Lyn Webster Wilde – Ay Kadınları Amazonlar (2025)

Lyn Webster Wilde’ın bu eseri, efsanevi Amazon kadın savaşçılarının izini tarih, mitoloji ve arkeoloji aracılığıyla sürüyor. ‘Ay Kadınları Amazonlar: Mitolojide ve Tarihte Kadın Savaşçılar’ (‘A Brief History of Amazons’), Antik Yunan kaynaklarında rastladığımız Amazon figürünün yalnızca bir mit mi, yoksa tarihsel bir gerçekliğe dayanan bir iz mi olduğu sorusunu derinlemesine ele alıyor. Bu kadın savaşçılar, erkek egemen uygarlıkların hayal gücünü hem büyülemiş hem de tehdit etmiş figürler olarak dikkat çekiyor.

Kitap, Amazonların kökenlerine dair çeşitli kültürleri incelerken, Karadeniz’in kuzeyindeki İskitler gibi göçebe halkların kadınlarının savaşçı roller üstlendiğine dair arkeolojik kanıtları sunuyor. Bu bulgular, efsanelerin ardında gerçek bir yaşam biçiminin izlerini taşıyor olabilir mi sorusunu gündeme getiriyor. Wilde, Amazon figürünün yalnızca bir topluluk değil, kadının savaşçı, bağımsız ve özgür temsili olarak da değerlendirilebileceğini vurguluyor.

Mitolojik anlatıların yanı sıra tarihsel belgelerden, mezar kalıntılarından ve sanat eserlerinden faydalanan kitap, Amazonların kültürel etkisinin nasıl şekillendiğini gösteriyor. Ayrıca, bu figürlerin feminist düşünce ve çağdaş toplumsal cinsiyet tartışmalarında neden bu kadar güçlü simgelere dönüştüğünü de irdeliyor. Wilde’ın çalışması, Amazonları tarihin kıyısından alıp düşünsel merkeze yerleştiren kapsamlı bir keşif niteliğinde.

  • Künye: Lyn Webster Wilde – Ay Kadınları Amazonlar: Mitolojide ve Tarihte Kadın Savaşçılar, çeviren: Zeynep Demir, Say Yayınları, tarih, 272 sayfa, 2025

Lucinda Hawksley – Kadın Hakları Tarihi (2025)

Lucinda Hawksley’nin bu kitabı, Britanya’daki kadınların oy hakkı ve toplumsal eşitlik mücadelesini derinlemesine ele alan tarihsel bir anlatı. ‘Kadın Hakları Tarihi: Oy Mücadelesinde Zafere Yürüyenler’ (‘March, Women, March’), 19. yüzyılın sonlarından itibaren süfrajet hareketinin nasıl şekillendiğini, hangi zorluklarla karşılaştığını ve kadınların nasıl cesurca direndiğini çarpıcı örneklerle anlatıyor. Sadece tanınmış liderler değil, mücadeleye katkı sunmuş isimsiz kadınlar da anlatının merkezinde yer alıyor.

Hawksley, dönemin belgelerine, mektuplara, gazete arşivlerine ve kişisel tanıklıklara dayanan titiz bir araştırma yürütmüş. Kitap, sadece orta sınıf kadınların değil, aynı zamanda işçi sınıfından kadınların da mücadeleye katıldığını ve sınıfsal ayrımların hareket içinde hem gerilim hem de zenginlik yarattığını ortaya koyuyor. Kadınların karşılaştığı şiddet, baskı ve tutuklamalara rağmen geri adım atmaması, kolektif kararlılığın gücünü gösteriyor.

Yazar, kadınların oy hakkı mücadelesini eğitim, mülkiyet hakları, evlilik hukuku ve toplumsal roller gibi konularla ilişkilendirerek çok boyutlu bir tarih inşa ediyor. Ayrıca erkek müttefiklerin ve hareket içinde farklı stratejiler benimseyen kadınların da hikâyelerine yer vererek dönemi daha dengeli bir bakışla sunuyor.

‘Kadın Hakları Tarihi’, yalnızca geçmişe ışık tutan bir tarih kitabı değil; aynı zamanda özgürlük, dayanışma ve eşitlik için verilen mücadelelerin bugün de ne kadar değerli olduğunu hatırlatan güçlü bir eser.

  • Künye: Lucinda Hawksley – Kadın Hakları Tarihi: Oy Mücadelesinde Zafere Yürüyenler, çeviren: Funda Sezer, Say Yayınları, kadın, 288 sayfa, 2025

David Bessis – Matematik Herkes İçindir (2025)

David Bessis’in bu kitabı, matematiği yalnızca formüllerden ibaret kuru bir alan gibi değil, sezgiye ve meraka dayalı yaratıcı bir keşif dünyası olarak ele alıyor.

