Patrick Aryee – Bizi Daha Akıllı Hâle Getiren 30 Hayvan (2024)

Hayvanların sahip olduğu benzersiz özellikler insanlığın teknolojik ve bilimsel gelişmelerine ilham verdi.

Patrick Aryee, hayvanların sadece hayranlık uyandıran varlıklar olmadığını, aynı zamanda insanlığın ilerlemesinde önemli bir rol oynadığını vurguluyor.

Sivrisineklerin ağrısız iğneleri, cerrahide yeni yöntemlerin geliştirilmesine ilham oldu.

Midyelerin yapışkan özellikleri, diş dolgularından güçlü yapıştırıcılara kadar birçok alanda kullanılıyor.

Kutup ayılarının kalın kürkü, uzay keşiflerinde astronotların sıcak tutulması için yeni materyallerin geliştirilmesine ilham verdi.

Kitap, doğanın ne kadar yaratıcı ve yenilikçi olduğunu göstererek okuyucuların doğaya olan hayranlığını artırmayı amaçlıyor.

Hayvanların sahip olduğu benzersiz özelliklerin bilim insanlarını nasıl etkilediğini anlatarak, okuyucularda bilimsel merak uyandırıyor.

Günlük hayatta kullandığımız birçok teknolojinin aslında hayvanlardan ilham alındığını göstererek, teknolojinin kökenlerini daha iyi anlamayı sağlıyor.

  • Künye: Patrick Aryee – Bizi Daha Akıllı Hâle Getiren 30 Hayvan, çeviren: Doğan Mert Demir, Orenda Kitap, bilim, 296 sayfa, 2024

Kolektif – Askeri Devrimlerin Dinamikleri (2024)

‘Askerî Devrimlerin Dinamikleri: Savaşın Değişen Yüzü, 1300-2050’ kitabı, 1300’lerden günümüze uzanan geniş bir zaman diliminde askeri değişimleri ve devrimleri inceleyen kapsamlı bir çalışma.

Kitap, savaşın sadece bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda karmaşık insan ilişkilerinin, sosyal yapıların ve teknolojik gelişmelerin bir yansıması olduğunu ortaya koyuyor.

“Askerî devrim” kavramını derinlemesine inceleyerek, bu kavramın tarihsel kökenlerini ve farklı yorumlarını sunar.Askerî devrimlerin, sadece teknolojik yeniliklerle değil, aynı zamanda kültürel ve ideolojik dönüşümlerle de şekillendiğini vurgular.

1300’lerden günümüze kadar olan süreçte savaşın nasıl değiştiğini, teknolojik gelişmelerin savaş taktiklerini ve stratejilerini nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde analiz eder.

Savaşın sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal hayata olan etkilerini inceler.

Savaşların devletlerin yükselişi ve düşüşü, toplumların dönüşümü ve uluslararası ilişkilerin şekillenmesi üzerindeki etkilerini vurgular.

Kitap, gelecekteki savaşların nasıl olabileceği üzerine tahminlerde bulunur.

Yapay zekâ, biyoteknoloji ve diğer teknolojik gelişmelerin savaş alanını nasıl değiştirebileceğini tartışır.

  • Künye: Kolektif – Askeri Devrimlerin Dinamikleri: Savaşın Değişen Yüzü, 1300-2050, derleyen: MacGregor Knox, Williamson Murray, çeviren: S. Erdem Türközü, Fol Kitap, tarih, 296 sayfa, 2024

Henri Pirenne – Ortaçağ Kentleri (2024)

Uzun vadede derin sosyal, ekonomik, kültürel ve dini hareketlerin eşit derecede derin temel nedenlerden kaynaklandığını savunan “Pirenne Tezi”, günümüzde ortaçağ tarihçilerinin başvurduğu kaynaklardan biri olmayı hâlâ sürdürüyor.

Bu teze dayanarak Henri Pirenne ‘Ortaçağ Kentleri’nde Batı Avrupa’da ticaretle birlikte ekonominin nasıl canlandığını ve kentlerin nasıl doğduğunu inceliyor.

