Özgür Taburoğlu – Hakikat-Sonrası (2023)

Kısa aralıklarla çağların açılıp kapandığı, hızlanmış bir zamanın sakinleri olarak hakikat-sonrası dönemin egemenliğine tanık oluyoruz.

Bu dönem yalanların, komploların, algı yönetiminin ve cehaletin egemenliğiyle öne çıkıyor.

Taburoğlu, farklı başlıklar altında bir yandan hakikat-sonrası gibi bir adlandırmanın dayanaklarını sorguluyor bir yandan da hakikatin etkin irade ve yaratıcı eylemler gerektirdiğini, aksi takdirde yalanlara ve yanlış anlamalara dönüşeceğini belirtiyor.

Hakikat-sonrası dönemde tanımlanması zor görüngüler de mevcut.

Kontrol edemediğimiz olayların başımıza geldiği ve hakikati savunmada yetersiz kaldığımız böylesi tuhaf bir dönemde, zamanın yıkıcı olaylarını ve dağınık nesnelerini izlerken ister istemez en eskiye, nesnelerin ve olayların kör istencine terk edilmiş zamanlara geri dönüyoruz.

  • Künye: Özgür Taburoğlu – Hakikat-Sonrası: Olaylar ve Nesneler, Akademim Yayıncılık, sosyoloji, 160 sayfa, 2023

Steve Fuller – Hakikat Sonrası (2022)

Hakikatin kurumsal tarihi ve son zamanlarda sıklıkla tartışılan “hakikat sonrası” kavramı üzerine çok önemli bir çalışma.

Steve Fuller, hakikat sonrasının popülist koşullarında rol oynayan meseleleri net bir bakışla açıklıyor.

‘Hakikat sonrası’nın belirleyici özelliği, görünüş ile gerçeklik arasında hiçbir zaman tam olarak ayırt edilemeyen ayrımdır.

Bu aslında hakikat sonrasında en güçlü görünüşün nihayetinde gerçeklik yerine geçtiği anlamına gelir.

Kısacası bir güç oyunudur bu.

Hakikat sonrası (post-truth) terimi her ne kadar Trump ve Boris Johnson gibi politik figürlerle hayatımıza girmiş olsa da, kökleri felsefe, sosyoloji ve politik teorinin derinliklerinde yatıyor.

Felsefede Platon’dan Kuhn ve Popper’a uzanan bu tarih, klasik sosyolojide Makyavelci geleneğe ve Pareto’ya dek uzanmaktadır.

İnsan kaynaklarının doğuşu, medya, tarih ve ekonominin epistemik yapılarla etkileşimi; kısacası bilginin tarih boyu kuramsal ve kurumsal ağlar içerisindeki dolaşımı kitabın temel sorunu.

Kitap, hakikat sonrası durumunun hem politika ve iktisat hem de bilim ve felsefe açısından anlamını Fuller’in özgün bakış açısıyla ele alıyor.

  • Künye: Steve Fuller – Hakikat Sonrası: Güç Oyunu Olarak Bilgi, çeviren: Emre Bilgiç, Fol Kitap, siyaset, 328 sayfa, 2022

Kolektif – Hakikat Sonrası (2021)

Bizim asıl bahtsızlığımız, hakikatin yürürlükten kaldırıldığı bir dönemde yaşıyor olmamız.

Zira tarihin hiçbir döneminde, yalan ve manipülasyon böylesi uzun süreli kendine yer bulamamıştı.

Bu özenli derleme de, hakikat ve “hakikat sonrası”nı siyaset, felsefe, medya ve uluslararası ilişkiler bağlamında tartışmaya açıyor.

Kitaba katkıda bulunan yazarlar,

  • Hakikat sonrası çağda siyasetin izlediği seyri,
  • Hakikat sonrası çağda felsefede yeni bir etiko-politiğin imkânlarını,
  • Göçmenler ve hakikatin yeniden kuruluşunu,
  • İnsan hakları ve hakikat sonrası çağın bireyini,
  • Siyaseten doğruculuk nedeniyle siyasetin kökten yıkımını,
  • Hakikat sonrası dönemde dinin yaşanışını,
  • Post hakikat çağında yalan haberin önlenemez yükselişini,
  • Popülizme suç ortaklığı yapan medyanın hali pür melalini,
  • Popülist söylem olarak komplo teorilerinin yaygın hale gelişini,
  • Ve bunun gibi dikkat çekici konuları tartışıyor.

