Orhan Silier – TİP’in Dağılmasının 1979-80 Aşaması (2021)

Türkiye İşçi Partisi’nde 1979-80’de yaşanan gelişmeler ve gerçekleştirilen tasfiyeler üzerinden geçen kırk yıla rağmen halen yoğun şekilde tartışılıyor.

Bu süreçte partide önemli görevler üstlenmiş Orhan Silier de bu kapsamlı çalışmasında, partide gerçekleşen bu tasfiyelerin nasıl geliştiğini, pek çok belgeye dayanarak aydınlatıyor.

‘TİP’in Dağılmasının 1979-80 Aşaması’, her şeyden önce, bu dağılma sürecinin sorumlularından birinin, bu süreci anlama ve hesap verme çabası olarak okunmalı.

Üzerinden 40 yıl geçse de, TİP’te yaşananlar, bugün de soldaki birçok parti ya da hareket içinde tekrarlanıp duruyor.

Dolayısıyla, politika ve yönetim anlayışı, stratejik açıklık, iç hukuka saygı gibi bu kitapta tartışılan sorunlar alabildiğine güncel.

Buralardaki insan ilişkilerinin, yeni bir toplum ütopyasının, buna bağlı güven, dayanışma ve insani ilişki biçimlerinin başlangıç tohumlarını taşımaktan uzak oluşu da, yine temel bir alan olarak gündemde.

Silier, Marksist hareketin sorun ve başarısızlıklarını yalnızca dış koşullara bağlamak yerine, içimize de dönmek, yaralarımızı tımar etmek gerektiğini savunuyor.

Kültürel şartlanmalarımız, eksiklerimiz, yol ayrımlarında yaptığımız ters patika seçimleri üzerinde durmayı, bunları sistemli bir biçimde tartışmayı, böylece onarımın, değişimin yollarını arayarak yeni bir yükselişe hazırlanmayı öneriyor.

TÜSTAV’a ve Tarih Vakfı’na bağışlanan, dönemle ilgili, elde başka kopyası kalmamış yüzlerce belgeye dayanılarak hazırlanmış olan çalışma, genç kuşakların sekterlikten, keskinliği marifet saymaktan uzak durma ve mücadelenin her adımında asıl hedefleri göz ardı etmeme açısından geçmiş kuşaklardan çok daha başarılı olacağı umuduna destek olmayı amaçlıyor.

  • Künye: Orhan Silier – TİP’in Dağılmasının 1979-80 Aşaması: Belgeler, Tanıklıklar, Sosyal Tarih Yayınları, anı, 524 sayfa, 2021

Egemen Yılgür – Tütüncülerin Tarihi (2020)

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Selanik, Kavala, Drama ve İskeçe gibi bölgelerde kitlesel bir biçimde tütün üretim ve işleme birimlerinde çalışan tütüncüler vardı.

Tütüncülerin öne çıkan bir diğer özelliği ise, yoğun bir sendikal ve siyasal mücadele deneyimine sahip olmalarıydı.

1923-1924 arasındaki Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’yle tütüncüler Türkiye’ye geldi ve böylece tütüncülerin siyasal kültürü de genç Türkiye Cumhuriyeti’ne taşınmış oldu.

Tütüncüler Yunanistan’dan Türkiye’ye geldikten sonra İstanbul, İzmir ve Samsun’daki tütün üretim ve işleme birimlerinde aktif olarak çalışmaya başlayacaktı.

Tütüncüler, bu süre zarfında bir yandan üretim birimlerinde söz konusu kültürü yeniden üretecek, diğer taraftan dönemin sol hareketleri ile ilişkilenmiş en kalabalık işçi çevresi olarak politik çalışmalar gerçekleştireceklerdi.

İşte Egemen Yılgür bu özgün çalışmasında, tütüncülerin özgün sosyo-tarihsel koşullarını, Mübadele sonrasında yerel koşullara nasıl adapte olduklarını ve Türkiye’nin toplumsal, kültürel ve siyasal hayatına yaptıkları muazzam katkıları ortaya koyuyor.

  • Künye: Egemen Yılgür – Tütüncülerin Tarihi, Sosyal Tarih Yayınları, tarih, 2020

Kolektif – 100 Yılın Ötesinde Ekim Devrimi ve Türkiye (2020)

Ekim Devrimi, yalnızca Rusya İmparatorluğu’nun değil, bütün bir dünyanın kaderini yeni baştan belirledi.

Yirminci yüzyılın bu en önemli toplumsal-tarihsel gelişmesi, çok özgün şartlar neticesinde ortaya çıktı.

