Katja Haustein – Kayıp Zamana Dair (2025)

Katja Haustein’in bu kitabı, fotoğrafın edebiyat, felsefe ve kültürle ilişkisini derinlemesine inceleyen disiplinlerarası bir çalışma. Haustein, fotoğrafın yalnızca bir temsil aracı değil, aynı zamanda kimliğin, belleğin ve duygunun (affect) kurucu bir unsuru olduğunu ileri sürüyor. ‘Kayıp Zamana Dair: Proust, Benjamın ve Barthes’ta Fotoğraf, Kimlik ve Duygulanım’ (‘Regarding Lost Time: Photography, Identity, and Affect in Proust, Benjamin, and Barthes’), özellikle üç büyük düşünür ve yazar üzerinden bu sorunsalı tartışıyor: Marcel Proust, Walter Benjamin ve Roland Barthes.

İlk bölümde, Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde”si bağlamında fotoğrafın zamanı sabitleyen, kaybolanı yeniden çağıran ama aynı zamanda asla geri getirilemeyen bir anın melankolik izi olduğu vurgulanıyor. Haustein, Proust’un karakterleri ve anlatısı üzerinden fotoğrafın hem kişisel hatırlamanın hem de kaybın ifadesi olduğunu gösteriyor.

İkinci bölümde, Walter Benjamin’in fotoğraf üzerine yazıları ele alınıyor. Benjamin’in “aura” kavramı, teknik yeniden üretimin etkileri ve fotoğrafın tarihle kurduğu bağ merkeze alınıyor. Haustein, Benjamin’in fotoğrafı hem politik hem de estetik bir araç olarak düşündüğünü ve kimlik inşasında kolektif boyutun öne çıktığını belirtiyor.

Üçüncü bölümde, Roland Barthes’ın “Camera Lucida”sı üzerinden fotoğrafın kişisel ve duygusal etkisi tartışılıyor. Barthes’ın “punctum” kavramı, fotoğrafın seyircide yarattığı ani ve kişisel sarsıntıyı ifade ederken, Haustein bu kavramın kimlik ve aidiyetle nasıl ilişkilendiğini inceliyor.

Genel olarak kitap, fotoğrafın bireysel hafıza, toplumsal kimlik ve duygusal deneyim arasında nasıl bir köprü kurduğunu, kayıp ve hatırlama üzerinden şekillenen bir estetik ve varoluşsal alan sunduğunu savunuyor.

  • Künye: Katja Haustein – Kayıp Zamana Dair: Proust, Benjamın ve Barthes’ta Fotoğraf, Kimlik ve Duygulanım, çeviren: Sibel Erduman, Vakıfbank Kültür Yayınları, fotoğraf, 344 sayfa, 2025

Wolfgang Kemp – Fotoğrafın Tarihi (2025)

Wolfgang Kemp’in bu kitabı, fotoğrafın teknik bir buluş olmaktan çıkıp modern sanatın, belgelemenin ve görsel kültürün temel yapı taşlarından biri hâline gelme sürecini tarihsel bir çizgide anlatıyor. ‘Fotoğrafın Tarihi: Daguerre’den Gursky’ye’ (‘Geschichte der Fotografie: Von Daguerre bis Gursky’), 19. yüzyıl başlarında Louis Daguerre’in dagereotipiyle başlayan serüveni, 20. yüzyılın sonlarında Andreas Gursky’nin dijital manipülasyonla geniş ölçekli çalışmalara imza attığı dönemlere kadar izliyor.

Kemp, tarihsel anlatısını sadece kronolojik değil, aynı zamanda tematik bir yaklaşımla kuruyor. Fotoğrafın icadı, başlangıçta bilimsel bir araç ve belgeleme yöntemi olarak görülürken; kısa sürede sanatçılar, gazeteciler, politik aktörler ve toplumun çeşitli kesimleri için vazgeçilmez bir anlatı biçimi hâline gelir. Fotoğrafın hakikatle ilişkisi, belge niteliği, estetik işlevi ve ideolojik araç olarak kullanımı, kitabın temel tartışma eksenlerini oluşturuyor.

Yazar, Julia Margaret Cameron’un duygu yüklü portrelerinden, August Sander’in toplumsal tipolojilerine; Man Ray’in sürrealist deneylerinden, Robert Capa’nın savaş karelerine; Cindy Sherman’ın kimlik oyunlarından, Andreas Gursky’nin devasa dijital kompozisyonlarına uzanan geniş bir fotoğrafçı yelpazesi sunuyor. Her bir sanatçının teknik ve estetik tercihleri, dönemin kültürel bağlamıyla birlikte değerlendiriliyor.

