Şerafettin Halis – Yalanın Mimarı (2021)

Dersim’de 1937/38’deki katliam hakkında doğru bilinen sayısız yanlış var.

Şerafettin Halis, bunda başat referans olduğunu söylediği Baytar Nuri’nin çalışmalarını merkeze alarak “sentetik Dersim ezberleri”yle hesaplaşıyor, bu konudaki bilgi kirliliğini gözler önüne seriyor.

Çevresinden yüzyıllarca izole yaşayan Dersim’in oluşturduğu gizem, denebilir ki son yüz yıllık zaman diliminin en yoğun ilgi odaklarından birisi oldu.

Özellikle son kırk yıllık zaman diliminde başta siyasi alan olmak üzere popüler ve akademik tarih tartışmalarının kayda değer bir bölümünde gittikçe ısınarak/ısıtılarak gündem olmaya devam etti.

Bugün, Dersim’e dair güncel siyasi konularda bile tartışmanın çoğu kez Dersim 1937/38’e bağlanıyor olması, o dönemde yaşananların en azından ana kodlarının bilinmesini zorunlu kılıyor.

Halis, Türk ve Kürt (resmi) tarihçi ve siyasetçilerin Dersim 1937/38’e yönelik bilgi kaynaklarının aynı olduğunu söylemenin yanlış olmadığını belirtiyor.

Yazara göre, günümüzde resmi ideolojilerin eksenindeki tarihçi, akademisyen, aydın, sanatçı ve siyasetçinin Dersim’e dair ezberlenmiş tezlerinin önemli bir kısmı gerçek dışı bilgilerden oluşuyor.

Halis, oluşan bu ezberin başat referansının -yazdığı iki kitapla- Baytar Nuri olduğunu savunuyor.

Halis’e göre bu referans, galat-ı meşhur, yani doğru bilinen yanlışlar dizgesi üzerinden bir “sentetik Dersim ezberi”ne neden oldu ve gün geçtikçe derinleşip genişleyen bilgi kirliliği havzası oluşturdu.

‘Yalanın Mimarı’ tam da bu amaçla, Dersim etnik kimliğinin ve ‘38’in kodlarını irdeliyor.

Halis, Dersim’in otantik yapısı ve diğer toplumlarla olan tarihsel ilişkileri üzerindeki örtüyü aralayarak Baytar Nuri’nin referansıyla beslenen “Dersim ezberi”nin toplumsal, siyasal, kültürel alanlardaki yıkıcılığına ve Baytar Nuri’nin “Kim?”liğine dikkat çekiyor.

  • Künye: Şerafettin Halis – Yalanın Mimarı: Dersim’de Yok Edilişin İnşası 1 (Kırk Parçalı Aynada Baytar Nuri Suretleri), Nota Bene Yayınları, tarih, 352 sayfa, 2021

Munzur Güven Kılıç – Yasaklı Bölge (2020)

Dersim, daha çok 1937/38’de yaşanan katliamla bilinse de, bölgenin devletin nezdinde düşmanlaştırılması çok daha eskilere dayanır.

Burası, daha 1514’te devletin gözüne batmaya başlamıştı.

Öte yandan Cumhuriyet döneminde de, her şey 1937/38’de başlayıp bitmedi.

Örneğin Dersim, 1950’li yıllara kadar askeri bölge olarak kalmıştı.

İşte Munzur Güven Kılıç’ın bu çalışması, 1896’lardan özellikle bölge için dönüm noktası olan 1937/38’lere kadar yaşananları tanıklıklar üzerinden ele alıyor.

Bu tanıklıklar, bölge tarihi açısından bazı önemli boşlukları dolduruyor.

Kitabın asıl özgünlüğü ise, Dersim’in yaşadığı acıları ortaya koyduğu gibi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yetkililerin planları, söylemleri ve raporlarının yanı sıra, o dönem bölgede görevli olarak yaşayanların anılarını da barındırması.

Künye: Munzur Güven Kılıç – Yasaklı Bölge: 1870-1984 Dersim, Nota Bene Yayınları, tarih, 176 sayfa, 2020

Ali Kaya – Başlangıcından Günümüze Dersim Tarihi (2010)

Yazar ve eğitimci Ali Kaya, kapsamlı çalışması ‘Başlangıcından Günümüze Dersim’de, adı Dersim isyanından sonra Tunceli olarak değiştirilen bölgenin tarihi, toplumsal ve kültürel özelliklerini ele alıyor.

Kitabına, Dersim’in kökeni ve kültürüyle başlayan Kaya, ardından, Dersim’in tarihi, Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerindeki Dersim’in toplumsal yapısı, Dersim adının anlamı, Dersimliler’in kökenleri, aşiretlerin tarihsel durumları, bugünkü Dersim’in genel konumu ve bölgenin günümüzdeki sorunları gibi konulara odaklanıyor.

