Jean Baudrillard – Her Yer Ekran (2022)

‘Her Yer Ekran’, gerçeklik duygusunun nasıl yitirildiğine ilişkin bir çözümleme.

Kendini tekrar eden tarihsel bir anlayışın bundan böyle ikiyüzlü bir yaşam ortaya koyması kaçınılmazdır.

Bu kendini gizleme ve gerçeklerin üzerini örtme hali, sanattan politikaya felsefeden toplumun tüm katmanlarına sinmiştir.

Bütün sistem uzun süreden beri devasa bir ekrandan kendi yorgunluğunu ve çaresizliğini seyrediyor.

Sözde yenilikler, teknik ve teknolojik ilerlemeler âdeta bir simülasyon evreninde kaybolup gidiyor.

Baudrillard’ın Libération gazetesi için kaleme aldığı yazılar güncelliğinden hiçbir şey yitirmedi.

Yazar buradaki yazılarında dünyanın bugün geldiği durumu, ‘demokratik despotluğa’ dönüşen egemenlik anlayışlarını ve Batı’nın riyakâr politikalarını açık ve net bir şekilde sorguluyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Yaşamın her alanında birbirinden ayrı olan şeyleri artık birbirinden ayıramıyoruz, çünkü cinsiyetler, karşıt kutuplar, sahne ve salon, eylemin kahramanları, özne ve nesne, gerçek ve yansıması arasındaki mesafe yok edildi. Terimlerin bu şekilde birbirine karıştırılması, kutuplar arasındaki bu gizli anlaşma sonuç olarak sanat, ahlâk, politika dâhil yaşamın hiçbir alanında değer yargısı diye bir şey bırakmadı. Mesafe bilincine, ‘araya bir mesafe koyma tutkusuna’ bir son verilmesi her şeyin kesinliğini yitirmesine neden oldu.”

  • Künye: Jean Baudrillard – Her Yer Ekran, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 245 sayfa, 2022

Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler (2021)

Jean Baudrillard’dan diyalektiğin ölümü ve nesnenin ölümcül stratejileri üzerine bir tefekkür.

‘Çaresiz Stratejiler’, diyalektik, muhafazakâr veya gerici romantizm ve genel olarak teori hakkında kapsamlı bir eleştiri olarak okunabilir.

Bir yönüyle Baudrillard’ın Batı felsefesi tarihine yaptığı saldırıyı özetleyen çalışma, Amerikan şirketleri, silah yapımı, rehin alma, ihlal, hakikat ve bizzat teorinin kaderi üzerine derin gözlemleriyle tarihsel ve çağdaş alanı bir baştan diğer başa kat ediyor.

Baudrillard’ın devam eden kötülük incelemesinin önemli bir haritası olan bu makale, aynı zamanda bir kuşak üzerinde hesaplanamaz etkisini göstermeye başladığı 1980’lerin Amerikan siyasetinin derin bir eleştirisi.

  • Künye: Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 248 sayfa, 2021

Jean Baudrillard – Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri (2021)

“Tüketim toplumu” aşamasında kapitalizm, yalnızca insanların emeklerini değil, boş zamanlarını da tahakküm altına alarak sömürüyü iki katına çıkarır.

Jean Baudrillard, tüketim toplumunun kapitalizmin ürettiği toplumsal ve kültürel kodlardan bağımsız ele alınamayacağını belirtiyor.

İlk kez 1972 yılında yayımlanan bu metniyle Baudrillard, mevcut eleştirel düşüncelerin egemen sistemi çözümleme konusundaki bilinçsizlik ve yetersizliklerini somut bir şekilde ortaya koyuyor.

Baudrillard, Marces Mauss’un “Armağan Kuramı”yla Veblen ve Goblot’nun modern toplum çözümlemelerinden yola çıkarak kapitalizmin “tüketim toplumu”yla birlikte bir mutasyona uğradığını ve ortada yalnızca arz talep, değişim değeri, antropolojik gereksinimlerle bunların karşılanması gibi bir anlayış üzerine oturan bir kapitalist sistem bulunmadığını savunuyor.

