Jean-Paul Roux – Dinlerin Çatışması (2025)

Jean-Paul Roux, bu eserinde İslam ve Hristiyanlık dünyaları arasında yüzyıllar boyunca süren çatışmalı ilişkiyi tarihsel bir bütünlük içinde inceliyor. 622 yılında başlayan bu uzun karşılaşma, yalnızca savaşlardan ibaret değildir; aynı zamanda kültürel, ekonomik ve teolojik rekabetin de bir tarihidir. ‘Dinlerin Çatışması: İslâm’ın Hıristiyanlık ile Uzun Savaşı 622 – 2007’ (‘Un choc de religions: La longue guerre de l’islam et de la chrétienté 622-2007’), bu iki büyük dinin birbiriyle kurduğu karmaşık ilişkinin, Batı-Doğu ayrımının temel taşlarından biri olduğunu gösteriyor.

Roux, Emevîler dönemindeki ilk fetihlerden başlayarak Haçlı Seferleri’ne, Endülüs’ten Osmanlı-Habsburg rekabetine kadar uzanan bir dizi tarihsel dönemeçte İslam ve Hristiyanlık dünyalarının nasıl karşı karşıya geldiğini anlatıyor. Bu karşılaşmalar sadece cephede değil, düşünsel ve sembolik düzeyde de yaşanmıştır. Örneğin, birbirini “öteki” olarak tanımlama biçimleri, hem kimlik inşasında hem de çatışmaların gerekçelendirilmesinde belirleyici rol oynamıştır.

Modern çağla birlikte bu dinî gerilimler yerini farklı formlarda sürdürmeye devam etmiştir. Kolonyalizm, göç, küreselleşme ve terör gibi olgular, eski dinsel düşmanlıkları yeniden canlandırmış ya da başka biçimlerde yeniden üretmiştir. Roux, bu uzun tarihsel süreci değerlendirirken taraf tutmayan, analitik bir yaklaşımla ilerler.

Kitap, okura sadece geçmişte yaşanan çatışmaları değil, günümüz dünyasında dinlerarası ilişkilerin nasıl şekillendiğini anlamak için de sağlam bir çerçeve sunar.

  • Künye: Jean-Paul Roux – Dinlerin Çatışması: İslâm’ın Hıristiyanlık ile Uzun Savaşı 622 – 2007, çeviren: Lale Arslan Özcan, Doğu Batı Yayınları, tarih, 519 sayfa, 2025

Thorkild Jacobsen – Mezopotamya Dininin Tarihi (2025)

Thorkild Jacobsen’in bu kitabı, antik Mezopotamya’nın karmaşık dini inançlarını derinlemesine inceliyor. ‘Mezopotamya Dininin Tarihi: Karanlığın Hazineleri’ (‘The Treasures of Darkness: A History of Mesopotamian Religion’), Sümer, Akad, Babil ve Asur gibi halkların dinlerini, onların dünya görüşleri ve siyasi yapılarıyla iç içe geçmiş bir şekilde analiz ediyor. Kitap, Mezopotamya dininin evrimini, doğa odaklı inançlardan karmaşık panteonların oluşumuna kadar kronolojik olarak takip ediyor.

Yazar, Mezopotamya insanının tanrıları doğanın büyük güçlerinin kişileşmiş hali olarak nasıl algıladığını ve onlarla olan ilişkilerini ayrıntılarıyla açıklıyor. Sümerlerin tanrıları “yüce güçler” veya “me” olarak adlandırdığı ve kozmik düzeni sürdürme yeteneğine sahip olduğuna inandığı vurgulanıyor. Kitap, tanrıların krallıkla ilişkisini, kralın aracı rolünü ve tapınakların toplumsal hayattaki merkezi önemini işliyor. Tanrıların adil yargılamaları, kozmik düzenin korunması ve insanlığın refahı üzerindeki etkileri, mitolojik anlatılar ve dini metinler üzerinden açıklanıyor.

