Kolektif – Hem Antisemitizme Hem İstismarına Karşı (2025)

 

‘Hem Antisemitizme Hem İstismarına Karşı’ (‘Contre l’antisémitisme et ses instrumentalisations’), antisemitizmin tarihsel kökenlerini ve modern dünyadaki yeniden üretim biçimlerini tartışırken, aynı zamanda bu kavramın nasıl araçsallaştırıldığına dair güçlü bir eleştiri sunuyor. Judith Butler ve Naomi Klein gibi yazarların katkılarıyla hazırlanan eser, antisemitizme karşı mücadeleyi reddetmeden, bunun İsrail devletinin Filistin’e yönelik işgal ve baskı politikalarını meşrulaştırmak için nasıl kullanıldığını sorguluyor. Antisemitizmin gerçek kurbanlarının hatırasına sahip çıkarken, aynı kavramın politik bir kalkan haline getirildiğini vurguluyor.

Yazarlar, Batı’da antisemitizme karşı geliştirilen söylemin, çoğu zaman İslamofobiye, sömürgecilik pratiklerine ve Filistinlilerin özgürlük mücadelesini bastırmaya hizmet eden bir çifte standart içerdiğini belirtiyor. Ariella Aïsha Azoulay ve Houria Bouteldja, Yahudi deneyiminin sömürgecilik ve göç bağlamındaki yankılarını incelerken, Frédéric Lordon ve Françoise Vergès, kapitalist sistemin bu kavramı nasıl yeniden işlevselleştirdiğini analiz ediyor. Kitap, antisemitizmi yalnızca geçmişin bir nefreti olarak değil, günümüz politikalarının merkezinde duran çok boyutlu bir sorun olarak ele alıyor.

Bu tartışmalar, Filistin’deki adalet talebini antisemitizmin gölgesinde boğmaya çalışan söylemleri açığa çıkarıyor. Yazarlar, antisemitizme karşı mücadele ile Filistinlilerin özgürlük mücadelesinin birbirine karşıt olmadığını, aksine aynı özgürlük arayışının parçaları olduğunu öne sürüyor. Böylece kitap, hem antisemitizme hem de onun araçsallaştırılmasına karşı evrensel bir dayanışma çağrısı yapıyor.

Kitaba katkıda bulunan yazarlar şöyle: Judith Butler, Ariella Aïsha Azoulay, Sebastian Budgen, Leandros Fischer, Maxime Benatouil, Houria Bouteldja, Françoise Vergès, Frédéric Lordon, Naomi Klein.

  • Künye: Kolektif – Hem Antisemitizme Hem İstismarına Karşı, çeviren: Nesrin Demiryontan, Aslı Sümer, Elçin Gen, S. Melis Baysal, Savaş Kılıç, Metis Yayınları, siyaset, 200 sayfa, 2025

Matteo Pasquinelli – Patronun Gözü (2025)

Matteo Pasquinelli’nin ‘Patronun Gözü’, yapay zekânın kökenlerini, gelişimini ve toplumsal etkilerini derinlemesine inceleyen bir çalışma.

Pasquinelli, yapay zekânın sadece bilim kurgu filmlerinde yer alan bir kavram olmadığını, aksine köklü bir tarihsel ve toplumsal sürecin ürünü olduğunu vurguluyor. Yazar, yapay zekânın gelişiminin, sanayi devrimiyle birlikte başlayan üretim süreçlerindeki değişimler ve toplumsal ilişkilerdeki dönüşümlerle yakından ilişkili olduğunu savunuyor.

Kitapta, yapay zekânın genellikle biyolojik zekâyı taklit etme çabası olarak sunulduğu yaygın görüşe karşı çıkılıyor. Pasquinelli’ye göre yapay zekâ, aslında emeğin ve toplumsal ilişkilerin zekâsını taklit ederek geliştirildi. Yapay zekâ algoritmaları, tarihsel olarak üretim süreçlerindeki verimlilik artırma çabalarından ve toplumsal kontrol mekanizmalarından beslenmiştir.

Yazar, yapay zekânın gelişiminde önemli bir rol oynayan Babbage’ın hesap makineleri gibi tarihsel örnekleri inceleyerek, yapay zekânın kökenlerini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, günümüzde yaygın olarak kullanılan görüntü tanıma ve gözetim algoritmalarının da benzer kökenlere sahip olduğunu vurguluyor.

