Tuğrul Akşar – Futbolda Eşitsizliğin Bedeli (2025)

Futbol, sadece sahada oynanan bir oyun değil; ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla karmaşık bir endüstri haline geliyor. Ancak bu büyük oyunun ekonomik yüzü çoğu zaman göz ardı ediliyor. ‘Futbolda Eşitsizliğin Bedeli’, bu göz ardı edilen yapının tam kalbine iniyor. Tuğrul Akşar, yıllara dayanan birikimiyle futbol ekonomisinin karanlıkta kalan dinamiklerini gün ışığına çıkarıyor. Kitap, özellikle gelir dağılımı eşitsizliğine odaklanarak, hem Türkiye Süper Ligi hem de Avrupa futbolunda derinleşen dengesizlikleri analiz ediyor.

Futbolun finansal yapısındaki eşitsizlik, sahadaki rekabeti doğrudan etkiliyor. Büyük kulüplerle küçükler arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Bu durum sadece sportif adaleti değil, taraftar psikolojisini, medya ilişkilerini ve futbolun geleceğini de şekillendiriyor. Kitap, bu gerçekleri saklamadan, rakamlarla, verilerle, tarihsel örneklerle ve açık analizlerle sunuyor. Yalnızca eleştirmekle kalmıyor; bu eşitsizliğin nasıl giderilebileceğine dair kapsamlı öneriler de getiriyor.

Ekonomi, siyaset, sosyoloji ve sporun nasıl iç içe geçtiğini gösteren bu çalışma, futbolun sadece skor tabelasında bitmediğini hatırlatıyor. Futbolu yönetenlerin sorumluluklarını, karar alıcıların tercihlerinin sonuçlarını ve taraftarların içinde yaşadığı endüstriyel sistemin gerçek yüzünü sorgulatıyor. ‘Futbolda Eşitsizliğin Bedeli’, futbola tutkuyla bağlı olan ama oyunun arka planını da anlamak isteyen herkes için kaçırılmayacak bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Tuğrul Akşar – Futbolda Eşitsizliğin Bedeli, Literatür Yayınları, futbol, 524 sayfa, 2025

Şevket Furkan Erbay – Zeki ve Çevik (2025)

Şevket Furkan Erbay’ın ‘Zeki ve Çevik’ adlı eseri, Türkiye’de sporun serüvenine yalnızca sonuçlar ve istatistikler üzerinden değil, o sonuçların ardındaki kültürel, siyasal ve toplumsal bağlamlara odaklanarak yaklaşıyor. Yazar, spor tarihini kuru skor tablosundan çıkarıp canlı bir insan hikâyeleri ağına dönüştürüyor.

Her on yıla özgü bir spor dalını mercek altına alarak, bu alanların tarihsel gelişimini hem geçmişle bağ kurarak hem de geleceğe uzanan çizgilerle aktarıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında atletizmle başlayan bu yolculuk, 1930’larda binicilik, 1940’larda tenis, 1950’lerde güreş, 1960’larda bisiklet ve yüzme gibi branşlarla devam ediyor.

1970’lerin boks tutkusu, 1980’lerin Uzakdoğu sporları ve halter merakı, 1990’ların yükselen basketbol ilgisi, 2000’lerde futbolun merkezdeki yeri ve 2010’ların voleybol başarısı detaylıca işleniyor. Son bölümde ise parlayan yeni alanlar olan okçuluk, jimnastik ve atıcılığa yer veriliyor.

Erbay’ın yaklaşımı, sporu yalnızca rekabet ya da eğlence olarak görmeyip, toplumu yansıtan ve dönüştüren bir araç olarak değerlendirmesiyle öne çıkıyor. ‘Zeki ve Çevik’, “spor hayattır” sözünü ciddiyetle ele alan, spor üzerinden Türkiye’nin toplumsal dönüşümünü okumamıza olanak sağlayan özgün bir sosyal tarih çalışması.

Kitaptan iki alıntı:

“Hakkı Koşar’ın binlerce öğrencisi arasında (…) hocalık yaptığı bir isim de, Uzakdoğu sporlarının beyazperdedeki bir numaralı yüzü, siyah kuşak sahibi karateci Cüneyt Arkın’dı. Hakkı Koşar, Arkın’la çalışırken Yeşilçam’da bazı filmlerin (Tarkan filmindeki Wang Yu’yu hatırlayın) dövüş sahnelerinde bile rol almıştı.”

“Sırım gibi bir fiziğe sahip İsmail Ogan’ı Antalya’da izlediği bir yağlı güreş müsabakasında çok beğenen ama babasını ikna edemeyen Yaşar Doğu, Antalya valisinden yardım istedi. Valinin telefonuyla köye gönderilen iki jandarmayı görünce korkan baba Ogan, oğlunun güreş kampına katılmasına mecburen izin vermişti.”

