David Guterson – Öteki (2010)

Amerikalı edebiyatçı David Guterson ‘Öteki’ romanında, çok farklı ailelerden gelen iki karakterinin birbiriyle kesişen, iç içe geçen ve ardından trajik bir şekilde birbirinden kopan hayatlarını anlatıyor.

Geleneksel işçi ailesinde yetişmiş Neil Countryman ile zengin ve köklü bir aileden gelen John William, birlikte uzun orman gezileri yapar ve günlerce dağda yaşar.

Bu durum, ikisi arasında sağlam ve derin bir ilişkinin kurulmasına olanak sağlar.

Yıllar sonra, arkadaşlardan John, medeni dünyayı tamamen ardında bırakarak, ormanın içinde kendine bir mağara inşa etmeye koyulur.

John’un seçimi, evli ve iki çocuk babası Neil’in hem şimdiki hayatıyla hem de geçmişindeki hayallerle yüzleşmesine vesile olacaktır.

  • Künye: David Guterson – Öteki, çeviren: Ceren Yalçın, Yapı Kredi Yayınları, roman, 303 sayfa

Dionysios Byzantios – Boğaziçi’nde Bir Gezinti (2010)

Dionysios Byzantios, Boğaz’ın söylenceyle karışık en eski izlerini süren ‘Deniz Yoluyla Boğaz’da, Bosporus Burnu’ndan (günümüzdeki Saray Burnu) başlayarak, Khrysokeras (Haliç) kıyılarını, ardından Boğaz’ın Avrupa sonra da Asya kıyılarını, kısacası Boğaz’ın görülmeye değer yerlerini anlatıyor.

Boğaz’ın günümüzdeki muhtelif yerleşim yerlerine dair, tarihin kuytularında kalmış çok sayıda söylenceyi okurlarına sunan Byzantios bunun yanı sıra, Boğaz ve Haliç kıyılarındaki bitki örtüsü ve balık türlerine, kentin limanlarına, kentteki önemli dini yapılara ilişkin önemli bilgiler de veriyor.

  • Künye: Dionysios Byzantios – Boğaziçi’nde Bir Gezinti (Per Bosporum Navigato), çeviren: Mehmet Fatih Yavuz, Yapı Kredi Yayınları, gezi, 104 sayfa

Serhat Uyurkulak – Sesini Aramayan Şiir (2010)

‘Sesini Aramayan Şiir’ başlıklı elimizdeki eser, Serhat Uyurkulak’ın ilk kitabı.

Kendisini kutluyoruz.

Uyurkulak’ın kendilik ve iç yaşantı fikriyle hareket eden şiirleri, umut, varoluş, ölüm gibi, günümüz bireyinin ruh dünyasından ayrıntıları tasvir ediyor.

Uyurkulak, ‘Curcuna’ başlıklı şiirinde şöyle diyor:

“düşün ki bu yağmur hiç dinmeyebilir

yıllar boyu yağar tekrardan yapar yüzünü her şeyin

güneşin doğduğundan haberimiz dahi olmayabilir

belki de hiç doğmaz soluğu kesilir evrenin

belki de o zaman şükretmemize gerek kalmaz unutuşa

ve aklın o tatlı sevecen kuytusuna çekilip

korların üzerinde arınmak düşleri kurmamıza gerek kalmaz (…)”

  • Künye: Serhat Uyurkulak – Sesini Aramayan Şiir, Yapı Kredi Yayınları, şiir, 80 sayfa

William Faulkner – Emily’ye Bir Gül (2019)

Yazıya yüreğini ve ruhunu koymuş William Faulkner’ın yazdığı her şey sıra dışıdır, öncüdür.

Bu kitapta ise, bizde daha çok romanlarıyla bildiğimiz, fakat öyküleri de başlı başına birer şaheser olan Faulkner’ın seçilmiş on yedi öyküsüne yer veriyor.

Burada, Faulkner’ın ‘Emily’ye Bir Gül’, ‘Ambar Kundakçısı’ ve ‘O Akşam Güneşi’ gibi ünlü öyküleri kadar, pek bilinmeyen öyküleri de yer alıyor.

Öyküler, aralarında edebiyatımızın usta isimlerinin de bulunduğu farklı çevirmenler tarafından Türkçeye kazandırılmış.

Faulkner yıllar önce kendini başarısız bir şair olarak tanımlamış ve şöyle demişti:

“Belki de her romancı önce şiir yazmak ister, yazamadığını anlayınca da şiirden sonra en zor tür olan öyküyü dener. Ancak onda da başarısız olduktan sonra roman yazmaya başlar.”

