İlknur Örenç – Anadolu’nun Kurtuluş Destanı (2010)

İlknur Örenç ‘Anadolu’nun Kurtuluş Destanı’nda, Kurtuluş Savaşı’nın perde arkasındaki kahramanlardan Kağnı Kolları’na üye kadınların hikâyesini anlatıyor.

Savaş sırasında, demiryollarının eksikliği olanca ağırlığıyla kendini hissettirecekti.

Bu aşamada kadınlardan oluşan Kağnı Kolları, ihtiyaç duyulan silahların, cephane ve malzemelerin cepheye ulaştırılması görevini üstlenmişti.

Tarihsel gelişmelerle ele aldığı konuyu harmanlayan Örenç, bu kadınların muazzam çabalarıyla cephedeki askerlere ne denli büyük yardımlarda bulunduğunu, savaşın kazanılmasındaki paylarını ve onların zorlu mücadelesini ayrıntılı bir şekilde okurlarına sunuyor.

  • Künye: İlknur Örenç – Anadolu’nun Kurtuluş Destanı, Babıali Kültür Yayınları, tarih, 157 sayfa

Zübeyde Terzioğlu – Türk Kadını Siyaset Sahnesinde (2010)

Zübeyde Terzioğlu ‘Türk Kadını Siyaset Sahnesinde’ adlı elimizdeki eserinde, Türkiye’de 1930-1935 yılları arasında, kadının siyasal alandaki faaliyetlerini ve durumunu basın merkezli olarak inceliyor.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadınların toplumsal hayatta rol almaya başlamaları, kadınların yerel seçimlere katılması, yeni seçim yasasının tartışılması, kadınların mitinglerinde siyasî haklarını kutlaması, kadınlara milletvekili seçilme hakkının verilişi, Türkiye’de kadınların da katılacağı ilk genel seçimler, CHP’ye üye olmaya başlayan kadınlar ve TBMM’ye giren ilk kadın milletvekillerinin çalışmaları, kitapta yer alan başlıca konular.

  • Künye: Zübeyde Terzioğlu – Türk Kadını Siyaset Sahnesinde, Giza Yayınları, kadın, 144 sayfa

Mona Chollet – Bugünün Cadıları (2020)

Popüler kültür ürünlerine konu edilen cadı karakterlerine bir fantezi ürünü gibi davranılır, süper güçleri olan kahraman imajı verilir.

Oysa hayal gücünü harekete geçiren bir karakter olarak görülmesinden ve olumlu bir imgeyle anılmasından önce “cadı” kelimesi aşağılayıcı bir sıfat olarak, sahtekârlıkla itham edilen kadınları tarif etmek için kullanılırdı ve on binlercesinin işkence görüp öldürülmesine sebep olmuştu.

Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da sürdürülen cadı avları, toplumsal bilinçte ilginç bir yer tutuyordu.

Mona Chollet, bu tarihsel gerçekliği hatırımızda tutarak kadınlara uygulanan muamelenin bugün farklı biçimlerde, sistemleşmiş ve doğallaşmış halde devam ettiğini, o zamanlardan itibaren, önce şiddet yoluyla ve sonra ideal ev kadını modelinin inşasıyla dayatılan modelin, kadınları doğurganlık üzerine temellenen rollere hapsettiğini, onları çalışma yaşamından kopardığını gözler önüne seriyor.

Yazar, kadınların kimliklerini yok eden, zayıflatan, özgürlüklerini ellerinden alan bu modelin karşısına bugünün cadılarını ve onların yaratabileceği direniş imkânlarını koyuyor.

Yazar, bugünün cadılarıyla kast ettiği ise, bağımsız olabilen, kendini gerçekleştirebilen, bekâr kalan, çocuk sahibi olmak veya olmamak gibi kararlarını özgürce dile getirebilen, türlü biçimlerde süren gençlik, güzellik dayatmasına karşı olgunluğun ve tecrübenin emaresi olarak saçlarının beyazlamasını gururla izlemeyi seçen kadınlardır.

