Abdullah Kaygı – Sanat Felsefesi ve Sinema Sanatı (2024)

Sanat bilgi kaynağı olabilir mi?

‘Sanat Felsefesi ve Sinema Sanatı’nda bu soruya cevap aranırken iki temel perspektif inceleniyor: malzemede mahirlik gerektiren ve estetik nitelikleri vurgulayan zanaatkârlık olarak sanat ile insanlık durumuna dair derin içgörüler sunan evrensel hakikatlerin aktarıcısı olarak sanat.

Her iki görüşü titizlikle ele alan yazar, çağdaş sanat kuramlarının yarattığı kavram kargaşasında sanatın sonunun geldiği iddialarını da çözümlüyor.

Buna göre çağımız sanat kuramlarının bizleri getirdiği yer, sanatın inkârıdır.

Bundan kurtulmanın yolu ise Aristoteles’in insanın doğasındaki olanakları sunan bir disiplin olarak sanat görüşüne ve Kant’ın tekil olanda evrensel olanı gören ve gösteren bir etkinlik olarak sanat görüşüne geri dönmektir.

  • Künye: Abdullah Kaygı – Sanat Felsefesi ve Sinema Sanatı, Akademim Yayıncılık, sanat, 208 sayfa, 2024

Erden Kıral – Aynadan Yansıyan Hatıralar (2024)

“Ben düzenli olarak yeni yayımlanan öykü kitaplarını okurum.

Kanımca öykü, sinema sanatına romandan daha yatkındır.

Roman sayıyla, öykü ise nakavtla kazanır.”

Türk sinemasında kendine özgü bir yere sahip olan ve Hakkâri’de Bir Mevsim, Bereketli Topraklar Üzerinde, Yolda gibi ödüllü filmlerin yönetmeni Erden Kıral’dan hatıralar geçidi.

Yılmaz Güney’le çalkantılı ilişkisinden Sıkıyönetim zamanlarında film çekmenin zorluklarına, Gérard Depardieu ile yapacağı sinema çalışmasından yurtdışında yaşadığı ilginç olaylara varıncaya dek, zor ama dolu dolu geçen yıllar.

‘Aynadan Yansıyan Hatıralar’, Erden Kıral’ın hayatından yaşam perdesine yansıyanlar.

Dünyanın da ülkenin de bir dönüşüm geçirdiği, siyasi çalkantıların sokağa indiği, devrim beklentilerinin yükseldiği, entelektüellerin ve sanatçıların fikir lideri olduğu bir dönemin izdüşümü…

  • Künye: Erden Kıral – Aynadan Yansıyan Hatıralar: Benim Güzel Günlüğüm, Yapı Kredi Yayınları, anı, 200 sayfa, 2024

Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema (2024)

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün sinemaya dair yazdıklarına açık ve anlaşılır bir giriş sunuyor.

Deleuze’ün çığır açıcı iki sinema kitabında karşımıza çıkan çok sayıda kategoriyi ve sınıflandırmayı açıklayan eser, John Ford, Sergey Ayzenştayn, Alfred Hitchcock, Michelangelo Antonioni, Alain Resnais gibi yönetmenlerin filmleri de dâhil olmak üzere pek çok yapımı değerlendirmeye tabi tutuyor.

Steven Spielberg, Lars von Trier, Martin Scorsese ve Wong Kar-wai gibi çağdaş yönetmenleri de Deleuze’ün teorileri ışığında ele alarak onun sinema üzerine yazdıklarına güncel bir bakış kazandırıyor.

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün neden bugün haklı olarak sinemanın en büyük filozoflarından biri kabul edildiğini gösteriyor bize.

Felsefe ve film çalışmaları meraklıları için temel bir okuma…

Kitaptan bir alıntı:

“Filmler daha ziyade kendi felsefeleriyle gelir, onlar kendinde felsefidir. Bana göre bu, yani filmlerin kendilerini incelemek, Deleuze’ün Sinema kitaplarının temel amaçlarındandır ve kuşkusuz bu kitabın da başlıca amacıdır. Dolayısıyla şunu doğru anlayalım: Deleuze, sayesinde sinemayı izah edeceğimiz bir felsefe icat etmez. Aksine sinema bize kendi felsefelerini sunar, Deleuze de Sinema kitaplarında bizzat bunu izah etmeye çalışır.”

