Paolo Gerbaudo – Büyük Geri Tepme (2022)

Koronavirüs, neoliberalizmin sonunu mu getiriyor?

Kitap, sosyalist solun bu krizle gelen ve çöküş gibi görünen yeni başlangıcı fırsata çevirip çevirmeyeceğini iyimserlikle sorguluyor.

Neoliberalizm, nam-ı diğer küreselleşme, çöküş evresine geçtiyse yerine ne gelecek?

‘Büyük Geri Tepme’, bu sorulara cevap ararken bir dizi karşıt ikiliği, Hegelci tez-antitez-sentez üçgeninde inceliyor.

Yazara göre bu çağ Büyük Geri Tepme Çağı’dır ve karıncayiyen tarafından sembolize edilir.

Karıncayiyenin saldırganlığa başvurmaması, kendi kendini savunmak için düşmanını barışçıl yöntemlerle kendinden itmesi, neoliberalizmin gerileyişiyle birlikte toplumun kendi kendini tefekkür ederek içe dönme aşamasına geçtiği momenti imleyen Büyük Geri Tepme Çağı’nda anlamlı bir benzetmedir.

Bu figürün seçilmesinin bir diğer nedeni de salgının karıncayiyenden türediğini iddia eden komplo teorileridir.

Gerbaudo, yeni devletçiliği üç nirengi noktasına bağlayarak inceler: egemenlik, koruma ve kontrol.

Sağ cenahın savunduğu egemenlikçilik adı verilen akım, egemenliği ulus devlet mekanizmasına dayanarak toprak üzerindeki egemenlik meselesi olarak ele alırken, sosyalist sol egemenliği halkın egemenliği olarak kurguluyor.

Sosyalist sol, neoliberal düzenin aktörü elitlerin yol açtığı derin gelir eşitsizliklerini Keynesçi sosyal demokrat ekonomik reform bağlamında azaltarak, kısacası zenginin elinden alıp işçi sınıfına ve kamu hizmetlerine aktararak halkı zenginden korumaya odaklanıyor.

Korumanın pratikteki tezahürü olan kontrolden anlaşılan ise devletin uyguladığı sınır kontrolleri, çevre kontrolleri, sermaye kontrolleridir.

Neoliberalizm, emek ile servet arasındaki bağıntıda sermaye akışlarındaki devlet denetiminin büyük ölçüde azaltılması, gümrük vergilerinin büyük ölçüde kaldırılması gibi kontrolleri asgariye indirgeyen girişimci, açıklığa dayanan eksopolitikaya dayandığından korumanın baş düşmanıdır.

Ulusal sağın buna karşı geliştirdiği politika “bireysel mülkiyetçilik” olduğundan kendini işçi dostu gibi gösterse de, vergilendirmelerle ilgili radikal bir yol izlememesinin de gösterdiği üzere ilerici sosyalist sol ile yolları ayrılır.

Sol ise, buna karşılık iklim değişiklikleri ile ilgili politikalardan, gelir adaletsizliğine karşı yeni kontrol mekanizmaları benimseyen aktivist devlet anlayışını içeren toplumsal korumacılığa dayanır.

‘Büyük Geri Tepme’, egemenlik sorunsalını antikçağ premodern döneme dek Platon’dan Hobbes’a ve Rousseau’ya bir dizi siyaset felsefecisinin egemenlik teorilerine dayandırıyor.

Ayrıca Friedrich Hayek, Karl Popper ve Ludwig von Mises gibi bir dizi neoliberal kuramcının kuramlarını eleştirel bir gözle inceliyor.

Bu kitap sadece koronavirüs ile değil, salgından sonra ekonominin nereye varacağı ve iklim değişikliği gibi bir dizi önemli soruyu da içinde barındırdığından uzun süre gündemden düşmeyecek.

  • Künye: Paolo Gerbaudo – Büyük Geri Tepme: Popülizm ve Pandemi Sonrası Politika, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 336 sayfa, 2022

Andreas Gehrlach – Loculus (2021)

Çanta, sandık, çekmece gibi küçük, mahrem ve son derece bireyselleştirilmiş nesneler, mülkiyet kavramı hakkında bize neler söyler?

Andreas Gehrlach, bu nesnelerin tarihinden yola çıkarak şahane bir medeniyet okuması yapıyor.

‘Loculus’ta, mülkiyetin bireysel mekânlarının bir kuramını oluşturan Gehrlach, insanların değersiz ama bir o kadar önemli şeyleri tamamen kişisel ve mahrem mahfazalarında, çantalarında, sırt çantalarında ve keselerinde beraberlerinde taşımalarını ve bedensel açıdan aşırı yakın ve kendi kendini var eden bu mülkiyetin kişiyle ne şekilde ilişki kurduğunu derinlemesine tartışıyor.

