Zeliha Bürtek – Sosyal Çürüme (2025)

Zeliha Bürtek’in ‘Sosyal Çürüme’ adlı kitabı, Türkiye’deki ekonomik sıkıntıların ötesine geçerek, toplumsal yapının derinlerinde biriken ahlaki, kültürel ve duygusal tahribatı görünür kılıyor. Kitap, bir sokak röportajında Zeliha Bürtek’in söylediği o yankı uyandıran cümleden yola çıkıyor: “Türkiye’de sosyal çürüme var, dönüşü olmayan bir yerdeyiz.” Bu cümle, yalnızca ekonomik krizlerin değil, bir toplumun iç dengelerini yitirmesinin ifadesine dönüşüyor.

Gülşen İşeri, Bürtek’le yaptığı uzun söyleşide, toplumsal çözülmenin gündelik hayatın her alanında nasıl hissedildiğini derinlemesine tartışıyor. Kadına yönelik şiddetten toplumsal dayanışmanın zayıflamasına, tahammülsüzlükten umutsuzluğa kadar birçok sorunu, ekonomik gerekçelerin ötesine taşıyor. Bürtek’in gözlemleri, toplumun yalnızca yoksullaşmadığını, aynı zamanda değer kaybına ve vicdani bir körleşmeye sürüklendiğini ortaya koyuyor.

Kitap, “sosyal çürüme”yi bir teşhis olarak değil, bir yüzleşme alanı olarak ele alıyor. Bürtek, sorunları konuşmaktan korkmayan, sessizliğe direnen bir ses olarak, insanın insana, topluma ve doğaya yabancılaşmasının tarihsel köklerini sorguluyor. Bu sorgulama, aynı zamanda bir umut çağrısına dönüşüyor: eğer çürüme insani bir süreçse, iyileşme de öyle olabilir.

‘Sosyal Çürüme’, yalnızca bir röportaj değil; Türkiye’nin ruh haline tutulmuş bir ayna. Okurunu, içinde yaşadığı düzeni yeniden düşünmeye ve dayanışmanın, adaletin ve vicdanın yeniden inşasına davet ediyor. Çünkü, Bürtek’in de dediği gibi, bu çürüme yalnızca bireysel değil — hepimizin ortak hikâyesi.

  • Künye: Zeliha Bürtek – Sosyal Çürüme, söyleşi: Gülşen İşeri, İnkılap Kitabevi, inceleme, 184 sayfa, 2025

André Green – Bir Psikanalistin (Neredeyse) Serbest Çağrışımları (2025)

André Green’in bu kitabı, psikanalizin önde gelen isimlerinden biriyle yapılmış uzun soluklu söyleşilerden oluşuyor. Bu metin, yalnızca Green’in düşüncelerini değil, aynı zamanda psikanalizin yirminci yüzyıldaki gelişimini, Freud sonrası açılımları ve klinik deneyimin teorik yansımalarını da ortaya koyuyor. Kitap boyunca Green, kendi entelektüel yolculuğunu ve psikanalize kattığı özgün kavramları samimi bir dille aktarıyor.

Green’in “ölü anne kompleksi”, “negatif” ve “boşluk” gibi kavramları ele alınırken, bunların hem klinik pratikte hem de insan psikolojisinin derinliklerinde nasıl işlediği tartışılıyor. Yazar, duygusal deneyimlerin, temsil edilemeyen travmaların ve bilinçdışının yapılarına dair düşüncelerini açıyor. Ayrıca psikanalizin edebiyat, sanat ve felsefeyle kurduğu çok katmanlı ilişkiler de söyleşilerde öne çıkıyor.

‘Bir Psikanalistin (Neredeyse) Serbest Çağrışımları: Maurice Corcos ile Söyleşiler’ (‘Associations (presque) libres d’un psychanalyste: entretiens avec Maurice Corcos’), yalnızca teorik değil, aynı zamanda kişisel bir tanıklık niteliği de taşıyor. Green, mesleki yaşamının dönüm noktalarını, karşılaştığı zorlukları ve psikanalitik camiadaki tartışmaları anlatırken, okuyucuya psikanalizi yaşayan, dönüştüren bir düşünürün bakış açısını sunuyor. Corcos’un soruları, Green’in karmaşık fikirlerini açığa çıkararak onları daha erişilebilir kılıyor.