Bizim açımızdan bu büyük devrimi ayrıca dikkat çekici kılan husus ise, o dönemde Ankara hükümeti kadar, başta Enver Paşa olmak üzere faaliyetlerini yurtdışında sürdüren İttihatçılar da Bolşeviklerle temas halinde olmasıydı.

İşte bu özenli derleme, hem yüz yılı aşkın süre önce gerçekleşmiş Ekim Devrimi’nin dinamiklerini hem de bunun dönemin Türkiye’si üzerindeki etkilerini çok yönlü bir şekilde izlemesiyle dikkat çekiyor.

Kitap ayrıca, milli mücadele döneminde Türkiye komünist hareketinin Bolşevikler ve Komintern ile bağlantı halinde nasıl şekillendiğini, başka bir deyişle Ekim Devrimi’nin yarattığı özgün bağlamın gerek Türkiye’nin ve gerek Türkiye komünist hareketinin kuruluş sürecine ne gibi etkilerde bulunduğunu ortaya koyuyor.

Kitapta,

  • Ekim Devrimi ve Osmanlı-Türk basınında Lenin,
  • Osmanlı hariciyesinin Ekim Devrimi’ne nasıl baktığı,
  • Devrimin Kars gibi sınır illerindeki yankıları,
  • Beyaz Ordu ve 1917’den sonra Rus diasporasında devrim karşıtı siyaset,
  • İttihatçılar ve Asya’da devrimci diplomasi,
  • Georgiy Çiçerin, Sovyet dış politikası ve Türk ihtilali,
  • Ekim Devrimi’nden sonra Türkiye’de komünist hareketin biçimlenişi,
  • Ve Mütareke döneminin başlarında İstanbul’da sol hareketler gibi ilgi çekici konular irdeleniyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Zafer Toprak, Cengiz Yolcu, Alexander E. Balistreri, Pınar Üre, Alp Yenen, Samuel J. Hirst, Erden Akbulut ve Erol Ülker.

  • Künye: Kolektif – 100 Yılın Ötesinde Ekim Devrimi ve Türkiye, derleyen: Erden Akbulut ve Erol Ülker, Sosyal Tarih Yayınları, tarih, 238 sayfa, 2020

Zafer Aydın – Kavel 1963 (2010)

Zafer Aydın ‘Kavel 1963’te, Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli grevlerden biri olan ve 36 gün süren Kavel Kablo Fabrikası grevini anlatıyor.

Türkiye Maden-İş Sendikası’na üye 220 işçinin başlattığı grevi önemli kılan başlıca husus, 1961 Anayasası’nın işçilere tanıdığı grev hakkının nasıl kullanılacağına dair yasal düzenleme olmadan yapılmış olmasıydı.

Bunun yanında İş Yasası’nda grev yasağı sürerken hayata geçirilmiş olması da, onu “kanunsuz” bir grev haline getirmişti.

Aydın, işçi sınıfı geleneğinin ve değerlerinin önemli aşamalarından biri olan Kavel Grevi’nin başlama ve sonlanma süreçlerini kapsamlı bir şekilde anlatırken, emek hareketinin tarihi açısından önemli bir çalışmaya imza atıyor.

  • Künye: Zafer Aydın – Kavel 1963, Sosyal Tarih Yayınları, tarih, 207 sayfa

Zafer Aydın – Geleceğe Yazılmış Mektup: 1968 Derby İşgali (2012)

  • GELECEĞE YAZILMIŞ MEKTUP: 1968 DERBY İŞGALİ, Zafer Aydın, Sosyal Tarih Yayınları, tarih, 296 sayfa

 

Zafer Aydın ‘Geleceğe Yazılmış Mektup’ta, Türkiye işçi sınıfı tarihinin simgesel eylemlerinden biri olan ve 1968 yılının 4-10 Temmuz’u arasında gerçekleştirilen İstanbul’daki Derby Lastik Fabrikası işgalini anlatıyor. İşgalin amacı, Lastik-İş üyesi işçilerin, sendika seçme özgürlüğünü kullanmak için referandum yapılması taleplerinin yerine getirilmesiydi. Eyleme katılan işçilerin, sendikacıların ve eylemle dolaylı bir şekilde ilişkilenmiş gençlik hareketinden isimlerin tanıklıklarına başvuran Aydın, işgalin öncesi ve sonrasını kapsamlı bir şekilde anlatıyor; işgalin işçi hareketine kazandırdıklarını analiz ediyor.