Jacobsen, tanrıların iradesinin doğa olayları ve toplumsal düzen üzerindeki etkilerini analiz eder. Örneğin, fırtına tanrısı Enlil veya su tanrısı Enki gibi figürlerin, tarım ve su kaynaklarına bağımlılık bağlamında merkezi bir role sahip olduğunu gösteriyor. Kitap, kehanetler, büyücülük ve kurban ritüelleri gibi dini pratiklere de yer vererek, Mezopotamya insanının tanrılarla iletişim kurma ve geleceği öğrenme çabalarını ortaya koyuyor.

Eser, Mezopotamya dininin sadece ibadetlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda dönemin bilim, felsefe ve sanat anlayışlarını da derinden etkilediğini vurgular. Gılgamış Destanı gibi epik anlatılar, Mezopotamya insanının ölüm, yaşamın anlamı ve ilahi güçlerle mücadelesi hakkındaki düşüncelerini yansıtır. Jacobsen, bu edebi ve dini metinleri ustaca analiz ederek, Mezopotamya medeniyetinin ruhsal derinliğini ve düşünsel zenginliğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Thorkild Jacobsen – Mezopotamya Dininin Tarihi: Karanlığın Hazineleri, çeviren: Sibel Erduman, Meltem Kabalcı Yayınları, tarih, 400 sayfa, 2025

John Stuart Mill – Din Üzerine Üç Deneme (2025)

John Stuart Mill’in bu kitabı, yazarın ölümünden sonra yayınlanan ve din olgusunu farklı açılardan ele alan üç ayrı denemesini içermektedir. ‘Din Üzerine Üç Deneme: Doğa, Dinin Faydası ve Tanrıcılık’ (‘Three Essays on Religion: Nature, the Utility of Religion, Theism’) adlı kitapta yer alan ilk deneme olan “Doğa”, doğanın ahlaki bir rehber olarak kabul edilmesine yönelik yaygın görüşü eleştirel bir şekilde inceler. Mill, doğanın hem iyi hem de kötü olaylarla dolu olduğunu, bu nedenle ahlaki ilkelerimizi doğrudan doğadan çıkarmanın yanıltıcı olabileceğini savunur.

İkinci deneme “Dinin Faydası”, dinin toplumsal düzen, ahlaki davranış ve kişisel gelişim üzerindeki potansiyel faydalarını sorgular. Mill, dinin bazı durumlarda bu tür faydalar sağlayabileceğini kabul etmekle birlikte, ahlakın ve toplumsal iyiliğin dinden bağımsız olarak da tesis edilebileceğini ileri sürer. Ayrıca, dogmatik inançların ve dini baskının düşünce özgürlüğünü kısıtlayabileceği tehlikesine dikkat çeker.

Üçüncü ve en uzun deneme olan “Tanrıcılık”, Tanrı’nın varlığına dair felsefi argümanları eleştirel bir gözle değerlendirir. Mill, doğal teolojiye dayanan kanıtların (örneğin, ilk neden argümanı, amaçlılık argümanı) yetersiz olduğunu savunur ve ampirik kanıtların Tanrı’nın varlığını desteklemediğini ileri sürer. Agnostik bir pozisyon benimseyen Mill, Tanrı’nın varlığının veya yokluğunun kesin olarak bilinemeyeceğini belirtir. Ancak, ahlaki ideallerin ve insanlığın ilerlemesinin, dini inançlardan bağımsız olarak da mümkün olduğuna inanır. Genel olarak “Din Üzerine Üç Deneme”, John Stuart Mill’in rasyonel düşünceyi, bireysel özgürlüğü ve ampirik kanıtı ön planda tutan felsefi yaklaşımının din olgusuna uygulanmasının önemli bir örneğidir. Eser, dinin doğası, toplumsal rolü ve Tanrı’nın varlığı gibi temel soruları ele alarak, okuyucuyu eleştirel düşünmeye teşvik etmektedir.

