Çiğdem Kafescioğlu – Konstantinopolis (2025)

Çiğdem Kafescioğlu bu çalışmasında, kentin Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan dönüşümünü kültürel etkileşimler bağlamında inceliyor. ‘Konstantinopolis: İstanbul İmparatorluk Başkentinde Mekânın ve İmgenin Yeniden İnşası’ (‘Constantinopolis/Istanbul: Cultural Encounter’), İstanbul’un yalnızca bir başkent değil, farklı uygarlıkların, inançların ve sanat geleneklerinin kesişim noktası olduğunu gösteriyor. Kafescioğlu, Bizans mirasının Osmanlı döneminde tamamen yok edilmediğini, aksine yeni iktidar yapısı içinde yeniden yorumlanarak yaşatıldığını vurguluyor.

Eserde, Bizans mimarisi ile Osmanlı üslubunun iç içe geçtiği yapılar, şehir planındaki değişiklikler ve kamusal alanların yeniden işlevlendirilmesi ayrıntılı biçimde ele alınıyor. Kafescioğlu, Ayasofya’dan Topkapı Sarayı’na, surlardan camilere uzanan mimari dönüşümleri, hem siyasi güç gösterisi hem de kültürel sürekliliğin ifadesi olarak yorumluyor. Kentin çok dinli ve çok etnik yapısının, ticaret ağlarının ve diplomatik ilişkilerin şehir dokusuna nasıl yansıdığını da inceliyor.

Yazar, Osmanlı İstanbul’unun yalnızca geçmişi devralan değil, aynı zamanda onu dönüştüren yaratıcı bir merkez olduğunu savunuyor. Bu süreçte görsel kültür, el sanatları, yazılı kaynaklar ve seyyah anlatıları üzerinden, kentin kimliğinin sürekli yeniden üretildiğini gösteriyor. Kitap, İstanbul’u tarihin belirli bir dönemine sıkıştırmadan, onu bir kültürel karşılaşmalar ve müzakereler alanı olarak ele alıyor. Böylece okuyucu, kentin çok katmanlı geçmişini, estetik ve politik bağlamıyla birlikte kavrıyor.

  • Künye: Çiğdem Kafescioğlu – Konstantinopolis: İstanbul İmparatorluk Başkentinde Mekânın ve İmgenin Yeniden İnşası, çeviren: Ayşen Gür, Koç Üniversitesi Yayınları, mimari, 336 sayfa, 2025

Marie-France Hirigoyen – Narsisistler İktidarda (2021)

Günümüzün en büyük küresel sorunu, narsisistlerin siyaset başta olmak üzere en önemli makamları işgal etmiş olmaları.

Deneyimli psikoterapist Marie-France Hirigoyen, narsisizmi toplumsal ve kültürel bir olgu olarak irdeleyerek narsisizm kuşatmasından kurtulmayı sağlayacak çıkış yolları öneriyor.

Gittikçe daha karmaşık ve rekabetçi hale gelen günümüz toplumunda, narsisistler iş dünyasında, medyada ve siyasette, her geçen gün daha sık karşımıza çıkıyor.

Üstünlüklerini her fırsatta sergilemeyi seven, baskın ve baştan çıkartıcı karakterdeki bu kişiler, en önemli makamları işgal ediyorlar.

Bu durum bir kesimin tepkisini ve öfkesini çekse de, toplumun büyük çoğunluğu -bazen kendi çıkarları pahasına- onlara hoşgörü göstermeye devam ediyor.

Narsisizmin çağımızı bu derece etkisi altına almasını nasıl açıklamak gerekir?

Hirigoyen, ‘Narsisistler İktidarda’da şaşırtıcı araştırma verileri ve klinik gözlemler

eşliğinde, bu can alıcı soruya cevap arıyor.

Daha önce ‘Manevi Taciz: Gündelik Hayatta Sapkın Şiddet’ kitabıyla geniş okur kitlesine ulaşan yazar, sosyoloji ile psikolojinin kesişim noktasında yeşeren çözüm ihtimaline işaret ediyor ve narsisizm kuşatmasından kurtulmayı sağlayacak çıkış yolları öneriyor.

Ortak geleceğimiz üzerine kafa yoran herkes için vazgeçilmez bir kaynak.