Kemp’in kitabı, aynı zamanda fotoğraf kuramına dair temel tartışmalara da yer veriyor. Walter Benjamin’in “mekanik yeniden üretim” düşüncesinden Roland Barthes’ın “punctum ve studium” kavramlarına kadar birçok kuramsal yaklaşım, görsel örneklerle birlikte işleniyor. Bu sayede kitap, yalnızca görsel bir tarih anlatısı değil, aynı zamanda görme biçimlerimize dair eleştirel bir rehber sunuyor.

‘Fotoğrafın Tarihi’, hem görsel hafızayı şekillendiren ustaları hem de teknolojik ve sosyo-politik dönüşümleri takip ederek, fotoğrafın geçmişten bugüne taşıdığı estetik, etik ve ideolojik yükleri derinlemesine inceliyor. Görsel kültürle ilgilenen herkes için kapsamlı ve düşündürücü bir başvuru kaynağı.

  • Künye: Wolfgang Kemp – Fotoğrafın Tarihi: Daguerre’den Gursky’ye, çeviren: Ahmet Can Akyol, Runik Kitap, fotoğraf, 126 sayfa, 2025

Ali Behdad – Camera Orientalis (2025)

Ali Behdad’ın bu kitabı, fotoğrafın Doğu’yu “keşfetme” ve temsil etme biçimlerini eleştirel bir bakış açısıyla inceliyor. ‘Camera Orientalis: Ortadoğu Fotoğrafçılığının Yansımalar’ (‘Camera Orientalis: Reflections on Photography of the Middle East’), 19. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle Avrupalı seyyahlar, oryantalistler ve sömürgeciler tarafından çekilen fotoğrafların, Doğu’ya dair Batılı tahayyülleri nasıl inşa ettiğini ve pekiştirdiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Behdad, fotoğrafın nesnel bir kayıt aracı olmaktan ziyade, belirli bir ideolojik çerçeve içinde nasıl kullanıldığını ve Doğu’nun egzotik, hareketsiz ve Batı’nın tüketimine açık bir “öteki” olarak sunulmasına nasıl hizmet ettiğini gösteriyor.

Kitap, fotoğrafın sadece görsel bir belge olmadığını, aynı zamanda kültürel bir müdahale aracı olduğunu savunur. Oryantalist fotoğrafçıların kompozisyonları, seçtikleri konular ve aydınlatma teknikleri aracılığıyla, Doğu’nun Batılı gözlemci için nasıl “okunur” hale getirildiğini analiz eder. Behdad, bu fotoğrafların genellikle Doğu’nun özgünlüğünü ve karmaşıklığını basitleştiren, stereotipleri güçlendiren ve Doğu’yu Batı’nın üstünlüğünü kanıtlayan bir dekor olarak kullanan bir bakış açısı sunduğunu ortaya koyar.

‘Camera Orientalis’, oryantalist fotoğraf geleneğinin, sömürgecilikle olan bağlarını ve iktidar ilişkilerini de mercek altına alıyor. Fotoğrafların, sömürgecilik projelerini meşrulaştırmada, Doğu’yu yönetilebilir ve kontrol edilebilir bir alan olarak göstermede nasıl bir rol oynadığını tartışıyor. Behdad, fotoğrafın hem bir tanıklık hem de bir manipülasyon aracı olarak çifte rolünü vurgulayarak, görsel temsilin karmaşık doğasına ışık tutuyor.

  • Künye: Ali Behdad – Camera Orientalis: Ortadoğu Fotoğrafçılığının Yansımaları, çeviren: Didem Kizen Matalon, Everest Yayınları, fotoğraf, 288 sayfa, 2025

Douglas Harper – Görsel Sosyoloji (2025)

Douglas Harper’ın ‘Görsel Sosyoloji’ (‘Visual Sociology’) adlı eseri, sosyolojik araştırmalarda görsel materyallerin (fotoğraflar, filmler, videolar vb.) kullanımını inceleyen ve bu yöntemin potansiyelini değerlendiren bir çalışma. Harper, görsel sosyolojinin sadece bir araştırma tekniği olmadığını, aynı zamanda toplumsal gerçekliği anlamak ve yorumlamak için özgün bir bakış açısı sunduğunu savunur.

Kitap, görsel verilerin toplanması, analizi ve sunulması süreçlerinde dikkat edilmesi gereken etik ve metodolojik sorunları ele alırken, görsel sosyolojinin farklı araştırma alanlarında (kent sosyolojisi, aile çalışmaları, göç araştırmaları vb.) nasıl kullanılabileceğine dair örnekler sunuyor.

Harper, görsel sosyolojinin, sözlü veya yazılı verilere kıyasla, toplumsal deneyimleri daha doğrudan ve dolaysız bir şekilde aktarma potansiyeline sahip olduğunu vurguluyor. Ancak, görsel verilerin yorumlanmasının da öznel olabileceğini ve araştırmacının kültürel arka planından etkilenebileceğini belirtiyor.

