Karl Marx ve Friedrich Engels – Komünist Manifesto (2022)

‘Komünist Manifesto’nun zengin bir yeni baskısını arayanları bu tarafa alalım.

Bu edisyona, Marx ve Engels’in, eserin farklı baskıları için yazdıkları önsözler ile Tarık Ali ve aktivist Michael Roberts’ın eleştirel makaleleri de eşlik ediyor.

“Bir dehanın berraklığı ve ihtişamıyla yazılan bu eser, yepyeni bir dünya görüşünü, tutarlı materyalizmi ve sosyal yaşamı ana hatlarıyla ortaya koyuyor.”  – Vladimir Lenin

İlk olarak 1848 yılında Avrupa’daki devrimler öncesinde yayımlanan ‘Komünist Manifesto’, Marx ve Engels tarafından hararetli entelektüel paylaşımlar neticesinde geliştirilmiş tutarlı ve öngörülü fikriyatın bir sonucu.

Tarihsel materyalizmin prensiplerini formüle eden eser, işgücünün zenginlik getireceğini ve bu sebepten de kapitalizmin sömürücü ve özgürlüğe karşı ahlak dışı bir yaklaşım olduğunu öne sürüyor.

Eldeki edisyonda, ‘Komünist Manifesto’nun yanı sıra, sonraki tarihlerde çeşitli dillerde yapılan baskılara Marx ve Engels tarafından yazılan önsözleri ile çağımızın önde gelen Marksist yazarlarından Tarık Ali’nin sunumu ve aktivist yazar Michael Roberts’ın eleştirel makalesi de yer alıyor.

  • Künye: Karl Marx ve Friedrich Engels – Komünist Manifesto, çeviren: Levent Konca, İthaki Yayınları, siyaset, 2022

Kolektif – Her Şey Değişmeli! (2021)

Koronavirüs pandemisi, kapitalizmin hayatımızı cehenneme çevirmesi için fırsat oldu.

Çağımızın önde gelen düşünürlerinin katkıda bulunduğu bu derleme ise, bugüne yakışır devrimci bir tutumun nasıl olması gerektiği üzerine kafa yoruyor.

‘Her Şey Değişmeli!’, içinde bulunduğumuz durumun sorumlusu olan finansal kuruluşlar hızla sisteme “format atmak” peşindeyken, daha adil bir dünya için farklı alanlardan alternatif çözüm önerileri getiren isimlerin makalelerine yer veriyor.

Yazarlar, bu anlatıya kendi çözümlerimizle yanıt vermemiz gerektiğini, kapitalizmin “büyük sıfırlama” adını verdiği Truva atını yenmemiz gerektiğini hatırlatıyor bize.

Katılımcılar, teknolojinin kontrolünü elinde bulunduran az sayıdaki şirketin özelleştirdiği kamusal hayatı, siyaseti geri almak için; sağlık, eğitim, barınma ve emeğin daha az baltalandığı bir dünya için çalışan; bu uğurda benzersiz bir formül bulmaktan ziyade bilgiye dayalı önerilerin paylaşıldığı bir ortak çalışma hedefliyor.

Kitapta,

  • Koronavirüs günlerinde umut ve mizah,
  • Ölümcül bir kombinasyon olarak korona ve neo-faşizm,
  • Dijital sömürgecilik ve covid-19,
  • Kamusal insanın çöküşü 2020,
  • Pandemide enternasyonalizm,
  • Virüs sonrası dünya üzerine öngörüler,
  • Kapitalizm, Covid-19 ve ABD seçimi,
  • Pandemi günlerinde teknoloji,
  • Kapitalizmin ruh sağlığımız üzerindeki etkileri,
  • Borçlar, tırışkadan işler ve siyasi öz-örgütlenme,
  • Covid-1984 ve gözetim kapitalizmi,
  • Para ve borç yaratmaya zemin hazırlayan kârlı yalanlar,
  • Ve uyduruk reçeteler mi, sosyalizm mi? gibi, pek çok önemli konu irdeleniyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: David Adler, Tarık Ali, Gael Garcia Bernal, Larry Charles, Noam Chomsky, Daniel Ellsberg, Brian Eno, Kenneth Goldsmith, David Graeber, Johann Hari, Maja Kantar, Stephanie Kelton, Stefania Maurizi, Ivana Nenadovic, Maja Pelevic, Vijay Prashad, Angela Richter, Saskia Sassen, Saša Savanovic, Jeremy Scahill, Richard Sennett, John Shipton, Astra Taylor, Ece Temelkuran, Yanis Varoufakis, Roger Waters, Slavoj Žižek ve Shoshana Zuboff.