Yazar bunu yaparken de Romalı lejyonerlerin kıt eşyalarından bir Amerikan dinî cemaati olan Huttercilerin her üyesinin büyüdüğünde onlara verilen, içinde sadece hijyenik eşyaların değil ayrıca her şeyden önce mahremiyetlerin korunduğu “Kischte”ye; ekmek kesesi, denizci sandıkları ve Federal Cumhuriyet’e kabul edilen göçmen işçilerin köhnemiş bavulları gibi küçük ama son derece bireysel ve yoğun mülkiyet mekânlarından Freud’un ünlü “Dora” vakasındaki Dora’nın çantasına pek çok ilgi çekici örneği bu açılardan yorumluyor.

  • Künye: Andreas Gehrlach – Loculus: Mülkiyetin Bireysel Mekânları, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Yort Kitap, antropoloji, 128 sayfa, 2021

Adam Phillips – Akıl Sağlığı Üzerine (2020)

“Delileri nerede bulacağımızı biliyoruz. Fakat akıllıyı bulmak için nereye gidebiliriz?”

Delilik üzerine çok şey söylenmiştir ve biz “normal” insanlar da deliliğin ne anlama geldiği hakkında sağlam fikirlere sahipmişiz gibi görünürüz.

Oysa “deliliğin zıttı” olarak tanımlanması dışında akıllılık üzerine çok az düşünülmüş, çok az yazılmıştır.

İşte önde gelen psikanalist Adam Phillips, okurunu akıllı olmak üzerine derinlemesine düşünmeye davet ediyor.

Psikiyatrinin yanı sıra edebiyat, tarih, antropoloji ve felsefe gibi farklı disiplinlerden yararlanan Phillips, delilik ile akıllılık arasındaki tarihsel dengesizliğe meydan okuyor ve bizi akıllılık üzerine düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: Adam Phillips – Akıl Sağlığı Üzerine, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Ayrıntı Yayınları, psikanaliz, 176 sayfa, 2020

Nick Smith – Hatalıydım, Özür Diliyorum (2010)

Nick Smith ‘Hatalıydım, Özür Diliyorum’da, özürlerin, ahlâki rollerini ve sosyal işlevlerini gözler önüne seriyor.

“Özürler, haber başlıklarımıza ve özel ilişkilerimize kadar sızdı da, bu genelde muğlak ve aldatıcı ritüelleri nasıl değerlendireceğiz?” diye soran Smith, geçmiş ve yakın tarihten çok sayıda örneği tartışarak, bireysel ve kolektif özürlerin anlamlarını ortaya koyuyor. Modernitede özür, özürlerin anlamları ve karmaşık yönleri, özür ve toplumsal cinsiyet ilişkisi, farklı dini ve kültürel geleneklerde özür, özür çeşitleri ve hukukta özrün anlamları, başta hükümet olmak üzere kurumların özürlerinin anlam ve önemi, kitapta ele alınan konulardan birkaçı.

  • Künye: Nick Smith – Hatalıydım, Özür Diliyorum: Özürlerin Anlamları, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, felsefe, 333 sayfa

Heath W. Lowry – Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı (2010)

Heath W. Lowry elimizdeki çalışmasında, Osmanlı’nın kuruluş aşaması hakkında geliştirilebilecek yeni bir yaklaşımı, 14. ve 15. yüzyılın günümüze kalmış en erken kaynaklarını arayarak geliştirmeye çalışıyor.

Yazar ilk olarak, Paul Wittek’in, Osmanlı’nın doğmasını sağlayan güç, Hıristiyan komşularına karşı İslamiyet’i yaymaktı görüşünü (gazâ) tartışıyor.

Yazar ardından, seyahatnameler, günümüze kalmış 14. ve 15. yüzyıl Osmanlı belgeleri, kitabeler ve Bizans ve erken Osmanlı tarih anlatılarına dayanarak, Osmanlı’nın İslami temelli olmaktan ziyade, herkese açık bir ganimet konfederasyonu işlevini gördüğünü savunuyor.

  • Künye: Heath W. Lowry – Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, tarih, 185 sayfa

Fritjof Capra – da Vinci’nin Bilimi (2009)

Popüler bilim kitaplarının yazarı Fritjof Capra, kapsamlı çalışması ‘Da Vinci’nin Bilimi’nde, Leonardo da Vinci’nin bilimsel anlayışını ve çalışmalarını, bilimin ve insanlığın bugünkü ihtiyaçları açısından yorumluyor.

da Vinci’nin ünlü ‘Not Defterleri’ni, kapsamlı bir bakışla irdeleyen Capra, okuru, Rönesans’ın büyük dehasının zihninde bir gezintiye davet ediyor. Da Vinci’yi insani ve bilimci yönleriyle ele alan Capra, Da Vinci’nin biliminin, Galileo, Descartes ve Newton’ın mekanikçi paradigmasıyla anlaşılamayacağını savunuyor.

