Rafael Lemkin – Rafael Lemkin’in Ermeni Soykırımı Dosyası (2009)

Rafael Lemkin, 1944’te soykırım terimini ilk ortaya atan ve 1948’de, soykırımı uluslararası bir suç haline getiren uluslararası hukuk belgesi Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin kabul edilmesini öneren kişiydi.

Berlin’deki Talat Paşa suikasti davası, Lemkin’i üniversite öğrenimi sırasında uluslararası hukuk ve insanlığa karşı işlenen suçlar alanına yöneltti.

Elimizdeki kitap, Rafael Lemkin’in, Ermenilerin yaşadıklarına dair görüşlerinin bir derlemesi.

Kitapta, Abdülhamit döneminden İttihatçı döneme kadar, Ermenilerin yaşadıklarıyla ilgili kaynaklar bir araya getiriliyor.

  • Künye: Rafael Lemkin – Rafael Lemkin’in Ermeni Soykırımı Dosyası, hazırlayan: Vartkes Yeghiayan ve Leon Fermanian, çeviren: Ali Çakıroğlu, Belge Yayınları, tarih, 332 sayfa

Eyüphan Erkul – Karayılan (2009)

Eyüphan Erkul’un ilk romanı ‘Düş Önüme Serçe’, 2001 yılında yayımlanmıştı.

Erkul, ‘Karayılan’ isimli ikinci romanında ise, Kurtuluş Savaşı’nın ünlü kahramanlarından birinin hikâyesini anlatıyor.

Karayılan, Milli Mücadele zamanlarında Antep’i İngiliz ve Fransız güçlerine karşı korumasıyla efsaneleşen, yine bu güçler tarafından öldürülen isimlerden biri.

Erkul’un uzun araştırmaların ürünü olan eseri, Karayılan’ın yaşamını, yetiştiği çevreyi, savaşta ortaya koyduğu başarıları ve öldürülüşünü anlatıyor.

Roman, dönemin işgal güçlerini, Antep halkının içinde bulunduğu büyük çıkmazı ve tüm imkânsızlıklara rağmen zoru başaranların hikâyesini lirik bir üslupla tasvir ediyor diyebiliriz.

  • Künye: Eyüphan Erkul – Karayılan, Doğan Kitap, roman, 203 sayfa

Gülseli İnal – Toplu Şiirler 3 (2009)

Gülseli İnal’ın toplu şiirlerinden oluşan elimizdeki eser, İnal’ın 1998’de yayımlanan ‘Chöd Raksları’ ve 2000 yılında yayımlanan ‘Kayıp Bağlantı’ isimli kitaplarını bir araya getiriyor.

Gülseli İnal’ın ‘Taşlaşma’ şiirinden bir alıntı:

“bir gün evet bir gün

gökten inen usareyi, belki

tanıyabileceğiz

saçlarım nasıl çileden dağıldıysa

ve gözlerim nasıl avuçlarındaysa

öyle tanıyabileceğiz bu çölü

ne ki aldatıcı maviler kızıllar içinde

baştan sona tuz olan bir tahtın

üstünde, göreceksin onu

hep bekleyeceksin,

bekleyişin donacak

deniz burgaçlarını uzatacak, bir de

iri sedef boynuzlarını

birkaç güneşin merkezindeki

irini

akıtmak için sahraya (…)”

  • Künye: Gülseli İnal – Toplu Şiirler 3, Yasakmeyve Yayınları, şiir, 327 sayfa

Ünsal Öztürk – “Gizli Bilgilerin Sahipleri” ve Aleviler (2009)

Ünsal Öztürk “Gizli Bilgilerin Sahipleri” ve Aleviler’de, insanın doğumu veya yaratılışı gibi kavramları yerli yerine oturtmak amacıyla, düalizm başta olmak üzere, ruh, can, vücut, sorgu-sual, ruh göçü, baki ve fani gibi pek çok konuyu irdeliyor.

Sâbiîlerin düşünce sistemini kapsamlı bir biçimde irdeleyen Öztürk, Esseniler, Paulikienler, Bogomiller ve Katharlar gibi farklı akımları da inceliyor.

Alevilik konusunda, bugüne kadar birçok manipülasyon yapılmış olduğunu savunan Öztürk, ezoterik anlatıma başvurarak gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Öztürk bu kitabındaki tezleriyle, konu hakkında doğru ya da yanlış bilinenleri yeniden tartışmaya açıyor.

  • Künye: Ünsal Öztürk – “Gizli Bilgilerin Sahipleri” ve Aleviler, Yurt Kitap, inceleme, 327 sayfa

John Steinbeck – Kaygılarımızın Kışı (2009)

John Steinbeck ‘Kaygılarımızın Kışı’nda, para, açgözlülük, hırs ve ahlak düşüklüğünün toplum üzerindeki olumsuz etkilerini hikâye ediyor.

Roman, başkahramanı Ethan Allen Hawley’in yaşadıkları üzerinden, bu kirlenmenin bir insanın hayatını nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor.

Bir zamanlar ailesine ait bir dükkânda artık tezgâhtar olarak çalışmakta olan Hawley, üst üste yaşadığı başarısızlıklar nedeniyle daha karamsar ve mutsuz bir insan olmuştur.

Ayrıca karısının ısrarları ve ergenlik çağındaki iki çocuğunun ondan karşılayamayacağı maddi taleplerde bulunmaları, bu mutsuzluğa tuz biber eker.

Hawley, vicdanından taviz verip vermemek arasında kararsız kalacaktır.

