Jean Baudrillard – Anahtar Sözcükler (2025)

Jean Baudrillard’ın bu kitabı, postmodern düşüncenin ve hipergerçekliğin önde gelen isimlerinden Baudrillard’ın 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl başı dünyasına dair kısa, keskin ve aforizma gözlemlerini bir araya getiriyor. ‘Anahtar Sözcükler’ (‘Mots de passe’), derinlemesine teorik bir argüman sunmaktan ziyade, modern toplumun simülasyon, medya, tüketim ve anlam yitimi gibi temel sorunlarına dair hızlı ve düşündürücü içgörüler sunuyor. Baudrillard, günümüz dünyasının, gerçeğin taklitlerinin (simülakrlar) gerçeğin kendisinden daha gerçek hale geldiği bir “hipergerçeklik” durumuna ulaştığını savunur.

Kitap, medya çağında bilginin ve görüntülerin aşırı üretimiyle gerçeğin nasıl buharlaştığını ve yerine sürekli çoğalan taklitlerin geçtiğini irdeliyor. Bu süreçte, olaylar, insanlar ve kavramlar, kendi özgün anlamlarını yitirerek, sadece medya ve iletişim araçları tarafından yeniden üretilen işaretlere dönüşür. Baudrillard’a göre, bu durum, modern toplumun en büyük paradoksunu oluşturur: Her şeyin görünürde daha şeffaf ve erişilebilir olduğu bir dünyada, gerçeklik aslında daha da belirsizleşir ve kaybolur.

‘Anahtar Sözcükler’, teknolojinin ve küreselleşmenin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğüne dair eleştirel bir bakış sunar. Tüketim toplumunun birey üzerindeki baskısını, hazzın ve mutluluğun zorunlu birer görev haline gelmesini, özgürlüğün bir yanılsama olduğunu ve bireyin bu sistem içinde nasıl yabancılaştığını tartışıyor. Politikaların, sosyal ilişkilerin ve hatta tarihin bile bu simülasyon zinciri içinde anlamını yitirdiğini ileri sürüyor.

Baudrillard, çağımızın olaylarının, özellikle televizyon ekranlarında deneyimlendiğinde, bir tür “kara deliğe” dönüştüğünü ve gerçek toplumsal etki yaratmadığını belirtiyor. Gerçek trajedilerin ve travmaların bile, medyada gösterildikçe soğuk bir estetiğe bürünerek anlamsızlaştığını savunuyor. Bu durum, olayların bir gerçeklik gücü kazanmasını imkânsız kılar ve her şeyin birer görüntüden ibaret olduğu bir dünyada anlam kaybının kalıcı hale geldiğini vurgular.

Sonuç olarak bu kitap, Jean Baudrillard’ın postmodern teorisinin özünü, daha kısa ve erişilebilir bir formatta sunan bir eser. Kitap, okuyucuyu modern yaşamın yüzeyselliği, medyanın etkisi ve gerçeğin kayboluşu üzerine derinlemesine düşünmeye teşvik eder. Her bir “parola” veya “anahtar sözcük”, günümüz toplumunun karmaşık dinamiklerine dair incelikli bir eleştiri ve sorgulama fırsatı sunar.

  • Künye: Jean Baudrillard – Anahtar Sözcükler, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 74 sayfa, 2025

Lucien Lévy-Bruhl – İlkel Zihniyette Doğaüstü ve Doğa Anlayışı – I (2024)

Lucien Lévy-Bruhl, 20. yüzyılın başlarında antropoloji alanında çığır açan bir Fransız filozof ve sosyologdur.

Özellikle “ilkel zihniyet” üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır.

En önemli eserlerinden biri olan ‘İlkel Zihniyette Doğaüstü ve Doğa Anlayışı’, adlı kitabında, “ilkel” olarak nitelendirdiği toplulukların düşünce yapısını, özellikle de doğa ve doğaüstü arasındaki ilişkiyi mercek altına alır.

Lévy-Bruhl’a göre, “ilkel” toplumların düşünce yapısı, modern Batı toplumlarınınkinden temelde farklıdır.