  • Künye: Şevket Furkan Erbay – Zeki ve Çevik: Türkiye’de Sporun Bir Asırlık Kültürel Muhasebesi, İletişim Yayınları, spor, 232 sayfa, 2025

Jürgen Martschukat – Fitness Çağı (2024)

Fitness çağında yaşıyoruz.

Dünya çapında milyonlarca insan düzenli olarak akşamları parkta yürüyüşe çıkıyor, spor salonunda ağırlık çalışıyor, yüzmeye gidiyor, pilates ya da yoga yapıyor.

Fit olmak ve formda kalmak her zamankinden daha revaçta.

Kitlelerin gündelik hayatını bu derece belirleyen bu ilginin kaynağı ne?

Tarihçi Jürgen Martschukat fitness düşüncesinin doğuşunu 18. yüzyılda modern toplumların ortaya çıkmasına kadar geri götürerek, bu kavramın modernitenin sürekli optimizasyon ve yenilenmeye verdiği önemle nasıl iç içe geçtiğini anlatıyor.

Yazara göre gerçek anlamda fitness çağı 1970’lerden itibaren gelişmeye başladı ve neoliberalizmin bireylere kendilerini hem bedenen hem zihnen geliştirmelerini telkin etmesiyle sosyal yaşamın yol gösterici bir ilkesi haline geldi.

Böylece fitness beden çalışmasının ötesinde kişisel sorumluluk, performans, piyasa, rekabet, başarı konularında belirleyici bir araca dönüştü.

‘Fitness Çağı’, sadece spor ve fitness ile ilgilenenler için değil, aynı zamanda günümüzün kültürel söyleminde kabul ve dışlanma, başarı ve başarısızlık koşullarına merak duyan herkes için ufuk açıcı bir kaynak.

  • Künye: Jürgen Martschukat – Fitness Çağı: Beden Nasıl Başarı ve Performansın Simgesi Haline Geldi?, çeviren: Erol Özbek, İletişim Yayınları, tarih, 256 sayfa, 2024

Jules Boykoff – Olimpiyata Hayırcılar (2024)

‘Olimpiyata Hayırcılar’, Olimpiyat karşıtı aktivizmin küresel yükselişiyle Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmanın azalan popülaritesinin kesişimini araştırıyor.

Olimpiyatlar bir zamanlar göz alıcı bir refah, turizm ve istihdamda artış efsaneleriyle pohpohlanıyordu ama son yıllarda bu “güvenceler”in foyası meydana çıktı.

Olimpiyatların yerinden edilme, genişletilmiş polislik faaliyeti ve kapalı kapılar ardında yapılan anti-demokratik anlaşmalarla birlikte gelen siyasi-ekonomik bir ezici güce dönüştüğü şimdi her zamankinden daha bariz.

ABD Olimpiyat Futbol Takımını temsil etmiş eski bir profesyonel futbolcu olan Jules Boykoff bu kitabında, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’nin (ADS) 2028 Yaz Oyunları’na yönelik NOlympics LA (Olimpiyata Hayır LA) kampanyasını başlattığı Los Angeles’a odaklanıyor.

Boykoff, ADS-LA’in Olimpiyat karşıtı aktivizminin ABD’de ve ötesinde sosyalizmin yeniden uyanışıyla nasıl örtüştüğünü gösteriyor.

Boykoff’un Olimpiyat karşıtı aktivistlerle yaptığı 100’den fazla görüşmeye, Los Angeles, Rio de Janeiro, Londra ve Tokyo’daki protestolarda edindiği kişisel deneyimlere, akademik araştırmalara, kitlesel ve alternatif medya haberlerine ve Olimpiyat arşivlerine dayanan bu araştırması, tüm zorluklara rağmen mücadele eden ve demokratik sosyalizmin dönüştürücü siyasetini benimseyen aktivistlerin elinizdeki hikâyesinin belkemiğini oluşturuyor.

  • Künye: Jules Boykoff – Olimpiyata Hayırcılar: Kapitalist Mega Sporlara Karşı Mücadele, çeviren: Mithat Fabian Sözmen, Kor Kitap, spor, 232 sayfa, 2024

Elizabeth Pike, Jay Coakley – Spor Sosyolojisi (2024)

İlk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlandığı 1978 yılından bugüne yeni basımlarının yanı sıra farklı dillere çevrilen ve dünyanın farklı bölgelerine yönelik baskıları yapılan ‘Spor Sosyolojisi: Sorunlar ve Çatışmalar’ın Türkçedeki bu ilk basımı Birleşik Krallık ve Avrupa baskısının çevirisi.