Kaliteli bir baskıyla da dikkat çeken kitabında Capra, Da Vinci’nin çok yönlü kişiliğini ve bilimini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Fritjof Capra – da Vinci’nin Bilimi, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Optimist Kitap, bilim tarihi, 301 sayfa

Kıvanç Tanrıyar – Aykırı Cinsellikler (2018)

Kıvanç Tanrıyar ilgi çekici çalışması ‘Aykırı Cinsellikler’de, erken dönem Türkçe edebiyatta cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin kendine nasıl yer bulduğunu inceliyor.

Tanrıyar bu amaçla Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nahid Sırrı Örik, Reşat Nuri Güntekin, Reşad Ekrem Koçu gibi pek çok ismin eserlerini irdelediği gibi, Tanzimat’tan Abdülhamid rejimine,  Mütareke döneminden Cumhuriyete kadar geniş bir zaman diliminde hareket ediyor.

Kitapta,

  • Nahid Sırrı Örik’te heteronormatif eşiğe yenik düşen figürler,
  • Reşat Nuri Güntekin’de erkeklik iffeti sembolü olarak Hz. Yusuf,
  • Toplumsal örgütlenme biçimi olarak kadınlararası homososyal arzu ve başkaldıran lezbiyenlik,
  • Lezbiyenlik ve cinsel coğrafya,
  • Toplumsal sözleşmeyi aşan kadınlararası homososyal arzu,
  • Tanzimat’tan erken dönem Cumhuriyete trans erkeklik temsilleri,
  • Savaş makinesi ve heteroseksüel matris gölgesinde erilleşme,
  • Genel ahlakın kırmızı çizgisine direnme biçimi olarak Transgender,
  • Ve Abdülhamid dönemi hakikat rejimine direnen bir yapı olarak queer aile gibi, birçok konu tartışılıyor.

Künye: Kıvanç Tanrıyar – Aykırı Cinsellikler: Türkçe Edebiyatta Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 352 sayfa, 2018

Jeffrey K. Liker ve Michael Hoseus – Toyota Kültürü (2009)

Alt başlığı ‘Toyota Tarzının Kalbi ve Ruhu’ olan iki yazarlı ‘Toyota Kültürü’, dünyanın başarılı otomobil üreticilerinden birinin “sahne arkası” sistemlerini ve onu başarıya götüren süreçleri analiz ediyor ve bu hikâyeden çıkarılabilecek dersleri irdeliyor.

Kitap bu başarıyı, özellikle markanın insan sistemleri konusundaki yetkinliği üzerinden anlatıyor.

Zira yazarlar, Toyota’nın güvenli ve adil bir ortamda yüksek kalite ürünler üretme hedefine kilitlenmiş insanları seçtiğini, geliştirdiğini ve motive ettiğini söylüyor ve “sürekli iyileştirme” felsefesinin de, başarısındaki asıl etken olduğunu savunuyor.

  • Künye: Jeffrey K. Liker ve Michael Hoseus – Toyota Kültürü, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, yayıma hazırlayan: Ayşe Soydan, Optimist Kitap, iş dünyası, 640 sayfa

Nicholas Bate – Krizde Ne Yapmalı? (2008)

Nicholas Bate ‘Krizde Ne Yapmalı?’da, 2008-2009 krizinde ayakta kalmak ve başarılı olmak isteyen şirketlere ne yapacakları konusunda önerilerde bulunuyor.

Bate, krizin yaşandığı bir zamanda, para meseleleri, zor kararların alınması, çalışanların durumu, yeniden yapılanma, zaman yönetimi, pazarlama ve yatırım gibi konularda, şirketlerin ne yapmaları gerektiğini anlatıyor; keskin küresel pazarlarda ayakta kalmanın ipuçlarını veriyor.

Bate’in, Barclays, Marks & Spencer, Microsoft, MSN, PC World, Saatchi & Saatchi gibi firmalara danışmanlık yaptığını da belirtelim.

Kitap, ekonomik krizden güçlenerek çıkma taktikleri arayan şirketlere, aynı zamanda bu şirketlerin çalışma yöntemleri hakkında aydınlanmak isteyen okurlara önerilir.

  • Künye: Nicholas Bate – Krizde ne yapmalı?, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Optimist Kitap, iş dünyası, 191 sayfa