Ona göre “tüketim toplumu” aşamasına gelmiş olan bir kapitalizmin emeği sömürme anlayışı değişmiştir.

Artık insanlara görece rahatça yaşayabilecekleri miktarda ücret veren bir sistem insanların yalnızca emeklerini değil aynı zamanda boş zamanlarını nasıl değerlendireceklerini söyleyip bu zamanı da tüketerek geçirmelerini sağlayarak sömürüyü iki katına çıkarmaktadır.

Baudrillard’a göre “tüketim toplumuna” dönüşmenin çok harcama yapmakla bir ilişkisi yoktur, önemli olan sistem tarafından üretilen toplumsal ve kültürel kodlara uymaktır.

Zira bu kodlara uymak, yani toplumun üst katmanlarında yer alan insanlara öykünerek, onlar gibi giyinmeye, evleri onlar gibi dayayıp döşemeye, onlar gibi yiyip içme, gezme ve eğlenmeye çalışmak, mevcut sistemi düzenli bir şekilde yeniden üretmek demektir.

  • Künye: Jean Baudrillard – Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 307 sayfa, 2021

Oğuz Adanır – Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış (2010)

Elimizdeki çalışma, Oğuz Adanır’ın farklı zamanlarda yayımlanmış ‘Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ başlıklı üç kitabının toplu basımı.

Adanır burada ağırlıklı olarak, Baudrillard’ın potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet kültürünü inceliyor.

Adanır, bu bağlamda ortaya koyduğu “Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz?”, “Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodları nasıl bir anlama sahiptir?”, “Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur?” gibi soruları, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch ve Braudel’in düşünceleri ekseninde yanıtlıyor.

  • Künye: Oğuz Adanır – Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 726 sayfa

Jean Baudrillard – Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi? (2019)

Jean Baudrillard’ın kısa ama çarpıcı metni ‘Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?’, hiçlik üzerine bir tefekkür, bir hiçliğin sınırlarını genişletme girişimi.

Genel olarak insanlar, iyiliğin kötülüğü saf dışı etmesi talebinde olmasına benzer bir bakışla, hiçliğin de üstesinden gelme idealini taşır.

Baudrillard ise, aksini düşünüyor, yani hiçlikle birlikte yaşamayı öğrenmenin elzem olduğunu.

İletişim araçlarıyla sanal teknolojinin ortaya çıktığı ve her yerin değişik tipte ağlarla kaplandığı bir çağda gerçekliğin katledildiğini savunan Baudrillard, sahip olduğu o istisnai öğrenme yeteneği sayesinde insanın bir yandan dünyaya bir anlam, bir değer ve bir gerçeklik kazandırmaya çalışırken, diğer yandan bunlara koşut bir şekilde eriyip gitmelerini sağlayacak bir süreç başlattığını belirtiyor.

Bu noktadan yola çıkan düşünür, insanın şeyleri kafasında canlandırıp, isimlendirip kavramsallaştırarak var ederken aynı zamanda da onları ait oldukları ham gerçekliğin içinden kurnazca çekip alarak yok olmalarına neden olduğunu söylüyor.

Bu durumda Baudrillard’ın söz konusu ettiği hiçlik, bildiğimiz anlamda nihilizmle ilişkilendirilemez.

Fotoğraf, imge, zaman, gerçeklik, teknoloji gibi pek çok kavramı tartışmaya açan düşünür, gerçekliğin abartılı boyutlara ulaşıp her şey yok olmaya başladığında, sınır tanımayan teknolojik olanaklar zihinsel ya da maddi anlamda her yeri sarıp sarmalamaya başladığında, insanın sahip olduğu tüm olanakları zorlayarak kendisini içine kabul etmeyen yapay bir dünya oluşturup ortadan kaybolduğunu belirtiyor.

