Ralph Johannes Lilie – Bizans (2024)

Ralph Johannes Lilie’nin ‘Bizans: Doğu Roma İmparatorluğu’nun Tarihi 326-1453’ adlı eseri, Bizans İmparatorluğu’nun bin yıllık tarihindeki önemli dönüm noktalarını, siyasi, sosyal ve kültürel gelişmelerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Kitap, karmaşık ve zengin bir tarihi dönemi, okurlarına anlaşılır ve akıcı bir dille sunuyor.

Roma İmparatorluğu’nun bölünmesiyle ortaya çıkan Doğu Roma İmparatorluğu’nun siyasi, dini ve kültürel yapısı detaylı bir şekilde incelenir.

Büyük imparatorların yönetimi altında Bizans’ın siyasi ve kültürel alanda ulaştığı zirve noktaları ve bu dönemin önemli olayları ele alınır.

Bizans İmparatorluğu’nun Batı Avrupa, İslam dünyası ve diğer medeniyetlerle olan ilişkileri, savaşlar, diplomasi ve kültürel etkileşimler bağlamında incelenir.

Haçlı Seferleri, Osmanlı tehdidi ve nihayetinde Konstantinopolis’in fethi gibi olayların Bizans İmparatorluğu’nun sonunu getiren süreçteki rolü analiz edilir.

Bizans’ın sanatı, mimarisi, felsefesi, dini ve hukuki sistemi gibi kültürel yönleri ayrıntılı bir şekilde incelenir ve bu medeniyetin Batı ve Doğu dünyasına yaptığı etkiler değerlendirilir.

Kitap, Bizans tarihini başlangıcından sonuna kadar kapsayan geniş bir çerçeve sunar.

Lilie, kitabında en güncel bilimsel araştırmalara dayanarak Bizans tarihini yeniden yorumlar.

Karmaşık bir konuyu anlaşılır bir dille ve kronolojik bir sırayla sunarak, okurların Bizans tarihine kolayca giriş yapmalarını sağlar.

Siyasi, sosyal, kültürel ve dini yönleri bir arada ele alarak Bizans medeniyetinin karmaşık yapısını ortaya koyar.

  • Künye: Ralph Johannes Lilie – Bizans: Doğu Roma İmparatorluğu’nun Tarihi 326-1453, çeviren: Emre Karatekeli, Runik Kitap, tarih, 132 sayfa, 2024

Camillo Sitte – Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası (2024)

Camillo Sitte, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan endüstriyel şehirleşmenin yarattığı düzensiz ve estetikten yoksun kentsel dokuya karşı bir tepki olarak bu kitabı kaleme aldı.

Kitap, kent planlama tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve günümüzde hala kent tasarımcıları ve mimarlar tarafından başvuru kaynağı olmaya devam ediyor.

Sitte, tarihi kentlerin karmaşık ve organik dokusunun, modern kentlerin düzenli ve geometrik planlarına göre daha yaşanabilir ve estetik olduğunu savunur. Eski kentlerin sokak ağları, meydanları ve binalarının birbirleriyle olan ilişkileri, modern kentlerin aksine, zengin bir görsel ve deneyimsel çeşitlilik sunar.

Sitte, kent meydanlarının kent hayatının merkezinde yer aldığını ve sosyal etkileşimleri teşvik ettiğini vurgular. Meydanlar, sadece trafik akışını düzenleyen noktalar değil, aynı zamanda insanların bir araya gelerek sosyalleştiği, kültürel etkinliklerin gerçekleştiği ve kent kimliğinin belirlendiği önemli alanlardır.

Sitte, kent planlamasında doğal topografyanın önemini vurgular. Yer şekilleri, bitki örtüsü ve su kaynakları gibi doğal unsurlar, kentlere özgün bir karakter kazandırır ve kent dokusunu zenginleştirir.

