Paul de Man – Okuma Alegorileri (2023)

Paul de Man’ın bu önemli teorik çalışması, Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust’un örnek metinlerine dayanan bir okuma ve yorumlama tarzı ortaya koyuyor.

Kitap boyunca, çağdaş eleştirideki meseleler polemik yerine analitik olarak ele alınıyor.

Edebi metinlerin neden güçlü anlam kaynakları olmasına rağmen epistemolojik olarak tam aksine bir o kadar güvenilmez olduğu retorik bir analizle sorgulanıyor.

De Man bu gerilimin altında metin, tarihsel eleştiri ve dil felsefesini tartışıyor.

  • Künye: Paul de Man – Okuma Alegorileri: Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust’ta Figürel Dil, çeviren: Mustafa Zeki Çıraklı, Alfa Yayınları, inceleme, 456 sayfa, 2023

Benedetto Croce – Edebiyat Eleştirisi (2022)

Büyük İtalyan düşünür Benedetto Croce, daha çok estetik tarihine yön vermiş fikirleriyle bilinse de, edebiyat üzerine yazıları da muazzamdır.

Karşımızda, Croce’un edebiyat denemelerine yer veren harika bir kitap duruyor.

Croce, çağdaş estetik tarihini biçimlendiren en önemli isimlerden olmakla birlikte, edebiyat kuramı ve tarihi alanında oldukça değerli eserler de verdi.

Croce burada, Terentius, Lucretius, Virgilius, Dante, Petrarca, Ariosto, Shakespeare, Corneille, Goethe, Poe, Hopkins ve Proust gibi edebiyat tarihinin büyük isimlerini gündemine alıyor.

Bu kanonik isimlerin nasıl anlaşılması gerektiği hususunda derin içgörüler sunmakla kalmıyor, haklarındaki yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için gözü pek polemiklere de giriyor.

Yeni bir okuma denemeyi vadeden bu kitap, farklı edebî perspektiflere kapı aralıyor.

  • Künye: Benedetto Croce – Edebiyat Eleştirisi: Edebiyat Üzerine Denemeler, çeviren: Şennur Bakırtaş, Fol Kitap, inceleme, 320 sayfa, 2022

Jonah Lehrer – Proust Bir Sinirbilimciydi (2020)

‘Proust Bir Sinirbilimciydi’, sanatçıların olağanüstü sezgilerine methiye niteliğinde bir eser.

Jonah Lehrer, yeni bir baskıyla yayımlanan çalışmasında, sanat tarihine damga vurmuş sekiz isim üzerinden, sanatçıların bilim alanında kanıtlanmış olguları bilimcilerden önce sezgileriyle öngörmelerini ve bunun sanatçının kendine has yaratıcı gücüyle nasıl ilişkili olduğunu anlatıyor.

Yazar, Marcel Proust’tan Paul Cézanne’a, Auguste Escoffier’den İgor Stravinski’ye, Virginia Woolf’tan Gertrude Stein’a sekiz yazar ve sanatçının insan deneyimlerine nasıl baktığını ve bunları nasıl yorumladıklarını irdeliyor.

Lehrer’e göre Proust’un romanları belleğimizin, Cézanne’ın resimleri görme duyumuzun, Stravinski’nin müziği işitsel algımızın, Stein’ın şiirsel arayışları dil yetimizin, Woolf’un bilinçakışı metinleri de zihnimizin çalışma ilkelerini doğru bir şekilde önceden ortaya koymuşlardır.

Lehrer, bunu yaparken de sanatla bilim arasındaki katı işbölümüne de karşı çıkıyor ve bunu aşmanın bir yolu olarak da “dördüncü kültür” yaklaşımını öneriyor.

Lehrer’e göre, sahip olduğumuz iki kültürün alışkanlıklarını değiştirmemiz gerekiyor ve daha da önemlisi beşeri bilimler pozitif bilimlerle bağ kurmalıdır.

  • Künye: Jonah Lehrer – Proust Bir Sinirbilimciydi, çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, bilim, 240 sayfa, 2020

Gérard Genette – Anlatının Söylemi (2020)

Fransız eleştirmen ve edebiyat teorisyeni Gérard Genette, geliştirdiği “anlatı yöntembilimi” ile dünya çapında bilinen bir isim.

Genette’nin bu konudaki fikirlerini kapsamlı bir şekilde ortaya koyduğu eldeki kitabı ise, temel olarak anlatı teriminin en yaygın anlamına, yani kendisinin tabiriyle anlatının söylemine odaklanıyor.

“Olay-Zaman-Anlatı’’ kavram bütünlüğünü odaklanma olarak tanımlayan Genette, anlatı söylemi analizinin, daima ilişkilerin incelenmesini gerektirdiğini belirtiyor.

Yazar, buradan yola çıkarak bir yandan söylem ile naklettiği olayların ilişkisini (ikinci anlamıyla anlatı), diğer yandan aynı söylem ile onu üreten edim arasındaki gerçek

(Homeros) ya da kurmaca (Ulysses) ilişkiyi (üçüncü anlamıyla anlatı) irdeliyor.