  • Künye: Kolektif – Her Şey Değişmeli!: Covid-19’un Ardından Dünya, hazırlayan: Renata Ávila ve Srećko Horvat, çeviren: Kemal Güleç, Metis Yayınları, siyaset, 320 sayfa, 2021

Tarık Ali – Ayna Korkusu (2009)

Tarık Ali ‘Ayna Korkusu’nda, başkarakteri Vlady üzerinden 1920’lerden bugüne solun macerasını anlatıyor.

Sosyalist duruşundan taviz vermeyen muhalif Vlady, inançlarından vazgeçmeyi kabul etmediği için işinden olur.

Vlady, oğlu Karl’a yazdığı mektuplar yoluyla, kendisinin ve ailesinin komünizmle tutkulu ilişkisini anlatmaya koyulur.

Burada, aşkı ile komünist ideale bağlılığı eş derecede kuvvetli olan Vlady’nin annesi Gertrude’un yaşadıkları ise, dikkat çeken bir öykü olarak karşımıza çıkıyor.

Ali, ailenin hayatını, Bolşevik Devrimi ve Soğuk Savaş gibi yirminci yüzyılda yaşanan büyük siyasal altüst oluşlarla harmanlayarak, solun yükseliş ve düşüşlerini hikâye ediyor.

  • Künye: Tarık Ali – Ayna Korkusu, çeviren: Mehmet Harmancı, Agora Kitaplığı, roman, 358 sayfa

Tarık Ali – Karayip Korsanları (2008)

Tarık Ali’nin ‘Umut Ekseni’ alt başlıklı ‘Karayip Korsanları’, yazarın Castro, Chavez ve Morales ile şekillenen Güney Amerika’ya dair yazılarından oluşmakta.

Son altı yılı aşkın bir zamandır Venezüella ve Brezilya’da defalarca bulunan Ali, yine bu dönemde, Arjantin ekonomisinin dağılmasına da tanıklık etti.

“Latin Amerika’ya yaptığım bu yolculuklar beni, hâlâ umutlu olmak için ortada elle tutulur bir sebep bulunduğuna inandırdı,” diyen Ali, neo-liberal kapitalizme karşı, Güney Amerika’da, aşağıdan yükselen bir alternatif bulunduğunu gözler önüne seriyor.

Latin Amerika’da yaşanan siyasal alternatife ve bu alternatifi yaşatan liderlere daha yakından bakmak için şahane bir fırsat.

  • Künye: Tarık Ali – Karayip Korsanları, çeviren: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, siyaset, 274 sayfa

Tarık Ali – Hakikat Kazanacak (2013)

  • HAKİKAT KAZANACAK, Tarık Ali, Agora Kitaplığı, siyaset, 82 sayfa

HAKIKAT

Gezi olayları, bilindiği gibi uluslararası camiada tanınan isimlerin ilgisine de mazhar oldu. Bunlardan biri de, yazar ve tarihçi Tarık Ali’ydi. Hatta Ali, eylemi Ankara’da birkaç gün bizzat izleyecek kadar ilgiliydi. İşte bu kitap, Tarık Ali’nin Gezi Direnişi’ne odaklandığı, farklı mecralarda yayınlanmış yazıları, konuşmaları ve röportajlarının derlenmesinden oluşmuş. Ali burada, Gezi’de yaşananların Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya’da son dönemde başlayan kapitalizm karşıtı direnişlerle benzerlik ve farklılıklarını, bu eylemin Türkiye siyasetine ve bölge dengelerine ne gibi etkilerde bulunacağını irdeliyor.

Tarık Ali – Obama Sendromu (2013)

  • OBAMA SENDROMU, Tarık Ali, çeviren: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, siyaset, 195 sayfa

OBAMA

Tarık Ali ‘Obama Sendromu’nda, Barack Obama’nın başkanlık döneminin ilk bin gününün eleştirel bir analizini sunuyor. Obama’yı, kendisinden önceki başkanlardan ayıran hiçbir şeyin bulunmadığını belirten Ali, dünya çapında değişimin, demokrasinin simgesi olarak başa gelen kendisini, şimdi, her ABD yurttaşını hukuksal yollara başvurmadan infaz etme emrini verme yetkisine sahip bir emperyal Başkan olarak tanımlıyor. Ali, Amerikan siyasetinin yakın döneminden çok sayıda örnekle harmanladığı analizinde, “Boş lafların Başkanı” olarak tanımladığı Obama’nın, ABD siyasetindeki çürümeyi nasıl derinleştirdiğini ortaya koyuyor.