  • Künye: Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema, çeviren: Yasin Aydınlık, Vakıfbank Kültür Yayınları, sinema, 224 sayfa, 2024

Dilara Balcı – Yeşilçam’da Öteki Olmak (2023)

Birçok gayrimüslimin de görev yaptığı Yeşilçam’ı farklı bir boyuttan ele alan ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’, Türkiye sinemasında gayrimüslim vatandaşların temsil biçimlerine ve karikatür tiplemelerin arkasında yatan ötekileştirmeye dair eleştirel bir bakış sunuyor.

Fotoğrafların ve film karelerinin de eşlik ettiği ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’, Dilara Balcı’nın yeni baskıya özel kaleme aldığı önsözüyle okurları bekliyor.

Türkiye sinemasında gayrimüslimlere dair yapılmış en kapsamlı araştırmalardan biri olarak görülen ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’, ilk olarak 2013’te basıldı, daha sonra sinema ve televizyon yapımlarında “öteki” konusunu inceleyen çok sayıda kitap, kitap bölümü ve bilimsel makalenin kaleme alınmasına da öncülük etti.

1940-1977 yılları arasında çekilmiş doksan bir filmin değerlendirmesinden oluşan ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’, çözümlemeleriyle 1977 sonrasını da işaret ediyor.

Bir yandan tarihselliği içinde Türkiye sinemasını ele alan kitap, sinemayı var eden oyuncusundan yönetmenine, laboratuvarcısından yapımcısına bütünlüklü bir fotoğraf sunuyor.

Dilara Balcı, ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’ta filmlerde yer alan “öteki”lerin karakter tahlillerini yaparken azınlıkların sinemadaki temsiliyet biçimlerini de ele alıyor: Bazen yalnız, isimsiz, gülünç, kimi zaman “hain”…

Ve o insanların bu temsiliyetlerle iç içe geçmiş meslekleri…

Tiyatro ve edebiyat ile sinemanın etkileşiminin de bir yaklaşım olarak araştırmayı tamamladığı ‘Yeşilçam’da Öteki Olmak’ta “öteki”lerin hikâyesi kavramsal bir eksen etrafında örülüyor.

Kitap, eleştirel bakışıyla Türkiye sinemasına sunduğu katkısının ötesinde, izleyicinin de önyargılı yaklaşımını dönüştürmeyi umut ediyor.

  • Künye: Dilara Balcı – Yeşilçam’da Öteki Olmak, Ayrıntı Yayınları, sinema, 176 sayfa, 2023

Fidan Terzioğlu – İnsanı İnsan Yapan Nedir? (2023)

Fidan Terzioğlu “İnsanı insan yapan nedir?” sorusunun peşinde, sinema tarihinde derin iz bırakmış yedi önemli yapay zekâ filmine tasavvufun gözüyle bakarak bizi bir yolculuğa çağırıyor: Bilmediğimiz, arzuladığımız, istemediğimiz ötekilikleri görebilmek, izleyebilmek ve dönüştürebilmek için.

Hayatın kaynağının bilmediğimizi dahi bilmediğimiz veçhelerinde olduğunu fark etmek için.

İnsanın kendisi ile öteki arasında kurduğu ilişkiler hakkında bu kitap.

Öteki yabancıdır, dışarıdakidir, bizden olmayandır; bilinmeyen, tanımlanamaz ve denetlenemez olandır.

Bilinmezliğin içerdiği bilgi ve deneyim için, bildiğimiz sınırların genişlemesi için ve bu sınırlardan özgürleşmek için süregiden bir arzu duyarız.

Bu keşif arzusu ve merak gelişmemizi, yeni bilgilere ve kavrayışlara açılmamızı sağlayan en önemli itkimizdir.

İçinden çıkılması güç görünen bir ilişkiler kavşağında yeni açılımlar bulmak, yeni cümlelerle konuşmak, yeni fikirler oluşturmak ve bu fikirleri dayanışma içinde eyleme dönüştürebilmek için.

Kitaptan bir alıntı:

“Çocukluktan yetişkinliğe, beşerlikten insan olmaya doğru evrilmek için, ölüm fikriyle yüzleşmek ve varlık zeminindeki bu bilinmezliği kabul etmek gerekir. Tasavvuf düşüncesindeki ‘ölmeden önce ölmek’ ilkesi, bu imkânı işaret eder. Ölmeden önce ölmek, ölümlülük ilkesinin eninde sonunda elimizden alacağı, mülkiyetimizde olmayan şeyler hakkındaki mülkiyet iddiamızdan vazgeçmektir. Bu ilke bizi iradesiz ve amaçsız bir yaşama götürmez. Aksine, içinde yaşadığımız an içinde neyin korunmaya, neyin bırakılmaya uygun ve değerli olduğunu ayırt etme imkânını getirir. Ömrü bitmiş olanı teslim edip, şimdi geleni kabul etmenin yolunu açar.”