İşte hiçlik, tamı tamına bu ortadan kaybolma halidir.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum.

Bir yerden söz ettiğim sırada o yer ortadan kaybolup gitmiş oluyor.

Bir insandan söz ettiğim sırada o insan ölmüş oluyor.

Zamandan söz ettiğim sırada akıp geçmiş oluyor.

Bu durumda insanın ortadan kaybolup gittiği bir dünyadan söz edebiliriz.”

“Başlangıçta Söz vardı. Sessizlik ondan sonra ortaya çıktı. Artık ortada son denilebilecek bir şey kalmadı…”

“Bir şeye bir isim verilip, temsil edilebilir bir hale getirilip, bir kavram niteliği kazandırıldığı andan itibaren o şey bir hakikate dönüşme ya da kendini bir ideoloji olarak dayatma pahasına bile olsa yavaş yavaş canlılığını yitirmektedir.”

“Artık son demlerini yaşadığına tanık olduğumuz gerçekliğin sistematik bir şekilde yok edildiğini gösteren en güzel örnek günümüzde imgenin başına gelenlerdir.”

“Teknoloji kendini kaptırıp her şeye sanal, dokunmatik, enformatik, sayısal bir ‘gerçeklik’ kazandırdığından imge bu antropolojik devrimin en önemsiz ayrıntısı olarak kalmaya mahkûm edilmiş gibidir.”

“Hemen her zaman bizim üstünde yer almadığımız, var olmadığımız bir dünya düşlemedik mi?

İnsanlardan yoksun, hiçbir insani müdahaleye izin verilmeyen şiirsel bir dünya hayal etmedik mi?

Şiirsel dilyetisinden çok büyük bir zevk alınmasının nedeni dilyetisinin anlama boyun eğmeden de sahip olduğu maddi ve edebi özellikleri sergileyebilmesidir. Bizi büyüleyen şey budur.”

  • Künye: Jean Baudrillard – Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?: Analojik İmgeden Sayısal İmgeye, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, felsefe, 46 sayfa, 2019

Jean Baudrillard – Karnaval ve Yamyam (2019)

Jean Baudrillard’ın yeniden basılan ‘Karnaval ve Yamyam’ı, Batının dünyanın geri kalanını Hıristiyanlaştırma, kolonizasyon, dekolonizasyon ve küreselleşme gibi tarihsel süreçler yoluyla sömürgeleştirmesinin çarpıcı sonuçlarını izliyor.

Batıya özgü dini, teknolojik, ekonomik ve politik değerlerin küresel düzeyde tekrarlandığını ve bunun karnavala dönüştürülen bir süreç olarak yaşandığını belirten Baudrillard, dünyanın geri kalanının bunun cazibesine kapılmasına karşın, bazı toplumları Batının birer karnaval düzenine, başka bir deyişle Batının komik birer taklidine indirgediğini belirtiyor.

Baudrillard, Batının ve onun temsil ettiği bu gücün de, bizzat Batının komik taklidine dönüşmüş söz konusu toplumlar tarafından yavaş yavaş tahrip edildiği, yutulup “yenildiği”ni ve böylece olağanüstü bir tersine çevrilme sürecinden geçirildiğini belirtiyor.

Baudrillard bu duruma örnek olarak da 16. yüzyılda yaşanan bir yamyamlık olayını anlatır.

Bu tarihte, yerlilerin hiç direnmeden Hıristiyanlığa geçişini kutlamak üzere Portekiz’den Brezilya’ya özel olarak gelen başrahipler, buradaki yerliler tarafından kızartılıp yenmişti.

Baudrillard bu olaydan yola çıkarak Batının ahlaki değerlerinin, ekonomik akılcılığının; gelişme, performans ve gösteri ilkelerinin küresel boyutlara varan ihracı sonucunda, buna benzer karnaval ve yamyamlık özelliklerini taşıyan ikili bir biçimin çıktığını belirtiyor.

