Andrew Baruch Wachtel, Ilya Vinitsky – Rus Edebiyatı (2024)

Andrew Baruch Wachtel ve Ilya Vinitsky’nin imzasını taşıyan bu etkileyici eser, okurlara Rus kültürü ve edebiyatının tarihsel gelişimini disiplinlerarası bir bakış açısıyla sunuyor.

Korkunç İvan’dan Büyük Petro’nun reformlarına, 19. yüzyılın altın çağından Sovyet dönemine kadar uzanan bir panoramayla, edebiyatın toplumsal ve siyasi bağlamlarını derinlemesine inceliyor.

Ayrıca modernizm, avangard hareketler ve sembolizm üzerine yaptığı özgün analizlerle, edebiyatın bireysel ve ulusal kimlik inşasındaki rolünü de gözler önüne seriyor.

Dostoyevski, Tolstoy, Çehov gibi kanonik isimlerin yanında Vasili Jukovski, Andrey Bely ve Andrey Platonov gibi daha az bilinen, ancak edebiyat dünyasında büyük öneme sahip yazarları da kadrajına alarak Rus edebiyatının dönüşüm evrelerini bütüncül bir perspektifle inceleyen eser, araştırmacılar ve edebiyat tutkunları için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

Orta çağlardan günümüze kadar Rus edebiyatının tüm önemli dönemlerini ve yazarlarını kapsayan kitap, sadece edebi metinleri değil, aynı zamanda bu metinlerin ortaya çıktığı tarihsel, kültürel ve sosyal bağlamları da inceliyor.

  • Künye: Andrew Baruch Wachtel, Ilya Vinitsky – Rus Edebiyatı, çeviren: Ali Karakaya, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 464 sayfa, 2024

Ataol Behramoğlu – Rus Edebiyatının Öğrettiği (2008)

Ataol Behramoğlu’nun değişik zamanlardaki yazılarını bir araya getiren ‘Rus Edebiyatının Öğrettiği’, Rus edebiyatının değerli kaynaklarına eğilmesinin yanında, bu edebiyatın Türkiye de dâhil, dünya edebiyatına getirdiği katkılara odaklanıyor.

Çalışma, Behramoğlu’nun daha önce yayınlanan ‘Rus Edebiyatı Yazıları’ ve ‘Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği’ isimli kitaplarıyla birlikte, kendisinin bu alana yaptığı katkının önemli bir halkasını oluşturuyor.

Kitapta, Behramoğlu’nun Rus romanı, şiiri ve tiyatrosu üstüne değerlendirmelerinin yanı sıra, ulusal ve uluslararası akademik toplantılarda sunduğu bildiri metinleri de yer alıyor.

  • Künye: Ataol Behramoğlu – Rus Edebiyatının Öğrettiği, Evrensel Yayınları, inceleme, 208 sayfa

Arkadiy Vasiliev – Saat On Üçte, Sayın Generalim (2011)

 

Arkadiy Vasiliev gerçek olaylara dayanan romanı ‘Saat On Üçte, Sayın Generalim’de, demiryolu işçisi olan Andery Martinov’un, Rusların sosyalizmi güçlendirmek amacıyla kurduğu ÇeKa örgütündeki maceralarını hikâye ediyor.

Yalnızca baş karakterin adının değiştirildiği romanda, Lenin, Cerjinski, Sverdlov ve Frunze gibi dönemin gerçek isimleri okurun karşısına çıkıyor.

ÇeKa’daki ilk başarısı, ölü taklidi yapan bir kaçakçıyı yakalamak olan Martinov’un maceraları 1918’den başlayarak İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanır.

Bu dönemde yaşanmış gerçek olaylar ile bu olaylarda rol almış isimlerin kurguda yer alması, romanı belgesel nitelikli kılıyor.