  • Künye: John Stuart Mill – Din Üzerine Üç Deneme: Doğa, Dinin Faydası ve Tanrıcılık, çeviren: Özgüç Orhan, Alfa Yayınları, din, 256 sayfa, 2025

Pascal Boyer – Dinin Açıklanması (2025)

Pascal Boyer’in ‘Dinin Açıklanması: Dini Düşüncelerin Evrimsel Kökenleri’ (‘Religion Explained: The Evolutionary Origins of Religious Thought’) adlı kitabı, dinin insan zihnindeki kökenlerini evrimsel bir bakış açısıyla inceliyor. Boyer, dinin doğaüstü varlıklara olan inançtan ziyade, insan zihninin evrimsel olarak gelişmiş bilişsel mekanizmalarının bir ürünü olduğunu savunuyor. Ona göre, din, insan zihninin bazı temel özelliklerinin, özellikle de neden-sonuç ilişkilerini anlama, sosyal etkileşimleri takip etme ve tehlikelerden kaçınma gibi yeteneklerinin bir yan ürünü olarak ortaya çıkıyor.

Boyer, dinin yaygınlığını ve çeşitliliğini, insan zihninin evrensel özellikleriyle açıklıyor. İnsanların, doğaüstü varlıklara olan inançlarını, mantık ve kanıtla çelişmesine rağmen sürdürebilmelerini, zihnin bu varlıklarla ilgili kavramları işleme biçimiyle ilişkilendiriyor. Ona göre, doğaüstü varlıklar, insan zihninin “doğal” olarak kabul ettiği kategorilere uymayan, ancak yine de anlaşılabilir olan varlıklar olarak algılanıyor. Bu durum, insanların bu varlıklara dair inançlarını sürdürmelerini kolaylaştırıyor.

Kitap, dinin sadece inançlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda ritüeller, mitler ve sosyal kurumlar gibi karmaşık bir sistem olduğunu vurguluyor. Boyer, bu unsurların da insan zihninin evrimsel olarak gelişmiş özellikleriyle nasıl bağlantılı olduğunu açıklıyor. Örneğin, ritüellerin, insanların sosyal bağlarını güçlendirmeye ve grup içi iş birliğini artırmaya yardımcı olduğunu savunuyor. Mitlerin ise, insanların dünyayı anlamlandırma ve belirsizliklerle başa çıkma çabalarının bir ürünü olduğunu belirtiyor.

Boyer, dinin insanlık tarihi boyunca nasıl değiştiğini ve geliştiğini de ele alıyor. Ona göre, dinler, farklı toplumsal ve çevresel koşullara uyum sağlayarak evrimleşiyor. Bu süreçte, bazı dinler yaygınlaşırken, bazıları yok oluyor. Ancak, dinin temelinde yatan insan zihninin bilişsel mekanizmaları, evrensel ve kalıcı kalıyor.

Sonuç olarak, ‘Dinin Açıklanması’, dinin insan zihnindeki kökenlerini ve işleyişini anlamak için evrimsel bir çerçeve sunuyor. Boyer, dinin doğaüstü bir olgudan ziyade, insan zihninin doğal bir ürünü olduğunu savunarak, dinin bilimsel olarak incelenebileceğini gösteriyor.

  • Künye: Pascal Boyer – Dinin Açıklanması: Dini Düşüncelerin Evrimsel Kökenleri, çeviren: Ramazan Kılınç, Monografi Yayıncılık, antropoloji, 400 sayfa, 2025

Richard Elliott Friedman – Tevrat’ı Kim Yazdı? (2025)

Richard Elliott Friedman’ın ‘Tevrat’ı Kitabı Kim Yazdı?’ adlı eseri, Tevrat’ın yazarlığı, gelişimi ve tarihsel bağlamı hakkında önemli bir tartışma başlattı. Yazar, Tevrat’ın tek bir yazar tarafından değil, farklı dönemlerde yaşamış birçok yazar tarafından kaleme alındığını ve bu nedenle tek bir anlam taşımadığını savunuyor.

Friedman, Tevrat’ın oluşum sürecinde mitlerin, efsanelerin, tarihsel olayların ve farklı dini inanışların bir araya gelerek karmaşık bir yapı oluşturduğunu belirtir. Kitabın her bir bölümünün farklı amaçlarla ve farklı dönemlerde yazıldığını, bu nedenle de farklı yorumlara açık olduğunu vurgular.