Kitapta yer alan diğer öyküler ise şöyle:

Bir Ayı Avı

İki Asker

Kuru Eylül

Elly

Avludaki Katır

Kırmızı Yapraklar

Bir Adalet

Dikkat!

Şeref

Dr. Martino

Tilki Avı

Bir Kraliçe Vardı

Dağdaki Zafer

Carcassonne

  • Künye: William Faulkner – Emily’ye Bir Gül, hazırlayan: Güven Turan, çeviren: Aysun Arslan, Necla Aytür, Ünal Aytür, Ayberk Erkay, Gül Ülker Gül, Bilge Karasu, Ülkü Tamer, Güven Turan ve Burcu Uğuz, Yapı Kredi Yayınları, öykü, 288 sayfa, 2019

Hal Herzog – Sevdiklerimiz, Tiksindiklerimiz, Yediklerimiz (2019)

Hayvanlara yaklaşım söz konusuyken, çoğumuz büyük çelişki içindeyizdir.

Bazı hayvanları çok seviyoruz, bazılarını bol bol yiyor, bazılarındansa ölesiye korkuyoruz.

Otuz yılı aşkın süredir insanlar ile hayvanlar arasındaki ilişkinin psikolojisini inceleyen, dünyanın önde gelen antrozoologlarından Hal Herzog da, bu çalışmasında, insanlar ile hayvanlar arasındaki ahlaken sorunlu etkileşimleri inceliyor.

İnsan ile hayvan arasındaki etkileşimini ele alan antrozoolojinin ne anlama geldiğini irdeleyerek çalışmasına başlayan Herzog, ardından,

  • Diğer canlılar hakkındaki düşüncelerimizi,
  • İnsanın evcil hayvan sevgisinin kökenlerini,
  • İnsan ile köpek arasındaki ilişkiyi,
  • Cinsiyetin insan-hayvan ilişkisindeki izdüşümlerini,
  • Horoz dövüşlerindeki karşılaştırmalı zulmü,
  • İnsan ve et ilişkisini,
  • Hayvanların bilimde kullanılmasını ve bunun ahlaki boyutlarını,
  • Evlerimizdeki kediler ve tabaklarımızdaki ineklerin ortaya koyduğu ikiyüzlülüğü,
  • Ve bu ahlaki tutarsızlıkla nasıl baş edeceğimiz gibi konuları tartışıyor.

Künye: Hal Herzog – Sevdiklerimiz, Tiksindiklerimiz, Yediklerimiz: Hayvanlar Hakkında Tutarlı Düşünmek Neden Bu Kadar Zordur?, çeviren: Yeşim Seber, Yapı Kredi Yayınları, inceleme, 392 sayfa, 2019

Fazıl Hüsnü Dağlarca – Bütün Şiirleri 2 (2010)

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın toplu şiirlerinin elimizdeki ikinci cildi, 70’li ve 80’li yılları kapsayıp, 1990’da, ‘Uzaklarda Giyinmek (Sığmazlık Gerçeği)’ ile son buluyor.

Dağlarca bu kitabında yer alan ‘Yolculuk’ şiirinde şöyle diyor:

 

“Çağırır

Bir gece sürüsü bir gece sürüsünü

İşte uyanır ilk kız susuzluktan

Ben giderim

 

O müze

Hayvanlarla doludur hepsi iskelet

Ki çağların sessizliği

Yaşamak öldü der

Sanki dün ölmüşlerdir hepsi iskelet

Mamutun ortalığı dolduran kemikleri

Altın kemiklerine parlar da

Ta nerelerden

Duyar adımlarımı sarı yıldız

Ben giderim

 

Bütün aydınlık

Bütün sürez bütün Taş Çağı

Yerinde duran birdir

Ben giderim”

  • Künye: Fazıl Hüsnü Dağlarca – Bütün Şiirleri 2, Yapı Kredi Yayınları, şiir, 1824 sayfa

Faruk Tabak – Solan Akdeniz (2010)

Faruk Tabak ‘Solan Akdeniz’de, 1550-1870 yılları arasındaki dönemde, Akdeniz’deki genel durumu ayrıntılı bir bakışla masaya yatırıyor.

Tabak burada, ticari tarımın Akdeniz kıyılarından çekilişini, Akdeniz’in manzarasına renk veren kent-devletlerin gelişimini, kent-devletlerin 12. yüzyıldan itibaren başarıyla oturttuğu işbölümünün bozuluşunu ve ticari tarımdaki daralma ile değerli mal ticaretinin bölgeden ayrılışını ve bunun gibi dikkat çekici konuları ele alıyor.

Yerli ve yabancı tarih literatüründen beslenen ‘Solan Akdeniz’, Akdeniz’de en parlak döneminde hüküm sürmüş iki ticaret cumhuriyeti olan Venedik ve Cenova tarafından başlatılmış üç temel sürecin izini sürüyor.