Batı’da doğa ve doğaüstü birbirinden kesin çizgilerle ayrılırken, “ilkel” toplumlarda bu ayrım o kadar net değildir.

İlkel zihniyet, doğa olaylarını ve insan davranışlarını doğaüstü güçlerin etkisi altında görme eğilimindedir.

Bu nedenle, Lévy-Bruhl’a göre “ilkel” düşünce, mistik ve büyülü bir karakter taşır.

Lévy-Bruhl, bu farklılığı açıklamak için “mistik yasa” kavramını kullanır.

Batı düşüncesinde nedensellik ilkesi evrensel olarak geçerliyken, “ilkel” düşüncede mistik yasa, olaylar arasındaki bağlantıyı doğrudan ve mistik bir bağ olarak görür.

Yani bir olay, başka bir olayın doğrudan bir sonucu değil, daha çok bir işaret veya belirti olarak yorumlanır.

Lévy-Bruhl’ün çalışmaları, döneminde büyük ilgi görmüş olsa da günümüzde bazı eleştirilere de maruz kaldı.

Özellikle “ilkel” kavramının etnosentrik olduğu, yani kendi kültürünü merkez alarak diğer kültürleri değerlendirdiği yönünde eleştiriler yöneltildi.

Ayrıca, Lévy-Bruhl’ün “ilkel” zihniyeti tek tip bir yapı olarak göstermesi de eleştirilen noktalardandır.

Kitap, farklı kültürlerin düşünce yapılarını anlamak için önemli bir çerçeve sunar.

Özellikle din, büyü ve mitoloji gibi konularla ilgilenenler için bu kitap oldukça değerli bir kaynaktır.

Kitap, “ilkel” olarak nitelendirdiği toplulukların düşünce yapılarını, özellikle de doğa ve doğaüstü arasındaki ilişkiyi merkeze alarak inceler.

Kitap, kültürler arası farklılıkları anlamak için önemli bir başlangıç noktası olsa da, günümüzde bazı eleştirilere de maruz kalmaktadır.

  • Künye: Lucien Lévy-Bruhl – İlkel Zihniyette Doğaüstü ve Doğa Anlayışı – I, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, antropoloji, 252 sayfa, 2024

Jean Baudrillard – Her Yer Ekran (2022)

‘Her Yer Ekran’, gerçeklik duygusunun nasıl yitirildiğine ilişkin bir çözümleme.

Kendini tekrar eden tarihsel bir anlayışın bundan böyle ikiyüzlü bir yaşam ortaya koyması kaçınılmazdır.

Bu kendini gizleme ve gerçeklerin üzerini örtme hali, sanattan politikaya felsefeden toplumun tüm katmanlarına sinmiştir.

Bütün sistem uzun süreden beri devasa bir ekrandan kendi yorgunluğunu ve çaresizliğini seyrediyor.

Sözde yenilikler, teknik ve teknolojik ilerlemeler âdeta bir simülasyon evreninde kaybolup gidiyor.

Baudrillard’ın Libération gazetesi için kaleme aldığı yazılar güncelliğinden hiçbir şey yitirmedi.

Yazar buradaki yazılarında dünyanın bugün geldiği durumu, ‘demokratik despotluğa’ dönüşen egemenlik anlayışlarını ve Batı’nın riyakâr politikalarını açık ve net bir şekilde sorguluyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Yaşamın her alanında birbirinden ayrı olan şeyleri artık birbirinden ayıramıyoruz, çünkü cinsiyetler, karşıt kutuplar, sahne ve salon, eylemin kahramanları, özne ve nesne, gerçek ve yansıması arasındaki mesafe yok edildi. Terimlerin bu şekilde birbirine karıştırılması, kutuplar arasındaki bu gizli anlaşma sonuç olarak sanat, ahlâk, politika dâhil yaşamın hiçbir alanında değer yargısı diye bir şey bırakmadı. Mesafe bilincine, ‘araya bir mesafe koyma tutkusuna’ bir son verilmesi her şeyin kesinliğini yitirmesine neden oldu.”

  • Künye: Jean Baudrillard – Her Yer Ekran, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 245 sayfa, 2022

Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler (2021)

Jean Baudrillard’dan diyalektiğin ölümü ve nesnenin ölümcül stratejileri üzerine bir tefekkür.