Bu baskı, öncekilerin mirasını sürdürmekle birlikte spor sosyolojisi alanındaki güncel araştırmaları ve kuramsal yaklaşımları referans alarak, yeni tartışmalar ve örneklerle genişletilmiş bir içerik sunuyor.

Sosyolojinin toplumda sporu incelemek için kullanılabileceği yolları göstermek üzere tasarlanan bu kitap, sporu yalnızca daha iyi anlaşılmak istenen bir konu olarak ele almıyor, aynı zamanda onu, içinde yaşadığımız toplum ve kültür hakkında daha fazla bilgi edinebileceğimiz bir pencere olarak kullanıyor.

Sporun toplumsal cinsiyet, sınıf, ırk ve etnisite, yaş, yeterlik ve engellilik, şiddet ve sapma ile ilişkileri çerçevesinde toplumdaki güç ilişkilerine odaklanıyor; spor ve kültürel ideolojiler arasındaki bağlantıları inceleyerek bu ilişkileri anlamaya çalışıyor.

Spor ile ekonomi, siyaset, eğitim ve medya gibi toplumsal hayatın önemli alanları arasındaki bağlantıları ele alarak spora ve topluma bütünsel bir bakış açısı sunuyor.

Aynı zamanda toplumsal bir inşa olarak incelediği sporun içinde ve etrafında oluşturulan, sürdürülen ve değişen sosyal dünyaları inceleyerek, insanların parçası oldukları sosyal dünyalardaki aktif rollerine vurgu yapıyor.

Böylece okurların kendi hayatlarında, ailelerinde, okullarında, topluluklarında, toplumlarında, bir bütün olarak dünyada sporla ilgili sorunları belirlemelerine ve keşfetmelerine yardımcı olmayı hedefliyor.

Bu bağlamda ‘Spor Sosyolojisi: Sorunlar ve Çatışmalar’, toplumsal ve kültürel dünyanın bir parçası haline gelen sporla ilişkili “daha derin oyuna” odaklanarak, toplumda spora ve onu çevreleyen sorunlara ve çatışmalara eleştirel bir gözle bakıyor.

Bunu yaparken sporun daha demokratik ve insancıl hale getirilmesinin ve spora katılımın herkes için daha erişilebilir olmasının önemi üzerinde duruyor.

Okurları da toplumda sporun nasıl tanımlandığı, nasıl organize edildiği, nereye doğru gittiği, gelecekte nasıl olması gerektiği hakkında sorular sormaya ve eleştirel düşünmeye teşvik ediyor.

‘Spor Sosyolojisi: Sorunlar ve Çatışmalar’; sosyoloji ya da spor bilimleri öğrenimi görenlerin yanı sıra, sporun içindeki tüm öznelerin ve spora ilgi duyan, onu daha iyi anlamak isteyen genel okurun da bilgilenmesini ve derinlemesine düşünmesini sağlayacak önemli bir temel kaynak olma özelliği taşıyor.

  • Künye: Elizabeth Pike, Jay Coakley – Spor Sosyolojisi: Sorunlar ve Çatışmalar, çeviren: Funda Akcan, Ayrıntı Yayınları, sosyoloji, 720 sayfa, 2024

İsmail Sarp Aykurt – Sporun Alternatif Tarihi (2023)

Bu özgün inceleme, çok dile getirilmese de önemli bir sportif, toplumsal ve tarihsel kesiti konu ediniyor ve o “pek bahsedilmeyen” dünyadan bakarak bir tarih yazımı denemesine girişiyor.

Öte yandan, kitap boyunca bu anlatıya eşlik eden, ondan beslenen pek çok özgün spor makalesi de egemen kapitalist sporun “popüler” kısmına eleştirel bir müdahalede bulunuyor.

Çalışma, sporun bilinenin aksi yönde de bir tarih, birikim ve deneyime sahip olduğunun altını çizerken bunu rutin olan ile ritüele dönüşeni aktararak ve fakat bu ikisinin reddiyesini vurgulayarak yapmayı deniyor.

İçerisinde özgün bir tarih anlatısı, klasik spor içeriklerinin dışına taşan makaleler ve özel bir söyleşinin de bulunduğu kitap, sporun alışılmış teamüllerinin ötesine geçiyor.

Kitap en kısa haliyle, egemen spor ideolojisinde “rutin” olanın, yine egemenlerce “ritüele” dönüştürülenin, sınıfsal bir “reddiyeye” ihtiyaç duyduğunu işaret ediyor; sporun alternatif, toplumsal ve “gölgede bırakılan” sınıfsal izlerini merak edenleri birlikte sorgulamaya çağırıyor.

  • Künye: İsmail Sarp Aykurt – Sporun Alternatif Tarihi: Rutin, Ritüel, Reddiye, Doruk Yayınları, spor, 528 sayfa, 2023

Annabel Streets – Yürümenin 52 Yolu (2023)

Yürümek sıkıcı değildir, hiçbir zaman da sıkıcı olmamıştır.