Kitap, hakikat ve hakikat sonrasının sağlam bir resmini çekmekle yetinmiyor, aynı zamanda bu karanlık çağdan nasıl çıkabileceğimizi de irdeliyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Filiz Zabcı, Çetin Balanuye, Can Ulusoy, Özgün Bulut, Deniz Gürsoy, Durdu Baran Çiftci, Berk İlke Dündar, Bülent Özçelik, Hüseyin Köse, Merve Özdemir, Nil Çokluk, Esra İlkay Keloğlu İşler, Burak Özçetin, Ayşegül Akaydın Aydın, Sümeyra Demiralp, Koray Kaplıca, Bülent Özçelik, Gülin Çavuş, Umut Yukaruç, Rasim Özgür Dönmez, Hikmet Kuran ve Halil Burak Sakal.

  • Künye: Kolektif – Hakikat Sonrası, derleyen: Bülent Özçelik, Nika Yayınevi, siyaset, 448 sayfa, 2021

Lee McIntyre – Hakikat Sonrası (2019)

Hakikat-sonrası mefhumu, hakikatin gölgede bırakılması anlamına gelir.

Hakikat kavramının kendisine yönelik pek çok ciddi meydan okumayla geçmişte de karşılaştık, fakat bu meydan okumaların hiçbiri, gerçekliğin siyaseten ikincil konuma itilmesini öngören bir strateji olarak bu kadar açık biçimde benimsenmemişti.

Özetle, olgular ve hakikat, günümüz siyaset alanında büyük tehlike altındadır.

İşte Lee McIntyre’ın bu önemli çalışması, her şeyin birkaç günde olup bitiverdiği, olguların yerini duyguların aldığı kapitalist modernite çağının hakikat-sonrası rejiminin ne olduğunu, nesnel gerçekleri göz ardı etmenin yarattığı tehlikeleri ve bunlara karşı nasıl mücadele edebileceğimizi tartışıyor.

Ampirik meseleler hakkındaki inançlarımızın şekillenmesinde olguların hislerimize nazaran daha önemsiz olduğu gerçeğinin altını çizen McIntyre, buradan yola çıkarak hakikat-sonrasına gelişimizin felsefi, sosyolojik ve tarihsel dinamiklerini irdeliyor.

Yazar, kapitalist modernite çağında, devlet aklına ve onun otoriter siyasal tahayyüllerine muhtaç olmayan bir karşı duruş geliştirebilmenin yolları, başka bir deyişle, sosyal adaletin, özgürlüğün ve demokrasinin özüne tehdit oluşturan popülizm ve yalanlarla nasıl baş edebileceğimiz üzerine düşünüyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Sokrates’e göre cehalet tedavi edilebilirdir; eğer kişi cahilse tedris edilebilir. Asıl tehdit, hakikati zaten bildiğini düşünecek kadar kibirli olanlardan gelir çünkü o zaman yanlışa dayanarak harekete geçecek kadar fevri olabilirler.”

“Bir düzeyde hepimiz, içinde yer aldığımız grup tarafından kabul edilmeyi gerçeklikten daha çok önemsiyoruz. Ama derdimiz hakikat ise, buna karşı durmak da boynumuzun borcudur.”

“Neye inanacağımızı bilemez hale geldiğimizde, suistimale açığız demektir artık. Hakiki propaganda belki de daha sonra, ona inanıp inanmamamızın herhangi bir önemi kalmadığında gelecektir.”

“Hakikat-sonrasıyla savaşmak için atılacak ilk adım, onun kökenini kavramakta yatar.”

  • Künye: Lee McIntyre – Hakikat Sonrası, çeviren: Mehmet Fahrettin Biçici, Tellekt Kitap, felsefe, 168 sayfa, 2019