Kitaptan bir alıntı:

“Çağdaş narsisizmi küresel olarak, kim olduğumuzu etkileyen toplumsal ve kültürel bir olgu olarak anlamak gerekir. İster psikolojik ister sosyolojik açıdan yaklaşalım, küreselleşmenin bireylerde derin bir dönüşüme yol açtığını görmeliyiz. Gerekli taviz ve kısıtlamalar üzerine kurulu, nevrozların ortaya çıkışını kolaylaştıran ataerkil bir toplumdan, bireyin özgürlüğü ve hüsrana karşı tahammülsüzlük üzerine kurulu, narsisistik kırılganlıkların telafisini zorlaştıran bir kültüre geçtik.”

  • Künye: Marie-France Hirigoyen – Narsisistler İktidarda, çeviren: Ayşen Gür, İletişim Yayınları, siyaset, 223 sayfa, 2021

Mohammed Harbi – Ayakta Bir Hayat (2021)

Mohammed Harbi, Cezayir halkının yetiştirdiği en büyük devrimcilerden.

Kendisinin 1945-1962 yıllarını kapsayan bu anıları ise, o görkemli yılların kaydını tutan çok önemli bir tanıklık.

Bugün tarihçi yönüyle bildiğimiz Harbi, genç yaşta Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında FLN üyesi olarak mücadeleye başladı.

1933 yılında Cezayir’in El Harrouch kentinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Henüz on beş yaşındayken özgürlük mücadelesine katıldı, daha sonra Fransa’da yeraltında yaşadı ve Cezayir’in bağımsızlığı için destek topladı.

1954-1962 FLN’de önemli bir pozisyondaydı.

Cezayir Bağımsızlık Savaşı’ndan sonra yeni cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella’nın danışmanı ve daha sonra kabinesinin bir üyesi oldu.

Harbi, yeni hükümetin giderek artan otoriter yaklaşımına direnmeye çalıştı ve Bin Bella’yı bir askeri darbeyi önlemek için halkı silahlandırmaya çağırdı.

Haziran 1965’te Houari Boumedienne iktidarı ele geçirdi ve Ben Bella’yı tutukladı.

İki ay sonra Harbi de hapse atıldı.

Sonraki altı yıl boyunca hapishaneler arasında nakledildi, 1971’de ev hapsine alınana kadar.

1973’te sahte Türk pasaportuyla Tunus’a ve oradan da Paris’e kaçtı.

Harbi Fransa’da, Paris Üniversitesi’nde siyaset bilimi öğretmeye başladı.

1975’te FLN’nin tarihi adlı bir kitap yayınladı.

İşte Harbi bu kitaptaki anılarında, inişli çıkışlı hayatı ile ülkesi Cezayir’in iç içe geçmiş özgürlük mücadelesini paralel bir bakışla anlatıyor.

  • Künye: Mohammed Harbi – Ayakta Bir Hayat: Siyasal Anılar 1945-1962, çeviren: Ayşen Gür, Ayrıntı Yayınları, anı, 352 sayfa, 2021

Achille Mbembe – Düşmanlık Politikaları (2020)

 

‘Düşmanlık Politikaları’, çağımızın “kendisi dışındaki her şeyi yok saymak” biçiminde özetleyebileceğimiz dünya anlayışı üzerine muhteşem bir çalışma.

Bugün bütün dünya demokrasiden uzaklaşıyor, savaş kutsanan bir değer haline geliyor, diktatörce uygulamalar hızla dünyayı gasp ediyor, ırkçılığa ek olarak nanoırkçılık toplumun tüm hücrelerine sızmış…

İşte günümüzün önde gelen post-kolonyal yaklaşım kuramcılarından olan Achille Mbembe, Frantz Fanon’un izinden giderek düşmanlık ilişkisinin nasıl olup da çağımızın kuralı ve kurucu normu haline geldiğini irdeliyor.

Mbembe, koskoca halkların, kendi suçlarını ve hatalarını hatırlamak istemediklerini, kendi kendilerine ürettikleri ve esiri oldukları kötülük nesnelerinin korkusuyla yaşadıklarını ve artık bunlardan şiddet yoluyla kurtulmak istediklerini belirtiyor.

Yazar yalnızca yaşadığımız çağın çok iyi bir fotoğrafını çekmekle kalmıyor, aynı zamanda bu kuşatmayı nasıl yarabileceğimiz konusunda kimi perspektifler de sunuyor.