‘Matematik Herkes İçindir: Sezgi ve Merakın Dünyası’ (‘Mathematica: A Secret World of Intuition and Curiosity’), matematiğin özünde bir düşünme biçimi olduğunu, estetik ve hayal gücüyle iç içe geçtiğini vurguluyor. Geleneksel öğretim yöntemlerinin aksine, kitabın odağında soyutlamadan korkmamak ve sezgisel kavrayışı geliştirmek var. Matematik yalnızca doğru cevabı bulma sanatı değil, doğru soruyu sorma cesaretidir.

Yazar, iyi bir matematikçinin hesap makinesi gibi işlem yapmaktan çok, karmaşık yapılar içinde yolunu bulabilen ve anlam kurabilen biri olduğunu söyler. Sezgi, bilinmeyeni anlamlandırmada temel araçtır. Her denklem, ardında derin bir kavrayışı ve hatta bir duyguyu saklayabilir. Matematik öğrenimi de mekanik ezberle değil, oyun ve keşifle başlar. Hatalar, ilerlemenin zorunlu bir parçasıdır.

Bessis’in yaklaşımı, özellikle matematikten korkmuş ya da uzak durmuş okurlara hitap ediyor. Kitap, düşünmenin doğasını sorgulayan, sezgiyle aklı buluşturan özgün bir yolculuk sunuyor. ‘Matematik Herkes İçindir’, matematiğin yalnızca bilim değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu hatırlatıyor.

  • Künye: David Bessis – Matematik Herkes İçindir: Sezgi ve Merakın Dünyası, çeviren: Samet Öksüz, Say Yayınları, matematik, 328 sayfa, 2025

Daniel J. Levitin – Müzik ve Beyin (2025)

Daniel J. Levitin’in bu çalışması, adlı kitabı, müziğin insan beyni, duyguları ve sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel ve kişisel bir anlatımla ele alıyor. ‘Müzik ve Beyin: Bilim, Duygu ve İyileşme Arasında Akustik Bir Köprü’ (‘I Heard There Was a Secret Chord: Music as Medicine’), nörobilim ile müzik arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamaya çalışırken, müziğin yalnızca bir sanat formu değil, aynı zamanda biyolojik ve terapötik bir araç olduğunu savunuyor.

Kitap, müziğin beynin farklı bölgelerini nasıl etkilediğini açıklıyor. Ritmin motor hareketlerle, melodinin hafıza ve duygularla, armoninin ise karmaşık bilişsel süreçlerle nasıl ilişkilendiğini gösteriyor. Müzik dinlemenin, hatta söylemenin, ağrıyı azalttığı, stres hormonlarını düşürdüğü ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilimsel bulgularla destekleniyor.

Levitin, müziğin tedavi edici gücüne dair pek çok örnek sunuyor: Alzheimer hastaları, travma yaşayan bireyler ya da depresyonla mücadele eden insanlar üzerinde müziğin olumlu etkileri gözlemleniyor. Müziğin bu yönü, hem geleneksel kültürlerde hem de modern tıpta kendine yer buluyor.

Ayrıca, kitabın kişisel tonu da dikkat çekici. Levitin, kendi müzik deneyimlerini ve gözlemlerini de katarak, müziğin insani tarafını ön plana çıkarır. ‘Müzik ve Bayin’, müziğin sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir şifa ve bağ kurma biçimi olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.

  • Künye: Daniel J. Levitin – Müzik ve Beyin: Bilim, Duygu ve İyileşme Arasında Akustik Bir Köprü, çeviren: Nilbert Yılmaz, Say Yayınları, müzik, 424 sayfa, 2025

Jean-Charles Bouchoux – Narsist Sapkınlar (2025)

Jean-Charles Bouchoux’nun ‘Narsist Sapkınlar’ (‘Les pervers narcissiques’) adlı kitabı, narsisistik kişilik bozukluğunun özel bir türü olan “maddesel narsisizm” kavramını derinlemesine inceliyor. Bouchoux, bu tür narsisist bireylerin temel özelliklerini, davranış biçimlerini, ilişkilerindeki dinamikleri ve mağdurları üzerindeki psikolojik etkilerini detaylı bir şekilde ele alıyor. Kitap, maddesel narsisistlerin başkalarını manipüle etmek, kontrol etmek ve kendi çıkarlarını ön planda tutmak için kullandıkları çeşitli taktikleri örneklerle açıklıyor. Bu taktikler arasında yalan söyleme, suçlama, küçümseme, duygusal şantaj, değersizleştirme ve başkalarının zayıf noktalarını acımasızca kullanma gibi davranışlar yer alıyor. Bouchoux, bu bireylerin genellikle dışarıya karşı çekici, karizmatik ve başarılı bir imaj çizdiklerini ancak özel ilişkilerinde son derece yıkıcı ve istismarcı olabildiklerini vurguluyor.