Sonuçta bu eser, psikanalize ilgi duyan okurlar için bir düşünce atlası niteliği taşıyor. Green’in bireysel serüveni, Freud’dan Lacan’a uzanan geniş bir çerçeve içinde psikanalizin bugünkü sorunlarını ve gelecekteki yönelimlerini tartışmaya açıyor.

  • Künye: André Green – Bir Psikanalistin (Neredeyse) Serbest Çağrışımları: Maurice Corcos ile Söyleşiler, çeviren: Cansu Güney, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 280 sayfa, 2025

Martin Heidegger – Der Spiegel Söyleşisi (2025)

Bu kitap, Martin Heidegger’in ölümünden sonra yayımlanması koşuluyla verdiği uzun söyleşiyi içeriyor. ‘Der Spiegel Söyleşisi (23 Eylül 1966)’ (‘Spiegel-Gespräch mit Martin Heidegger (23 September 1966)’), Heidegger’in düşünsel mirasını ve 20. yüzyıl felsefesine bakışını anlamak için temel kaynaklardan biri kabul ediliyor. Söyleşide filozof, Nazi dönemiyle ilişkisi, teknolojinin modern dünyadaki rolü, felsefenin geleceği ve insanın varlıkla kurduğu temel bağ üzerine kapsamlı görüşlerini dile getiriyor. Heidegger, geçmişteki politik tercihlerine dair soruları yanıtlarken, düşüncesini belirli bir ideolojiye indirgemeye karşı çıkıyor. Bunun yerine, çağın krizlerini varlığın unutuluşu ve teknik aklın hâkimiyeti bağlamında yorumluyor.

Metnin önemli odaklarından biri teknoloji oluyor. Heidegger, teknolojinin sadece araçsal bir olgu değil, dünyayı açığa çıkarma biçimi olduğunu savunuyor. Modern çağda bu açığa çıkarmanın tehlikeli bir tek yönlülüğe dönüştüğünü ve insanın özgür düşünme kapasitesini tehdit ettiğini söylüyor. Yine de insanın bu kaderi sorgulama gücüne sahip olduğunu belirtiyor. Felsefenin görevi, varlığın unutuluşunu fark ettirmek ve düşünmeyi yeniden başlatmak olarak tanımlanıyor.

Heidegger ayrıca Batı felsefesinin köklerine dönme çağrısı yapıyor. Platon’dan Nietzsche’ye uzanan geleneğin, varlığı hep belirli kategorilerle kavramaya çalıştığını, bu yüzden varlığın kendisinin gözden kaybolduğunu dile getiriyor. Ona göre düşünce, metafizik çerçeveden kurtularak varlığın sorusunu yeniden gündeme getirmeli.

Söyleşi boyunca Heidegger, hem kişisel hem de entelektüel anlamda hesaplaşmalarını ortaya koyuyor. Bu metin, modern dünyanın krizlerini anlamak isteyen okura hâlâ güçlü sorular yöneltiyor ve felsefeyi yaşamın merkezinde konumlandırıyor.

  • Künye: Martin Heidegger – Der Spiegel Söyleşisi (23 Eylül 1966), çeviren: Kaan H. Ökten, Yapı Kredi Yayınları, felsefe, 56 sayfa, 2025

Kolektif – Gaspar Noé (2025)

Geoffrey Lokke’nin derlediği bu kitap, Arjantin asıllı Fransız yönetmen Gaspar Noé’nin kariyeri boyunca farklı zamanlarda verdiği röportajlardan oluşan bir derlemedir. ‘Gaspar Noé’ (‘Gaspar Noé: Interviews’) Noé’nin sansasyonel filmlerinin ardındaki düşünsel zemini, estetik tercihlerini ve sinemaya yaklaşımını anlamaya olanak tanıyor. Kitap boyunca Noé, hem kişisel deneyimlerini hem de sinema dili üzerine fikirlerini samimi ve zaman zaman provokatif bir üslupla dile getiriyor.

Noé, sinemayı izleyicide fiziksel ve duygusal bir etki bırakması gereken bir araç olarak görür. Irreversible, Enter the Void, Love ve Climax gibi filmleri üzerinden yapılan söyleşilerde, zaman, hafıza, bilinç ve ölüm gibi temaları nasıl işlediğini, anlatı yapısının neden konvansiyonel kalıpları yıktığını açıklıyor. Uzun plan sekanslara, ani kamera hareketlerine ve yüksek ses tasarımına olan ilgisi, izleyiciyi pasif bir gözlemciden çok bedenine dokunulan bir deneyimleyiciye dönüştürme arzusuyla ilişkilidir.