  • Künye: Faruk Tabak – Solan Akdeniz, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, tarih, 422 sayfa

Altay Gündüz – Geçmişe Yolculuk (2010)

Altay Gündüz ‘Geçmişe Yolculuk’ta, 1930’lardan 2000’lere uzanan hayatını, ailesini, arkadaşlarını ve dostlarını anlatıyor.

1927 yılında İstanbul’da doğan Gündüz, İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra mühendislik, müşavirlik ve sigorta eksperliği gibi işlerde çalıştı.

Uzun yıllar Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çalışan ve profesör olarak 1994 yılında emekli olan Gündüz, sonraki yıllarda bir gazetede makaleler yayımladı.

Yazar, bir döneme ışık tutan anılarında, İstanbul’un unutulmuş zamanlarını, karartma yıllarını, 2. Dünya Savaşı’nı, Varlık Vergisi’ni, 6-7 Eylül Olayları’nı, dergileri, eski sinemaları, kısacası hayatından süzülüp gelen birçok tanıklığı okurlarıyla paylaşıyor.

  • Künye: Altay Gündüz – Geçmişe Yolculuk, Yapı Kredi Yayınları, anı, 557 sayfa

György Dragoman – Beyaz Şah (2010)

György Dragoman ‘Beyaz Şah’ta, 1980’lerin Romanyası’nda geçen trajik bir çocukluğun hikâyesini anlatıyor.

Romanın başkahramanı on bir yaşındaki Cata’nın hayatının en zor yılı, babasının Tuna Kanalı’na çalışma kampına götürüldüğü gün ile onu tekrar görebildiği güne kadarki zaman aralığını kapsıyor.

Yazar, 80’li yıllarda Transilvanya ve Romanya’da yaşananlara, Cata’nın gözünden yansıyan kimi eğlenceli kimi hüzünlü hikâyeler aracılığıyla bakıyor.

Bu durum, kurgunun absürd, aynı zamanda akıcı olmasını sağlayan başlıca hususlardan.

Babası kendisinden alınan Cata, aile üyelerinin babanın eksikliği konusunda söylediği yalanları da birer birer ortaya çıkaracaktır.

Bu olaydan sonra birdenbire yetişkin olmaya başladığını fark eden ama inatla yetişkin dünyasının umutsuzluğuna kapılmayan Cata, her şeye rağmen, çocukluğun saf iyimserliğini de korumaya çalışacaktır.

  • Künye: György Dragoman – Beyaz Şah, çeviren: Gün Benderli, Yapı Kredi Yayınları, roman, 198 sayfa

Publius Ovidius Naso – Dönüşümler (2019)

Romalı şair Publius Ovidius Naso’nun görkemli yapıtı ‘Metamorphoses’, ilk olarak 1935 yılında Salih Zeki Aktay tarafından ‘Değişişler’ ve daha sonra da ikinci kez, 1994 yılında İsmet Zeki Eyuboğlu tarafından ‘Dönüşümler’ adıyla Latince aslından çevrilerek Türk diline kazandırılmıştı.

Şimdi eser, yepyeni çevirisiyle karşımızda.

‘Metamorphoses’, Ovidius’un yazdığı şaheserlerden ve olgunluk döneminin meyvelerinden biri.

Bu bakımdan diğer eserleri arasında ayrı bir yere sahip.

Çünkü Ovidius bu eseri, hayatının en güzel ve verimli yıllarında, yani yaratıcılığı ve şiire karşı tutkusu zirveye ulaştığında kaleme almıştır.

İS 7. yılda Ovidius sürgün edilmeden kısa bir süre önce bitirdiği ve on beş kitaptan oluşan yapıt, destan türüne özgü bir vezin olan heksametron ile yazılmış.

Burada mitolojiyle iç içe geçerek anlatılan öyküler için Homeros, Hesiodos, antik Yunan tragedya yazarları, İskenderiyeli ve Romalı şairler ve daha pek çok yazar kaynak olarak kullanılmıştır.

Öyküler, mükemmel bir ustalıkla, yer ve zaman bağlamında birbirlerine bağlanarak kesintisiz bir anlatımla akıp giderler.

‘Metamorphoses’, klasik mitolojiyi eserlerinde kullanmış tüm yazarlar ve şairler için eşsiz bir kaynak niteliğinde ve bu açıdan daima bir başyapıt olarak kalacağından kuşku yok.

  • Künye: Publius Ovidius Naso – Dönüşümler I-XV, çeviren: Asuman Coşkun Abuagla, Yapı Kredi Yayınları, 456 sayfa, 2019