Yazar, Tevrat’ın farklı katmanlardan oluştuğunu ve bu katmanların birbirinden ayrıştırılarak incelenmesi gerektiğini savunur. Bu sayede, Tevrat’ın tarihsel ve kültürel bağlamı daha iyi anlaşılabilir ve metnin farklı anlamları ortaya çıkarılabilir. Friedman, Tevrat’ın yazarlarının kimlikleri, yaşadıkları dönemler ve metinleri oluştururken hangi kaynaklardan yararlandıkları gibi sorulara cevap arayarak, Tevrat’ın daha bilimsel bir şekilde incelenmesine katkı sağlar.

Kitapta ele alınan başlıca konular:

  • Tevrat’ın oluşum süreci
  • Tevrat’ın farklı yazarları ve kaynakları
  • Tevrat’ın tarihsel ve kültürel bağlamı
  • Tevrat’ın farklı yorumları
  • Tevrat’ın modern dünyadaki etkisi

Künye: Richard Elliott Friedman – Tevrat’ı Kim Yazdı?, çeviren: Muhammet Tarakçı, Kabalcı Yayınları, dinler tarihi, 360 sayfa, 2025

Paul Stephenson – Büyük Konstantin (2025)

Paul Stephenson’ın bu eseri, Roma İmparatoru Konstantin’in hayatını ve özellikle Hristiyanlığa geçişini detaylı bir şekilde inceliyor. Kitap, Konstantin’in sadece siyasi bir lider değil, aynı zamanda Hristiyan dünyası için de dönüm noktası olan bir figür olduğunu vurguluyor.

Stephenson, Konstantin’in çocukluğundan başlayarak, Roma İmparatorluğu’nun içine düştüğü kargaşa dolu dönemi ve Konstantin’in bu kargaşadan nasıl sıyrılıp imparatorluğun tek hâkimi haline geldiğini anlatıyor.

Yazar, Konstantin’in zaferlerinin arkasındaki askeri dehayı ve siyasi zekayı gözler önüne sererken, aynı zamanda onun Hristiyanlığa olan ilgisinin ve bu dinin imparatorluk üzerindeki etkilerinin de altını çiziyor.

Kitapta, Milvian Köprüsü Muharebesi öncesinde Konstantin’in gördüğü iddia edilen vizyon ve bu vizyonun Konstantin’in Hristiyanlığa olan inancını nasıl etkilediği gibi önemli olaylara da yer veriliyor. Stephenson, Konstantin’in Hristiyanlığı devlet dini ilan etmesi ve bu kararın Roma İmparatorluğu’nun geleceği üzerindeki derin etkilerini analiz ediyor.

Yazar, Konstantin’in Hristiyan dünyası için neden bu kadar önemli bir figür olduğunu açıklamak için, onun Hristiyanlığın yayılmasındaki rolünü, kilise konseylerindeki etkinliğini ve Hristiyanlık ile devlet arasındaki ilişkiyi şekillendirmesindeki çabalarını detaylı bir şekilde inceliyor.

Stephenson’ın kitabı, Konstantin’i sadece bir imparator olarak değil, aynı zamanda Hristiyanlığın tarihini şekillendiren önemli bir figür olarak sunuyor.

Kitap, hem tarih meraklılarına hem de Hristiyanlık tarihi üzerine çalışanlara hitap edecek nitelikte.

  • Künye: Paul Stephenson – Büyük Konstantin: Yenilmez İmparator, çeviren: Gürkan Engin, Kronik Kitap, biyografi, 464 sayfa, 2025

Robert Wright – Tanrı’nın Evrimi (2024)

‘Tanrı’nın Evrimi’, dinin ve Tanrı inançlarının kökenlerini ve evrimini bilimsel bir bakış açısıyla inceleyen ilgi çekici bir eser.

Yazar, bu kitapta dinin sadece kültürel bir olgu olmadığını, aynı zamanda insan evrimiyle yakından ilişkili bir fenomen olduğunu savunur.