‘Çaresiz Stratejiler’, diyalektik, muhafazakâr veya gerici romantizm ve genel olarak teori hakkında kapsamlı bir eleştiri olarak okunabilir.

Bir yönüyle Baudrillard’ın Batı felsefesi tarihine yaptığı saldırıyı özetleyen çalışma, Amerikan şirketleri, silah yapımı, rehin alma, ihlal, hakikat ve bizzat teorinin kaderi üzerine derin gözlemleriyle tarihsel ve çağdaş alanı bir baştan diğer başa kat ediyor.

Baudrillard’ın devam eden kötülük incelemesinin önemli bir haritası olan bu makale, aynı zamanda bir kuşak üzerinde hesaplanamaz etkisini göstermeye başladığı 1980’lerin Amerikan siyasetinin derin bir eleştirisi.

  • Künye: Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 248 sayfa, 2021

Jean Baudrillard – Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri (2021)

“Tüketim toplumu” aşamasında kapitalizm, yalnızca insanların emeklerini değil, boş zamanlarını da tahakküm altına alarak sömürüyü iki katına çıkarır.

Jean Baudrillard, tüketim toplumunun kapitalizmin ürettiği toplumsal ve kültürel kodlardan bağımsız ele alınamayacağını belirtiyor.

İlk kez 1972 yılında yayımlanan bu metniyle Baudrillard, mevcut eleştirel düşüncelerin egemen sistemi çözümleme konusundaki bilinçsizlik ve yetersizliklerini somut bir şekilde ortaya koyuyor.

Baudrillard, Marces Mauss’un “Armağan Kuramı”yla Veblen ve Goblot’nun modern toplum çözümlemelerinden yola çıkarak kapitalizmin “tüketim toplumu”yla birlikte bir mutasyona uğradığını ve ortada yalnızca arz talep, değişim değeri, antropolojik gereksinimlerle bunların karşılanması gibi bir anlayış üzerine oturan bir kapitalist sistem bulunmadığını savunuyor.

Ona göre “tüketim toplumu” aşamasına gelmiş olan bir kapitalizmin emeği sömürme anlayışı değişmiştir.

Artık insanlara görece rahatça yaşayabilecekleri miktarda ücret veren bir sistem insanların yalnızca emeklerini değil aynı zamanda boş zamanlarını nasıl değerlendireceklerini söyleyip bu zamanı da tüketerek geçirmelerini sağlayarak sömürüyü iki katına çıkarmaktadır.

Baudrillard’a göre “tüketim toplumuna” dönüşmenin çok harcama yapmakla bir ilişkisi yoktur, önemli olan sistem tarafından üretilen toplumsal ve kültürel kodlara uymaktır.

Zira bu kodlara uymak, yani toplumun üst katmanlarında yer alan insanlara öykünerek, onlar gibi giyinmeye, evleri onlar gibi dayayıp döşemeye, onlar gibi yiyip içme, gezme ve eğlenmeye çalışmak, mevcut sistemi düzenli bir şekilde yeniden üretmek demektir.

  • Künye: Jean Baudrillard – Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 307 sayfa, 2021

Michel de Certeau – Tarihyazımı (2020)

Machiavelli’den bu yana tarih, tarihi üreten politik iktidarın tarafında yer alır.

Michel de Certeau’nun bu klasik yapıtı da, dört yüz yıllık Batılı tarihyazımını eleştirel bir bakışla analiz ederek bu hakikati çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Çağlar boyunca tarihyazımını belirleyen işlemlerin özelliklerini ayrıntılarıyla gözler önüne seren Certeau’ya göre bu özellikler bir nesne üretmek, bir süre belirlemek ve bir öykü tasarlamaktır.

Tarihyazımı disiplininin hangi aşamalardan geçerek bu günlere geldiğine daha yakından bakmak isteyen her okurun edinmesi gereken çalışma, tarihyazımının tarihten dışlananları nasıl ötekileştirdiğini irdelemesiyle de ayrıca önemli.

Oğuz Adanır’ın usta işi çevirisiyle.