Tüccar sınıfının oluşumuna, burjuvazinin doğuşuna ve belediye kurumlarının kuruluşuna ışık tutuyor; tüm bunlar ve kentler arasındaki ilişkiyi toplumsal, ekonomik, kültürel ve dini hareketler üzerinden irdeliyor.

Karolenj döneminin ve Avrupa’nın kentsel dönüşümünün ilk zamanlarının karmaşık tarihini aydınlatan vazgeçilmez bir kaynak…

Özellikle Akdeniz ve Kuzey Denizi bölgelerinde ticaretin yeniden canlanması, Orta Çağ şehirlerinin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı.

Ticaretin büyümesi, ekonomik faaliyetlerin, kültürel alışverişin ve siyasi gücün merkezi haline gelen kentlerin gelişmesine yol açtı.

Ticaret ve sanayinin genişlemesiyle birlikte yeni bir sosyal sınıf olan burjuvazi ortaya çıktı.

Tüccarlar, zanaatkârlar ve bankacılardan oluşan bu sınıf, geleneksel feodal düzeni sarstı ve yeni ekonomik, sosyal yapıların oluşmasına katkıda bulundu.

Pirenne, şehirlerin Orta Çağ toplumunu şekillendirmede büyük öneme sahip olduğunu vurgular.

Şehirler, ekonomik büyüme, kültürel yenilik ve siyasi bağımsızlık için fırsatlar sundu.

Aynı zamanda öğrenme ve entelektüel değişimin merkezleri olmuşlardır.

  • Künye: Henri Pirenne – Ortaçağ Kentleri, çeviren: İlkay Öz, Alfa Yayınları, tarih, 160 sayfa, 2024

Bates Lowry – Görsel Deneyim (2024)

Amerikalı sanat tarihçisi Bates Lowry tarafından yazılan ‘Görsel Deneyim: Sanata Giriş’, antik çağlardan günümüze sanat tarihine genel bir bakış sunuyor ve çeşitli sanat üsluplarını, tekniklerini, mecralarını ele alıyor.

Sanatta çizgi, form ve renk gibi unsurları inceleyerek kitaba başlayan Lowry, bunların bir sanat eserinde anlam yaratacak şekilde kullanılışlarına dair örnekler veriyor.

Farklı çağlardan, medeniyetlerden ve kültürlerden önemli sanatçıları ve eserleri inceleyen Lowry, dünyanın dört bir yanındaki sanat müzeleri ve galerileri hakkında bilgiler de veriyor.

‘Görsel Deneyim: Sanata Giriş’, okuyucuyu, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye ve sanatla anlamlı bir şekilde ilişki kurmaya teşvik ediyor.

Sanat ve onun insanın yaşamındaki yeri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkes için bir başvuru kaynağı sayılan kitap, farklı zamanlarda çeşitli mecralarda ve değişik tekniklerle üretilmiş eserler arasında kültürel ilişkiler kurarak da sanata bakma ve sanatı görme deneyimini zenginleştiren bilgiler veriyor.

Özetle, sanatın temel kavramlarını, tarihsel gelişimini, farklı üsluplarını ve anlaşılır bir dilde açıklayarak okuru sanat eserlerini daha derinlemesine anlamasına yardımcı oluyor.

Çalışma ayrıca, okura sanat eserlerini nasıl analiz edeceği konusunda pratik bilgiler sunuyor.

  • Künye: Bates Lowry – Görsel Deneyim: Sanata Giriş, çeviren: Talfa Lafçı, Hayalperest Kitap, sanat, 244 sayfa, 2024

Luiz Pessoa – Dolanık Beyin (2024)

Beyin-davranış ilişkisini inceleyen kitaplar ya tüm insan davranışlarını beyne indirgemekte ya da beynin davranışların oluşumundaki rolünü çok fazla detaya girerek anlaşılmaz kılmaktadır.

Luiz Pessoa’nın ‘Dolanık Beyin’ kitabı ise, alandaki diğer çalışmalardan ayrılan bir özelliğe sahip.

