Ünver Rüstem – Osmanlı Baroku (2025)

Ünver Rüstem’in ‘Osmanlı Baroku’ kitabı, 1740-1800 yılları arasını merkeze alarak 18. yüzyıl İstanbul’unda Batı’dan gelen Barok üslubunun Osmanlı mimarisine nasıl entegre edildiğini ve bu sürecin Osmanlı kimliğine etkilerini derinlemesine inceliyor.

Kitap, bu dönemde inşa edilen yapıların sadece bir taklit değil, aynı zamanda Osmanlı kültürünün özgün bir yorumu olduğunu ortaya koyuyor.

Rüstem, Osmanlı mimarisinin Batı etkilerine kapalı bir yapıya sahip olmadığını, aksine dış dünyadan gelen yenilikleri kendi kültürel kodlarıyla harmanlayarak özgün bir sentez oluşturduğunu savunuyor.

Barok üslubunun Osmanlı mimarisine entegrasyonu, sadece bir stil değişikliği değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel bir dönüşümün de göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Kitapta, 18. yüzyılda İstanbul’da inşa edilen birçok önemli yapının detaylı analizi yer alıyor. Bu analizler sayesinde, Osmanlı mimarlarının Batı’dan gelen biçimleri nasıl yorumladıkları, yerel malzemeleri ve işçiliği nasıl kullandıkları ve bu sayede özgün bir Osmanlı Baroku üslubu nasıl oluşturdukları anlaşılıyor.

Rüstem’e göre, Osmanlı Baroku, Batı’nın etkisi altında şekillenen bir stil olmasına rağmen, aynı zamanda Osmanlı kimliğinin bir yansımasıdır. Bu üslup, Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyılda yaşadığı değişimleri ve dönüşümleri anlamak için önemli bir anahtar niteliğindedir.

Künye: Ünver Rüstem – Osmanlı Baroku: On Sekizinci Yüzyıl İstanbulu’nun Mimari Yenilenişi, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, mimari, 368 sayfa, 2025

Paul Craddock – Yedek Parça (2024)

Paul Craddock’un ‘Yedek Parça’sı, organ nakillerinin ele alıyor.

Kitap, nakil cerrahisinin piramitler kadar eski olduğunu ve düşündüğümüzden çok daha uzun bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Craddock, bizi 16. yüzyıldaki deri nakillerinden günümüz kök hücre nakillerine uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.

Yazar, bu süreçte beklenmedik kişiler tarafından beklenmedik yerlerde gerçekleştirilen ameliyatların hikayelerini anlatarak okuyucuyu şaşırtıyor.

Kitap, felsefe, bilim ve kültürel tarih gibi farklı disiplinleri bir araya getirerek nakil cerrahisinin insan, hayvan ve makine arasındaki sınırları nasıl sürekli olarak zorladığını ve günümüzde de bu zorlamanın devam ettiğini gösteriyor.

Kitap, nakil cerrahisinin kökenlerini Antik Mısır’a kadar uzatarak, bu konunun ne kadar eski olduğunu vurguluyor.

Craddock, tarih boyunca gerçekleşen ilginç ve bazen de tuhaf nakil deneylerinin hikayelerini anlatıyor.

Örneğin, 18. yüzyılda dişçilerin fakir çocukların canlı dişlerini satın alarak zengin müşterilerine naklettikleri gibi.

Kitap, nakil cerrahisinin sadece bir tıbbi işlem olmadığını, aynı zamanda insan kimliği, etik ve ahlaki değerler gibi önemli soruları da beraberinde getirdiğini vurguluyor.

Craddock, günümüzdeki kök hücre nakilleri gibi son gelişmeleri de ele alarak, nakil cerrahisinin geleceği hakkında fikir veriyor.

Neden bu kitabı okumalısınız?

Nakil cerrahisi hakkında bildiğiniz her şeyi unutun.

Bu kitap, size bu konuyu tamamen yeni bir perspektifle görme fırsatı sunuyor.

Kitap, tarih boyunca gerçekleşen ilginç ve şaşırtıcı hikayelerle dolu.

Sizi hem eğlendirecek hem de bilgilendirecek.

Kitap, sadece tıbbi bir konuyu değil, aynı zamanda insan doğası, etik ve ahlak gibi daha geniş konuları da ele alıyor.