“Cadıların fısıltılarının bizi yönlendirdiği yolu takip edip düşünce dünyamızı ve hayal gücümüzü serbest bıraktığımızda büyük bir coşku bizi bekliyor olacak: cesaretin, isyanın, hayatı olumlamanın, otoriteye kafa tutmanın vereceği coşku.” diyen Chollet, sadece sivrilen kadınları değil, toplumun kadınlık idealini içselleştirmiş kadınları da, cadılık yaftasını sahiplenmeye davet ediyor.

  • Künye: Mona Chollet – Bugünün Cadıları: Kadınların Yenilmez Gücü, çeviren: Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları, kadın, 240 sayfa, 2020

Florence Rochefort – Feminizmler Tarihi (2020)

 

Feminist düşünce ve tarih üzerine iyi kitap arayanlara bu kısa ama etkileyici çalışmayı öneriyoruz.

Florence Rochefort, Amerikan Devrimi ve Fransız Devrimi’ni izleyen süreçte kadın haklarının gelişiminden bugünün ekolojik feminizmlerine uzanarak konuyu geniş bir çerçevede izliyor.

Kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • 18. yüzyılın sonlarında kadın bilincinin oluşumu ve devrimci kadınların birleşmesi,
  • Liberal feminizmin ortaya çıkışı,
  • Feminist hareketlerin uluslararası alanda örgütlenmeleri,
  • Milliyetçilik ve sömürge karşıtlığının feminist düşünce üzerindeki etkileri,
  • Reformcu feminizmler,
  • 1960-1980 zaman aralığında feminist harekette yaşanan radikal yenilikler,
  • Lezbiyenlik ve Siyah Feminizm gibi feminist hareketin tarihinde ortaya çıkan farklı yaklaşımlar,
  • 1980 sonrasında dindar feminizmler, ekolojik feminizmler, siyasal feminizmler, kültürel ve halkçı feminizmler gibi, feminizmlerin yaygınlaşması…

Rochefort’un çalışması, dünyanın dört bir yanında mücadele vermiş farklı feminizmlerin tarihsel mirası serimlemesiyle çok önemli.

  • Künye: Florence Rochefort – Feminizmler Tarihi, çeviren: Özlem Altun,  Sel Yayıncılık, feminizm, 108 sayfa, 2020

Wadad Makdisi Cortas – O Sevdiğim Dünya (2010)

1909 yılında Beyrut’ta doğan Wadad Makdisi Cortas, ülkesinin geleceğine önemli katkılarda bulunmuş bir Arap kadını.

Üniversite eğitimini Amerika’da yapan Cortas, ülkesine döndükten sonra okul müdiresi olarak kırk yıl görev almasının yanı sıra, Lübnan Güzel Sanatlar Akademisi’nin kurulup gelişmesine de katkıda bulundu.

Cortes, başta kadın hakları olmak üzere, toplumsal meseleler konusunda verdiği sıkı mücadelesiyle de biliniyor.

Elimizdeki kitap, Arap dünyasının yakın tarihi ekseninde, Cortes’in sıra dışı hayatından ayrıntılar sunmasıyla dikkat çekiyor.

  • Künye: Wadad Makdisi Cortas – O Sevdiğim Dünya, çeviren: Gamze Varım, Metis Yayınları, anı, 232 sayfa

Leslie Kern – Feminist Şehir (2020)

Kentsel alanda kadınların önüne çıkarılan pek çok güçlük var.

Leslie Kern’ün bu çalışması da, söz konusu güçlükleri ve bunlara direnme biçimlerini berrak bir üslupla ortaya koymasıyla önemli.

Kern, şehirlerde halen erkeklerin, kentsel ekonomi politikasından konut tasarımına, okulların nereye kurulması gerektiğinden otobüs koltuğunun biçimine, denetimden kar küremeye kadar her konuda başlıca karar mercii olduğu gerçeğini hatırlatarak kitabına başlıyor.

Hakikaten şehir, erkeklerin geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini destekleyip kolaylaştırmak üzere ve erkeklerin deneyimlerini “norm” kabul ederek, şehrin kadınlar için nasıl engeller yarattığıyla pek de ilgilenmeden ve şehir hayatına dair günlük deneyimlerini göz ardı ederek düzenleniyor.