Sitte, kentlerin görsel olarak zengin ve sürekli değişen bir deneyim sunması gerektiğini savunur. Sokakların dolambaçlı olması, binaların farklı yüksekliklerde ve ölçeklerde olması, kent manzaralarının sürekli değişmesini sağlar ve kent hayatını daha ilgi çekici hale getirir.

Sitte, tarihi binaların kent kimliğinin önemli bir parçası olduğunu ve korunması gerektiğini vurgular. Tarihi binalar, bir kentin hafızasını taşır ve yeni yapılaşmalarla uyumlu bir şekilde korunarak kentlerin karakteri güçlendirilebilir.

Sitte’nin fikirleri, özellikle 20. yüzyılın başlarında Avrupa ve Amerika’da kent planlama alanında büyük bir etki yarattı. “Güzel şehir” hareketinin öncülerinden biri olan Sitte, kentlerin sadece işlevsel değil, aynı zamanda estetik ve kültürel değerlere sahip olması gerektiğini savunmuştur. Onun fikirleri, modern kentlerin monoton ve cansız yapısına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış ve kent planlamacılarını tarihi dokuyu koruyarak daha yaşanabilir kentler oluşturmaya teşvik etmiştir.

  • Künye: Camillo Sitte – Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası, çeviren: Hüseyin Tüzün, Arketon Yayıncılık, mimari, 116 sayfa, 2024

Mahmut Davulcu – Voyn (2024)

Mahmut Davulcu’nun ‘Voyn: Antalya’nın Yaşayan Mirası’ kitabı, Antalya’nın kültürel mirasını ve bu mirasın günümüzdeki yaşayan halini ele alıyor.

Kitap, sadece tarihi kalıntılar ve müzelerle sınırlı kalmayarak, Antalya’nın insanlarının hafızalarında, geleneklerinde ve yaşam biçimlerinde yaşayan kültürel zenginlikleri mercek altına alıyor.

Kitap, “yaşayan miras” kavramını detaylı bir şekilde açıklıyor. Yaşayan miras, geçmişten günümüze aktarılan, insanların bilgi, tecrübe, inanç, beceri ve değerlerini içeren soyut ve somut bir miras olarak tanımlanıyor.

Antalya’nın coğrafi konumu, tarihi ve kültürel zenginliği nedeniyle Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olması, kitabın odak noktalarından biri. Davulcu, bu zenginliğin nasıl korunduğu, nasıl geliştirildiği ve gelecek nesillere nasıl aktarılabileceği üzerine kafa yoruyor.

Kitap, kültürel mirasın bireyler ve toplumlar için önemini vurguluyor. Kültürel miras, insanların kimliklerini oluşturmalarına, bir araya gelmelerine ve geleceğe umutla bakmalarına yardımcı oluyor.

Kitapta, Antalya’nın farklı bölgelerindeki yaşayan miras örnekleri yer alıyor.

El sanatlarından mutfak geleneklerine, halk inançlarından müzik kültürüne, efsanelerden hikâyelere kadar çok geniş bir yelpazeyi içeriyor.

Kitap, Antalya’nın kültürel mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması için yapılması gerekenler üzerine önemli öneriler sunuyor.

  • Künye: Mahmut Davulcu – Voyn: Antalya’nın Yaşayan Mirası, Paradigma Akademi Yayınları, folklor, 335 sayfa, 2024

Walter Pohl – Avarlar (2024)

Walter Pohl’un bu önemli çalışması, Orta Avrupa tarih sahnesinde önemli bir yer tutan ancak yeterince incelenmemiş bir halk olan Avarlar hakkında kapsamlı bir inceleme sunuyor.

Kitap, 6. yüzyılın ortalarında Orta Asya bozkırlarından Avrupa’ya göç eden Avarların yükselişi, zirvesi ve düşüşünü detaylı bir şekilde anlatıyor.

Pohl, Avarların Orta Asya bozkırlarından geldiklerini ve 6. yüzyılda Avrupa’ya göç ettiklerini belirtiyor. Bu göçün nedenleri ve Avarların Avrupa’daki ilk yerleşimleri hakkında detaylı bilgiler sunuyor.