  • Künye: Paul Craddock – Yedek Parça: Doku ve Organ Nakillerinin Şaşırtıcı Öyküsü, çeviren: Gürol Koca, Yapı Kredi Yayınları, bilim, 264 sayfa, 2024

Naomi Klein – Doppelganger (2024)

2024 Women’s Nonfiction Ödülü’nü kazanan ‘Doppelganger’, internetin aynalar dünyasındaki abartılı yansımaları, kaybolan gerçeklik hissinin yol açtığı baş dönmesini anlatıyor.

Sosyal medyanın kör kuyularında saatler kaybeden, siyasetin günbegün kirlenmesini dert edinen kafa karışıklığı ve yılgınlık içindeki insanları bir an önce silkinmeye, birlik olmaya ve olumlu şeyler adına mücadeleye davet ediyor.

‘Şok Doktrini’, ‘Bu Her Şeyi Değiştirir’ ve ‘No Logo’ gibi, belli dönemlere tanım getiren çoksatarların yazarı Naomi Klein tuhaf bir sorunla yüz yüze gelir: Kendisiyle aynı adı taşıyan ve fiziksel olarak ona benzeyen ancak büsbütün farklı düşüncelere sahip bir kadınla sürekli karıştırılmaktadır.

Gittikçe büyüyen bu sorun karşısında yolunu kaybetme tehlikesi yaşayan yazar bir taraftan da şüpheli ikizinin takipçilerinin tehditleri ve aşağılamalarına maruz kalır.

Kendini adeta tekinsiz bir “doppelganger” hikâyesinin içinde bularak insanların kolayca aşırı uçlara gitmesi, kimliklerin giderek tutarsızlaşması ve bölünmesi üzerine düşünmeye başlar.

Böylece komplo teorilerinin havada uçuştuğu, sosyal medya fenomenlerinin nefret kusan aşırı sağ propagandacılarla birlikte saf tuttuğu, aşı-karşıtları ve demagogların ayna dünyalarında bulur kendini.

Kanıksayıp bir parçası olduğumuz günümüz kültürünün üzerindeki örtüyü yavaş yavaş kaldıran Klein tarihin gerçeküstü bir anına tanıklık ettiğini fark eder.

Bir yanda birer sanal marka haline gelmek için çırpınan, rekabetçiliğin, ayrımcılığın, iptal kültürünün katı bir bencilliğe sevk ettiği insanlar vardır.

Bir yanda da yalanların daha da hızlı yayıldığı, her bir köşesinde demokrasinin ağır darbeler aldığı, iklim krizinin, savaşların hükmündeki bir dünya…

Dijital çağın kimlik, gerçeklik ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyen düşündürücü bir eser.

  • Künye: Naomi Klein – Doppelganger: Ayna Dünyaya Yolculuk, çeviren: Ebru Kılıç, Yapı Kredi Yayınları, inceleme, 416 sayfa, 2024

Kolektif – Karialılar (2024)

‘Karialılar: Denizcilerden Kent Kuruculara’, Karia Bölgesi’nin prehistorik çağlara ta­rihlenen en erken yerleşimlerinden Geç Osmanlı Dönemi’ne uzanan arkeolojik ve tarihi geçmişi hakkında bugüne dek yapılmış çalışmaların ve güncel araştırmaların bir özetini içeriyor.

Anadolu Yarımadası’nın güneybatı kesiminde yer alan ve Antikçağ ’da Karia olarak bilinen coğrafi bölgenin kuzey sınırını Büyük Menderes Vadisi, doğu sınırını Dalaman Çayı belirler.

MÖ 2. binyıla tarihlenen yazılı kaynaklarda birçok kez adı geçen Karialıların, Hitit istilaları karşısında Anadolu halklarını destekledikleri ancak daha sonra Mısırlılar karşısında Hititlerin yanında yer aldıkları görülür.

Karialıların adı, tüm Akdeniz’de geçtikleri yerleri talan ederek Geç Tunç Çağı’nın güçlü imparatorluklarının çöküşüne katkıda bulunan efsanevi “Deniz Kavimleri” arasında da anılır.