Pasquinelli, yapay zekânın geleceği hakkında da önemli tespitlerde bulunuyor. Yazar, yapay zekânın otonom bir varlık haline geleceği iddialarının gerçekçi olmadığını savunuyor. Yapay zekâ algoritmaları, her zaman insan tarafından tasarlanan ve kontrol edilen araçlardır. Yapay zekânın asıl amacı, insan emeklerinin otomasyonunu sağlamak ve toplumsal kontrolü güçlendirmektir.

Kitabın Önemi:

  • Yapay Zekânın Eleştirel Bir Analizi: Pasquinelli, yapay zekâyı eleştirel bir bakış açısıyla inceleyerek, yaygın olan ideolojik yanılgıları ortaya koyuyor.
  • Tarihsel Perspektif: Yapay zekânın tarihsel gelişimini izleyerek, günümüzdeki yapay zekâ teknolojilerinin kökenlerini daha iyi anlamamızı sağlıyor.
  • Toplumsal Etkiler: Yapay zekânın toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini ve potansiyel tehditlerini ele alıyor.
  • Alternatif Bir Bakış Açısı: Yapay zekâyı sadece teknolojik bir gelişme olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir olgu olarak değerlendiriyor.

Künye: Matteo Pasquinelli – Patronun Gözü: Yapay Zekânın Sosyal Tarihi, çeviren: Elçin Gen, Metis Yayınları, inceleme, 312 sayfa, 2025

Pierre Bourdieu – Kültür Üretimi (2023)

Avrupa toplumlarında sanatın kurumsallaşmasının tarihi, sanatın özerkliğini kazanmasının tarihidir.

Rönesans’ta tohumları atılan bu özerkleşme süreci boyunca sanat, Kilise ile Saray’ın himayesinden ve vesayetinden koparak bağımsızlaşır.

Aynı süreçte kapitalizmin yükselişine koşut bir sanat piyasası örgütlenir.

Bir yandan da sanat tarihi ve sanat eleştirisi başlı başına birer yazın türü olarak gelişir.

Ondokuzuncu yüzyıla gelindiğinde, kendi bilgisini ve estetiğini kendi içinde belirleyen, otoriteyi ve meşruiyeti kendi mercilerinden devşiren bir sanat alanı teşekkül etmiştir.

Ne var ki, bu alan bir yandan da piyasaya tâbidir; oysa varlığını “ekonomi”nin inkârı üzerine tesis etmiş, kendini “ticari” kaygıların reddiyle tanımlamıştır.

Pierre Bourdieu, burada yayımladığımız iki temel makalesinde, sanat alanına damgasını vuran bu paradoksu masaya yatırıyor ve “sembolik mallar”ın üretimindeki yapısal dinamikleri ortaya koyuyor.

Tiyatro, edebiyat ve görsel sanat alanlarındaki saha araştırmaları üzerinden, kültürel üretimin temel yasası olan rekabetin nasıl işlediğini inceliyor.

“Çıkar gözetmezlik”, “saf estetik”, “sanat-için-sanat” gibi şiarların üstünü örttüğü sembolik iktidar mücadelelerini gözler önüne seriyor.

Randal Johnson’ın sunuş yazısı ise, Bourdieu’nün çalışmalarını ve temel kavramlarını ele alıyor.

  • Künye: Pierre Bourdieu – Kültür Üretimi: Sembolik Ürünler, Sembolik Sermaye, çeviren: Elçin Gen, İletişim Yayınları, sosyoloji, 224 sayfa, 2023

Kolektif – Şiir / Mimarlık (2021)

Bazı mimari yapılar bizi o denli derinden etkiler ki, onlara sanat eseri deriz, hatta şiir gibi deriz.

“Mimarlık bina mıdır?” sorusuna “Hayır, değildir” yanıtını veren bu derleme de, mimarlığı şiir ve eleştiri olarak kavrayan özgün makaleler sunuyor.

Özellikle Rönesans’tan beri, mimarlığın binayla, inşayla ilişkilendirilmesini reddeden ve onu sanat olarak, şiir olarak, hatta felsefe olarak tasavvur edenler olmuş.

Bu retçi görüşler, mimarlığın işleve, faydaya indirgenmesine karşı çıkmışlar.

Onlara göre mimarlık, birtakım ritüellerdir, kutsal ruhlarla efsunlanarak canlanan heykellerdir, kozmik yaratıklara ev sahipliği yapan labirentlerdir, semiyotik mabetlerdir, altın çağın ütopyalarıdır…

Sonsuz bir hayal ve arzu âlemidir.