Avarlar, Avrupa’ya geldikten sonra kısa sürede güçlü bir imparatorluk kurmuşlar ve bölgedeki diğer halklar üzerinde egemenlik kurmuşlardır. Kitap, Avar İmparatorluğu’nun siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını inceliyor.

Avarlar, Bizans İmparatorluğu ile uzun süreli ve karmaşık bir ilişki içinde olmuşlardır. Kitap, bu iki büyük güç arasındaki savaşları ve ittifakları detaylı bir şekilde anlatıyor. Ayrıca, Avarların Slav halklarıyla olan ilişkileri ve Slavların Avrupa’daki yayılmasındaki rolü üzerinde duruyor.

Avar İmparatorluğu, Frankların yükselişiyle birlikte zayıflamaya başlamış ve 9. yüzyılın başlarında tamamen çökmüştür. Kitap, Avar İmparatorluğu’nun düşüşünün nedenlerini ve sonuçlarını analiz ediyor.

Pohl, Avarlar hakkında mevcut olan sınırlı kaynakları titizlikle inceleyerek, bu halkın tarihini yeniden yazdı.

Kitap, Orta Avrupa’nın erken orta çağ tarihinde Avarların oynadığı önemli rolü vurguluyor ve bu döneme dair yeni bir perspektif sunuyor.

Avarlar gibi göçebe halkların tarihini anlamak için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

  • Künye: Walter Pohl – Avarlar: Orta Avrupa’da Bir Bozkır Halkı (567-822), çeviren: Hakan Aydın, Selenge Yayınları, tarih, 616 sayfa, 2024

 

Alper Demirdöğen, Emine Olhan – Tarım Politikası (2024)

Tarım, insanlığın varoluşundan bu yana en temel ihtiyaçlarından biri olan beslenmeyi sağlayan kritik bir sektördür.

Bu nedenle, tarım sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda toplumların sosyal, kültürel ve politik yapılarını şekillendiren bir güçtür.

Ancak, tarım politikaları kadar önemli ve herkesi ilgilendiren bir konuda, bilimsel temellere dayalı ve kapsamlı kaynaklar yetersiz kalmaktadır.

Bu kitap, bu boşluğu doldurmayı hedefleyen önemli bir çalışma.

Yazarlar, tarım politikalarının çok yönlü yapısını, akademik bir titizlikle ve güncel örneklerle harmanlayarak anlaşılır bir dille aktarıyorlar.

Kitapta, tarım politikalarının ne olduğu, neden var oldukları, nasıl şekillendikleri ve hangi araçlarla uygulandığı gibi temel sorulara yanıtlar bulunuyor.

Ayrıca, üreticiler, tüketiciler ve devlet arasındaki karmaşık ilişkiler ve tarım politikalarının bu ilişkilere etkileri detaylı bir şekilde inceleniyor.

Kitapta neler bulacaksınız:

Tarım Politikalarının Temelleri: Tarım politikasının ne olduğu, amacı ve önemi gibi temel kavramların açık ve net bir şekilde tanımlanması.

Politikaların Değişim Dinamikleri: Tarım politikalarının zaman içinde nasıl değiştiği, bu değişimlerin nedenleri ve etkileri.

Üretici-Tüketici İlişkileri: Tarım politikalarının üreticiler ve tüketiciler arasındaki ilişkilere etkisi, gıda güvenliği ve kalitesi gibi konular.

Politikaların Değerlendirilmesi: Tarım politikalarının etkilerini bilimsel yöntemlerle değerlendirme yöntemleri ve bu yöntemlerin önemi.

Türkiye ve Dünya Örnekleri: Farklı ülkelerdeki tarım politikalarının karşılaştırmalı analizi ve Türkiye’deki uygulamaların değerlendirilmesi.