Tümüyle hareketsizliğe mahkûm edildiğimiz bugün yürümek için yüzlerce yol ve yüzlerce sebep olduğunu belirten Annabel Streets, bizi yürümek üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor.

Nasıl yürüneceğini bildiğimizi düşünürüz.

Ne de olsa yürümek, kazandığımız ilk becerilerden biridir.

Ancak çoğumuz bu konuda rutinlere takılıp kalırız; hep aynı yerde, aynı şekilde, aynı süre boyunca ve aynı insanlarla yürürüz.

Bilimsel çalışmalarla ve anekdotlarla donatılan, bir yürüyüş rutininin nasıl oluşturulacağına dair ipuçlarıyla desteklenen ‘Yürümenin 52 Yolu’ bizi yeni yerlerde, yeni yürüyüş arkadaşlarıyla, gündüz ya da gece fark etmeksizin yeni zaman aralıklarında yürümeye, yürürken yeni beceriler edinmeye teşvik ediyor.

Kitap, her adımımızda hayattan daha fazlasını elde edebileceğimiz gerçeğini gözler önüne serecek bir rehber niteliğinde.

Yürümenin faydalarını anlatan kitap, yıl boyunca dışarı çıkmamız ve hareket etmemiz konusunda bizi motive edecek.

Streets, dışarı çıkıp hareket etmenin ‘içinde yaşadığımız karmaşık dünyayı takdir etmemize’ yardımcı olabileceğine dair kayda değer örnekler sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Bu kitap, yürümeye yazdığım aşk mektubumdur. Umarım sizi oturduğunuz yerden kalkıp yola koyulmak, sık sık yürümek ve çoğu zaman açık havada yaşanan bir hayatın büyük ayrıcalığının tadını çıkarmak için harekete geçirir.”

  • Künye: Annabel Streets – Yürümenin 52 Yolu: Sağlıklı ve Mutlu Olmak İçin Yürüyüş Yapmanın Şaşırtıcı Bilimi, çeviren: Türkan Çolak, The Kitap Yayınları, spor, 336 sayfa, 2023

Selim Rumi Civralı – Atletik Politika (2020)

Ulusal kimlik inşalarında, milli efsanelerde, spor çok canlı, güçlü bir sembolizm kaynağıdır.

Selim Rumi Civralı’nın bu usta işi çalışması da, spor ve ideoloji arasındaki ilişkiyi tarihsel bir bakışla izliyor.

Civralı burada,

  • Eski Türk topluluklarında şamanların “oyun kurucu” rollerini,
  • Din ve spor cezbesini birleştiren dans ritüellerini,
  • Pehlivan tekkelerini,
  • Birinci Dünya Savaşı’na eşlik eden sporcu seferberliğini,
  • Erken Cumhuriyet’te kadınların yeni bir iffet anlayışıyla spora katılmalarını,
  • Türkiye’de sporun seyrinde Balkan oyunları tasarısını,
  • Naim Süleymanoğlu’nun ilticasının siyasi dinamiklerini,
  • Ve bunun gibi pek çok dikkat çekici konuyu irdeliyor.

Kitap, uygarlık tarihine sporun penceresinden bakmasıyla çok önemli.

  • Künye: Selim Rumi Civralı – Atletik Politika: Spor ve İdeoloji, İletişim Yayınları, siyaset, 216 sayfa, 2020

Uğur Önver – Şampiyon Ribéry (2016)

Fransa’nın Zinedine Zidane efsanesinden sonra dünya futboluna armağan ettiği en görkemli savunma oyuncularından Franck Ribéry’nin hayat hikâyesi.

Şu an yıllık 10 milyon avroluk kazanca sahip Ribéry’nin çocukluğunda geçirdiği ve kariyerinde dönüm noktası teşkil eden kazadan inşaat işçiliğine ve futbolun zirvesine uzanan hayatı, okunmayı fazlasıyla hak ediyor.

  • Künye: Uğur Önver – Şampiyon Ribéry, Kırmızı Kedi Yayınları

Wang Guangxi – Çin Kung Fu’su (2016)

Asıl adı Wushu olan Çin Kung Fu’sunu üstatlar, ekoller ve dövüş teknikleriyle irdeleyen bir inceleme.

Kitap, önemli teknikleri sunmasının yanı sıra, Wushu’nun Çin kültürüyle ilişkisi, tarihsel gelişimi, Wushu’nun edebiyat, sinema ve televizyonda işlenişi gibi, barındırdığı ilginç bilgiler için de okunabilir.

  • Künye: Wang Guangxi – Çin Kung Fu’su, çeviren: Sinan Baykent, Kaynak Yayınları, spor, 152 sayfa, 2016