  • Künye: Arkadiy Vasiliev – Saat On Üçte, Sayın Generalim, çeviren: T. Deliorman, Kaldıraç Yayınları, roman, 632 sayfa

Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov – Akıldan Bela (2011)

  • AKILDAN BELA, Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov, çeviren: Cenk Gündoğdu ve Engin Toprak, İkaros Yayınları, oyun, 204 sayfa

Modern Rus şiirinin önemli isimlerinden Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov ‘Akıldan Bela’ adlı oyununda, soylu sınıf aydınının kendi sınıfına karşı verdiği savaşı hikâye ediyor. Oyunun baş kahramanı, soylu sınıftan gelen bir aydın olan Çatski’dir. Griboyedov, soylu sınıfın adetleri ve alışkanlıklarını, kendi içlerinden gelen Çatski’nin sert bir dille alaya alarak eleştirmesine dayanır. Oyun, Çatski’nin ikiyüzlülüklerin egemen olduğu bu dünyaya daha fazla dayanamayarak çekip gitmesiyle sonlanır. İlk gerçekçi yapıtlardan biri olarak kabul edilen oyun, yayımlandığı dönemde asilzadelerin, yüksek memurların ve sosyetenin huzurunu kaçırmıştı.

Konstantin Konstantinoviç Vaginov – Keçinin Şarkısı (2011)

  • KEÇİNİN ŞARKISI, Konstantin Konstantinoviç Vaginov, çeviren: Kayhan Yükseler, Everest Yayınları, roman, 213 sayfa

Sıkı sansür uygulamalarına maruz kalmasına rağmen yayımlanabilen ‘Keçinin Şarkısı’, Ekim devriminden sonra hayata tutunmaya çalışan bir kesim aydının yaşadıklarını hikâye ediyor. Rus devriminin olumlu yönlerine rağmen, bilhassa Stalin döneminde artarak, aydınlar üzerinde baskı kurduğu biliniyor. Bundan ‘Keçinin Şarkısı’nın yazarı Konstantin Konstantinoviç Vaginov da nasibini aldı. İşte Vaginov’un romanı, birebir mağduru olduğu bu ortamı anlatıyor. Romanı ilgi çekici kılan hususların başında, baskıcı ortamı işlerken sembolik tarzın iyi bir örneğini vermesi. Vaginov, yaşadıklarını anlatırken, eski Roma’ya ve Yunan mitolojisine uzanıyor.

Anton Çehov – Bütün Oyunları (2007)

  • BÜTÜN OYUNLARI, Anton Çehov, Çeviren: Mehmet Özgül, Cem Yayınevi, tiyatro, 3 Cilt, 635 sayfa

Anton Çehov’un ‘Bütün Oyunları’, üç ciltten oluşuyor. İlk kitap, Çehov’un 1886-1889 yılları arasında yazdığı, ‘Tütünün Zararları’, ‘Ayı’, ‘Bir Evlenme Teklifi’ adlı tek perdelik oyunlarla, ‘İvanov’ ve ‘Vanya Dayı’ adlı dört perdelik oyunlarına yer veriyor. İkinci kitap, Çehov’un 1889-1896 yılları arasında yazdığı, ‘Anayol Kıyısında’, ‘Yazlıkçı’, ‘Düğün’ ve ‘Jübile’ adlı tek perdelik oyunuyla, ‘Martı’ adlı dört perdelik oyununu barındırıyor. Son kitapta ise, Çehov’un 1901 yılında yazdığı ‘Üç Kızkardeş’ ile 1904’te yazdığı ‘Vişne Bahçesi’ bulunuyor. Kitapta, Levent Yılmaz imzalı, Çehov oyunlarının Türkiye serüvenini kuşatıcı bir bakışla ele alan bir yazının bulunduğunu da belirtelim.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski – Netoçka Nezvanova (2006)

  • NETOÇKA NEZVANOVA, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, çeviren: Ergin Altay, İletişim Yayınları, roman, 217 sayfa

‘Netoçka Nezvanova’, Dostoyevski’nin ilk roman denemesiydi. Fakat yazar, 1849’da Sibirya’ya sürgün edilince roman yarıda kalmış, yazar sürgünden döndükten sonra da hiçbir zaman bu romanını tamamlayamamıştı. Romanın baş kahramanı Netoçka’nın, çilekeş annesi ile deliliğin sınırında, başarısız bir müzisyen olan babası arasında başlayan acılı hayat hikâyesi, Dostoyevski’nin sürgün sonrası yazacağı büyük romanlarının habercisi olarak öne çıkıyor. Zira derin insani acı, aşağılanma, çılgınlık, günah ve kefaret gibi buradaki temalar, Dostoyevski tarzının başat unsurlarını oluşturur. ‘Netoçka Nezvanova’, Dostoyevski düşünüldüğünde, tamamlanmamış bir roman değildir. Çünkü gerçekte eksik değildir. Kitabın sonsözünün de, en ünlü Dostoyevski uzmanlarından biri olan Konstantin Mochulsky tarafından kaleme alındığını da belirtelim.

