de herkesin hayatında nasıl da aynı şekilde yer ediyordu, bunları sorgulatıyorlardı.”

  • Künye: Rebecca Solnit – Orwell’in Gülleri, çeviren: S. Melis Baysal, Minotor Kitap, deneme, 320 sayfa, 2024

Rebecca Solnit – Cehennemdeki Cennet (2024)

Rebecca Solnit’in etkileyici eseri ‘Cehennemdeki Cennet: Afetlerde Oluşan Olağanüstü Topluluklar’, felaketlerin ardından ortaya çıkan insan topluluklarının şaşırtıcı hikâyelerini ve dayanışma ruhunu derinlemesine inceliyor.

Solnit, doğal afetler, terör saldırıları ve diğer acil durumlar gibi kriz anlarında ortaya çıkan “felaket toplulukları”nın yarattığı paradoksu mercek altına alıyor.

Kitap, tarihsel ve çağdaş örneklerle, felaket sonrası toplumların nasıl bir araya gelip dayanışma içinde çalışabileceğini ve bireylerin olağanüstü koşullar altında nasıl birlikte hareket edebileceğini gözler önüne seriyor ve tüm bunları yaparken sistemi eleştiriyor.

‘Cehennemdeki Cennet’, felaketlerin insan doğasını ve toplumsal dinamikleri nasıl şekillendirdiğini anlamak için etkileyici bir kaynak olma özelliği taşıyor.

Solnit, incelediği beş felaket üzerinden modern kapitalist topluma sert eleştiriler sunuyor.

  • Künye: Rebecca Solnit – Cehennemdeki Cennet: Afetlerde Oluşan Olağanüstü Topluluklar, çeviren: Abdullah Yılmaz, Alfa Yayınları, inceleme, 480 sayfa, 2024

Rebecca Solnit – Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar (2024)

Rebecca Solnit ‘Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar’ kitabında kadim bir hikâyeyi incelikli ve bir o kadar da öfkesini kuşanmış üslubuyla anlatıyor bizlere.

Hayatın birçok alanında kadınların nasıl susturulduğunu, ezildiğini, taciz ve tecavüze uğradığını, öldürüldüğünü gerçek hikâyeler üzerinden aktarırken bu karanlık tabloyu üreten sistem çarklarını gözler önüne seriyor.

Solnit sarsıcı gerçekleri ortaya koymakla yetinmiyor, kadınların güven içinde yaşayabildiği, eşit, özgür bir dünya hayalini gerçek kılma yolunda umut da veriyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Kadının adı sessizlik. Erkeğinki iktidar. Kadının adı yoksulluk. Erkeğinki zenginlik. ‘Kadının’ diyoruz da, ona ait olan bir şey var mı gerçekten? Erkek ise her şeyin kendisine ait olduğunu iddia ediyor, kadın da dahil. İzin almadan ve bir bedel ödemek zorunda kalmadan kadına sahip olabileceğine inanıyor. Bu çok eski bir hikâye, yine de son yıllarda hikâyenin sonu değişmeye başladı… Ezber bozuldukça, değişmez sanılan düşünce kalıpları temelden sarsılıyor.”

  • Künye: Rebecca Solnit – Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar, çeviren: Asude Küçük, Minotor Kitap, kadın, 136 sayfa, 2024

Rebecca Solnit – Bu Kimin Hikâyesi? (2023)

Günümüzde anlatılan hikâyelere son şeklini kimler verecek?

İşte günümüzde bu önemli güce sahip olmak isteyenler arasında büyük bir mücadele hüküm sürüyor: Kadınlar, beyaz ya da heteroseksüel olmayan insanlar kendilerine ait olan başka başka hikâyeler anlatırken erkekler, özellikle de beyaz erkekler öteden beri anlatılan eski hikâyelere ve kendi merkezi konumlarına sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyorlar.

‘Bu Kimin Hikâyesi?’nde Rebecca Solnit, son yıllarda ortaya çıkan #MeToo, #BlackLivesMatter ve benzeri hareketleri tarihi bir perspektife oturturken, bu tür değişimlerin ortaya çıkması için cesaret ve kararlılık gösterenleri, karınca kararınca yapılan katkıların birikimsel etkilerini ele alarak bize umut dolu bir hikâye anlatıyor.

Bundan neredeyse yetmiş yıl önce Alabama’da otobüsteki yerinden kalkmayan Rosa Parks’ın bugünün aktivistlerinden Greta Thunberg’e ilham verebildiğine dikkat çeken Solnit, başarısızlığa mahkûm görülen cılız eylemlerin bile, yadsınamayacak bir hakkı savunuyorsa mutlaka bir sonuç doğuracağını söylüyor.

Solnit, hepimize umut aşılıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Umutluyum, çünkü yoksulluğun nedenleri, iklim değişikliği gerçeği ya da kadınların eşitliği söz konusu olduğunda hakikati anlatan, bizim hikâyelerimiz. Umutluyum, çünkü bu hikâyeler daha fazla insanı bize katılmaya yüreklendiriyor.”