Kitapta Noé’nin Stanley Kubrick, Alejandro Jodorowsky ve Pier Paolo Pasolini gibi yönetmenlere duyduğu hayranlık, onun sinema tarihine nasıl baktığını da gösteriyor. Sansürle, eleştiriyle ve izleyici tepkileriyle kurduğu ilişki; provokasyonu estetik bir araç olarak kullanma biçimiyle açıklanıyor. Özellikle Irreversible’ın yarattığı tartışmalar, onun sınırları bilinçli biçimde zorlayan bir sanat anlayışına sahip olduğunu gözler önüne seriyor.

Noé, sinemanın “güzel” olmak zorunda olmadığını, asıl görevinin duyguları sarsmak ve gerçekliğe alternatif hisler üretmek olduğunu savunuyor. Bu söyleşiler, onun kışkırtıcı imgelerinin ardındaki etik, felsefi ve estetik motivasyonları açığa çıkarıyor. Kitap, yalnızca bir yönetmeni tanımak için değil, sinemanın sınırlarını yeniden düşünmek isteyenler için de önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

  • Künye: Kolektif – Gaspar Noé, derleyen: Geoffrey Lokke, çeviren: Selim Özgül, Agora Kitaplığı, sinema, 288 sayfa, 2025

Zygmunt Bauman, Keith Tester – Bauman ile Sohbetler (2025)

Zygmunt Bauman ile Keith Tester’in söyleşilerini bir araya getiren bu kitap, modern toplumun kırılgan yapısını, bireyin çağdaş dünyadaki konumunu ve değişen değer sistemlerini derinlemesine inceleyen bir diyalog. Bauman’ın sosyolojik bakışı, Tester’in dikkatli ve sezgisel sorularıyla yön buluyor; bu söyleşilerde modernlik, postmodernlik, etik, kimlik ve toplumsal sorumluluk gibi ana kavramlar canlı ve samimi bir dille tartışılıyor.

Bauman, modern dünyanın bireyi özgürleştirme vaadini sorgularken, bu özgürlüğün aynı zamanda yalnızlık, güvencesizlik ve sürekli seçim baskısıyla örülü olduğunu vurguluyor. “Akışkan modernlik” kavramını ayrıntılandırırken, bireyin sabit kimliklerden uzaklaşarak sürekli kendini yeniden inşa etmek zorunda kaldığını, bunun da insanı köksüz ve tedirgin bir varlık hâline getirdiğini dile getiriyor. Bu bağlamda tüketim toplumunun birey üzerindeki etkisi, artık yalnızca ekonomik değil, varoluşsal bir mesele olarak ele alınıyor.

Tester ile olan söyleşilerde Bauman, etik sorumluluğu da merkeze alıyor. Bireyin ötekiyle kurduğu ilişki, özgürlükle sorumluluk arasındaki gerilim ve insanlığın ortak kaderi üzerine yaptığı yorumlar, kitabın en dokunaklı bölümlerini oluşturuyor. Etik, onun için sistemin değil, bireysel vicdanın ve karşılaşmanın alanıdır. Bu nedenle Bauman, modern kurumların insanı anonimleştiren doğasına karşı kişisel sorumluluğu savunuyor.

‘Bauman ile Sohbetler’ (‘Conversations with Zygmunt Bauman’) , Bauman’ın sadece bir düşünür olarak değil, aynı zamanda bir tanık olarak konuştuğu bir zemin sunuyor. Nazizm, Holokost, göç ve küreselleşme gibi tarihsel travmalar üzerinden bireyin tarih karşısındaki çaresizliğini ve direncini işliyor. Kitap, sadece sosyolojiye değil, çağımızın insani durumuna dair derinlikli bir iç görü sunan bir söyleşi kitabı.

  • Künye: Zygmunt Bauman, Keith Tester – Bauman ile Sohbetler, çeviren: Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, söyleşi, 192 sayfa, 2025

Carl Gustav Jung – Jung Konuşuyor (2025)

William McGuire ve R. F. C. Hull’un derlediği ‘Jung Konuşuyor: Söyleşiler ve Karşılaşmalar’ (‘C. G. Jung Speaking: Interviews and Encounters’) adlı kitap, Carl Gustav Jung’un yaşamı boyunca verdiği röportajları, katıldığı seminerleri ve yaptığı konuşmaları bir araya getiriyor. Kitap, Jung’un düşüncelerinin, inançlarının ve kişiliğinin farklı yönlerini ortaya koyuyor. Jung’un psikoloji, din, felsefe, sanat ve mitoloji gibi geniş bir yelpazedeki konulara dair görüşleri, bu derleme sayesinde okuyucuya doğrudan aktarılıyor.

