Jacqueline Rose’un bu kitabı, modern çağın krizlerini, özellikle pandemi deneyimini merkeze alarak siyaset, şiddet, eşitsizlik ve ölüm kavramları üzerinden sorgular. ‘Veba: Çağımızda Ölümü Yaşamak’ (‘The Plague: Living Death in Our Times’), bu kitabında yalnızca biyolojik bir salgını değil, toplumsal yapının içindeki “yaşayan ölümü” inceliyor.
Rose, ölümün ve acının yalnızca bireysel değil, kolektif boyutlarını da vurgular. COVID-19 pandemisinin, yalnızca bir sağlık sorunu değil; aynı zamanda ırkçılık, yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği ve devlet şiddeti gibi yapısal sorunları da açığa çıkardığını savunuyor. Ayrıca, Ukrayna’nın işgali gibi yakın dönemde meydana gelen felaketlerin yarattığı ruh durumlarını mercek altına alıyor. Bu krizlerin, özellikle marjinalleştirilmiş gruplar üzerinde nasıl yıkıcı etkiler bıraktığını analiz ediyor.
Kitapta psikanaliz, edebiyat ve siyaset teorisi iç içe geçirilir. Rose, Susan Sontag’dan Freud’a, Arendt’ten Fanon’a kadar birçok düşünür ve yazarın izinden giderek, çağımızın bastırdığı korkularla yüzleşme yollarını arıyor.
‘Veba’, yalnızca bir kriz zamanının tanıklığı değil, aynı zamanda bu çağda insan olmanın etik sorumluluklarını da hatırlatıyor. Rose, kitlesel kayıplar ve bastırılmış acılar karşısında sessiz kalmamak gerektiğini; düşünmenin ve empati kurmanın direnişin bir biçimi olabileceğini güçlü bir dille ifade ediyor.
- Künye: Jacqueline Rose – Veba: Çağımızda Ölümü Yaşamak, çeviren: Burcu Tümkaya, Yapı Kredi Yayınları, inceleme, 128 sayfa, 2025