Çalışma ayrıca, Cumhuriyet’in gazabına uğrayan Dersim’e karşı yapılan tarihi haksızlıkları da ortaya koyuyor.

  • Künye: Ali Kaya – Başlangıcından Günümüze Dersim Tarihi, Demos Yayınları, tarih, 754 sayfa

Mehmet Bayrak – Dersim-Koçgiri (2010)

Dersimle ilgili yaptığı araştırmalardan bildiğimiz Mehmet Bayrak, ‘Dersim-Koçgiri’ adlı bu kapsamlı çalışmasında, 1921 ve 1937-38’de gerçekleştirilen Koçgiri ve Dersim katliamlarını ele alıyor.

Osmanlı-Safevi ilişkilerinde Dersim’in nasıl bir rol aldığı konusuyla çalışmasına başlayan Bayrak, Safeviler’deki dinsel dönüşümün Dersim’e etkileri; bölgedeki katliamları; Koçgiri-Dersim için yakılmış ağıt ve destanları; Seyid Rıza’nın idamını ve 1960 cuntasının Kürt politikası gibi konuları anlatıyor.

Kitap, ana konusunun dışında, Dersim’deki dinsel yapılanma, edebiyat ve müzik; Dersim’de dengbêjlik geleneği; Dersim kadını gibi bölge kültürünün kendine has ayrıntılarını da işliyor.

  • Künye: Mehmet Bayrak – Dersim-Koçgiri, Özge Yayınları, tarih, 487 sayfa

Kolektif – Ma Sekerdo Kardaş? (2010)

İlhami Algör’ün hazırladığı ‘Ma Sekerdo Kardaş? (N’etmişiz Kardaş?)’, Dersim 1938’in kara günlerinin üzerine çöktüğü köylerden biri olan Surbahan’dan tanıklıkları okurlarına sunuyor.

Dersim 1937/38’de, harekât komutasının bir ayağının Surbahan köyünde üstlendiğini belirten Algör, sonunda harekât tırpanının bu köyü de biçtiğini ve öldürülen erkeklerin kemiklerinin, Ağbaba Dağı’nın dibinde Zıni Gediği çukurunda; Kısmikör, Mağaçur, Brastik, Galolar, Balıbey köylerinden toplanarak kurşuna dizilmiş komşularının kemikleriyle birlikte tozun toprağın içinde yattığını söylüyor.

Geride kalan kadın ve çocuklar ise, yük vagonlarına tıkılıp batıya sürülür.

Bu aileler, 1947’de çıkan afla köylerine geri dönecektir.

İşte bu muazzam sözlü tarih çalışması, Surbahan köyünden batıya sürülen birkaç ailenin hafızasından hareketle, 1938-1948 aralığında yaşananları anlatıyor.

  • Künye: Kolektif – Ma Sekerdo Kardaş? (N’etmişiz Kardaş?), hazırlayan: İlhami Algör, Doğan Kitap, anı, 159 sayfa

Kolektif – Ma Sekerdo Kardaş? (2018)

“Geride kalanları, kadın ve çocukları yük vagonlarına tıkıp batıya sürdüler. Nereye gittikleri, dönüp dönemeyecekleri belirsizdi.”

Şu ana kadar Dersim katliamı hakkındaki bilinmeyenler, tam olmasa da kısmen ortaya çıktı.

Orada, o dönemde yaşananlar yavaş yavaş aydınlığa çıkıyor.

İhlami Algör’ün derlediği ve şimdi genişletilmiş bir baskıyla yayınlanan bu kitaptaki tanıklıklar ise, yaşanan o büyük trajediye daha yakından, bu olayları bizzat yaşamış insanların gözünden bakmalarıyla benzerlerinden ayrılan, altın değerinde bir tarihsel belge.

‘Ma Sekerdo Kardaş?’taki (N’etmişiz Kardaş?) tanıkların anlatımlarının merkezinde Surbahan köyü yer alıyor.

Mercan Surbahan köyü, Kuzey Munzurlar silsilesine ait Kılıçkaya Dağı eteğinden Erzincan Ovası’na bakar.

1960’lı yıllara kadar köyün adı “Surbahan” idi.

Yeni adı Kılıçkaya.

1937-38’de Dersim’e yapılan harekâtın komutasının bir ayağı Surbahan köyünde üslendi.

Sonunda “harekât” tırpanı Surbahan köyünü de biçti.

Kitapta anlatıldığı kadarıyla, öldürülmüş erkeklerin kemikleri Ağbaba Dağı’nın dibinde Zıni

Gediği çukurunda, Kısmikör, Mağaçur, Brastik, Galolar, Balıbey köylerinden toplanarak kurşuna dizilmiş komşularının kemikleriyle birlikte gömüldü.