  • Künye: Fidan Terzioğlu – İnsanı İnsan Yapan Nedir?: Yapay Zekâ Filmlerine Tasavvuf Gözüyle Bakmak, Metis Yayınları, sinema, 192 sayfa, 2023

Kolektif – Başka Bir Dünyadan Şarkılar (2022)

‘Başka Bir Dünyadan Şarkılar: Sinema ve Türkiye Sosyolojisi’, iki kitaptan oluşan bir film çalışmaları derlemesinin ikinci kitabı.

İlk kitap, ‘Hayatın Taklidi Dünyanın Derdi: Film Çalışmalarında Güncel Yaklaşımlar’dı.

Bu kitaplar, doktora tezi, verdiği dersler, kitap, makale ve çevirileriyle film çalışmalarının ve akademik sinema eğitiminin Türkiye üniversitelerindeki öncü ismi Nilgün Abisel’e armağan olarak tasarlandı.

‘Başka Bir Dünyadan Şarkılar’, doktora tezinden başlayarak Abisel’in çalışmalarında ağırlıklı bir yeri bulunan Türkiye sinemasına odaklanıyor.

Bu çerçevede kitaptaki yazılar, çeşitli konuları (filmler, yönetmenler, dönemler, vd.) güncel yaklaşımlar üzerinden yenilikçi bir bakışla ele alıyor.

Böylece ‘Başka Bir Dünyadan Şarkılar’, tarihten estetiğe, çevre, yaşlı bakımı ve demokrasi gibi başlıklardan sinema eğitimine, ele aldıkları meseleler açısından çeşitlilik içeren yazılar aracılığıyla, yerli sinema üzerine ilginç bir toplam sunuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Nezih Erdoğan, Rukiye Karadoğan, Kurtuluş Kayalı, Ahmet Gürata, Pembe Behçetoğulları, Funda Şenol Cantek, Ali Karadoğan, Levent Köker, Uygur Kocabaşoğlu, Aysun Akan, Murat İri, Emrah Özen ve Nejat Ulusay.

  • Künye: Kolektif – Başka Bir Dünyadan Şarkılar: Sinema ve Türkiye Sosyolojisi (Nilgün Abisel’e Armağan 2), derleyen: Nejat Ulusay, Umut Tümay Arslan, Ali Karadoğan ve Pembe Behçetoğulları, Dipnot Yayınları, sinema, 248 sayfa, 2022

Hanns Zischler – Kafka Sinemaya Gidiyor (2022)

Franz Kafka, günlüklerinden de anlaşıldığı üzere tutkulu bir sinemaseverdi, anlatı tarzında sinemadan da çokça esinlenmişti.

Ayrıntıların peşinden dur durak bilmeden koşan azimli yazar Hanns Zischler, Kafka’nın metinlerini yıllarca inceledi, yerli ve yabancı pek çok arşivi taradı, kütüphanelerde araştırmalar yaptı, dönemin gazetelerini didik didik etti, fotoğraflar, program broşürleri, film ilanları, posterler topladı, Kafka’nın gittiği sinemaların, seyrettiği filmlerin, hayranlık duyduğu sahnelerin ve etkilendiği oyuncuların izini sürüyor.

Tüm bu çabalarının sonucunda ortaya çıkan ve Kafka araştırmalarına önemli bir temel oluşturan bu eşsiz eser, ele aldığı sessiz filmler ve yaratıcı sanatçılarla da sinemanın ilk zamanlarına büyülü bir keşif gezisi.

  • Künye: Hanns Zischler – Kafka Sinemaya Gidiyor, çeviren: Esen Akyel, Everest Yayınları, sinema, 208 sayfa, 2022

Gül Yaşartürk – Sinema ve Toplumsal Cinsiyet (2022)

Sinema kadına, dişil kimliğiyle farklı bir birey olma hakkı tanımaz.

Gül Yaşartürk, 2010-2020 arasında çekilmiş on filme odaklanarak sinemada patriyarkanın ve kadına dair verili kodların nasıl yeniden ve yeniden üretildiğini ortaya koyuyor.

‘Sinema ve Toplumsal Cinsiyet’in ana temaları patriyarka, kadının özne olarak varlığı, kadın emeği, anne kız ve kız kardeş ilişkileri.