  • Künye: Alper Demirdöğen, Emine Olhan – Tarım Politikası, İmge Kitabevi, tarım, 267 sayfa, 2024

David Baker – Dünya’nın Kısa Tarihi (2024)

‘Dünya’nın Kısa Tarihi’, evrenin başlangıcından günümüze kadar uzanan kapsamlı bir tarihsel yolculuk sunuyor.

Kitap, karmaşık bilimsel kavramları anlaşılır bir dille aktararak, evrenin oluşumundan yaşamın ortaya çıkışına, insanlığın evrimine ve geleceğe dair tahminlere kadar geniş bir yelpazede konuyu ele alıyor.

  • Büyük Patlama ile başlayan evrenin genişlemesi ve evrendeki temel kuvvetlerin oluşumu.
  • İlk canlıların ortaya çıkışı, evrim süreci ve biyolojik çeşitlilik.
  • İnsanların maymunlardan ayrılması, alet yapımının başlangıcı ve medeniyetlerin doğuşu.
  • Tarım devrimi, şehirlerin kurulması, sanayi devrimi gibi insanlık tarihini şekillendiren önemli olaylar.
  • İklim değişikliği, teknolojik gelişmeler ve insanlığın geleceği gibi konularda tahminler.

Kitabın en önemli özelliklerinden biri, karmaşık bilimsel bilgileri herkesin anlayabileceği bir dilde anlatması. Baker, tarih boyunca yaşanan büyük değişimleri, evrenin genel bir perspektifinden ele alarak okuyuculara farklı bir bakış açısı sunuyor.

Kısacası kitap, evrenin ve insanlığın 13.8 milyar yıllık tarihini kısa ve öz bir şekilde anlatarak, okuyuculara evren hakkında daha derin bir anlayış kazandırmayı amaçlıyor.

  • Künye: David Baker – Dünya’nın Kısa Tarihi, çeviren: Şükrü Alpagut, Say Yayınları, tarih, 250 sayfa, 2024

Werner Sombart – Modern Kapitalizm (2024)

Werner Sombart’ın bu önemli eseri, kapitalizmin kökenlerini ve gelişimini derinlemesine inceliyor.

Özellikle Avrupa’daki ekonomik ve sosyal dönüşümleri mercek altına alarak, kapitalist sistemin nasıl ortaya çıktığını ve modern dünyayı nasıl şekillendirdiğini analiz ediyor.

Sombart, kapitalizmin sadece ekonomik bir sistem değil, aynı zamanda belirli bir zihniyet ve değerler bütünü olduğunu vurgular. “Kapitalist ruh” olarak adlandırdığı bu zihniyet, kazanç elde etme arzusunu, sürekli büyüme ihtiyacını ve yenilikçiliği ön plana çıkarır.

Sombart, kapitalizmin kökenlerini Orta Çağ’daki ekonomik ve sosyal değişimlere bağlar. Şehirleşme, ticaretin gelişmesi ve yeni sınıfların ortaya çıkışı gibi faktörlerin kapitalizmin doğuşunda önemli rol oynadığını savunur.

Sombart, kapitalizmin özgün özelliklerini, rakip ekonomik sistemlerle karşılaştırarak analiz eder. Özel mülkiyet, serbest piyasa, rekabet ve kar maksimizasyonu gibi kavramları derinlemesine inceler.

Sombart, kapitalizmi sadece ekonomik bir sistem olarak değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal bir olgu olarak ele alarak bu konuya yeni bir bakış açısı getirir.

Kapitalizmin tarihsel gelişimini detaylı bir şekilde inceleyerek, günümüzdeki ekonomik sorunların kökenlerini anlamamıza yardımcı olur.

Ekonomik düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan bu kitap, hala güncelliğini koruyan bir başvuru kaynağıdır.

  • Künye: Werner Sombart – Modern Kapitalizm: Kapitalizmin Doğuşu, çeviren: Gözde Türker, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 755 sayfa, 2024

Kolektif – Edebiyat ve Mimarlık (2024)

Edebiyat ve mimarlık…

Biri kelimelerle şekillenir, diğeri ise taş, tuğla ve betonla.