Luiz Pessoa’nın ‘Dolanık Beyin’ kitabı, insan beyninin karmaşık yapısını ve zihinsel süreçlerimizi daha iyi anlamamızı hedefleyen önemli bir çalışmadır. Kitap, algı, biliş ve duyguların birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini, beynin bu süreçleri nasıl koordine ettiğini ve bu etkileşimin davranışlarımızı nasıl şekillendirdiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Pessoa, beynin sadece biyolojik bir organ olmadığını, aynı zamanda düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı şekillendiren karmaşık bir sistem olduğunu vurguluyor.

Kitap, bu üç zihinsel sürecin birbirinden bağımsız olmadığını, aksine sürekli bir etkileşim içinde olduğunu gösteriyor.

Örneğin, bir nesneyi algılama şeklimiz, o nesne hakkında sahip olduğumuz bilgi ve duygularımız tarafından şekilleniyor.

Pessoa, beynin farklı bölgelerinin birbirleriyle sıkı bir şekilde bağlantılı olduğu ve bu bağlantıların karmaşık bir ağ oluşturduğu “dolanık beyin” modelini sunuyor.

Bu model, beynin bütüncül bir şekilde çalıştığını ve farklı zihinsel süreçlerin birbirini etkilediğini gösteriyor.

Pessoa, beynin farklı bölgelerinin belirli işlevlere sahip olduğu görüşüne karşı çıkıyor ve beynin daha bütüncül bir şekilde çalıştığını savunuyor.

Kitapta, nörobilim alanındaki en güncel araştırmalara yer verilerek, okuyucuya beynimiz hakkında en son bilgilere ulaşma imkanı sunuluyor.

Pessoa, psikoloji, nörobilim, felsefe gibi farklı disiplinlerden yararlanarak beynin karmaşık yapısını daha iyi anlamamızı sağlıyor.

İnsan beyninin karmaşık ve çok katmanlı yapısına yönelik kapsamlı bir araştırma yürüten Pessoa, zihinsel süreçlerimiz ile duygusal deneyimlerimizin birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini ele alıyor ve beyin-davranış ilişkisi incelerken indirgemeci ve detaycı yaklaşımlardan uzak durmaya özen gösteriyor.

Pessoa’nın bu kitabı, beyin davranış ilişkisini en temelden kavramak isteyen psikiyatristler, nörologlar, nörobilimciler, psikologlar ve ilgi duyan herkes için bir kılavuz niteliğinde.

  • Künye: Luiz Pessoa – Dolanık Beyin: Algı, Biliş ve Duygu Nasıl Birlikte Örülür?, çeviren: Erol Yıldırım, Mustafa Bilici, Mahir Yeşildal, Özge Yılmaz, Vakıfbank Kültür Yayınları, bilim, 2024

Albert Camus – Günlükler (2024)

Büyük düşüncelerin ardından sürekli insana, insani olana dönen bir yazardır Camus.

“Bir yazarın öğrenmesi gereken ilk şey, hissettiği şeyi hissettirmek istediği şeye aktarabilme sanatıdır,” der.

Okurlarına bir şeye karşı çıkmak için önce inanmak gerektiğini öğretir.

Bu inancın en sağlam temellerinden biri de duyguları ve samimiyetidir.

Bu samimiyet başta farklı üslupların ortaya çıktığı bir mozaik teşkil eden ‘Günlükler’de görülür.

Burada kendisiyle olduğu kadar dünyayla da yüzleşir Camus.

Okuma notları, roman planları, seyahat günlükleri, aforizmalar, çarpıcı formüller; bu fragmanlar bir sanatçının portresini anlamak için elzem olmakla birlikte hayatının ve eserinin anlamını bulmaya çalışan bir insanın en önemli tanığıdırlar.

Camus’nün 1935-1959 arasında tuttuğu ‘Günlükler’, Avrupa’da hiç tanınmadığı yıllardan yaratıcılığının zirvesinde bir trafik kazasıyla ölene kadarki tüm kayıtlarını bir araya getiriyor.