Baudrillar’ın son dönem kitaplarından olan ‘Karnaval ve Yamyam’, aynı zamanda düşünürün simülasyon ve simgesel değiş tokuş gibi önemli kavramlarını yeniden yorumladığı bir metin olmasıyla da önemli.

  • Künye: Jean Baudrillard – Karnaval ve Yamyam, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, felsefe, 75 sayfa, 2019

Özkan Eroğlu – Baudrillard’ı Okumak (2015)

Sanat eleştirisinin sıklıkla başvurduğu filozoflardan Jean Baudrillard’ın sanat felsefesini enine boyuna tartışan bir çalışma.

Özkan Eroğlu burada, bir yandan sanat ve eleştiri ilişkisi bağlamında Baudrillard’ı tartışırken, öte yandan da Baudrillard’ın hocası Lefebvre’nin düşüncesini ve buradan da yola çıkarak genel olarak 20. yüzyıl sanat felsefesinin gelişiminin ana duraklarını irdeliyor.

  • Künye: Özkan Eroğlu – Baudrillard’ı Okumak, Tekhne Yayınları

Jean Baudrillard – Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm (2009)

Jean Baudrillard’ın, ilk baskısı 1976’da yapılan ‘Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm’ü, modern topluma radikal bir tepkinin ürünü.

Baudrillard bu kapsamlı eserinde, Batılı toplumlar ya da demokrasileri eleştiriyor; son iki yüzyılda bu toplumlarda gelişme, çağdaşlaşma ve uygarlık girişimlerinin muhasebesini yapıyor ve bu toplumların başarı, üstünlük, servet ve refah şeklinde sunduklarının tümünü tersine çevirerek, bunların aslında büyük bir başarısızlığı simgelemekten başka bir işe yaramadığını savunuyor.

Düşünür bu kavramları emek, moda, vücut, ölüm, şiir dili gibi farklı perspektiflerden yola çıkarak çözümlüyor.

  • Künye: Jean Baudrillard – Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm, çeviren: Oğuz Adanır, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, felsefe, 426 sayfa

Madan Sarup – Post-yapısalcılık ve Postmodernizm: Eleştirel Bir Giriş (2017)

Postmodern felsefe, temelde birbirinden çok farklı felsefelerin bir araya gelebildiği, farklı yönelimlerin aynı potada eritildiği, fakat bu yönüyle de bütünlüğü olmayan bir felsefi akım olarak kabul edilir.

Madan Sarup da, yeniden yayımlanan bu önemli çalışmasında, post-yapısalcı ve postmodern felsefenin tanınmasını sağlamış önde gelen isimlerin düşüncelerini adım adım ve eleştirel bir gözle takip ediyor.

Sarup’un burada ele aldığı düşünürler şöyle: Jacques Lacan, Jacques Derrida, Michel Foucault, Gilles Deleuze, Felix Guattari, Hélène Cixous, Luce Irigaray, Julia Kristeva, Jean-François Lyotard ve Jean Baudrillard.

Kitapta,

  • Lacan ve psikanaliz,
  • Derrida ve yapısöküm,
  • Foucault ve toplum bilimleri,
  • Günümüzde post-yapısalcılık içindeki birtakım yönelimler,
  • Cixous, Irigaray, Kristeva’nın feminist kuramları,
  • Lyotard ve postmodernizm,
  • Ve Baudrillard ve birtakım kültürel pratikler gibi konular ele alınıyor.

“Post-modern düşüncenin, modern düşünce geleneğini ortadan kaldırmaya yönelik gizli bir gündemi olmadığı gibi, söz konusu geleneğin mirasını yok etmeye soyunmak gibi bir amacı da yoktur,” diyen Sarup, yukarıdaki düşünürlerin katkılarını detaylı bir şekilde serimlemekle kalmıyor, aynı zamanda bu düşünürlere yöneltilmiş belli başlı eleştirileri de ele alıp değerlendiriyor.