Fakat bu iki disiplinin arasındaki bağ, yüzeyde göründüğünden çok daha derindir.

Elinizdeki kitap, edebiyat ve mimarlığın tasarım süreçlerindeki kesişim noktalarını, birbirlerinden nasıl beslendiklerini ve yaratıcılığın iki farklı yansımasını gözler önüne seriyor.

Mimarlık ve edebiyatın kesişiminde kıymetli üretimlere imza atan yazarlar, edebiyat ve mimarlık arasındaki ilişkiyi kendi perspektiflerinden bu çalışmada ele alıyor.

Edebiyatın kurgu sürecinde kent mimarisinden ilham alışı, bir romanın sokaklarında dolaşan karakterlerin adımlarıyla şekillenen şehir tasvirleri…

Ya da mimarların kurgusal metinlerden esinlenerek hayal ettikleri ve inşa ettikleri kentler…

Bu karşılıklı etkileşim hem sanatın hem de yaşamın nasıl tasarlandığını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Edebiyat ve mimarlık meraklıları için bir ilham kaynağı olan bu kitap, şehirlerin ve hikâyelerin nasıl örüldüğüne dair yeni bakış açıları sunuyor.

Tasarımın iki yüzünü keşfetmek ve sınırların nasıl bulanıklaştığını görmek isteyenler için vazgeçilmez bir başucu eseri.

Kitaba katkıdan bulunan isimler ise şöyle: Celal Abdi Güzer, Buket Uzuner, Jale Erzen, Türkan Nihan Hacımömeroğlu, Beyhan Bolak Hisarlıgil, Hakan Hisarlıgil, Seçil Özcan Geylani, Ahmet Turan Köksal, Ertuğ Uçar, Hakan Evkaya, Ayşe Pınar Serin Güner, Hikmet Sivri Gökmen, Özlem Yalım, Akça Yılmaz.

  • Künye: Kolektif – Edebiyat ve Mimarlık, derleyen: Celal Abdi Güzer, Fol Kitap, mimarlık, 280 sayfa, 2024

Gustave Bloch – Roma Cumhuriyeti (2024)

Gustave Bloch’un ‘Roma Cumhuriyeti’ adlı eseri, Roma Cumhuriyeti’nin siyasi ve sosyal yapısını derinlemesine inceleyen önemli bir tarih çalışmasıdır.

Bloch, bu eserinde Roma Cumhuriyeti’nin kuruluşundan düşüşüne kadar geçen süreci, özellikle de cumhuriyet dönemindeki siyasi mücadeleleri ve toplumsal dönüşümleri detaylı bir şekilde analiz etmektedir.

Bloch, Roma Cumhuriyeti’nin kuruluşunu mitolojik anlatılardan ziyade tarihsel bir perspektifle ele alır. Roma’nın ilk dönemlerindeki siyasi yapı, sosyal sınıflar ve hukuk sistemi gibi konuları detaylı bir şekilde inceler.

Roma Cumhuriyeti’nin tarih boyunca süregelen patriciler (aristokratlar) ve plebler (halk) arasındaki sınıf mücadelesini, bu çatışmanın siyasi kurumlar üzerindeki etkilerini ve sonunda varılan uzlaşmaları inceler.

Senato, konsüllük, tribünlük gibi Roma Cumhuriyeti’nin önemli siyasi kurumlarının nasıl oluştuğu, güç dengeleri ve zaman içindeki değişimleri üzerinde durur.

Roma’nın İtalya’yı fethetmesi, Pön Savaşları ve diğer dış savaşlar gibi önemli dönemleri ele alarak, bu süreçlerin Roma Cumhuriyeti’nin siyasi ve sosyal yapısı üzerindeki etkilerini analiz eder.

Roma Cumhuriyeti’nin iç savaşlar ve siyasi istikrarsızlıklar sonucu çöküşünü ve imparatorluğun doğuşunu detaylı bir şekilde inceler.