Günlükler, Camus’nün düşünce dünyasına daha yakından bakabileceğimiz önemli bir kaynak niteliğinde.

Günlüklerde, Camus’nün felsefi düşünceleri, edebiyat hakkındaki görüşleri, günlük hayata dair gözlemleri ve yaşadığı dönemin siyasi olaylarına ilişkin tepkileri yer alır.

  • Künye: Albert Camus – Günlükler 1935-1959, çeviren: Berna Günen, Can Yayınları, günlük, 560 sayfa, 2024

Mert Karbay – Yeni Dünya Sosyal Medya (2024)

Mert Karbay, gerçekten bir yeni dünya olan, adeta yeni dünyanın kendisi haline gelen sosyal medyayı, hem olanakları hem sorunlarıyla tartışıyor bu kitapta.

Sosyal medyanın, çağımızın “halk yazısı” olduğuna dikkat çekiyor; herkesin yazabileceği; herkese hitap eden yazı…

Bu bakımdan, bir demokratikleştirme potansiyeli taşıyor.

Ama kamusal iletişimdeki geleneksel “kapı bekçilerinin” yerini alan “algoritma” da, “akla zarar” başka problemler getiriyor.

Kamusal entelektüelin yerini alan trol, influencer, oyunbaz, küratör gibi sosyal tipler; “bağımlı insan-bağımsız sosyal medya” paradoksuna aracılık ediyor.

Sosyal medyanın yaygınlaştırdığı “sosyal dikkat dağınıklığı” ve “sonsuz dikkat dağınıklığı”, bu mecradan yayılan yalanlarla mücadelenin nafileliği gibi olgular, “aksak” bir kamusallığa, politikanın ketlenmesine giden bir yolu döşüyor.

‘Yeni Dünya: Sosyal Medya’, sosyal medyanın, çoğalttığı “Mutsuzum ama keyfim yerinde!” duygusunun derinindeki sorunları tahlil ediyor.

Ve evet, yine de, olanaklarıyla birlikte…

Kitaptan bir alıntı:

“Gündelik hayatın monotonluğundan bıkıp Sosyal Medya’nın cazibesine koştuk. Şimdi de oradaki zorbalıklar, linçler, veri güvenliği, gözetleme gibi yığınla problem bir tarafa, Sosyal Medya’nın kendisi başlı başına bir mesele haline gelmişe benziyor: Akıllı cihazlarına bakmadan duramayanlar, kaybolmakta olan yüz yüze, samimi ilişkiler, hakikatteki aşınmalar…”

  • Künye: Mert Karbay – Yeni Dünya Sosyal Medya, İletişim Yayınları, inceleme, 296 sayfa, 2024

Kolektif – Devamlılık ile Dönüşüm Arasında Yezidilik (2024)

IŞİD’in 2014 yılında Şingal (Sincar) bölgesindeki Yezidi toplumuna yönelik soykırım saldırısı, erkeklerin öldürülmesi, kadın ve çocukların köleleştirilmesi hem anavatanlarındaki hem de diasporadaki Yezidi toplumları için devasa sonuçlar doğurdu.

Aynı zamanda pek çok topluluk, modern dünyanın şimdiye kadar oldukça muhafazakâr olan dini geleneklerine müdahalesiyle karşı karşıya.

Bu kitap, şimdiye kadar çoğunlukla değişime direnmiş bir dinde muhafazakârlık ile mevcut koşullara uyum sağlama ihtiyacı arasındaki gerilimlere odaklanıyor.

Birçok uzman, Yezidilerin bir yandan soykırımın baskılarına, diğer yandan da genel olarak moderniteye verdikleri çoğu zaman beklenmedik tepkilere dair içgörüler sunmak üzere bir araya getirilmiş.

Yezidilerle ilgili son eğilimleri ve gelişmeleri ele alan bu kitap iki bölüme ayrılmış.