İlerleyen dönemler­de, Homeros Karialıların Yunanlara karşı Troia kentini savunmaya gelen halklar arasında yer aldığından bahsederken “savaşmaya bir kız gibi altınlarla süslü geldi­ler” sözleriyle Karialıların zenginliğini vurgular.

  • Künye: Kolektif – Karialılar: Denizcilerden Kent Kuruculara, çeviren: G. Bike Yazıcıoğlu, İpek Dağlı, Güler Ateş, Yapı Kredi Yayınları, arkeoloji, 512 sayfa, 2024

Sean McMeekin – Rus Devrimi (2024)

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Rus ekonomisi yılda yaklaşık yüzde 10 büyümekteydi ve nüfusu 150 milyona ulaşmıştı.

1920’li yıllarda ülke vahim mali darboğazlar içindeydi ve 20 milyonu aşkın Rus yaşamını yitirmişti.

1950’lilere doğruysa, yerkürenin üçte biri komünizmi benimsemişti.

Ünlü tarihçi Sean McMeekin, Rus Devrimi’nde Romanov Hanedanlığı’nı sona erdiren, Bolşevikleri iktidara getiren ve komünizm pratiğini dünyaya tanıtan olayların izini sürüyor.

Çarlık Ordusu arşivlerinde çalışan McMeekin, geleneksel tarih kitaplarının sıklıkla Marksizm temelli sınıf mücadelesi üzerinden yorumladığı Rus Devrimi’ne heyecan verici, sıra dışı bir bakış sunuyor.

‘Rus Devrimi’, yirminci yüzyılın en önemli dönüm noktalarından birine yönelik farklı bir tarih okuması.

  • Künye: Sean McMeekin – Rus Devrimi: Yeni Bir Tarih, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, tarih, 376 sayfa, 2024

Kolektif – Oyun ve Oyuncak (2024)

Kuşkusuz hiçbir kültür ve toplum oyunsuz ve oyuncaksız düşünülemez.

İnsana yakın türlerin yavruları da oynayarak hayata hazırlanırlar.

İnsan içinse hayata hazırlanmak dışında birçok başka işlevi ve yeri de vardır oyunun.

Çocuk psikanalizi de bunlardan biridir.

‘Psikanaliz Defterleri’nin bu 12. sayısında oyun kavramına sosyokültürel, gelişimsel ve terapötik açıdan yaklaşan yazıların yanı sıra oyunun ve oyuncağın sanattaki yansımalarına yer veren yazılar da yer alıyor.

Oyunun, oyuncağın ruhsallığımızın şekillenmesindeki yerine dair bilgilenmek isteyenler bu derlemeyi kaçırmasın.

  • Künye: Kolektif – Oyun ve Oyuncak, hazırlayan: M. Işıl Ertüzün, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 152 sayfa, 2024

Bella Habip – Psikanalitik İncelemeler (2024)

‘Psikanalitik İncelemeler’, Bella Habip’in 2018-2023 yılları arasında seminer, konferans, makale, panel vb. vesilelerle kaleme aldığı metinlerden oluşan bir derleme.

Her biri farklı temalara işaret etse de hepsi konusuna psikanalizin klinik bakış açısından yaklaşan 14 makale, “Sanat ve Edebiyat” ve “Toplumsalın Klinikteki İzdüşümleri” adlı iki bölümde toplanmış.

Bella Habip bu makalelerde Freud’un ve Freud sonrası psikanalistlerin psikanaliz kavramlarını çalıştırarak onları klinikte nasıl canlı tuttuğunu gözler önüne seriyor.

Bilinçdışının işleyişini ve yaşamın farklı alanlarındaki çeşitli tezahürlerini ele alan bu metinler klinik bakış açısının sadece hasta başında ya da bir psikanaliz seansında geçerli olmadığını, sanatta, edebiyatta, gündelik hayatta ve toplumsal hayatta da anlam kazandığını göstermeyi hedefliyor.

  • Künye: Bella Habip – Psikanalitik İncelemeler: Resim Sanatı, Edebiyat, Sinema Analizi ve Toplumsalın Klinikteki İzdüşümleri, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 192 sayfa, 2024

Paul Bahn – Arkeoloji (2024)

Mağaraların derinliklerinden dağların doruklarına, çöllerden ormanlara, taş aletlerden uydu fotoğraflarına, kazılardan soyut teoriye dek arkeoloji, geçmişi kavrama çabasında diğer disiplinlerin hemen hemen hepsiyle etkileşim halinde.

