Lawrence Durrell – Mekân Ruhu (2008)

Dünya edebiyatının usta isimlerinden, farklı yazın dallarındaki başarısıyla bilinen Lawrence Durrell’in ‘Mekânın Ruhu’ isimli bu kitabı, kendisinin mektuplarını, denemelerini, gezi yazılarını ve bazı romanlarından bölümleri bir araya getiriyor.

Durrell, 1935 yılından sonra Korfu, Yunanistan, Paris, Mısır, Rodos, Arjantin, Yugoslavya, Kıbrıs ve Güney Fransa gibi birçok yerde yaşadı.

Yazarın bu mekânları ele aldığı yazıları da, kitapta yerini alıyor.

Ayrıca, bu “yerleşik yabancı”nın kitapları dışında, dergilerde yayınlanmış ve özel baskı küçük kitaplarda toplanmış ve genellikle Ege ve Akdeniz manzaralarının betimlendiği makaleleri de, ilk kez Alain G. Thomas’nın yayına hazırladığı bu kitapta bulunuyor.

Nihayet, kitaba eklenen mektupların ise, Durrell’in eserlerinin yazıldığı ortama dair okura önemli fikirler vereceğini belirtelim.

  • Künye: Lawrence Durrell – Mekân Ruhu, yayına hazırlayan: Alain G. Thomas, çeviren: Ülker İnce, Can Yayınları, deneme, 537 sayfa

Guy Warneford Nightingale – Çanakkale Cephesinden Mektuplar (2014)

İtilaf Devletleri’nden bir askerin annesi, kız kardeşi ve babasına gönderdiği mektuplar, Çanakkale savaşının insani boyutunu gözler önüne seriyor.

Mektuplar, İngiliz askerlerin cepheye gelmeden önceki ve cephedeki psikolojilerini sansürsüz tasvir etmesiyle önemli.

  • Künye: Guy Warneford Nightingale – Çanakkale Cephesinden Mektuplar, çeviren: Yahya Yeşilyurt ve Recep Gülmez, Ötüken Yayınları, mektup, 200 sayfa

Vüs’at O. Bener – Canım Tavşancığım (2017)

Vüs’at O. Bener: Türkiye edebiyatının güzel abisi…

O bize, ‘Bay Muannit Sahtegi’nin Notları’, ‘Buzul Çağının Virüsü’,  ‘Dost – Yaşamasız’, ‘Ihlamur’ ve ‘Kapan’ gibi, birbirinden güzel eserler armağan etti.

Murat Yalçın’ın büyük emeğiyle karşımıza çıkan bu kitap da, Bener’in, eşi Ayşe Ilıcalı Bener’e gönderdiği 87 mektuptan oluşuyor.

1969-1987 yılları arasında yazılan bu mektuplar, Bener’in bir yazar ve bir insan olarak bir portresini sunuyor.

Bu mektuplarda, Bener’in Ayşe Hanım’a yönelen duygu ve tutkuları kadar, ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerine yönelik tavrını görmek de mümkün.

Mektuplarda, yazarın ülkesine dair endişeleriyle, yazmaya dair kaygıları izlenebiliyor.

Bir mektubunda, “Hadi can, susayım gayrı. TV. de varsa, bir Western seyreder, akşam İnegöl Köftecisi’nde zıkkımlanır, erkence yatağa girerim!” diyen Bener’in bu mektupları, hem kendisinin kişisel dünyasına hem de Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutmalarıyla önemli.

  • Künye: Vüs’at O. Bener – Canım Tavşancığım, editör: Murat Yalçın, Yapı Kredi Yayınları, mektup, 252 sayfa

Demir Özlü ve Ferit Edgü – Özyurdunda Yabancı Olmak (2017)

Sel Yayınları, 2010 yılında Tezer Özlü ve Ferit Edgü’nün mektuplaşmalarını yayımlamıştı.

Hatırlanacağı gibi zengin ve önemli ayrıntılar barındıran söz konusu mektuplar hem edebiyat dünyasınca hem de Özlü ve Edgü okurlarınca büyük ilgi ve heyecanla karşılanmıştı.

Yayınevi şimdi de, Ferit Edgü ile Demir Özlü’nün, diğer bir deyişle 1950 kuşağının önde gelen iki yazarının mektuplaşmalarını sunuyor.

Burada yer alan 139 mektup, hem Özlü’nün hem de Edgü’nün kişisel yaşamları, edebi anlayışları, eserlerini yazma süreçleri ve topluma, dünyaya ve politikaya nasıl baktıklarına dair önemli ayrıntılar sunuyor.

Mektuplar aracılığıyla tanık olduğumuz bir olgu da, yaşadığı Türkiye toplumunda sürekli engellenmenin ve yalnızlaştırılmanın, bu ülke aydının makûs talihi olduğu gerçeğidir.

Bir döneme, bir kuşağa ve bir ülkeye ışık tutan mektuplar…

  • Künye: Demir Özlü ve Ferit Edgü – Özyurdunda Yabancı Olmak, yayına hazırlayan: Mısra Gökyıldız, Sel Yayıncılık, mektup, 284 sayfa

Franz Kafka – Milena’ya Mektuplar (2016)

  • MİLENA’YA MEKTUPLAR, Franz Kafka, çeviren: İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yayınevi

milenaya-mektuplar

Franz Kafka, gazeteci Milena Jesenska’yı Prag’a yaptığı bir ziyaret sırasında ortak dostlarının buluştuğu bir toplantıda tanımıştı. İkili arasında bu esnada başlayan aşk, sonraları edebiyat tarihinin en meşhur aşkı haline gelecekti. Kafka’nın Milena’ya yazdığı bu mektuplar, zamanla büyüyen bu tutkunun belgeleri niteliğinde.