İlk bölümde IŞİD saldırısı ve bunun Ortadoğu’daki Yezidi toplulukları üzerindeki etkisine ilişkin makaleler yer alıyor.

İkinci bölüm ise Yezidi diaspora topluluklarındaki gelişmelere odaklanıyor.

Kitap, din üzerine özellikle de Ortadoğu ve diaspora dinleri üzerine çalışan uzmanların yanı sıra, İranogların, Kürdologların ve soykırım veya diğer acımasız saldırıların hayatta kalan kurbanlarının dünya görüşü üzerindeki etkileri üzerine ya da modernitenin muhafazakâr toplumlar üzerindeki etkileri üzerine çalışan farklı disiplinlerden akademisyenlerin de ilgisini çekecektir.

  • Künye: Kolektif – Devamlılık ile Dönüşüm Arasında Yezidilik, editör: Philip Kreyenbroek, Khanna Omarkhali, çeviren: İbrahim Bingöl, Avesta Yayınları, inceleme, 368 sayfa, 2024

Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı (2024)

  • Tristram Shandy bir roman mıdır yoksa eğlenceli bir performans mı?
  • Pamela boş vaktini yazı yazmak için kullanabiliyorken boş vakti olmayan işçi sınıfı kadın ne zaman yazı yazabilirdi?
  • ‘Orronoko’ ile ‘Robinson Crouse’ hangi açılardan birbirine benzerler?

Bu kitap, bu tür kışkırtıcı sorulara cevap ararken aynı zamanda 18. yüzyıl edebiyatını yeni okurlarla buluşturmayı hedefliyor.

Dönemin önemli eserleri, yazarları ve tartışmalarını tanıtırken kronolojik bir inceleme yerine, kentleşme, sömürgecilik, ticaretin yaygınlaşması, kamusal alanın ortaya çıkışı ve toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimlerin edebiyat üzerindeki etkilerini inceliyor.

On sekizinci yüzyıl Britanya’sında kadınlar ilk kez sahneye çıkarken roman edebi piyasada ön safhaya geçiyor, insanlar eşitlik fikrini tartışmaya başlıyorlar.

Sussman, eserlerin tarihsel, sosyal ve kültürel bağlamlarını da detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Defoe, Swift ve Pope gibi kanonik yazarların yanında, Charlotte Smith ve Olaudah Equiano gibi daha az bilinen isimlere de dikkat çeken bu kitap, hem öğrenciler hem de araştırmacılar için eşsiz bir başvuru kaynağı niteliğinde.

  • Künye: Charlotte Sussman – On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Edebiyatı, 1660-1789, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, inceleme, 440 sayfa, 2024

Pablo Servigne, Raphaël Stevens – Her Şey Nasıl Çökebilir? (2024)

Toplumun, bildiğimiz haliyle uygarlığın hatta daha kötüsü biyosferin muhtemel çöküşünü Avrupa’da halkın gündemine taşıyan ve ilk kez 2015’te yayımlanan bu kitap son elli yıldır dünya genelinde etkisini artıran politik ekoloji hareketi içinde en çok tartışılan metinlerinden biri haline geldi.

Pablo Servigne ve Raphaël Stevens bugünkü nesillerin yaşam süresi içinde gerçekleşmesini olası gördükleri çöküşün (veya çöküşlerin) ardındaki dinamikleri ortaya seriyor ve 2020’de sözlüklere de giren “kolapsoloji” (çöküşbilim) adını verdikleri bu son derece rahatsız edici konuya disiplinlerarası bir giriş sunuyorlar.

Kitap, tamamıyla pesimist bir tablo çizmek yerine, mevcut durumu daha iyi anlamamız ve geleceğe yönelik daha bilinçli kararlar almamız için bir fırsat sunuyor.

  • Künye: Pablo Servigne, Raphaël Stevens – Her Şey Nasıl Çökebilir?: Şimdiki Nesiller İçin Çöküşbilim Elkitabı, çeviren: Alara Çakmakçı, İş Kültür Yayınları, ekoloji, 224 sayfa, 2024