Kitap, narsisistlerin iç dünyalarını anlamaya çalışıyor. Bouchoux, bu bireylerin derinlerde büyük bir özgüven eksikliği, değersizlik hissi ve yoğun bir kıskançlık duygusu barındırdıklarını öne sürüyor. Başkalarını sömürme ve kontrol etme ihtiyaçlarının, bu derin psikolojik yaraları örtbas etme ve kendilerini güçlü hissetme çabasından kaynaklandığını belirtiyor. Yazar, maddesel narsisistlerin empati yeteneklerinin çok sınırlı olduğunu ve başkalarının duygularını anlamakta veya bunlara değer vermekte zorlandıklarını ifade ediyor. İlişkilerinde sürekli bir güç mücadelesi içinde olduklarını ve partnerlerini kendi egolarını tatmin etmek için bir araç olarak gördüklerini anlatıyor.

Çalışma, bu tür istismarcı ilişkilerin mağdurları için önemli bir rehber niteliği taşıyor. Bouchoux, mağdurların yaşadığı kafa karışıklığını, suçluluk duygusunu, özgüven kaybını ve psikolojik travmayı anlamalarına yardımcı oluyor. Kitap, bu tür toksik ilişkileri tanıma, sınır koyma ve kendilerini koruma stratejileri hakkında pratik bilgiler sunuyor. Ayrıca, mağdurların iyileşme süreçlerinde başvurabilecekleri terapi yöntemleri ve destek sistemleri hakkında da yol gösteriyor. Bouchoux, narsisizmle başa çıkmanın zorlu bir süreç olduğunu ancak mağdurların kendi sağlıklarını ve mutluluklarını önceliğe alarak bu döngüden çıkabileceklerini umut verici bir şekilde ifade ediyor. Kitap, bu konudaki farkındalığı artırmayı ve hem mağdurlara hem de profesyonellere değerli bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor.

  • Künye: Jean-Charles Bouchoux – Narsist Sapkınlar: Kimdirler?, Neler Yaparlar?, Onlardan Nasıl Kaçılır?, çeviren: Ceylan Özçapkın, Say Yayınları, psikoloji, 184 sayfa, 2025

Sigmund Freud – Histerinin Psikoterapisi (2025)

Sigmund Freud’un bu eseri, histeri vakalarının psikolojik kökenlerini ve bu rahatsızlığın tedavisine yönelik erken dönem psikanalitik yaklaşımlarını ele alan önemli bir çalışma. ‘Histerinin Psikoterapisi’ (‘Zur Psychotherapie der Hysterie’), histerik semptomların altında yatan bilinçdışı çatışmaları ve bastırılmış travmatik deneyimleri vurgular. Ona göre, histeri fiziksel bir rahatsızlık değil, zihinsel süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Freud, histerik belirtilerin, bilinçdışına itilmiş, kabul edilemez düşünce ve arzuların sembolik ifadeleri olduğunu savunur. Bu semptomlar, bastırılmış duygusal enerjinin farklı fiziksel veya psikolojik biçimlerde açığa çıkmasıdır.

Freud, histerinin psikoterapisinde hipnozun rolünü ve sınırlılıklarını tartışır. Hipnozun semptomları geçici olarak ortadan kaldırabileceğini ancak altta yatan bilinçdışı çatışmaları çözmede yetersiz kaldığını belirtir. Bu nedenle, Freud, “serbest çağrışım” yöntemini geliştirerek, hastaların düşüncelerini sansürlemeden ifade etmelerini teşvik etmeyi amaçlar. Bu yöntemle, bilinçdışına itilmiş travmatik anıların ve duygusal yüklerin yüzeye çıkarılması ve hasta tarafından yeniden deneyimlenmesi hedeflenir. Freud, bu sürecin, histerik semptomların kaynağını anlamaya ve duygusal katharsis yoluyla iyileşmeye yardımcı olduğuna inanır.

‘Histerinin Psikoterapisi’, psikanalitik teorinin erken dönemlerine ışık tutan ve histeri kavramının anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası olan bir eser. Freud’un bu çalışması, bilinçdışı zihinsel süreçlerin ve bastırılmış duyguların psikopatolojideki rolünü vurgulayarak, modern psikoterapinin temelini oluşturdu. Eser, histeri ve erken dönem psikanalitik tedavi yöntemlerine ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak.