Kern ise, kadınların hamileyken ya da bebeği kucağındayken şehirde hareket etmelerinin güçlükleri, kentsel alanların kadın arkadaşlığına ket vuracak şekilde tasarlanması ve queer, lezbiyen ve sakat kadınların görünmez kılınması gibi örneklerden yola çıkarak bu “erkekler şehri” anlayışının kadınlar için barındırdığı dezavantajları ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Yazar ayrıca, kentin tehlikelerine dair yaratılan yapay korkunun, kadınların kentsel deneyimlerine ket vurduğunu da net bir şekilde ortaya koyuyor.

Kern, kadınların kentle yaşadığı verili sorunları çözümlemekle kalmıyor, aynı zamanda bunların nasıl aşılabileceğine de kafa yoruyor.

Yazara göre, şehir bir özgürleşme alanıdır ve şehrin sokaklarının kadınlara kapatma girişimlerine daha yüksek sesle karşı çıkmamız gerekiyor.

  • Künye: Leslie Kern – Feminist Şehir: Bir Saha Rehberi, çeviren: Beyza Sumer Aydaş, Sel Yayıncılık, feminizm, 197 sayfa, 2020

Kolektif – Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları (2020)

‘Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları’, toplumsal cinsiyet olgusunu hukuk, felsefe, sosyoloji, ekonomi gibi farklı disiplinlerin bakış açılarıyla inceliyor.

Kapsamıyla dikkat çeken kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • Türkiye’de kadının eğitimi,
  • İkinci dalga feminizmin feminist harekete katkıları,
  • Osmanlı kadın hareketi,
  • Felsefenin kadına bakışı,
  • Türkiye’de 1980 sonrası feminist hareket,
  • 2000’li yıllarda başlayan siyasi partilerde ve Meclis’te kadın kotası tartışmaları,
  • Uluslararası insan hakları hukuku merceğinden kadının siyasal hayata katılımı,
  • Kadınların mekânsal davranışlarının siyasal niteliği,
  • Anayasa’da kadın sorunsalı,
  • Medeni hukukta kadının cinsel ve ekonomik kimliği,
  • İstihdamda cinsiyetler arası eşitlik ve iş mevzuatında yapılması gereken değişiklikler,
  • Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği,
  • Bölgesel eşitsizlikler, yasal müdahaleler ve kısmi kazanımlar bağlamında Türkiye’de kırsal kadının toplumsal konumu,
  • Novamed grevi bağlamında küresel sermayeye karşı küresel kadın dayanışması,
  • Sosyal politika reformu çerçevesinde kadınlar ve vatandaşlık,
  • Türkiye’de fuhuş sektöründe çalışan göçmen kadınların çalışma koşulları…

Kitabın asıl önemi ise, yalnızca toplumsal cinsiyetin çok boyutluluğunu gözler önüne sermesi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ayrımcılığının yol açtığı problemlere yönelik çözümler de geliştirmesi.

  • Künye: Kolektif – Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, derleyen: Hülya Durudoğan, Fatoş Gökşen, Bertil Emrah Oder ve Deniz Yükseker, Koç Üniversitesi Yayınları, kadın, 382 sayfa

Ulises Estrada – Tanya Che Guevara’yla Bolivya’da Gizli Görevde (2010)

Ulises Estrada ‘Tanya’da, tam adı Haydee Tamara Bunke olan Tanya’nın hayatına odaklanıyor.

Tanya, La Paz’da iki yılın üzerindeki gizli faaliyet ve Ernesto Che Guevara’nın kurduğu Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) saflarındaki beş ayının ardından, 31 Ağustos 1967’de Rio Grande nehri kıyısındaki Puerto Mauricio’da Bolivya ordusunun pususunda öldürülmüştü.

Kitabın yazarı Estrada, Tanya’nın casusluk yöntem ve teknikleri eğitiminden sorumlu olmanın yanında, onun sevgilisiydi.

Kitap, Tanya’nın, Ernesto Che Guevara tarafından kendisine verilen Güney Amerika devrimci görevini kabul etmesinden öldürülüşüne uzanan süreci anlatıyor.