Robert Wright, dinin insanlık tarihindeki en etkili sosyal güçlerden biri olduğunu ve bu gücünü evrimsel süreçlere borçlu olduğunu öne sürer.

İnsanın sosyal yapılar oluşturma ve iş birliği yapma eğilimi, dinin ortaya çıkışında ve gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Din, toplulukları bir araya getirerek, ortak değerler ve normlar oluşturarak ve sosyal dayanışmayı güçlendirerek insanlığın hayatta kalmasına katkıda bulunmuştur.

Wright, dinin kökenlerini tarihsel ve arkeolojik bulgular ışığında inceler. Çoktanrıcılıktan tektanrıcılığa geçiş, dinsel sembollerin evrimi gibi konulara değinir.

Yazar, dinin insan evrimiyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu, dinin genetik temellerini ve kültürel evrimini inceler.

Dinlerin toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini, ahlakın oluşumundaki rolünü ve siyasi güçle olan ilişkisini analiz eder.

Wright, günümüz dünyasında dinin geleceği hakkında tahminlerde bulunur ve dinin bilim ve teknolojinin gelişimiyle nasıl bir etkileşim içinde olacağını tartışır.

Wright, bilim ve din arasındaki ilişkiyi, çatışma yerine bir bütünlük içinde ele alarak yeni bir perspektif sunar.

Kitap, evrimsel psikoloji alanındaki çalışmalara dayanarak dinin insan doğasıyla olan ilişkisini açıklar.

Sosyoloji, antropoloji ve tarih gibi disiplinlerdeki bulguları bir araya getirerek dinin karmaşık yapısını analiz eder.

  • Künye: Robert Wright – Tanrı’nın Evrimi, çeviren: Sanem İncel, Fol Kitap, antropoloji, 656 sayfa, 2024

Georges Dumézil – Mitra Varuna (2024)

Hint-Avrupa Uygarlığı ve mitoloji uzmanı Dumézil, ‘Mitra-Varuna’da yönetici tanrı ve kahramanların nasıl hep ikili sunulduklarına ışık tutuyor.

Tüm Hint-Avrupa din ve sosyal sistemlerinin üç temel üzerine –egemenlik, savaş ve bereket–inşa edildiği teorisini öne süren Dumézil, ‘Mitra-Varuna’nın nasıl dini ve siyasi egemenliği temsil ettiğini okura sunuyor.

Şafak vakti ve Güneş’le ilişkilendirilen Hint tanrısı Mitra ile gökyüzü, okyanus ve suyla ilişkilendirilen Varuna arasındaki ikili ilişkiden yola çıkan Dumézil, Hindistan’dan İrlanda’ya, İran’dan Eski Almanya’ya kadar uzanan bir coğrafyada ikili tanrı ve kahraman motiflerini gösteriyor.

  • Künye: Georges Dumézil – Mitra Varuna: Hükümranlığın İki Hint-Avrupa Temsili Üzerine, çeviren: Ali Berktay, Alfa Yayınları, inceleme, 240 sayfa, 2024

Howard Williams – Büyücülüğün Batıl İnançları (2024)

‘Büyücülüğün Batıl İnançları’, Howard Williams tarafından kaleme alınmış, batıl inançların kökenlerini, yaygınlığını ve çeşitliliğini derinlemesine inceleyen bir çalışma.

Kitap, özellikle on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda zirveye ulaşan büyücülük inancının tarihi gelişimini ve bu inançların toplum üzerindeki etkilerini ele alır.

Eserde, büyücülük inancının kökleri, Keldani ve Pers büyüsünden, Yahudi büyücülüğüne, Hristiyan ve modern etkilerine kadar uzanır.

Williams, eserinde büyücülüğün tarihsel süreç içinde nasıl evrildiğini, Antik Yunan eczacılığından Eski Roma kanunlarına, İmparatorluk dönemindeki uygulamalarından Valentinianus ve Valens dönemlerindeki zulümlere kadar detaylı bir şekilde inceler.

Alman ve İskandinav sagalarının yanı sıra, Doğu ve Batı büyücülüğü arasındaki temel farkları da tartışır.