  • Künye: Michel de Certeau – Tarihyazımı, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, tarih, 503 sayfa, 2020

Oğuz Adanır – Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış (2010)

Elimizdeki çalışma, Oğuz Adanır’ın farklı zamanlarda yayımlanmış ‘Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ başlıklı üç kitabının toplu basımı.

Adanır burada ağırlıklı olarak, Baudrillard’ın potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet kültürünü inceliyor.

Adanır, bu bağlamda ortaya koyduğu “Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz?”, “Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodları nasıl bir anlama sahiptir?”, “Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur?” gibi soruları, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch ve Braudel’in düşünceleri ekseninde yanıtlıyor.

  • Künye: Oğuz Adanır – Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 726 sayfa

Jean Baudrillard – Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi? (2019)

Jean Baudrillard’ın kısa ama çarpıcı metni ‘Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?’, hiçlik üzerine bir tefekkür, bir hiçliğin sınırlarını genişletme girişimi.

Genel olarak insanlar, iyiliğin kötülüğü saf dışı etmesi talebinde olmasına benzer bir bakışla, hiçliğin de üstesinden gelme idealini taşır.

Baudrillard ise, aksini düşünüyor, yani hiçlikle birlikte yaşamayı öğrenmenin elzem olduğunu.

İletişim araçlarıyla sanal teknolojinin ortaya çıktığı ve her yerin değişik tipte ağlarla kaplandığı bir çağda gerçekliğin katledildiğini savunan Baudrillard, sahip olduğu o istisnai öğrenme yeteneği sayesinde insanın bir yandan dünyaya bir anlam, bir değer ve bir gerçeklik kazandırmaya çalışırken, diğer yandan bunlara koşut bir şekilde eriyip gitmelerini sağlayacak bir süreç başlattığını belirtiyor.

Bu noktadan yola çıkan düşünür, insanın şeyleri kafasında canlandırıp, isimlendirip kavramsallaştırarak var ederken aynı zamanda da onları ait oldukları ham gerçekliğin içinden kurnazca çekip alarak yok olmalarına neden olduğunu söylüyor.

Bu durumda Baudrillard’ın söz konusu ettiği hiçlik, bildiğimiz anlamda nihilizmle ilişkilendirilemez.

Fotoğraf, imge, zaman, gerçeklik, teknoloji gibi pek çok kavramı tartışmaya açan düşünür, gerçekliğin abartılı boyutlara ulaşıp her şey yok olmaya başladığında, sınır tanımayan teknolojik olanaklar zihinsel ya da maddi anlamda her yeri sarıp sarmalamaya başladığında, insanın sahip olduğu tüm olanakları zorlayarak kendisini içine kabul etmeyen yapay bir dünya oluşturup ortadan kaybolduğunu belirtiyor.

İşte hiçlik, tamı tamına bu ortadan kaybolma halidir.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum.

Bir yerden söz ettiğim sırada o yer ortadan kaybolup gitmiş oluyor.

Bir insandan söz ettiğim sırada o insan ölmüş oluyor.

Zamandan söz ettiğim sırada akıp geçmiş oluyor.

Bu durumda insanın ortadan kaybolup gittiği bir dünyadan söz edebiliriz.”

“Başlangıçta Söz vardı. Sessizlik ondan sonra ortaya çıktı. Artık ortada son denilebilecek bir şey kalmadı…”

“Bir şeye bir isim verilip, temsil edilebilir bir hale getirilip, bir kavram niteliği kazandırıldığı andan itibaren o şey bir hakikate dönüşme ya da kendini bir ideoloji olarak dayatma pahasına bile olsa yavaş yavaş canlılığını yitirmektedir.”

“Artık son demlerini yaşadığına tanık olduğumuz gerçekliğin sistematik bir şekilde yok edildiğini gösteren en güzel örnek günümüzde imgenin başına gelenlerdir.”

“Teknoloji kendini kaptırıp her şeye sanal, dokunmatik, enformatik, sayısal bir ‘gerçeklik’ kazandırdığından imge bu antropolojik devrimin en önemsiz ayrıntısı olarak kalmaya mahkûm edilmiş gibidir.”

“Hemen her zaman bizim üstünde yer almadığımız, var olmadığımız bir dünya düşlemedik mi?