  • Künye: Rebecca Solnit – Bu Kimin Hikâyesi?: Eski Çatışmalar, Yeni Tartışmalar, çeviren: Asude Küçük, Minotor Kitap, siyaset, 224 sayfa, 2023

Rebecca Solnit – Tüm Soruların Anası (2022)

Yazar ve aktivist Rebecca Solnit’ten kadınların temel meselelerine geniş açıyla bakan bir kitap: ‘Tüm Soruların Anası’.

‘Tüm Soruların Anası’, Solnit’in mizojiniye dair makalelerini bir araya getiriyor.

Kadınları üreme yetisi üzerinden tanımlamakta direten toplumsal dinamikleri ele alan Solnit, edebiyat kanonunu şekillendiren eril saplantıdan tecavüz şakalarına uzanıyor ve hayatın her köşesinde maruz kaldığımız kadın düşmanlığını hedefe koyarak günümüzde kadınlık durumunu masaya yatırıyor.

İroni yüklü bu makaleler, tarih boyunca kadınları susturmaya yönelik pratiklerle dayatılagelmiş sessizliğe vurgu yapıyor ve sessizliği bozma, anlatma ve dinleme edimlerinin kazanımlarını öne çıkarıyor.

  • Künye: Rebecca Solnit – Tüm Soruların Anası, çeviren: Elif Ersavcı, Siren Yayınları, kadın, 199 sayfa, 2022

Rebecca Solnit – Yokluğumdan Aklımda Kalanlar (2021)

Kadınların yok sayıldığı bir toplumda adeta dişiyle tırnağıyla kazıyarak hayallerini gerçekleştirmiş Rebecca Solnit’ten muazzam bir tanıklık.

Solnit, 1980’lerin San Francisco’sunda genç bir kadın yazar olarak ortaya çıkışını anlatıyor.

‘Yokluğumda Aklımda Kalanlar’, kadınların sessiz kalmasını tercih eden bir toplumda kadın bir yazarın kendi sesini bulma öyküsü, sanatçının genç bir kadın olarak portresi.

Solnit 1980’lerin San Francisco’sunda, kadına yönelik şiddetin hem sokakta hem de toplumun tüm tabakalarında yaygın olduğu, kadınların kültürel arenadan kolayca dışlandığı bir ortamda yazar olarak ortaya çıkışını anlatıyor.

En büyük öğretmenim dediği kentteki savruluşlarını, fakirliği ve ümidi; on dokuz yaşındayken kişisel dönüşümüne ev sahipliği yapmaya başlayan küçük apartman dairesini; punk rock’ın hem öfkesine hem de içindeki patlayıcı enerjiye nasıl biçim ve ses kazandırdığını tarif ediyor.

Kadınları küçümseyen, onların sözüne inanmayan otorite figürlerinden bahseden Solnit, geriye dönüp baktığında tüm bunları hem geçmişte hem de bugün hâlâ kadınların olağan durumu olan sessizleştirilmişliğin sonuçları olarak görüyor ve bizlere de yazarlığa, kadın hakları savunucusu olmaya giden yolda bununla nasıl mücadele ettiğinin öyküsünü anlatıyor.

Kendisini hem insan hem de yazar olarak özgürleştiren güçleri; yani kitapları, cinsiyet, aile ve sevincin ne gibi farklı görünümlere bürünebileceği konusunda kendisine başka başka bakış açıları kazandıran etrafındaki gey erkekleri ve sonunda Amerikan Batısı’nın o uçsuz bucaksız topraklarına varışını, o toprakların öteden beri göz ardı edilen çatışmalarına dahil oluşunu irdelerken bir yandan da bütün bu etkilerin kendisine özgün bir yazar olmayı nasıl öğrettiğine ve pek çok başka insana hitap eden, onlara güç kazandıran bir sese nasıl kavuşturduğuna değiniyor.

  • Künye: Rebecca Solnit – Yokluğumdan Aklımda Kalanlar, çeviren: Seda Çıngay Mellor, Minotor Kitap, inceleme, 264 sayfa, 2021

Rebecca Solnit – Yakındaki Uzak (2015)

Rebecca Solnit, Alzheimer hastası olan annesini yakın zamanda kaybetmiştir.

Annesinden ona kalan tek miras ise, evinin bahçesindeki ağacın son hasadı olan üç kasa kayısıdır.

Solnit, bu armağanı, başka bir deyişle bu mirası başlangıç noktası alarak geçmişe, anılara, edebiyata doğru yol alıyor, hayata dair farklı hikâyeler kuruyor.

  • Künye: Rebecca Solnit – Yakındaki Uzak, çeviren: Müge Karahan ve Mehmet Öznur, Encore Yayınları