Geride kalanları, kadın ve çocukları yük vagonlarına tıkıp batıya sürdüler.

İşte tam on bir kişinin tanıklığına dayanan kitap, o süreçte Surbahan köyünden batıya sürülen birkaç ailenin hafızasından hareketle 1938-48 aralığına bakıyor ve bunu yaparken de, bu tarihlerin öncesi ve sonrasına uzanıyor.

Böylece, yaklaşık yüz yıllık bir zaman dilimine yayılan bu tanıklıklar, Dersim’de yaşananlar kadar, Erzincan’da Rus İşgali, Ermenilerin Erzincan’ı terk etmek zorunda kaldıkları yılları da kapsıyor.

  • Künye: Kolektif – Ma Sekerdo Kardaş? (N’etmişiz Kardaş?): “Dersim 38” Tanıklıkları, derleyen: İlhami Algör, İletişim Yayınları, anı, 199 sayfa, 2018

Mehmet Yıldız – Dersim’in Etno-Kültürel Kimliği (2014)

Dersim katliamı için yürütülmüş uzun soluklu bir sözlü tarih çalışması.

Dersim toplumunun etno-kültürel kimliği,

Dersim’in Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimleriyle siyasi, idari ilişkileri,

Ve 1937-1938 Dersim Tertelesi’nin muhtelif nedenleri konularına odaklanan bir analiz eşliğinde.

Hiçbir şey unutulmasın diye…

  • Künye: Mehmet Yıldız – Dersim’in Etno-Kültürel Kimliği, Chiviyazıları Yayınevi

Yusuf Baran Beyi – Süngü ve Yara (2012)

  • SÜNGÜ VE YARA, Yusuf Baran Beyi, Dipnot Yayınları, siyaset, 184 sayfa

 

‘Süngü ve Yara’, 1938 Dersim katliamı mağdurlarının tanıklıklarını sunuyor. Yusuf Baran Beyi bu görüşmeleri, katliamın yaşandığı Dersim’in Hozat, Ovacık, Mazgirt, Nazimiye, Pülümür ve Kalan gibi farklı yerlerinden yapmış. Bu görüşmelere katılmış kişiler, katliamın yaşandığı dönemde henüz çocuk yaşta olup, gözlerinin önünde aile üyelerinin bir bir katledilmesine tanıklık etmiş, ardından insafsız bir sürgünün mağduru olmuş. Tanıklıklar, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin karanlık bir dönemini aydınlatması hem de soykırıma maruz kalmanın, kurbanın yaşamında nasıl izler bıraktığını aydınlatmasıyla önemli bir boşluğu dolduruyor.

Haydar Karataş – On İki Dağın Sırrı (2012)

  • ON İKİ DAĞIN SIRRI, Haydar Karataş, İletişim Yayınları, roman, 295 sayfa

 

Haydar Karataş, daha önce yayımlanan ‘Gece Kelebeği, Perperık-a Söe’de, Dersim katliamında yaşananları, canlı karakterler ve okuru etkisi altına alan bir atmosfer eşliğinde anlatmıştı. Karataş ‘On İki Dağın Sırrı’nda da, Dersim 1938’in öncesini, acılı bir coğrafyada yaşayıp, kendilerini bekleyen trajik bir geleceğe karşı çaresizce direnen insanların hikâyesini anlatıyor. Cumhuriyet öncesi ve sonrasına uzanan kurgu, bir yandan gündelik hayatlarını hiçbir şey olmayacak gibi yaşayan, beri yandan adım adım gelen felaketi de hisseden Dersimlilerin; Kürtler, Ermeniler, Kızılbaşlar, köylüler ve çocukların gözünden anlatıyor.

Gürdal Aksoy – Dersim (2012)

  • DERSİM, Gürdal Aksoy, Dipnot Yayınları, tarih, 296 sayfa

 

Gürdal Aksoy ‘Dersim’de, son yirmi yılda çoğunlukla kimlik politikalarının oluşturduğu bir sorunlar yumağıyla öne çıkan Dersim’i, Ermeni, Alevi Kürt ilişkileri ve kültürel etkileşimleri ekseninde inceliyor. Çalışma, yalnızca tarihsel bir araştırma olmayıp, aynı zamanda topluluğun karmaşık görünen kimlik sorunlarını da anlamaya çalışması ve Dersim’in en eski halkı olarak bilinen Ermenilerin, yöre tarihindeki yerlerini saptamasıyla dikkat çekiyor. Dersim’de Ermeni etkileri, etnik kaynaşma, dinsel dönmelik, Türkleşen ve Kürtleşen Ermeniler ve Dersim Aleviliğindeki kimlik değişimleri, çalışmanın ilgi çeken konuları.