  • Künye: Douglas Harper – Görsel Sosyoloji, çeviren: Hüseyin Yılmaz, Espas Yayınları, sosyoloji, 480 sayfa, 2025

Roland Barthes – Aydınlık Oda (2024)

‘Aydınlık Oda’ kitabında Roland Barthes bireysel bir serüvenin anlatısını (“romanını”) yazıya geçirmekte, annesinin ölümü ile Fotoğrafın özü arasındaki bağı araştırmakta, Fotoğrafın, “olup bitmiş”in apaçık gerçekliğini yansıttığını dile getirmekte.

Fotoğrafın gerçekleştirilmesi ve “okunması”na ilişkin olarak Operator, Spectator, Spectrum, Studium, Punctum, Noema, vb. kavramları kullanırken her fotoğrafın, bir serüvenin (“başa gelenin”), bir sevincin, bir üzüntünün (bir “yara”nın) ortamı olduğunu belirtir.

Bu anlatısal serüvende Barthes, kişilerin yüzlerini, bakışlarındaki “hava”yı, kısacası Spectator’u (fotoğrafı okuyan kişiyi) “yaralayan”, onu “delip geçen” noktaları (Punctum) ortaya çıkarır.

İkinci Bölüm ağırlıklı olarak, Yitirilmiş Anne’nin çocukluk fotoğrafı üzerinden gelişir.

Hayatı boyunca birlikte yaşadığı annesinin gerçek yüzünü, davranış özelliklerini, sevecenliğini, nezaketini bir tek onun çocukluk fotoğrafında (Kış Bahçesi Fotoğrafı) yakalar Barthes.

  • Künye: Roland Barthes – Aydınlık Oda: Fotoğraf Üstüne Not, çeviren: Mehmet Rifat, Sema Rifat, Yapı Kredi Yayınları, fotoğraf, 120 sayfa, 2024

Fabrizio Casaretto – Aile Arşivinden Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi (2024)

Osmanlı İmparatorluğu fotoğraf sanatıyla, keşfinden kısa süre sonra tanıştı.

Doğu’ya ulaşan gezgin fotoğrafçıların 1840’larda çektiği ilk görüntülerden sonra, 1850’lerden itibaren Grande Rue de Pera’da yerli stüdyolar açılmaya başladı.

Sébah & Joaillier, Pera’da Tomtom Mahallesi’nde kökenleri 1857 yılına kadar uzanan bir fotoğrafhaneydi.

Pascal Sébah’ın ana kurucusu olduğu stüdyo Polycarpe Joaillier’nin katılımıyla ortaklık döneminde altın çağını yaşadı, Osmanlı döneminin en önemli fotoğraf stüdyosu ve bir dünya markası oldu.

Çekici, gizemli ve Oryantalizmle süslü şehir manzaraları, binaları, sokak tipleri ve birçok dış mekân güzelliklerini dünyaya tanıttı, ödüller kazandı.

‘Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi’nin muhteşem mirası, Joaillier ailesinin torunlarından Fabrizio Casaretto’nun koleksiyonu sayesinde bu kitapla gün yüzüne çıkmaktadır.

  • Künye: Fabrizio Casaretto – Aile Arşivinden Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi / The Sébah & Joaillier Photography Studio From The Family Archive, çeviren: Sylvia Zeybekoğlu, İş Kültür Yayınları, fotoğraf, 2024

Christine Ulivucci – Fotoğrafların Anlattığı (2023)

‘Fotoğrafların Anlattığı’, aile fotoğraflarına bambaşka bir gözden bakmak, yahut daha iyi fotoğraf okumak isteyenler için birebir.

Bir nevi psiko-şecere.

  • Neden bazı insanlar tüm zamanlarını çevrelerinin fotoğrafını çekerek geçirirler?
  • Fotoğraflar neden bazı ailelerde daha göz önündeyken başka ailelerde ortada görünmez?
  • Fotoğraflar ailemizin bilinçdışıyla ilgili neleri açığa vurur?

Aile fotoğraflarını, otoportreleri, tatil, ev ve manzara fotoğraflarını okumayı öğreten bu güzel denemede Christine Ulivucci, görüntülerin mahrem sırlarımızı ve yaralarımızı nasıl içinde barındırdığını ve bizi nasıl iyileştirebileceğini gösteriyor.

  • Künye: Christine Ulivucci – Fotoğrafların Anlattığı: Aile Belleğini Yeniden Okumak, çeviren: Zehranur Yılmaz Kahyaoğulları, İş Kültür Yayınları, inceleme, 240 sayfa, 2023

Kolektif – Aphrodisias’ın Büyülü Dünyası (2023)

UNESCO Dünya Mirası listesine giren Aphrodisias Antik Kenti, İzzet Keribar’ın fotoğraflarıyla ‘Aphrodisias’ın Büyülü Dünyası’nda dile geliyor.