Kitap ayrıca, yeni ve eski inançlar arasındaki uzlaşmaları, ilk Kilise döneminde cadılık anlayışını, Platonik etkileri ve kadın cinsiyetine atfedilen büyücülük inançlarının tarihsel, fizyolojik ve tesadüfi nedenlerini de ele alır.

Charlemagne’ın ciddiyetinden, Anglo-Sakson ve Norman batıl inançlarına, Arap biliminin etkisinden Muhammed’in büyüye inancına kadar geniş bir tarihî yelpaze sunar.

Williams’ın eseri, büyücülüğün ve sapkınlığın Kilise tarafından kasıtlı olarak birbirine karıştırıldığı Orta Çağ bilimine de ışık tutar.

Jeanne d’Arc’tan Gloucester Düşesi’ne, Jane Shore’dan Arras’taki zulümlere kadar birçok tarihi figür ve olay üzerinden büyücülüğün etkilerini gözler önüne serer.

  • Künye: Howard Williams – Büyücülüğün Batıl İnançları, çeviren: Fazıl Eymen, Dorlion Yayınları, inceleme, 208 sayfa, 2024

Slavoj Žižek – Hıristiyan Ateizm (2024)

“Ya gerçek ateistler olmak istiyorsak dini bir yapıyla hareket etmeye başlayıp onu içeriden zayıflatmak zorundaysak?”

Slavoj Žižek uzun zamandan beri Hıristiyan teolojisi üzerine yaptığı dikkate değer yorum ve eleştirileri bu çalışmasında derleyip topluyor.

Politik gündemin ve bilimsel tartışmaların en güncel olgularının içinden geçerek yürüttüğü tartışmada, kendisiyle tutarlı materyalist bir ateizmin dolaylı yolunu gösterebilmek için Kutsal Kitapların -tabir-i caizse- altını üstüne getiriyor.

Žižek için ateizmin sorunu basitçe Tanrının varlığı ya da yokluğu problemi değildir.

Bunun yerine inanmama deneyiminin kendisini sorgulamak gerekir: Gerçek bir ateist ancak dinin dolayımından geçtikten sonra hakiki bir inançsızlık deneyimi yaşayabilir.

Çünkü ilahi varlığa müsaade edildiğinde Tanrı zaten kendisini tablodan silecektir.

Hıristiyanlığı eşsiz kılan deneyim insanları Tanrıdan ayıran boşluğun bizzat Tanrının kendisinde bulunmasıdır.

Budist düşünce, diyalektik materyalizm, politik öznellik, Yahudi karşıtlığı, MeToo hareketleri, Siyah mücadelesi, toplumsal cinsiyet tartışmaları etrafındaki gerilimler ve kuantum fiziği, yapay zekâ etrafında dönen tartışmalar gibi geniş bir yelpazeden ilerleyen bu kitap, Žižek’in bugüne kadar teoloji ve din üzerine en kapsamlı çalışması.

‘Hıristiyan Ateizm’ çağdaş spiritüelliğin önde gelen kaynaklarından birisi olan Budist düşüncenin varyantlarını incelikli şekilde çözümlediği gibi, pek çok kafası karışık New Age zırvasının istismarına konu olan kuantum fiziği etrafındaki yorum kargaşasına hakkını vererek geniş bir yer ayırıyor.

Ve birbiriyle bağdaşmaz görünen tüm bu tartışmaların arkasında Žižek’in diyalektiği yanına alan birleştirici kahkahasını duymak mümkün: Savunmamız gereken dini yapının kendi kendisini yok ettiği materyalist prosedürdür; “tanrının kötü veya aptal olduğunu iddia etmek … içindeki ilahi düşüncenin kendisini yok ettiğinden tanrı yoktur diyen iddiadan bile daha rahatsız edicidir.”

  • Künye: Slavoj Žižek – Hıristiyan Ateizm: Nasıl Gerçek Bir Materyalist Olunur, çeviren: Akın Emre Pilgir, Livera Yayınevi, felsefe, 408 sayfa, 2024