Anton Çehov – Köpeğiyle Dolaşan Kadın (2006)

  • KÖPEĞİYLE DOLAŞAN KADIN, Anton Çehov, çeviren: Ergin Altay, İş Kültür Yayınları, öykü, 682 sayfa

Edebiyat ders kitaplarında, Anton Çehov’un durum öykücüsü olduğu söylenirdi. Çehov’un “durum öyküleriyle” neyin kastedildiğini, kendisini okuduktan sonra öğrendik. Yazar, basit insanların basit hayatını, basit bir dille verirken, okuyucuyu şaşırtacak ayrıntıları bulup ortaya çıkarmakta ustadır. Çehov, hayatın yalınlığı ve karmaşası içindeki insanlık durumlarını büyük bir duyarlıkla işlediği öykü ve oyunlarıyla en önemli 19. yüzyıl yazarlarından biri. Çehov’un ‘Köpeğiyle Dolaşan Kadın’ isimli bu kitabı ise, yazarın otuz öyküsünü bir araya getiriyor. Öykülerin çevirisi ise, ilk çevirisi Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba dergisinde yayımlanan usta çevirmen Ergin Altay’a ait.

Anton Çehov – Büyük Oyunlar (2006)

  • BÜYÜK OYUNLAR, Anton Çehov, çeviren: Ataol Behramoğlu, İş Kültür Yayınları, oyun, 461 sayfa

Anton Çehov, kırk dört yıllık kısa yaşamına rağmen, dünya edebiyatına damgasını vurmuş bir isim. Kendi basit diliyle, hayatın yalınlığı ve karmaşası içindeki insanlık durumlarını, büyük bir duyarlıkla işlediği oyun ve öyküleriyle kendi özgünlüğünü hâlâ koruyor. ‘Büyük Oyunlar’ ise, edebiyat dünyasını tamamıyla basitlik üzerine kuran bu yazarın, ününü borçlu olduğu başlıca oyunlarını bir araya getiriyor. ‘İvanov’, ‘Orman Cini’, ‘Vanya Dayı’, ‘Martı’, ‘Üç Kız Kardeş’ ve ‘Vişne Bahçesi’ gibi altı oyunu, Ataol Behramoğlu’nun çevirisiyle bu kitapta sunuluyor.

Aleksandr Ikonnikov – Lizka ve Erkekleri (2006)

  • LİZKA VE ERKEKLERİ, Aleksandr Ikonnikov, çeviren: Metin Alemdar, Merkez Kitaplar, roman, 143 sayfa

 

‘Lizka ve Erkekleri’, komünizmin yerini giderek kaosa bıraktığı günümüz Rusya’sında, çığırından çıkmış bir şehir ve “eskiden kurtulmaya çalışan, ama yeniden de bir o kadar korkan” insanların hikâyesini anlatıyor. Aleksandr Ikonnikov’un kahramanı Lizka, yaşadığı kasabanın tutucu yaşamından bunalıp, büyük ümitlerle şehre göç eder. Ancak bu göç ettiği yerlerde fakirlik, yolsuzluklar ve toplumu esir alan ümitsizlik, onu hayallerinden vazgeçmek zorunda bırakır. Lizka’nın bu kaçışında karşısına çıkan erkekler de, bir anlamda Rusya’nın kendisini sembolize eder. Gitarist Mişa, komünizm döneminin kurumlarını Gorbaçov Rusya’sına uygulamaya çalışan Victor, kondüktör Artur ve kaç savaşa katıldığını hatırlamayan alkolik, topal ve asabi asker Maks bu sembol kahramanlardan birkaçı. Bunun yanında roman, Lizka üzerinden, bir kadının sevgi arayışına ve erkeklere duyduğu güvensizliğe de odaklanıyor. Rusya’nın genç kuşak yazarlarından olan Ikonnikov’un romanı, Fransa ve Almanya’da büyük ilgi görmüştü.