1961 yılında, New York Üniversitesi adına Prof. Kenan Erim’in Kazı Başkanı olarak başlattığı Afrodisias Antik Kenti kazılarının ilk ortaya çıkması, fotoğraf sanatçısı merhum Ara Güler sayesinde oldu.

Yolunu kaybettiği için geceyi geçirmek zorunda kaldığı Geyre Köyü’nde, çok değerli tarihi eserlerin, köy meydanı ve köy içindeki her köşede, türlü şekillerde kullanıldığını gören Ara Güler’in çektiği fotoğrafların National Geographic dergisinde yayınlanması bu tarihi kentin keşfini sağladı.

‘Aphrodisias’ın Büyülü Dünyası’, ülkemizin en önemli fotoğraf sanatçılarından İzzet Keribar’ın bir proje bağlamında çektiği fotoğraflarla Afrodit’e adanmış uygarlık tarihinin bu sıra dışı güzellikteki antik kentini yeniden gözler önüne seriyor.

  • Künye: Kolektif – Aphrodisias’ın Büyülü Dünyası (İzzet Keribar Fotoğraflarıyla), editör: Hande Kurdoğlu, Yapı Kredi Yayınları, arkeoloji, 172 sayfa, 2023

Walter Benjamin – Teknik Olarak Yeniden Üretilebilirlik Çağında Sanat Eseri (2023)

Walter Benjamin’in Paris’te sürgünde olduğu dönemde yazdığı ‘Teknik Olarak Yeniden Üretilebilirlik Çağında Sanat Eseri’ ilk olarak 1936’da kısaltılmış Fransızca çevirisiyle yayımlandı.

Benjamin’in “materyalizmin adına layık ilk sanat kuramı” olarak tanımladığı bu metin, 60’lı ve 70’li yıllarda yeniden keşfedildi.

80’lerden beri de modern kültür ve medya teorilerinin temel metinlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Benjamin bu denemesinde, sanatın ve sanatın alımlanışının, özellikle fotoğraf ve filmin gelişimiyle kaçınılmaz olarak dönüşüm geçirdiğini, kitlesel yeniden üretim olanaklarının artmasıyla sanat eserinin “aura”sını, özgünlüğünü ve kültürel otoritesini yitirdiğini savunuyor.

Yeniden üretilebilirlik sayesinde oluşan kolektif estetik, bir yandan toplumsal özgürleşme yolunda gelişim olanağı sunarken diğer yandan faşizmin yükselişinden de anlaşılacağı gibi siyasetin güdümüne girme tehlikesini de içinde barındırıyor.

  • Künye: Walter Benjamin – Teknik Olarak Yeniden Üretilebilirlik Çağında Sanat Eseri, çeviren: Ogün Duman, Can Yayınları, sanat, 48 sayfa, 2023

Kolektif – Fotoğrafla Diyalog (2021)

Her fotoğrafçının, fotoğrafçı adayının, daha da ötesi fotoğrafla ilgilenen her okurun muhakkak edinmesi gereken bir çalışma.

Bir başucu kitabı işlevi görecek ‘Fotoğrafla Diyalog’, 20, yüzyılda fotoğraf alanına yön vermiş pek çok isimle yapılan söyleşilere yer veriyor.

Robert Capa’dan André Kertész’e, Henri Cartier-Bresson’dan Man Ray’e, fotoğrafçılığın dönüm noktası diyebileceğimiz yirmi isim hem fotoğrafçılık konusundaki görüşlerini hem bu işi veya sanatı icra ederken karşılaştıkları zorlukları anlatıyor hem de fotoğraf çekmek isteyenlere önerilerde bulunuyor.

Kitap bu yönüyle kapsamlı bir kaynak olduğu kadar, buradaki tarihi figürlerin deneyimlerini ilk ağızdan aktarmasıyla aynı zamanda kişisel bir anlatı.

Kitaba söyleşileriyle katılmış diğer isimler ise şöyle: Paul Strand, Eliot Porter, Cecil Beaton, Brassaï, Jacques Henri-Lartigue, George Rodger, Robert Doisneau, Herbert Bayer, Henry Holmes Smith, Helmut Gernsheim, Brett Weston, Manuel Alvarez Bravo, W. Eugene Smith, Laura Gilpin, Wynn Bullock, Minor White, Beaumont Newhall ve Ansel Adams.

  • Künye: Kolektif – Fotoğrafla Diyalog, çeviren: Ayça Göçmen, Espas Yayınları, fotoğraf, 448 sayfa, 2021