Kitap, Jung’un analitik psikoloji kuramının temel kavramlarını, kolektif bilinçdışı, arketipler, bireyleşme süreci ve sembolizm gibi konuları Jung’un kendi sözleriyle açıklıyor. Jung’un rüya yorumları, sembollerin anlamları ve mitolojik figürlerin psikolojik yansımaları üzerine yaptığı açıklamalar, okuyucuya Jung’un düşünce dünyasına derinlemesine bir bakış sunuyor.

Kitap, Jung’un sadece bir kuramcı olmadığını, aynı zamanda bir düşünür, bir sanatçı ve bir insan olarak da zengin bir kişiliğe sahip olduğunu gösteriyor. Jung’un insan doğasına, topluma ve dünyaya dair gözlemleri, günümüzde de geçerliliğini koruyan önemli içgörüler sunuyor. Kitap, Jung’un düşüncelerini ilk elden öğrenmek isteyenler için değerli bir kaynak niteliği taşıyor.

  • Künye: Carl Gustav Jung – Jung Konuşuyor: Söyleşiler ve Karşılaşmalar, editör: William McGuire, R. F. C. Hull, çeviren: Reha Kuldaşlı, Alfa Yayınları, psikoloji, 456 sayfa, 2025

Serdar Korucu – Öncesiyle Sonrasıyla 12 Eylül Döneminde Ermeniler (2025)

Serdar Korucu’nun yeni kitabı, Türkiye Ermenilerinin 1970’lerden 1990’lara uzanan çalkantılı dönemini, hem kişisel anlatılar hem de dönemin siyasi ve sosyal atmosferini inceleyerek mercek altına alıyor.

ASALA eylemleri, 12 Eylül darbesi ve PKK gibi önemli olayların Ermeni toplumunu nasıl etkilediği, bu etkilerin bireysel hayatlara yansımaları ve toplumun maruz kaldığı baskı, kitapta derinlemesine analiz ediliyor. Bunlar vasıtasıyla maruz kaldığı baskıyı gözler önüne seren kitap, 12 Eylül döneminde Türkiye’de birçok Ermeni’nin de polis ve mahkeme süreçlerinden geçtiğini, hatta işkence gördüğünü ortaya koyuyor.

Korucu, dönemin basınından derlediği verilerle birlikte, 22 farklı bireyin yaşadıklarını aktararak, o dönemde yaşananları canlı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Bu kitap, sadece bir topluluğun tarihini değil, aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihini anlamak için de önemli bir kaynak niteliğinde.

  • Künye: Serdar Korucu – Öncesiyle Sonrasıyla 12 Eylül Döneminde Ermeniler: Olaylar Tanıklıklar, Aras Yayıncılık, söyleşi, 284 sayfa, 2025

Stefano Sandrone – Nobelli Hayatlar (2024)

Çok az insan dünyayı Nobel Ödülü sahipleri gibi değiştirebildi.

Çığır açan buluşlarıyla tıp, kimya, fizik ve ekonomiyi devrime uğratmış Nobel Ödüllü yirmi dört isimle Lindau Nobel Ödüllü Bilim İnsanları Toplantıları’nda yapılmış söyleşiler ‘Nobelli Hayatlar’da bir araya getirildi.

Her biri benzersiz hikâyeler anlatıyor.

Evreka anlarından kariyerleri boyunca karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden nasıl geldiklerine, genç bilim insanlarına ilham verecek tavsiyelerden geleceğin bilimine ve keşiflerine kadar çok şey üzerinde konuşuyorlar.

Sizi alandan alana, düşünceden düşünceye sürükleyecek ‘Nobelli Hayatlar’da Nobel Ödüllülerin yaşamlarına her yönüyle tanık olacaksınız.

Hayatlarının bir döneminde gelen bir telefonla yirmi dört akademisyen Nobel Ödülü’nü almak üzere Stockholm’e davet edildi.