Dolayısıyla mimarlık, ancak binayı ihlal ederek mimarlık olabilir.

Mimarlığın kökeni bina-olmayandadır.

Bahar Avanoğlu, önce mimarlığı şiir ve eleştiri olarak kavrayan bu geleneğin kapsamlı bir arkeolojisini yapıyor, ardından da onun çağdaş ifadesi olan Unbuilt düşüncesine ilişkin dört metin sunuyor.

Kitaba katkıda bulunan yazarlar şöyle: Bahar Avanoğlu, Alberto Pérez-Gómez, Norbert Miller, Raimund Abraham ve Lebbeus Woods.

  • Künye: Kolektif – Şiir / Mimarlık: Binanın İhlali, derleyen ve sunan: Bahar Avanoğlu, çeviren: Akın Terzi ve Elçin Gen, İletişim Yayınları, mimari, 247 sayfa, 2021

Martin Cohen – 101 Felsefe Problemi (2016)

 

Felsefe tarihinde iz bırakmış, 101 paradoks ve bilmece.

Pastane ikileminden Köpek ve Profesör’e, Kayıp Krallık ve Atsineği probleminden Akhilleus ve Kaplumbağa paradoksuna, Binyıl probleminden Kant, Schopenhauer ve Descartes problemlerine pek çok sorunun yanıtı, akademik jargondan uzak bir üslupla yazılmış bu kitapta.

  • Künye: Martin Cohen – 101 Felsefe Problemi, çeviren: Elçin Gen, İş Kültür Yayınları

Nur Altınyıldız Artun ve Ali Artun – Dada Kılavuz 1913-1923 (2018)

Nur Altınyıldız Artun ve Ali Artun’un kaleme aldıkları bu kitap, sanat tarihinde devrim yaratmış Dada hareketi için Türkçedeki en kapsamlı kaynak.

Ondokuzuncu yüzyıl başında romantizmle başlayan sanatın özerkleşmesi sürecinin son noktası olan Dada’nın düşünsel temelleri romantik düşünürler ve Nietzsche’dir.

İşte, nitelikli bir Dada arkeolojisi olarak düşünülebilecek çalışma, Dada hareketinin söz konusu felsefi kaynaklarından başlayarak hareketin siyasi temellerini, yarattığı etkileri ve bıraktıkları mirası başından sonuna şehir şehir izliyor.

Dada’nın Münih’teki uyanışından Kabare Voltaire’e, Hugo Ball’den Emmy Hennings’e, Tristan Tzara’dan Vasili Kandinski’ye, Dada dergisinden Dada manifestolarına, devrimci sanatçılardan Berlin’deki devrimci hareketlerin sanattaki izdüşümlerine, Dada’nın sokak eylemlerinden Dada’nın makine-insanlarına, sanat tarihinde ufuk açmış bu harekete dair merak edilen her şey bu kılavuzdu.

  • Künye: Nur Altınyıldız Artun ve Ali Artun – Dada Kılavuz 1913-1923: Münih, Zürih, Berlin, Paris, çeviren: Nur Altınyıldız Artun, Ali Artun, Işık Ergüden, Elçin Gen, Can Gündüz, Ufuk Kılıç, Kemal Lichternest, Kaya Özsezgin ve Mustafa Tüzel, İletişim Yayınları, sanat, 861 sayfa, 2018

Gary L. Francione – Hayvan Haklarına Giriş (2008)

  • HAYVAN HAKLARINA GİRİŞ, Gary L. Francione, çeviren: Renan Akman ve Elçin Gen, İletişim Yayınları, hayvan hakları, 328 sayfa

Gary L. Francione, ‘Hayvan Haklarına Giriş’te, “Çocuğunuz mu köpeğiniz mi?” ayrımını irdeliyor ve hayvan hakları bağlamında sıklıkla dillendirilen “insanca muamele”nin aslında hiçbir karşılığının ve geçerliliğinin olmadığını belirtiyor. Yazar, hayvanlar insanların malı olduğu sürece, hayvanların acısını azaltmaya yönelik hukuksal düzenlemelerin bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyor. Hayvanlar hakkında söylenenler ile gerçekte onlara yapılan muamele arasındaki tutarsızlığı anlama çabasıyla, hayvanların ahlaki statüsünü irdeleyen Francione, mal sahibinin çıkarlarının her zaman malının çıkarlarından öncelikli olacağını ve bu durumda hayvanların payına yine zulüm düşeceğini savunuyor.