İnsanlardan yoksun, hiçbir insani müdahaleye izin verilmeyen şiirsel bir dünya hayal etmedik mi?

Şiirsel dilyetisinden çok büyük bir zevk alınmasının nedeni dilyetisinin anlama boyun eğmeden de sahip olduğu maddi ve edebi özellikleri sergileyebilmesidir. Bizi büyüleyen şey budur.”

  • Künye: Jean Baudrillard – Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?: Analojik İmgeden Sayısal İmgeye, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, felsefe, 46 sayfa, 2019

Jean Baudrillard – Karnaval ve Yamyam (2019)

Jean Baudrillard’ın yeniden basılan ‘Karnaval ve Yamyam’ı, Batının dünyanın geri kalanını Hıristiyanlaştırma, kolonizasyon, dekolonizasyon ve küreselleşme gibi tarihsel süreçler yoluyla sömürgeleştirmesinin çarpıcı sonuçlarını izliyor.

Batıya özgü dini, teknolojik, ekonomik ve politik değerlerin küresel düzeyde tekrarlandığını ve bunun karnavala dönüştürülen bir süreç olarak yaşandığını belirten Baudrillard, dünyanın geri kalanının bunun cazibesine kapılmasına karşın, bazı toplumları Batının birer karnaval düzenine, başka bir deyişle Batının komik birer taklidine indirgediğini belirtiyor.

Baudrillard, Batının ve onun temsil ettiği bu gücün de, bizzat Batının komik taklidine dönüşmüş söz konusu toplumlar tarafından yavaş yavaş tahrip edildiği, yutulup “yenildiği”ni ve böylece olağanüstü bir tersine çevrilme sürecinden geçirildiğini belirtiyor.

Baudrillard bu duruma örnek olarak da 16. yüzyılda yaşanan bir yamyamlık olayını anlatır.

Bu tarihte, yerlilerin hiç direnmeden Hıristiyanlığa geçişini kutlamak üzere Portekiz’den Brezilya’ya özel olarak gelen başrahipler, buradaki yerliler tarafından kızartılıp yenmişti.

Baudrillard bu olaydan yola çıkarak Batının ahlaki değerlerinin, ekonomik akılcılığının; gelişme, performans ve gösteri ilkelerinin küresel boyutlara varan ihracı sonucunda, buna benzer karnaval ve yamyamlık özelliklerini taşıyan ikili bir biçimin çıktığını belirtiyor.

Baudrillar’ın son dönem kitaplarından olan ‘Karnaval ve Yamyam’, aynı zamanda düşünürün simülasyon ve simgesel değiş tokuş gibi önemli kavramlarını yeniden yorumladığı bir metin olmasıyla da önemli.

  • Künye: Jean Baudrillard – Karnaval ve Yamyam, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, felsefe, 75 sayfa, 2019

Kolektif – Sinema Neyi Anlatır? (2015)

Sinemayı toplum, ekonomi, kültür, felsefe, edebiyat, izleyici, aşk, rüyalar, sırlar ve mizah bağlamında ele alan makale ve denemeler.

Pek çok yazarın katkıda bulunduğu kitapta yer alan kimi konular şöyle:

  • Sinemanın dili,
  • Öykülü film ve toplumsal zihniyet,
  • Türkiye’de sansürün sinemaya etkileri,
  • Türk sinemasında kahramandan anti-kahramana metropol insanının işlenişi,
  • Sinema ve ifade,
  • Seyir ve deneyim açısından sinema salonunun yapısı,
  • Filmde sembolün postmodern üretimi,
  • Sinemada kara mizah…

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Ümit Ünal, Hakan Savaş, Oğuzhan Ersümer, Oğuz Adanır, Dilek Tunalı, Zahit Atam, Hilmi Maktav, Oktay Taftalı, Metin Gönen, Serpil Kırel, Serdar Kökçeoğlu, Pınar Tınaz Gürmen, Yörükhan Ünal, Tan Tolga Demirci ve Ayşen Oluk Ersümer.

  • Künye: Kolektif – Sinema Neyi Anlatır?, derleyen: Ayşen Oluk Ersümer, Hayalperest Kitap