Bruce Fink – Lacan’da Arzu (2025)

Bruce Fink’in ‘Lacan’da Arzu’ (‘Lacan on Desire’) adlı kitabı, Jacques Lacan’ın arzu kavramına dair en karmaşık seminerlerinden birini –Seminar VI: Desire and Its Interpretation– ayrıntılı biçimde çözümleyen bir yorum çalışması. Fink, Lacan’ın psikanalitik teorisini teknik dilinden arındırarak anlaşılır hâle getirirken, arzunun hem bilinçdışı yapı içindeki yerini hem de öznenin oluşumundaki kurucu rolünü açığa çıkarıyor.

Kitabın merkezinde, arzunun asla tamamen doyurulamayacağı fikri yer alıyor. Lacan’a göre insanı hareket ettiren şey ihtiyaç değil, sürekli ertelenen bir eksiklik duygusudur. Fink, bu eksikliğin öznenin “Büyük Öteki”yle kurduğu ilişki içinde nasıl biçimlendiğini, dil ve simgesel düzen aracılığıyla nasıl yapılandığını ayrıntılarıyla açıklıyor. Arzunun nesnesi (objet petit a), burada hem bir kayıp hem de özneyi yaşama bağlayan bir itki olarak ele alınıyor.

Fink, kitabında edebiyat, mitoloji ve klinik örnekler üzerinden Lacan’ın düşüncesini somutlaştırıyor. Hamlet, Antigone ve Freud’un vakaları aracılığıyla arzunun bastırılma biçimleri, suçluluk ve özdeşleşme süreçleriyle ilişkilendiriliyor. Bu sayede arzu, yalnızca psikolojik bir dürtü değil, öznenin kimliğini kuran ve aynı anda onu bölünmüş kılan bir güç olarak tanımlanıyor.

Sonuçta ‘Lacan’da Arzu’, arzunun insan deneyimindeki yerini yeniden düşünmeye çağıran, Lacan’ın teorisini hem felsefi hem klinik düzlemde berraklaştıran temel bir rehber niteliğinde. Fink’in titiz çözümlemeleri, Lacan’ı yalnızca bir psikanalist değil, modern özne kavrayışını kökten sarsan bir düşünür olarak yeniden konumlandırıyor.

  • Künye: Bruce Fink – Lacan’da Arzu: Lacan’ın VI. Semineri Arzu ve Yorumu’nu Okumak, çeviren: Erkal Ünal, Axis Yayınları, psikanaliz, 216 sayfa, 2025

J. D. Nasio – Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders (2025)

Bu kitap, Jacques Lacan’ın psikanaliz teorisinin temel kavramlarını beş ders şeklinde sunan bir eserdir. J. D. Nasio’nun ‘Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders’ (‘Cinq leçons sur la théorie de Jacques Lacan’), Lacan’ın karmaşık ve zorlayıcı fikirlerini sadeleştirerek, okuyucuların Lacan’ın düşüncesine giriş yapmasını kolaylaştırmayı amaçlar. Kitap, Lacan’ın dil, arzu, öteki, gerçek ve simgesel gibi temel kavramlarını ele alır ve bu kavramların psikanaliz pratiğindeki önemini vurgular.