Kitabın en güzel taraflarından biri de, bu derinlemesine incelemeyi Marcel Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzinde’ eserini merkeze alarak yapması.

Genette, ‘Kayıp Zamanın İzinde’yi, genel bir anlatının ya da roman anlatısının, otobiyografik anlatının ya da herhangi başka bir sınıf, tür ve çeşitte anlatının basit bir örneği gibi ele almıyor.

Yazara göre ‘Kayıp Zamanın İzinde’, evrensel bileşenlerden mürekkeptir, ama bunları özel bir sentezde, kendine özgü bir bütünlükte bir araya getirmiştir.

Genette bu eşsiz eseri, mecazlar, anakroni, odaklanma, paralipsis ve yinelemeli şeklinde adlandırdığı kavramlarla tartışıyor.

  • Künye: Gérard Genette – Anlatının Söylemi: Yöntem Hakkında Bir Deneme, çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 288 sayfa, 2020

André Green – Yazı ve Ölüm (2018)

Hem analitik hem de kültürel araştırmalar alanında otorite kabul edilen André Green, aynı zamanda tam bir edebiyat tutkunu olarak edebi metinler ve edebiyatçılar üzerine pek çok analiz çalışması da gerçekleştirdi.

Bu kitap ise, edebiyatçı Dominique Eddé’nin Green’le 2000 ve 2001 yılları arasında yapmış olduğu edebiyat ve psikanaliz temalı söyleşilere dayanıyor.

Bir çeşit gidiş gelişin ve serbest çağrışımın söz konusu olduğu bu söyleşilerde, Freud’un üç çağdaşı olan Marcel Proust, Joseph Conrad ve Henry James’in yanı sıra, Jorge Luis Borges ve Shakespeare gibi büyük yazarların yapıtları enine boyuna tartışılıyor.

“Kayıp Zamanın İzinde, unutmanın kaçınılmazlığıdır.” diyen Green, yazmanın yazar üzerinde ne gibi bir etkisinin olduğunu, yazma sürecinin kimi yazarları intihara sürükleyecek kadar güçlü olmasının kökenlerini, yazarın yaratımında tamamlanmamışlığın ne olduğunu, kısacası yazı ve ruhsal yaşam arasında ne tür bir ilişki bulunduğunu kapsamlı bir şekilde irdeliyor.

Edebiyat ve psikanaliz bağlamında iyi bir okuma isteyenler bu kitabı kaçırmasın.

  • Künye: André Green – Yazı ve Ölüm: Bir Psikanalistin Edebiyat Yolculuğu: Proust, Shakespeare, Conrad, Borges…, söyleşi: Dominique Eddé, çeviren: Nesrin Demiryontan, Metis Yayınları, psikanaliz, 160 sayfa, 2018

 

Marcel Proust – Okuma Üzerine (2007)

  • OKUMA ÜZERİNE, Marcel Proust, çeviren: Işık Ergüden, Notos Kitap, anlatı, 71 sayfa

okuma-uzerine

İyi bir yazar oluşunun yanı sıra iyi de bir okur olan Marcel Proust ‘Okuma Üzerine’ isimli bu anlatısında, birey ile kitap arasındaki ilişkiye ve özgün psikolojik edim olarak okumaya odaklanıyor. “Bize yaşanmamış gibi gelen çocukluk yıllarımızda, çok sevdiğimiz bir kitapla geçirdiğimiz günler kadar dolu dolu yaşanmış başka zaman belki yoktur,” diyen Proust, kendi deneyimlerini merkeze alarak, okuma ediminin kendisindeki kaynaklarına, kökenlerine iniyor. Proust küçük yaşlarından itibaren okumaya başlamış ve diğer çocukların aksine daha yalnız geçen çocukluğunu kitaplarla telafi etmişti. İşte bu kitap, ünlü yazarı henüz çok erken yaşlarında etkisi altına almış okumaya dair düşüncelerini barındırmasıyla dikkat çekiyor.

Paul Ricoeur – Kurmaca Anlatıda Zamanın Biçimlenişi (2012)

Elimizdeki kitap, felsefeci Paul Ricoer’ün “anlatı yorumbilimi”ne odaklandığı ‘Zaman ve Anlatı’nın üçüncü kitabı.

Düşünür, kitabın ilk üç bölümünde, anlatı kuramcılarının kavram, ilke ve yöntemlerini tartışıyor.

Frank Kermode, Roland Barthes, Claude Levi-Straus, Vladimir Propp, Tzvetan Todorov, Algirdas Juilen Greimas ve Mihail M. Bahtin, değerlendirmeye alınan kuramcılardan birkaçı.

Yazar son bölümde de, daha önceki bölümlerde tartıştıklarına, üç romanı çözümleyerek işlerlik kazandırıyor.

Bunlar da, Virginia Woolf’tan ‘Mrs. Dalloway’, Thomas Mann’dan ‘Büyülü Dağ’ ve Marcel Proust’tan ‘Kayıp Zamanın İzinde’ romanları.

  • Künye: Paul Ricoeur – Kurmaca Anlatıda Zamanın Biçimlenişi: Zaman ve Anlatı 3, çeviren: Mehmet Rifat, Yapı Kredi Yayınları, felsefe, 290 sayfa