Şimdi onlar sizi Nobelliler dünyasına davet ediyor…

  • Künye: Stefano Sandrone – Nobelli Hayatlar: Nobel Ödüllü Yirmi Dört Bilim İnsanıyla Hayat Hikâyeleri, Geleceğin Bilim İnsanlarına Tavsiyeleri ve İleride Keşfedecekler Üzerine Söyleşiler, çeviren: Cumhur Öztürk, Koç Üniversitesi Yayınları, bilim, 216 sayfa, 2024

Gabriel García Márquez – Gabriel García Márquez ile Söyleşiler (2024)

Çağımızın en büyük ve en üretken yazarlarından Gabriel García Márquez’in söyleşilerinden bir seçkiyi bir araya getiren ‘Gabriel García Márquez ile Söyleşiler: Sıradanın Büyüsü, Mekânın Şiirselleştirilmesi, Yazarlık Zanaatı’, yazarın gündelik yaşamından politik görüşlerine, yazarlık serüveninden eserlerine uzanan keyifli bir okuma vaat ediyor.

Marquez’in yaşamı süresince verdiği söyleşilerine, kendisinin bir gazeteci olarak Zapatista lideri Subkumandan Marcos ile gerçekleştirdiği röportaj ve Nasrullah Mambrol’un Marquez’in romanları üzerine kaleme aldığı kapsamlı analiz de eşlik ediyor.

Gabriel García Márquez’i kendi sözcükleriyle kendisinden dinlemek isteyenlere…

Kitap, yazarın gündelik yaşamından politik görüşlerine, yazarlık serüveninden eserlerine uzanan keyifli bir okuma vaat ediyor.

Gabriel García Márquez’i kendi sözcükleriyle kendisinden dinlemek isteyenlere…

  • Künye: Gabriel García Márquez – Gabriel García Márquez ile Söyleşiler: Sıradanın Büyüsü, Mekânın Şiirselleştirilmesi, Yazarlık Zanaatı, derleyen ve çeviren: Soner Torlak, Hayalci Hücre Yayınları, söyleşi, 200 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Direniş Üzerine Notlar (2024)

‘Direniş Üzerine Notlar’, Noam Chomsky ile yapılmış bir dizi röportajı bir araya getiriyor.

Chomsky burada, barışı ve gezegeni bekleyen tehditler, pandemi politikaları, sınıf mücadelesinin aldığı yeni biçimler, ABD’nin emperyalist politikalarının dünyayı nasıl şekillendirdiği gibi konuları tartışıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Karl Marx, yüzeyin hemen altında yer alan devrimci bir ruh imgesine sahipti. Başladığımız yere, David Hume’a dönecek olursak, iktidar rızaya dayanır. Ancak bu rızanın altında, ‘ben bunu gerçekten istemiyorum’ diyen bir insan akımı vardır. Bir efendi tarafından yönetilmek istemiyorum. Ve bunun kırılması için fazla bir şey gerekmez. Ve bunu başardığında, bir toplumu gerçekten ileriye götürecek türden değişimlere sahip olursunuz. Yani, o eski köstebek orada yuvalanıyor. Ve birçok yöne gidebilir.

Bence Marx’ın eski köstebeği yüzeyin hemen altında. Bunu düşünmek için bir fırsat varsa, bir efendiye tabi olmak zorunda olmadığınızı, kendi hayatınızı yönetebileceğinizi, kendi girişimlerinizi yürütebileceğinizi fark etmek için, bu yüzeye çok yakın olmaya devam ediyor. Ben çocukken büyük buhran sırasında yapılan iş bırakma eylemleri, patronlara ihtiyacımız yok, burayı ele geçirip kendimiz yönetebiliriz demeye yönelik bir adımdı ki bu doğru.

İşte o zaman tutumlar değişti ve New Deal önlemlerine olan destek nüfus genelinde gerçekten arttı. İşte o zaman yüksek mahkeme tüm New Deal önlemlerini engellemeyi bıraktı. Sermaye kesimleri şunu fark ettiğinde, bakın, kendimizi bu yükselen gelişmelere uydurmak zorundayız, yoksa başımız gerçekten belaya girecek. Ve bence bu ortaya çıkmaya devam ediyor. Bahsettiğim yeni ekonomi projesi bu yönde ilerliyor ve kendi işletmelerinizi yönetebileceğinizi söylüyor. Bu işletmenin Çin’e taşınıp taşınmayacağına New York’taki bankacılar karar vermek zorunda değil.”

  • Künye: Noam Chomsky – Direniş Üzerine Notlar, röportajlar: David Barsamian, çeviren: Birsen Altaylı, Zeynep Berkem, Scala Yayıncılık, siyaset, 237 sayfa, 2024