Charles Dickens – Müşterek Dostumuz (2010)

Charles Dickens’ın toplumsal eleştiri boyutuyla önemli eserlerinden olan ‘Müşterek Dostumuz’, dönemin kapitalizminin başkenti Londra’da sınıflar arasındaki büyük uçurumu hikâye ediyor.

Thames Nehri’nde düşen cesetleri toplama işi yapan bir ailenin sıradan bir günüyle başlayan roman, buradan zengin bir ailenin evindeki gösterişli bir yemekte yaşananlara uzanır.

Dickens, romanı boyunca buna benzer toplumsal katmanlarda gezinirken, birbirinden oldukça farklı dünyaları, muhteşem bir dil ve üslupla tasvir ediyor.

Roman, Dickens’ın yarattığı kendine has atmosfer kadar, akla gelmeyecek ayrıntıları gün yüzüne çıkaran yetkin gözlem yeteneğiyle de göz dolduruyor.

  • Künye: Charles Dickens – Müşterek Dostumuz, çeviren: Aslı Biçen, İthaki Yayınları, roman, 854 sayfa

Anne Carson – Kocanın Güzelliği (2009)

Kanadalı şair, denemeci, romancı, eleştirmen, akademisyen ve çevirmen Anne Carson, alt başlığı ’29 Tangoda Kurgusal Bir Deneme’ olan ‘Kocanın Güzelliği’nde, anlatısal şiirin iyi bir örneğiyle okurun karşısına çıkıyor.

Carson bir yandan, tükenen bir evliliğin hikâyesini anlatıyor, öte yandan da Keats’in “güzellik hakikatir” deyişi üzerinden Platon, Bataille, Lévi-Straus ve Huizinga gibi düşünürlere atıflarda bulunuyor.

Carson’un, ilk baskısı 2001’de yapılan bu derinlikli eseri şöyle başlıyor:

“Her yara kendi ışığını saçar / der cerrahlar / Bütün lambalarını söndürsen evin / pansuman yapabilirmişsin yaraya / kendinden ışıyanla (…)”

  • Künye: Anne Carson – Kocanın Güzelliği, çeviren: Aslı Biçen, Metis Yayınları, şiir, 152 sayfa

Aharon Appelfeld – Ruhun Kuytusunda (2014)

Dağ başında bir şehitliğin bekçiliğini yapan biri kız biri erkek iki kardeşin, toplumdan uzakta yaşamaları sonucunda inançlarını, değerlerini yitirişi.

Bu ıssızlıkta birbirine destek olan kardeşlerin ilişkisi, kısa bir süre sonra ağabey-kardeş sevgisini aşarak, onları utanç içinde bırakacak bir arzuya dönüşür.

  • Künye: Aharon Appelfeld – Ruhun Kuytusunda, çeviren: Aslı Biçen, Metis Yayınları

Heinrich Geiselberger (haz.) – Büyük Gerileme (2017)

Farklı ülkelerden, alanında uzman 15 yazarın katkıda bulunduğu, dünyanın değişik yerlerinde sağ popülist siyasetlerin yükselişe geçmelerinin altındaki saikleri açıklığa kavuşturan ufuk açıcı bir çalışma.

Bugün yaşadığımız darboğaza, 1990’lı yıllarda küreselleşme hakkında yürütülen tartışmalara uzanarak bakan kitap, hem bu durumu yaratan etkenleri analiz ediyor hem de gelecek yıllarda olabileceklere dair öngörülerde bulunuyor.

  • Sağ popülizmin yükselişe geçişinin ardındaki sosyolojik ve ekonomik nedenler neler?
  • Bu süreçte alt sınıflar ile orta sınıflar arasında bir ittifaktan bahsedilebilir mi?
  • Alınmaya çalışılan önlemler gerçekte kimleri ve neleri korumaya yönelik?
  • Ekonomik ve sosyal politikaların yabancı ve göçmen düşmanlığıyla nasıl bir ilişkisi var?
  • Ve her şey bir yana, bütün bu olup bitenler aslında neoliberal kapitalizmin büyük ve ertelenemez krizi anlamına mı geliyor?

Bu ve benzeri birçok soruyu yanıtlayan kitap, yaşadığımız dönemin nitelikli ve derli toplu bir analizini yapmasıyla her kitaplıkta bulunmayı fazlasıyla hak ediyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Zygmunt Bauman, Nancy Fraser, Slavoj Žižek, Bruno Latour, Arjun Appadurai, Donatella della Porta, Eva Illouz, Ivan Krastev, Paul Mason, Pankaj Mishra, Robert Misik, Oliver Nachtwey, César Rendueles, Wolfgang Streeck ve David Van Reybrouck.