Dünyanın her yerini kendi yuvası yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlığın mümkün olabileceğini belirten Mbembe, bunun da ancak hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacıyla mümkün olduğunu belirtiyor.

  • Künye: Achille Mbembe – Düşmanlık Politikaları, çeviren: Ayşen Gür, İletişim Yayınları, siyaset, 224 sayfa, 2020

Kolektif – Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (2016)

Diyarbakır Vilayetinin 1870-1915 zaman aralığındaki toplumsal hayatını irdeleyen ve böylece dönemin Diyarbekir bölgesindeki gelişmelerin çok yüzlü bir tablosunu çizen usta işi makaleler.

Kitap diğer bir yönüyle de, vilayetteki etnik ve dini gruplar ile Kürtlerin bölgedeki Süryani, Asuri ve Ermenilerle ilişkileri konularında bir başucu kitabı.

Çalışma, vilayetin o döneminde devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye Alayları’na, Ermeni soykırımından, Kürtlere, Süryanilere uzanan pek çok konuyu ve ayrıntılı bir şekilde inceleniyor.

  • Künye: Kolektif – Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (1870-1915), derleyen: Joost Jongerden ve Jelle Verheij, çeviren: Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 384 sayfa, 2016

Kolektif – Birinci Dünya Savaşı’nda Cihat ve İslam (2019)

Bu kitap, Osmanlı Sultanı V. Mehmed Reeşad’ın Kasım 1914’te ilan ettiği cihatla ilgili çok sayıda makale barındırıyor.

Cihadın ilan edilişinden bir süre sonra, Christiaan Snouck Hugronje’nin kaleme aldığı “Almanya’da Üretilmiş Kutsal Savaş” başlıklı makalesi, Avrupa’da ateşli tartışmalara konu oldu.

Hugronje, manifesto niteliği taşıyan bu makalesinde, zehir zemberek bir dille Almanları, Osmanlıların cihat ilan etmesinin arkasındaki esas sorumlular olarak suçluyordu.

Hugronje’ye göre cihat çağrısı, kişisel inançlarını yasal devlet ve seküler toplumun gerekleriyle uzlaştırarak Müslüman halkları modern dünyaya taşıma girişimlerine karşı, esas olarak Ortaçağ’a özgü bu kavramı canlandırmak son derece sorumsuz bir tehditti.

İşte bu kitaptaki makaleler, bizzat Hugronje’nin makalesini merkeze alarak iddia edildiği gibi cihadın Alman icadı olup olmadığını tartıştığı gibi, cihat olgusunun İslamiyet’teki ve Osmanlı siyasetindeki yerini kapsamlı bir bakışla irdeliyor.

Kitapta tartışılan kimi konular şöyle:

  • Cihadın Osmanlı’daki yeri,
  • Alman İmparatorluğu’nun Yakındoğu ve Ortadoğu’daki propaganda faaliyetlerinde siyasal İslam’ı kullanması,
  • Osmanlı cihadının yurtiçi boyutları,
  • Birinci Dünya Savaşı dönemi Türk edebiyatında cihat, İslam ve milliyetçiliğin yansımaları,
  • yüzyıl başında Osmanlı Müslüman kadınları ve savaş,
  • Bir propaganda veya bir mimari cihat örneği olarak Wünsdorf “Halbmondlager” camisi,
  • Birinci Dünya Savaşı’nda Cemal Paşa’nın Şam’da İslam mimarisini restorasyonu,
  • Birinci Dünya Savaşı’nda Şerif Hüseyin Paşa propagandası…

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Erik Jan Zürcher, Léon Buskens, Mustafa Aksakal, Tilman Lüdke, Mehmet Beşikçi, Erol Köroğlu, Nicole van Os, Martin Gussone, Hans Theunissen, Joshua Teitelbaum, Umar Ryad ve Ahmed K. al-Rawi.

  • Künye: Kolektif – Birinci Dünya Savaşı’nda Cihat ve İslam, derleyen: Erik Jan Zürcher, çeviren: Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 318 sayfa, 2019

Hilmar Kaiser – Diyarbakır’da Ermeni Kıyımı (2015)

Diyarbakır Valisi Reşad Bey’in Ermeni katliamındaki rolünü çok yönlü bir şekilde irdeleyen bir inceleme.