Bloch, Roma Cumhuriyeti’ni sadece siyasi bir kurum olarak değil, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve kültürel bir yapı olarak ele alır. Tarihsel kaynakları titizlikle inceleyerek, Roma toplumunun karmaşık yapısını ve değişimi ortaya koyar. Özellikle Roma hukuku ve siyasi düşünce üzerine yaptığı analizler, eserin en önemli özelliklerinden biridir.

Bloch’un eseri, Roma Cumhuriyeti üzerine yazılmış en kapsamlı ve etkili çalışmalardan biri olarak kabul edilir. Klasik antik çağ tarihçiliği alanında önemli bir referans kaynağıdır.

Roma Cumhuriyeti’nin siyasi ve sosyal yapısını derinlemesine analiz ederek, modern siyaset teorilerine de önemli katkılar sunar.

Bloch, tarihsel kaynakları ele alış biçimi ve analiz yöntemi ile tarihçilik alanında önemli bir örnek teşkil eder.

  • Künye: Gustave Bloch – Roma Cumhuriyeti: Politik ve Sosyal Çatışmalar, çeviren: Dicle Ezgi Gözoğlu, Selenge Yayınları, tarih, 240 sayfa, 2024

Kolektif – Çok Geç Değil (2024)

‘Çok Geç Değil’, iklim kriziyle mücadelede umudu ve hareketi ön plana çıkaran bir eser.

Kitap, iklim değişikliğiyle ilgili haberlerin çoğunlukla karamsar bir tablo çizdiği bir dönemde, umutsuzluğa kapılmadan çözümler üretmeye ve harekete geçmeye çağırıyor.

Kitap, iklim krizinin ciddiyetini kabul etmekle birlikte, umudun önemini vurguluyor. İklim değişikliğiyle mücadelede elde edilen başarılar ve geleceğe dair umut verici gelişmeler, somut örneklerle sunuluyor.

Kitapta yer alan farklı yazarların kişisel hikayeleri, iklim krizinin bireysel ve toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor. Bu hikayeler, okuyucuyu duygusal olarak etkileyerek iklim kriziyle mücadeleye daha fazla katılmaya teşvik ediyor.

Kitap, iklim krizinin etkilerinin adil olmadığını ve en çok marjinalize olmuş toplulukları etkilediğini vurguluyor. İklim adaleti ve eşitlik konuları, kitabın önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Kitap, iklim krizine karşı farklı çözüm önerileri sunuyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, sürdürülebilir yaşam tarzları ve toplumsal hareketler gibi konulara değiniliyor.

Kitapta, iklim değişikliğiyle ilgili güncel bilimsel bulgulara yer veriliyor. Ancak bu bilgiler, karmaşık bir dille değil, anlaşılır bir şekilde sunuluyor.

Farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen insanların iklim değişikliğiyle mücadeledeki deneyimleri ve hikayeleri paylaşıldığı için kitap, okuyucuya ilham veriyor.

Kitapta, iklim krizine karşı bireysel ve toplumsal düzeyde neler yapılabileceği konusunda pratik öneriler sunuluyor.

Kitap, okuyucuyu harekete geçmeye ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katılmaya davet ediyor.

‘Çok Geç Değil’, iklim krizinin karmaşık ve üzücü yönlerinin yanı sıra, umut ve çözüm odaklı bir bakış açısı sunuyor. Kitap, iklim değişikliğiyle mücadele eden bireylere ve topluluklara ilham kaynağı oluyor. Ayrıca, iklim krizi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkes için de değerli bir kaynak.

  • Künye: Kolektif – Çok Geç Değil: İklim Hikâyesini, Umutsuzluktan, Olasılıklar Eksenine Doğru Dönüştürmek, editör: Rebecca Solnit, Thelma Young Lutunatabua, çeviren: Bahri Sedat Okutan, Alperen Tekin, Scala Yayıncılık, ekoloji, 228 sayfa, 2024