  • Künye: Kolektif – Büyük Gerileme, hazırlayan: Heinrich Geiselberger, çeviren: Merisa Şahin, Aslı Biçen, Ahmet Nüvit Bingöl ve Orhan Kılıç, Metis Yayınları, siyaset, 232 sayfa

John Berger – Sanatla Direniş (2017)

2017’nin ikinci gününde sessiz sedasız bir şekilde aramızdan ayrılan John Berger, hayatı boyunca iyi bir sanat eleştirmeni ve iyi bir devrimci olarak kaldı.

Bocalamadı, kirlenmedi…

Bu kitap, Berger’in sanat üzerine yazılarından oluşuyor. Berger burada, “gösterişçi” ve “provokatif” addedilen “yıldızlardan” ziyade klasik ve modern sanatta iz bırakmış isimlerin eserlerine odaklanıyor.

Edgar Degas, Michelangelo, Van Gogh, Rembrandt, Constantin Brancusi, Giorgio Morandi, Frida Kahlo ve daha nicesi…

Berger bu sanatçıları yorumlarken, bizi de sanatın sağaltıcı ve güç veren yönünü keşfetmeye davet ediyor.

Berger’in Subcomandante Marcos’la yazışmalarını barındırması ise, kitabın güzel sürprizlerinden.

Aslı Biçen’in usta işi çevirisiyle…

 Künye: John Berger – Sanatla Direniş, çeviren: Aslı Biçen, Metis Yayınları, sanat, 192 sayfa

Aslı Biçen – İnceldiği Yerden (2008)

  • İNCELDİĞİ YERDEN, Aslı Biçen, Metis Yayınları, roman, 314 sayfa

Aslı Biçen’in ikinci romanı olan ‘İnceldiği Yerden’, kahramanları Cemal ile Jülide’nin fantastik maceraları ekseninde, Türkiye’nin yasaklarla şekillendirilmiş toplumsal atmosferini yeren bir siyasi roman. Yirmi yıldır ülkenin dört bir yanında kayıp babasını arayan Cemal ve anne babasını yıllar önce bir kazaya kurban verdiği için ninesiyle yaşayan lise öğrencisi Jülide, romanın iki ana karakteri. Kurgu ilk etapta, bir taşra hikâyesi olarak başlasa da, Cemal’in olağandışı insani duyarlılıkları ve Jülide’nin şeylere hükmedebilmesini sağlayan olağanüstü yetenekleri ile fantastik bir dünyaya açılır. Fakat kahramanlarımızın bu sıra dışı yetenekleri, en az onlar kadar sıra dışı olan ülkenin gerçekleriyle çarpışacaktır.

 

V. S. Naipaul – Nehrin Dönemeci (2015)

  • NEHRİN DÖNEMECİ, V. S. Naipaul, çeviren: Aslı Biçen, Can Yayınları

nehrin-donemeci

Bağımsızlığını henüz kazanmış bir Afrika ülkesinin geleneklerine bağlı kalmak ile cezbedici modern yaşam arasında gidip gelişi… Kıtanın iç bölgelerine taşınan Salim, burada merkezdekinden farklı bir gerçeklikle karşılaşır. Cehalet, kaos ve yoksullukla boğuşan toplum, eğitimli ve idealist Salim’in ruhunda onarılamaz bir gedik açar.

Aslı Biçen – Tehdit Mektupları (2011)

  • TEHDİT MEKTUPLARI, Aslı Biçen, Metis Yayınları, roman, 138 sayfa

 

‘Elime Tutun’ ve ‘İnceldiği Yerden’ adlı kitaplarıyla bilinen Aslı Biçen, yeni romanı ‘Tehdit Mektupları’nda, askeri darbenin ertesindeki Türkiye’nin özgün bir panoramasını çiziyor. Bir mahkeme salonunda başlayan roman, sol harekete mesafeli olduğu halde silahlı örgüte yardım etmekten yargılanan bir genci; oğlunu kurtarmak için mücadele eden bir babayı ve davaya bakan ülkücü bir savcıyı karşımıza çıkarıyor. Hikâyesini, mahkeme tutanakları, tehdit mektupları, sanığın günlüğü ve bir sevgiliye yazılmış mektuplar üzerine kuran roman, Türkiye yakın tarihinin sıkıntılı bir döneminde farklı kişilikler üzerinden toplumun vicdanını sorguluyor.