Hilmar Kaiser, Diyarbakır vilayeti içindeki iktidar yapısını ve kentli eşrafla Kürt milliyetçiliğinin hem merkezi otoriteyle ilişkisini hem de Ermenilerin yok edilmesinde oynadığı rolü tartışıyor.

Kaiser’in çalışmasının merkezi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yükselişini, yeni oluşmaya başlayan Kürt ulusal hareketini ve Osmanlı Ermeni nüfusunun yok edilişini tartışması.

Kaiser’e göre, ne İttihat ve Terakki Cemiyeti, ne de Osmanlı bürokrasisi Ermeni katliamı sırasında bir bütün olarak hareket etmiştir ve Ermeni karşıtı politikalarda yerel görevlilerin daha derin bir etkisi olmuştur.

  • Künye: Hilmar Kaiser – Diyarbakır’da Ermeni Kıyımı, çeviren: Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 428 sayfa, 2015

Kolektif – Batı’da Aşk ve Cinsellik (2015)

Geçmiş toplumlardan kalan açık seçik izler arasında, aşka, cinselliğe ilişkin olanlar son derece örtülü.

Bu örtüyü aralayan elimizdeki kitap, Eski Yunan’da eşcinsellikten Roma fahişelerine, doğum kontrolünün başlangıcından mastürbasyona pek çok “mahrem” konuyu irdelemekte.

  • Eski Yunan ve Roma’da eşcinsellik,
  • Roma fahişeleri,
  • Gezgin şairler ve tutku aşkı,
  • Doğum kontrolünün başlangıcı,
  • Geçmişte doğum kontrol yöntemleri,
  • Batı yaşamında zina,
  • Romalı çiftlerde düğün seremonileri,
  • Batı cinselliğinde zevkin yadsınmasının altındaki dinamikler,
  • Hıristiyan evliliğinin oluşum süreci,
  • yüzyılda cinsel iktidarsızlık davaları,
  • Boşanmanın Batı kültüründeki macerası,
  • Ve daha pek çok ilgi çekici konu, bu kitapta tartışılıyor.

Kitabın yazarları ise şöyle:

Jean Bottéro, Claude Mossé, Maurice Sartre, Paul Veyne, Catherine Salles, Jacques Solé, François Lebrun, Philippe Airés, Alain Corbin, Jacques le Goff, Michel Sot, Georges Duby, Daniel Roche, Pierre Darmon, Arlette Lebigre, Guy Chaussinand-Nogaret, Anne-Maria Moulin, Françoise Thébaud, Roger-Henri Guerrand ve Michel Rey.

  • Künye: Kolektif – Batı’da Aşk ve Cinsellik, derleyen: Georges Duby, çeviren: Ayşen Gür, İletişim Yayınları

Kolektif – Camera Ottomana (2015)

Doğduktan kısa bir süre sonra Osmanlı’da büyük bir heyecanla karşılanan fotoğraf, imparatorluk açısından nasıl bir moderleşmeye işaret ediyordu?

Bu kitap, 1840-1914 arasında fotoğrafın bizdeki serüveninin eleştirel bir perspektifle inceliyor ve ayrıca, modernitenin fotoğraf aracılığıyla nasıl bir yayılım sağladığını aydınlatıyor.

  • Künye: Kolektif – Camera Ottomana: Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğraf ve Modernite 1840-1914, derleyen: Edhem Eldem ve Zeynep Çelik, çeviren: Ayşen Gür, Koç Üniversitesi Yayınları

Gérard Duménil ve Dominique Lévy – Büyük Yol Ayrımı (2015)

Neoliberalizm sonrası yeni dönem nasıl şekillenecek ve krizden çıkmak, toplumsal ilerleme yollarını yeniden açmak için yeni strateji ne olmalı?

‘Büyük Yol Ayrımı’, bu soruya yanıt ararken kapitalist üretim biçiminin tarihsel dinamiklerini yorumluyor ve solda yeni bir uzlaşma başlatmanın imkânlarını sorguluyor.

  • Künye: Gérard Duménil ve Dominique Lévy – Büyük Yol Ayrımı: Neoliberalizmi Son Noktayı Koymak, çeviren: Ayşen Gür, İletişim Yayınları