  • Künye: Sigmund Freud – Histerinin Psikoterapisi, çeviren: Sinan Köseoğlu, Say Yayınları, psikanaliz, 248 sayfa, 2025

Alfred Adler – Cinsiyetler Arasında İş Birliği (2025)

Alfred Adler’in ‘Cinsiyetler Arasında İş Birliği’ (‘Cooperation Between the Sexes: Writings on Women and Men, Love and Marriage and Sexuality’) adlı eseri, Adler’in bireysel psikoloji kuramı çerçevesinde cinsiyet rolleri, aşk, evlilik ve cinsellik konularına dair görüşlerini içeren bir derleme. Adler, bu konularda biyolojik determinizmden ziyade sosyal ve kültürel faktörlerin belirleyici olduğunu vurguluyor. Ona göre, cinsiyetler arasındaki eşitsizlik ve çatışmalar, toplumsal yapılar ve yetiştirilme tarzlarından kaynaklanır. Sağlıklı bir toplum ve bireysel gelişim için cinsiyetler arasında iş birliği ve eşitlik esastır. Adler, geleneksel cinsiyet rollerinin bireylerin potansiyellerini kısıtladığını ve nevrotik davranışlara yol açabileceğini savunur.

Adler, aşk ve evlilik ilişkilerini de bireysel psikoloji prensipleri doğrultusunda ele alır. Sağlıklı bir aşk ilişkisinin temelinde karşılıklı saygı, eşitlik ve ortak amaçlar yer almalıdır. Evlilik, bireylerin toplumsal hayata uyum sağlamaları ve ortak sorumluluklar üstlenmeleri için önemli bir alandır. Adler, cinselliği ise bireyin sosyal bağ kurma ve kendini ifade etme biçimlerinden biri olarak görür. Ona göre, cinsellikle ilgili sorunlar genellikle bireyin aşağılık duygusu ve toplumsal uyum sorunlarıyla ilişkilidir. Adler, cinselliğin sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi için bireyin kendine güven duyması ve sosyal ilişkilerinde başarılı olması gerektiğini belirtir.

‘Cinsiyetler Arasında İş Birliği’, Adler’in bu konulardaki düşüncelerini çeşitli makale ve konferanslarından derleyerek bir araya getirir. Kitap, Adler’in cinsiyet eşitliği, sağlıklı ilişkiler ve bireysel gelişim konularındaki modern ve ilerici görüşlerini ortaya koyar. Adler’in bu yazıları, günümüzdeki cinsiyet rolleri, ilişkiler ve cinsellik tartışmalarına da ışık tutacak niteliktedir. Kitap, psikoloji, sosyoloji ve toplumsal cinsiyet çalışmaları alanlarına ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak sunar.

  • Künye: Alfred Adler – Cinsiyetler Arasında İş Birliği, çeviren: Seçkin Selvi, Say Yayınları, psikoloji, 176 sayfa, 2025

Bryan Magee – Büyük Filozoflar (2025)

Bryan Magee’nin ‘Büyük Filozoflar’ (‘The Great Philosophers: An Introduction to Western Philosophy’) adlı eseri, Batı felsefesinin temel taşlarını oluşturan filozofları ve onların düşüncelerini ele alan kapsamlı bir çalışma. Magee, Sokrates’ten Wittgenstein’a kadar uzanan geniş bir yelpazede, felsefe tarihinin önemli isimlerini ve onların felsefi yaklaşımlarını okuyucuya aktarıyor. Kitap, felsefenin temel sorularını ve bu sorulara verilen farklı cevapları, filozofların yaşamları ve eserleri üzerinden inceliyor. Magee, felsefenin insan düşüncesi üzerindeki derin etkilerini ve günümüz dünyasındaki önemini vurguluyor.

Kitap, felsefenin temel konularını ve bu konulara farklı filozofların nasıl yaklaştığını ele alıyor. Bilgi, varlık, ahlak, siyaset ve sanat gibi konular, filozofların düşünceleri üzerinden tartışılıyor. Magee, filozofların eserlerini ve düşüncelerini sade ve anlaşılır bir dille aktarırken, okuyucuyu felsefenin karmaşık dünyasına adım adım yaklaştırıyor. Kitap, felsefenin sadece soyut bir düşünce sistemi olmadığını, aynı zamanda insan yaşamını ve toplumu derinden etkileyen bir alan olduğunu gösteriyor.