Vladimir Mayakovski – Lili Brik’e Mektuplar (2007)

  • LİLİ BRİK’E MEKTUPLAR, Vladimir Mayakovski, çeviren: Bertan Onaran, Zigana Yayınları, mektup, 223 sayfa

lili-brike-mektuplar

Vladimir Mayakovski, Rusya’daki Ekim Devrimi’ni halka anlatmaya çalışmıştı. Bunu, Rusya’yı karış karış gezip toplantılar düzenleyerek veya şiirlerini okuyarak yapmaya çalışmıştı. Kısa bir süre sonra bu çalışmalara yurt dışı geziler de eklendi. İşte ‘Lili Brik’e Mektuplar’, Mayakovski’nin bu yurt içi ve yurt dışı gezilerindeki izlenimlerinden oluşuyor. Mektupların gönderildiği kişi olan Lili Brik de yabancı bir isim değil. Zira kendisi, ünlü Fransız romancı Elsa Triolet’nin ablası. Bu ismin Mayakovski’nin hayatında önemli bir yeri var. Çünkü Mayakovski’nin Brik’e duyduğu tutku, 1915-1916 yılları arasında oldukça artacak ve kendisinin 1918 yılında yayınlanan ‘Omurgalı Flüt’ şiirine de yansıyacaktır. Brik, mektupların baskısına yazdığı önsözde de, “1915’ten ölümüne dek, tam on beş yıl ortak oldum Vladimir Mayakovski’nin yaşamına,” diyor.

Ingeborg Bachmann ve Paul Celan – Kalp Zamanı (2015)

  • KALP ZAMANI, Ingeborg Bachmann ve Paul Celan, çeviren: İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yayınları

kalp-zamani

Mesafelerin ayırdığı ama duyguların birleştirdiği iki şairin derinlikli, edebi ve insancıl mektupları. Mektuplar, iki ismin aşklarına ve iç dünyalarına dair birçok detayı ortaya koyduğu gibi, dönemin Avrupa’sındaki, özellikle Avusturya, Almanya ve Fransa’daki yayıncılık dünyasının perde arkasını gösteriyor.

Yaşar Seyman – Fırat’a Mektuplar (2007)

  • FIRAT’A MEKTUPLAR, Yaşar Seyman, Güncel Yayıncılık, mektup, 184 sayfa

firata-mektuplar

Yaşar Seyman’ın ‘Fırat’a Mektuplar’ı, askerlik yapan oğluna yazdığı gönderilmemiş mektuplardan oluşuyor. Bu mektuplarda, yaşamını dünyayı dönüştürmeye adamış kadınlar çıkıyor okurun karşısına. Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Maria Curie, Eleanor Roosevelt, Florence Nightingale, Indra Gandi, Joan Baez, Simon de Beauvoir, Golda Meir, Leyla Halid ve Nejla Said bu kadınlardan birkaçı. Türkiye’de kadın hakları ve sendikal mücadele alanında önde gelen isimlerden olan Seyman’ın mektupları; askerdeki oğlu Fırat’a duyduğu hasretle çerçevelenir ve yazarın anne yönünü merkeze alırken; aynı zamanda kendisinin kadın hakları savunucusu olarak bir portresini de çiziyor.

Sabahattin Ali – Canım Aliye, Ruhum Filiz (2014)

  • CANIM ALİYE, RUHUM FİLİZ, Sabahattin Ali, hazırlayan: Sevengül Sönmez, Yapı Kredi Yayınları, mektup, 159 sayfa

CANIM

Edebiyatımızın önemli simalarından Sabahattin Ali, yaşadığı dönemde sık sık kovuşturmalara uğradığı gibi, üstesinden gelmek için muazzam çaba harcadığı ekonomik sıkıntılarla da boğuşmuştu. Bu çalışma, yazarın yaşamı konusunda önemli ipuçları barındırmasıyla önemli. Sabahattin Ali’nin 1935 ve 1948 yılları arasında eşi Aliye Hanım ile kızı Filiz’e gönderdiği mektuplardan oluşan kitap, yazarın iç dünyasına, edebi serüvenine, arkadaşlarına ve yaşadığı çevreye dair bilinmeyenleri aydınlatıyor. Yazar mektuplarında, tanık olduğu bazı olayları ve yaşadığı sıkıntıları, ailesine karşı beslediği muazzam sevgiyle örerek ifade ediyor.

Ali Akyıldız ve Azmi Özcan (haz.) – Namık Kemal’den Mektup Var (2013)

  • NAMIK KEMAL’DEN MEKTUP VAR, Ali Akyıldız ve Azmi Özcan, İş Kültür Yayınları, mektup, 280 sayfa

NAMIK

Bilindiği gibi Namık Kemal, Türkiye edebiyatında mektup türünün yaygınlık kazanmasında önemli katkıları olmuş yazarlarımızdan. Namık Kemal’in bu kitapta bir araya getirilen ve her biri önemli bir tarihi belge niteliğindeki mektupları da, yaklaşık beş yıla yakın süren Midilli ve bir kısmı da Rodos ve Sakız mutasarrıflıkları dönemlerinde kaleme alınmış. Çoğunluğu Hüseyin Hilmi Efendi’ye yazılmış, geri kalanı ise resmi/özel kişi ve kurumlara hitap eden mektuplar, dönemin tarihi olaylarına dair pek çok ipucu sunduğu gibi, Namık Kemal’in bir insan olarak iç dünyasına, özel hayatına ve kişiliğine dair ayrıntılar da barındırıyor.