  • Künye: Madan Sarup – Post-yapısalcılık ve Postmodernizm: Eleştirel Bir Giriş, çeviren: Abdülbaki Güçlü, Pharmakon Yayınevi, felsefe, 279 sayfa

Kolektif – Çağdaş Toplum Kuramından Portreler (2017)

Son yıllarda kavramsal ve kurumsal dönüşümlere dair giderek artan bir farkındalık ortaya çıktı.

Elimizdeki kitap da, son yirmi-otuz yılda toplumsal ve siyasal tartışmalara hâkim olan 35 düşünüre dair eleştirel tartışmalar içeriyor.

Bu figürlerin sosyolog, tarihçi, felsefeci, psikanalist ve siyaset kuramcılarına uzanan geniş bir alana yayılması ise, kitabın kapsamlı kılan başlıca husus.

Kitapta, Jürgen Habermas’tan Jacques Derrida’ya, Julia Kristeva’dan Fredric Jameson’a, Richard Rorty’den Luce Irigaray’a, Michel Foucault’dan Erving Goffman’a ve Edward Said’ten Zygmunt Bauman’a kadar birçok önemli ismin katkıları güncel tartışmalar da gözetilerek eleştirel bir perspektifle ele alınıyor.

Kitap, öznellik, psikanaliz, feminizm, modernite, postmodernite, küreselcilik, Marksizm, post-Marksizm, postkolonyalizm ve Queer kuramı gibi, toplum bilim alanını etkilemiş önemli kavram ve konuları da detaylı bir bakışla açıklıyor.

Çalışma, toplum bilimine yeni ilgi duymaya başlayan okurlar kadar, bu alandaki güncel tartışmaları takip etmek isteyenlere de fazlasıyla hitap edecek nitelikte.

Kitapta düşünceleri ele alınan isimler şunlar: Martin Heidegger, Georges Bataille, Maurice Merleau-Ponty, Herbert Marcuse, Theodor Adorno, Walter Benjamin, Jürgen Habermas, Erving Goffman, Peter Berger, Michel Foucault, Jean-François Lyotard, Jacques Lacan, Jacques Derrida, Roland Barthes, Julia Kristeva, Luce Irigaray, Jean Baudrillard, Gilles Deleuze, Félix Guattari, Paul Virilio, Henri Lefebvre, Paul Ricoeur, Niklas Luhmann, Charles Taylor, Richard Rorty, Nancy Chodorow, Anthony Giddens, Ulrich Beck, Pierre Bourdieu, Zygmunt Bauman, Donna J. Haraway, Fredric Jameson, Stuart Hall, Juliet Mitchell ve Edward Said.

Kitabın yazarları ise şöyle: Richard Polt, Michel Richardson, Nick Crossley, Douglas Kellner, Andrew Bowie, Graeme Gilloch, Patrick Baert, Ann Branaman, Bryan S. Turner, Stephen Katz, Victor Jeleniewski Seidler, Christina Howells, Kelly Oliver, Caroline Bainbridge, Mike Gane, Paul Patton, John Armitage, Rob Shields, Kathleen Blamey, Jakob Arnoldi, Francis Dupuis-Déri, Marcos Anvelovici, Geoffrey Gershenson, Michelle Williams, Anthony Elliott, Nick Stevenson, Bridget Fowler, Barry Smart, Joseph Schneider, Patricia Ticineto Clough, Sean Homer, Chris Rojek ve Sarah Wright.

  • Künye: Kolektif – Çağdaş Toplum Kuramından Portreler, derleyen: Anthony Elliott ve Bryan S. Turner, çeviren: Barış Özkul, İletişim Yayınları, sosyoloji, 566 sayfa