  • Künye: Ulises Estrada – Tanya Che Guevara’yla Bolivya’da Gizli Görevde, çeviren: Derya Kömürcü, Agora Kitaplığı, biyografi, 284 sayfa

August Bebel – Kadın ve Sosyalizm (2019)

Türkiye’de ilk kez 1935’te yayımlanan ‘Kadın ve Sosyalizm’, o dönem ülkede kadın sorununu temel boyutlarıyla ele alan ilk çalışmalardan biri oldu.

Kitabın bu baskısı ise, Sertel’in çevirisini esas alarak Sevinç Altınçekiç’in eksik bölümleri Almancasından baştan çevirmesiyle hazırlanmış.

Bebel’in ilk olarak 1879’da yayımlanmış ve bugün klasik olmuş yapıtı, kadın sorununun çözümlenmesinin ancak toplumsal sorunun çözümlenmesiyle mümkün olacağı gerçeğini esas alarak sosyalist tahayyülün bu sorunun aşılmasında bize ne gibi perspektifler sunacağını ayrıntılı şekilde açıklıyor.

“Kadına tam eşitliği kabul eden ve veren, kadını her çeşit baskı ve sömürüden kurtaran, bunu programına esas olarak koyan tek parti, sosyalistlerin partisidir.” diyen Bebel, ilkel toplumlarda kadının yerinden günümüzde ve gelecekte kadına uzanarak konuyu tarihsel bir bakışla tartışıyor.

Kitapta,

  • Anaerki ve ataerki arasındaki tarihsel çatışma,
  • Hıristiyanlık ve kadın,
  • Ortaçağ’da kadın,
  • Modern evlilik,
  • Geçim aracı olarak evlilik,
  • Burjuva toplumu ve fuhuş,
  • Kadının kazanç durumu ve sanayide kadın,
  • Kadınların eğitim ve öğretim mücadelesi,
  • Kadının yasalar karşısındaki durumu,
  • Sınıflı devlette kadının konumu,
  • Ve sosyalist toplumda kadın gibi pek çok konu ele alınıyor.

Künye: August Bebel – Kadın ve Sosyalizm, çeviren: Sabiha Sertel ve Sevinç Altınçekiç, Yordam Kitap, kadın, 560 sayfa, 2019

Senem Timuroğlu – Kanatlanmış Kadınlar (2020)

 

Özellikle son zamanlarda, 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmaya başlamış kadın yazarlar üzerine yapılan pek çok çalışmaya denk geliyoruz.

Senem Timuroğlu ise, Osmanlı kadın yazarların yazdıkları ile dönemin Fransız kadın yazarlarının yazdıklarını karşılaştırmalı olarak ele alarak konuya çok özgün bir katkıda bulunuyor.

Timuroğlu, Osmanlı kadınların kendi hayatları ve Avrupa izlenimleri hakkında söyledikleriyle İstanbul’a gelen Fransız gezgin kadın yazarların “harem” hayatı ile ilgili tespitlerini birlikte ele alıyor ve kadın özgürlükleri konusunda Osmanlı’da ve Avrupa’da yaşanan benzer mücadeleleri farklı bireylerin kendilerine özgü deneyimleriyle ortaya koyuyor.

Kitap, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Osmanlı kadın hareketinin önemli figürlerini ve onların yazdıklarını bu denli ayrıntılı şekilde ele alan ilk çalışma olmasıyla büyük öneme haiz.

Bu bağlamda, sırasıyla Fatma Aliye, George Sand, Marc Hélys, Marcelle Tinayre ve Hatice Zinnur’un yapıtlarını ele alan Timuroğlu, bize yeni bir çağın başlangıcında özgürlüğe doğru kanat açmış kadınların sözlerini iletiyor.

Çalışma, 19. ve erken 20. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun entelektüel dünyasını etkileyen Aydınlanma felsefesinin Müslüman Osmanlı kadın aydınlar üzerindeki zihniyet dönüşümüne nasıl etkide bulunduğunu ortaya koyuyor.

  • Künye: Senem Timuroğlu – Kanatlanmış Kadınlar: Osmanlı ve Avrupalı Kadın Yazarların Dostluğu, İletişim Yayınları, inceleme, 248 sayfa, 2020