Ardımızda bıraktığımız yüzbinlerce yılı, gezegenin tamamını kapsamına almaktan çekinmeden araştırma cesaretine sahip bir uğraş, meslek ve akademik disiplin.

Bu kısa kitapta Paul Bahn’ın akıcı ve esprili üslubuyla bu bilim dalına duyduğumuz ilginin kökenlerine eğiliyoruz.

Arkeologların geçmişi keşfetmek ve insanların nasıl yaşadığını değerlendirmek için kullandıkları yöntemleri karikatürler eşliğinde, eğlenceli bir dille aktaran yazar, geleneksel arkeolojiden bilime dayalı arkeolojiye geçiş sürecini özetlerken, yeni bilimsel ve teknolojik gelişmelerin uygulamada sağladığı büyük kolaylıklara da işaret ediyor.

  • Künye: Paul Bahn – Arkeoloji, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, arkeoloji, 140 sayfa, 2024

Erden Kıral – Aynadan Yansıyan Hatıralar (2024)

“Ben düzenli olarak yeni yayımlanan öykü kitaplarını okurum.

Kanımca öykü, sinema sanatına romandan daha yatkındır.

Roman sayıyla, öykü ise nakavtla kazanır.”

Türk sinemasında kendine özgü bir yere sahip olan ve Hakkâri’de Bir Mevsim, Bereketli Topraklar Üzerinde, Yolda gibi ödüllü filmlerin yönetmeni Erden Kıral’dan hatıralar geçidi.

Yılmaz Güney’le çalkantılı ilişkisinden Sıkıyönetim zamanlarında film çekmenin zorluklarına, Gérard Depardieu ile yapacağı sinema çalışmasından yurtdışında yaşadığı ilginç olaylara varıncaya dek, zor ama dolu dolu geçen yıllar.

‘Aynadan Yansıyan Hatıralar’, Erden Kıral’ın hayatından yaşam perdesine yansıyanlar.

Dünyanın da ülkenin de bir dönüşüm geçirdiği, siyasi çalkantıların sokağa indiği, devrim beklentilerinin yükseldiği, entelektüellerin ve sanatçıların fikir lideri olduğu bir dönemin izdüşümü…

  • Künye: Erden Kıral – Aynadan Yansıyan Hatıralar: Benim Güzel Günlüğüm, Yapı Kredi Yayınları, anı, 200 sayfa, 2024

Roland Barthes – Aydınlık Oda (2024)

‘Aydınlık Oda’ kitabında Roland Barthes bireysel bir serüvenin anlatısını (“romanını”) yazıya geçirmekte, annesinin ölümü ile Fotoğrafın özü arasındaki bağı araştırmakta, Fotoğrafın, “olup bitmiş”in apaçık gerçekliğini yansıttığını dile getirmekte.

Fotoğrafın gerçekleştirilmesi ve “okunması”na ilişkin olarak Operator, Spectator, Spectrum, Studium, Punctum, Noema, vb. kavramları kullanırken her fotoğrafın, bir serüvenin (“başa gelenin”), bir sevincin, bir üzüntünün (bir “yara”nın) ortamı olduğunu belirtir.

Bu anlatısal serüvende Barthes, kişilerin yüzlerini, bakışlarındaki “hava”yı, kısacası Spectator’u (fotoğrafı okuyan kişiyi) “yaralayan”, onu “delip geçen” noktaları (Punctum) ortaya çıkarır.

İkinci Bölüm ağırlıklı olarak, Yitirilmiş Anne’nin çocukluk fotoğrafı üzerinden gelişir.

Hayatı boyunca birlikte yaşadığı annesinin gerçek yüzünü, davranış özelliklerini, sevecenliğini, nezaketini bir tek onun çocukluk fotoğrafında (Kış Bahçesi Fotoğrafı) yakalar Barthes.

  • Künye: Roland Barthes – Aydınlık Oda: Fotoğraf Üstüne Not, çeviren: Mehmet Rifat, Sema Rifat, Yapı Kredi Yayınları, fotoğraf, 120 sayfa, 2024