  • Künye: John Steinbeck – Kaygılarımızın Kışı, çeviren: Leyla Özcengiz, Remzi Kitabevi, roman, 311 sayfa

İsmail Gezgin – Gılgamış (2009)

İsmail Gezgin ‘Gılgamış’ta, en sembolik mitolojilerden biri olan Gılgamış’ı, farklı yönleriyle ele alıyor.

Bunu, metin analizi, sembolik çözümleme ve farklı disiplinlerin metodolojileri aracılığıyla yapan Gezgin, Gılgamış destanının barındırdığı değişik mesajları ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Gılgamış’ın, ilk bakışta ölümsüzlük arayışı içindeki bir Sümer kahramanının öyküsüne dayandığını belirten Gezgin, sembolik dizgeler aracılığıyla destanın tekrar okunması neticesinde, insanlık tarihinin önemli bir dönüm noktasının hikâyesini anlattığını söylüyor.

Yazara göre destan, önemli ölçüde yaşadığımız topraklarda gerçekleşen üretimciliğe ve yerleşik düzene geçiş dönemlerinin izlerini taşıyor.

  • Künye: İsmail Gezgin – Kültürlenme Sürecinin Mitik Kahramanı Gılgamış, Alfa Yayınları, mitoloji, 320 sayfa

Kolektif – Türkiye’de Hükümetlerin Makro Ekonomik Performansı (2009)

Üç yazarlı ‘Türkiye’de Hükümetlerin Makro Ekonomik Performansı’, 1950-2007 yılları arasında Türkiye ekonomisini, hükümet dönemleri çerçevesinden ele alıyor.

Siyasal partilerin iktisat politikaları konusunda seçimler öncesinde vaat ettikleri ile iktidara geldikten sonra bunlara ne derecede uyduklarını tespit etmeye çalışan kitap, iktidar partilerinin ekonomik performanslarını ölçüyor ve bunları diğer iktidarlarla karşılaştırıyor.

Kitapta, askeri hükümetler ve azınlık hükümetleri de performansları açısından değerlendiriliyor.

  • Künye: Ekrem Erdem, Ömer Şanlıoğlu ve M. Fatih İlgün – Türkiye’de Hükümetlerin Makro Ekonomik Performansı, Detay Yayıncılık, ekonomi, 424 sayfa

Kemal Gündüzalp – Saklı Sandık (2009)

Kemal Gündüzalp’in daha önce yayımlanmış şiir, eleştiri ve öykü kitapları bulunuyor.

Gündüzalp’in üç bölümden oluşan ‘Saklı Sandık’ı, 2004 Homeros Şiir Ödülü’nü kazanmıştı.

Kendi hayatından yola çıkarak yazan Gündüzalp’in, kitaba adını veren şiirinden bir alıntı:

“Sakladın kendini, gittikçe koyu gizlenmelere bürünerek

ben hep arayan oldum, bulmaktan umut keserek bir arpayı

buğday tanelerinden ayıklamak ne zormuş giz

zaman!

 

Saklandın, kara bir mendille bağlayarak iki gözümü

ne zormuş düş

zaman yitik aramaktan yorgun düşmüş

artık kapıları açabilirim, çık çıkabilirsen elma ve armut! (…)”

  • Künye: Kemal Gündüzalp – Saklı Sandık, Şiirden Yayınları, şiir, 71 sayfa

Ohannes Aram Kondayan – Sandıktaki Hatıralar (2009)

‘Sandıktaki Hatıralar’, 1927-1969 yılları arasında Robert Kolej’de öğretmenlik yapmış Ohannes Aram Kondayan’ın çocukluğuna, tehcire ve İstanbul’a dair anılarından oluşuyor.

1905’te İzmit’in Bardizag (Bahçecik) ilçesinde doğan Kondayan, 1915 yılında ailesiyle birlikte Suriye’ye sürülmek üzere yük vagonlarında Orta Anadolu’ya kadar getirildi.

Sürgünden kurtulan aile, savaştan sonra İstanbul’a yerleşir.

Ailenin çocuklarından Ohannes, Robert Kolej’e girecek, mezun olduktan sonra burada matematik öğretmeni olarak uzun yıllar çalışacaktı.

Elimizdeki kitap, Kondayan’ın Amerika’ya göç ettikten sonra kaleme aldığı on özyaşamöyküsel yazıdan oluşuyor.

  • Künye: Ohannes Aram Kondayan – Sandıktaki Hatıralar, çeviren: Karin Karakaşlı, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, anı, 76 sayfa

James Surowiecki – Kitlelerin Bilgeliği (2009)

James Surowiecki, kitlelerin asla bilgelik sahibi olamadıkları düşüncesine karşı çıkarak kaleme aldığı bu çalışmasında, çoğunluğun aklının tek tek bireylerin aklından daha üstün olduğunu göstermeyi amaçlıyor.

Yazar, pop-kültür, psikoloji, karınca biyolojisi, ekonomik davranışçılık, yapay zekâ, askeri tarih ve siyaset kuramı gibi alanlardan yararlanarak kolektif aklın iş dünyasını, ekonomileri, toplumları ve ulusları biçimlendirdiğini savunuyor.

Surowiecki, tezini de, Linux işletim sistemi; SARS hastalığını bulmaya çalışan araştırmacıların dünya çapındaki işbirliği ve Google arama motorunun çalışma ilkesi gibi örnekler üzerinden ispat etmeye çalışıyor.

  • Künye: James Surowiecki – Kitlelerin Bilgeliği, çeviren: Osman Deniztekin, Varlık Yayınları, inceleme, 304 sayfa