Magee’nin eseri, felsefeye yeni başlayanlar için olduğu kadar, felsefe hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için de değerli bir kaynak niteliği taşıyor. Kitap, felsefenin temel kavramlarını ve filozofların düşüncelerini anlamak için sağlam bir temel oluşturuyor. Magee, okuyucuyu felsefenin büyüleyici dünyasına davet ederken, insan düşüncesinin derinliklerine yapılan bir yolculuğa çıkarıyor. Sonuç olarak bu çalışma, felsefenin insan yaşamındaki önemini ve düşünce tarihindeki yerini anlamak isteyen herkes için okunması gereken bir eserdir.

  • Künye: Bryan Magee – Büyük Filozoflar: Platon’dan Wittgenstein’a Batı Felsefesi, çeviren: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, felsefe, 512 sayfa, 2025

Kevin Crossley-Holland – Renkli İskandinav Mitleri (2025)

Kevin Crossley-Holland’ın ‘Renkli İskandinav Mitleri’ (‘Norse Myths: Tales of Odin, Thor and Loki’) adlı kitabı, İskandinav mitolojisinin en önemli tanrıları olan Odin, Thor ve Loki’nin hikayelerini anlatan kapsamlı bir derlemedir. Kitap, İskandinav mitolojisinin temel unsurlarını ve karakterlerini tanıtarak, bu zengin mitolojik evrenin derinliklerine bir yolculuk sunuyor.

Kitapta, Odin’in bilgelik arayışı, Thor’un devlerle mücadelesi ve Loki’nin kurnaz oyunları gibi klasik İskandinav mitleri detaylı bir şekilde anlatılıyor. Ayrıca, Yggdrasil ağacı, Ragnarok (dünyanın sonu) ve diğer önemli mitolojik kavramlar da ele alınıyor. Crossley-Holland, mitleri akıcı ve anlaşılır bir dille anlatarak, okuyucuların İskandinav mitolojisinin karmaşık dünyasını kolayca anlamalarını sağlıyor.

Kitap, İskandinav mitolojisine ilgi duyan her yaştan okuyucu için uygun bir kaynak. Mitlerin sadece eğlenceli hikayeler olmadığını, aynı zamanda İskandinav kültürünün ve dünya görüşünün önemli bir yansıması olduğunu vurguluyor. Crossley-Holland, mitleri tarihi ve kültürel bağlamlarına yerleştirerek, okuyucuların İskandinav mitolojisinin derinliğini ve zenginliğini keşfetmelerine yardımcı oluyor.

  • Künye: Kevin Crossley-Holland – Renkli İskandinav Mitleri, çeviren: Ekin Duru, Say Yayınları, mitoloji, 232 sayfa, 2025

G. H. Hardy – Bir Matematikçinin Savunması (2025)

Hardy matematiğin doğasını, değerini ve güzelliğini savunan, aynı zamanda bir matematikçinin yaşamına ve motivasyonlarına dair kişisel bir bakış sunan bir kitapla karşımızda. ‘Bir Matematikçinin Savunması’ (‘A Mathematician’s Apology’) matematiğin sadece pratik uygulamalarıyla değil, aynı zamanda estetik ve entelektüel değeriyle de ilgilenenlere hitap ettiğini gösteriyor. G. H. Hardy, matematiğin en saf ve en güzel formlarının, herhangi bir pratik uygulaması olmasa bile, kendi içinde değerli olduğunu savunuyor. Ona göre, gerçek matematik, tıpkı sanat gibi, kendi içinde bir amaçtır ve güzellik, zarafet ve derinlikle karakterize edilir.

Hardy, matematiğin sadece genç zihinler için uygun olduğunu ve yaşlandıkça yaratıcılığın azaldığını belirtiyor. Bu nedenle, eserini yazdığı dönemde, artık büyük keşifler yapamayacağına inandığı için, matematiğe olan sevgisini ve bağlılığını ifade etmek istiyor. Hardy, matematiğin, satranç veya şiir gibi, insan zihninin en yüksek başarılarından biri olduğunu ve bu nedenle, yaşamının büyük bir bölümünü bu alana adamış olmaktan dolayı pişmanlık duymadığını ifade ediyor.

Hardy’nin eseri, matematiğin sadece bir araç olmadığını, aynı zamanda bir sanat formu olduğunu savunan bir tutku beyanıdır. Hardy, matematiğin estetik değerini, entelektüel derinliğini ve insan zihninin yaratıcılığını kutluyor. Eser, matematiğe ilgi duyan veya bu alanda kariyer yapmayı düşünen herkes için ilham verici bir okuma sunuyor.

  • Künye: G. H. Hardy – Bir Matematikçinin Savunması, çeviren: Mukadder Şahin, Say Yayınları, bilim, 104 sayfa, 2025