Söz konusu filmlerin bazılarında görünür ve somut, bazılarındaysa görünmeyen ve anlatı dışında bırakılan bir babaya duyulan özlem, baba eksikliğinden kaynaklanan sorunlar söz konusu.

Babayı kamusal alan ve özgürlükle, anneyi ise çocukla yakın ilişkiden sorumlu kılan yapı, anneye “kadın” olarak dişil kimliği ile farklı bir birey olma hakkı tanımaz.

Kitapta, kadın karakterlerin bakış, ses ve taşra özelinde mekânda varoluşları üzerinden özne olma olasılıkları tartışılıyor, patriyarkal yapı, emek gücü içerisindeki konumları, anne-kız ilişkileri göz önüne alınarak filmlere dair bütünlüklü bir çerçeve oluşturuluyor.

  • Künye: Gül Yaşartürk – Sinema ve Toplumsal Cinsiyet: Türk Sinemasında Ev, Emek, Cinsiyet ve İktidar İlişkileri, Nika Yayınevi, sinema, 176 sayfa, 2022

Ali Karadoğan ve Semire Ruken Öztürk – Türkiye’de Sinema Sansürünün Tarihi (2022)

Türkiye sinemasında uygulanan ve kimileri absürtlükte sınır tanımayan sansür üzerine arşivlik bir eser.

Sansür karar defterlerini üzerinde iki boyunca didik didik etmiş Ali Karadoğan ve Semire Ruken Öztürk, 1932-1988 yılları arasında verilen sansür kararlarını yıllara ve konulara göre sınıflandırmış.

Sinema alanında olduğu kadar kültürel çalışmaların diğer birçok alanında da yapılacak çalışma ve araştırmalara ilham verecek kitapta, sansür karar defterleri tasnif edilmiş ve içeriğinin sistematik bir biçimde dökümü yapılmış, bir nevi envanteri çıkarılmış.

İşin güzel tarafı da, bu devasa çalışmayı ücretsiz olarak okuyup indirebilmeniz.

Kitabın üç cildi de şu linkten temin edilebilir: https://bit.ly/3JRjOQR

  • Künye: Ali Karadoğan ve Semire Ruken Öztürk – Türkiye’de Sinema Sansürünün Tarihi, 1932-1988, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, inceleme, 3 Cilt, 1478 sayfa, 2022

Ronald Bogue – Deleuze, Sinema ve Felsefe (2021)

Gilles Deleuze’ün sinema üzerine fikirleri bugün de ilgi çekiyor ve yoğun olarak tartışılıyor.

Ronald Bogue de, Deleuze’ün sinema hakkındaki yoğun ve görünürde kapalı pasajlarını açıklığa kavuşturan iyi bir çalışmaya imza atmış.

Deleuze’ün 4 Kasım 1995’teki vefatının hemen ardından Serge Toubiana onu şu sözlerle andı:

“Son otuz yıla damgasını vurmuş Fransız düşünürleri arasında yalnızca Deleuze sinemayı hakiki anlamda sevmişti.”

Felsefenin hayati unsurlarıyla birlikte sanatların da “felsefeden sanata, sanattan felsefeye geçen ayrılmaz güçler” olduğunu savunan Deleuze’e göre, filozoflar kavramları, yönetmenler ise imajları icat eder.

Fakat yönetmenler sinema hakkında konuşmaya başladığında artık “başka bir şeye dönüşür”.

O vakitte yönetmenler temel sinematik kavramların çekirdeğini ilan eder ve filozoflar onları geliştirmek, kavramlar koleksiyonundan tutarlı bir sinema teorisi inşa etmek için bu kavramlar üzerinde çalışmaya başlar.

Deleuze’ün kitapları yoğun akıl yürütmenin, hem sinema hem de felsefe alanında geniş kapsamlı sentetik yorumların çalılıklarında Deleuze’ü izlemek durumundaki okuyuculardan önemli taleplerde bulunur.

Bogue, bu kitabında Deleuze’ün kullandığı kaynakları ve örnekleri ortaya koyarak onun en yoğun ve görünürde kapalı pasajlarını açıklığa kavuşturmak suretiyle ‘Cinema 1’ ve ‘Cinema 2’ okumalarını sürdürüyor.

  • Künye: Ronald Bogue – Deleuze, Sinema ve Felsefe, çeviren: Ekrem Ekici, Küre Yayınları, felsefe, 223 sayfa, 2021