Kitapta, Lacan’ın dilin psişik yapı üzerindeki etkisine dair görüşleri detaylı bir şekilde incelenir. Nasio, Lacan’ın, dilin insan öznesinin oluşumunda merkezi bir rol oynadığını ve bilinçdışının dilsel bir yapıya sahip olduğunu savunduğunu belirtir. Lacan’ın “dilin öteki’nin söylemi olduğu” fikri, insanın arzusunun ve kimliğinin dil aracılığıyla nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur. Nasio, Lacan’ın dilin psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve dilin, hastanın semptomlarını ve arzularını anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın arzunun doğasına dair görüşleri de ele alınır. Nasio, Lacan’ın, arzunun bir nesneye yönelik bir istekten ziyade, bir eksiklik duygusundan kaynaklandığını savunduğunu belirtir. Lacan’ın “arzunun nesnesi yoktur” fikri, insanın arzularının asla tam olarak tatmin edilemeyeceğini ve bu nedenle, arzunun sürekli bir arayış içinde olduğunu gösterir. Nasio, Lacan’ın arzunun psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve arzunun, hastanın semptomlarını ve çatışmalarını anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın öteki kavramı da detaylı bir şekilde incelenir. Nasio, Lacan’ın, öteki’nin sadece başka bir insan olmadığını, aynı zamanda dil, kültür ve toplumsal normlar gibi simgesel yapıları da içerdiğini savunduğunu belirtir. Lacan’ın “öteki’nin arzusu” fikri, insanın arzularının ve kimliğinin öteki’nin beklentileri ve talepleriyle nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur. Nasio, Lacan’ın öteki kavramının psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve öteki’nin, hastanın semptomlarını ve ilişkilerini anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın gerçek ve simgesel kavramları da ele alınır. Nasio, Lacan’ın, gerçeğin simgesel yapıların dışında kalan ve dilin erişemediği bir alan olduğunu savunduğunu belirtir. Lacan’ın “gerçek, simgesel olanın dışında kalandır” fikri, insanın gerçeği asla tam olarak kavrayamayacağını ve simgesel yapıların, gerçeği anlamlandırma çabalarımızı nasıl sınırladığını gösterir. Nasio, Lacan’ın gerçek ve simgesel kavramlarının psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve bu kavramların, hastanın semptomlarını ve deneyimlerini anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitap, Lacan’ın psikanaliz teorisine giriş yapmak isteyen okuyucular için değerli bir kaynaktır. Nasio, Lacan’ın karmaşık fikirlerini sadeleştirerek, okuyucuların Lacan’ın düşüncesini anlamasını kolaylaştırır.

  • Künye: J. D. Nasio – Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders, çeviren: Özge Soysal, Murat Erşen, Livera Yayınevi, psikanaliz, 256 sayfa, 2025

Kelly Oliver – Nietzsche’nin Kadınları (2024)

Felsefenin kadına olan bakışı hakkında ne biliyoruz?

Nietzsche, Derrida, Freud, Lacan gibi felsefe tarihindeki önemli ve birincil isimler kadınlar ve felsefe arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirdiler?

Feminist felsefe, çağdaş felsefenin en çok üzerinde durduğu ve yeni şeyler söylenmeye olan ihtiyacın günden güne arttığı alanlardan biri olarak karşımızda duruyor.

‘Nietzsche’nin Kadınları’nda Kelly Oliver, detaylı ve derin incelemeleri sayesinde Nietzsche’nin metinlerinde kadının konumunu analiz ederek felsefenin dişil ve anaç olanla ilişkisine dair daha geniş bir soruyu tartışmaya açıyor.

Nietzsche, Derrida, Irigaray, Kristeva, Freud ve Lacan’dan okumalar sunan Oliver, etiğe yeni bir yaklaşım öneren özneler arası ilişkilerin ontolojisi için de yenilikçi bir temel inşa ediyor.

Yazar, felsefenin sınırlarına meydan okuyan büyük filozofların bile kadınların, kadınlığın ve anneliğin sınırlanması yahut dışlanmasına yaptıkları karmaşık ve genellikle fark edilmeyen yatırımların güçlü bir okumasını yapmış.

  • Künye: Kelly Oliver – Nietzsche’nin Kadınları: Felsefenin “Dişil” ile İlişkisi, çeviren: Müge Sözen, Say Yayınları, inceleme, 320 sayfa, 2024

Kolektif – Sınırların Ötesinde Lacan (2023)

Daha Lacan hayattayken bile, öğretisi etrafında dünyada bir hareket yaratılmıştı.

Bu hareket o günden bugüne büyüyerek yayılmaya devam etti.

Ve bu söylemin yayılması sadece canlı olmakla kalmadı, aynı zamanda psikanalizdeki yönelim için belirleyici hale de geldi.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Lacancı hareket başat psikanalitik yaklaşımı temsil ediyor.

Lacancılık dışındaki psikanalitik anlayışlarda belirgin bir gerileme yaşanırken Lacancı düşünce psikanaliz dışındaki alanları etkilemeye devam ediyor.

Film okumalarından felsefeye, radikal politikadan özne tartışmalarına, edebiyat eleştirisinden feminizme kadar bir dizi alanda Lacancı psikanalize göndermeler yapılıyor.

Bu yaşayan, canlı bir teori ve pratiğe işaret ediyor.

Türkiye de bu gelişmelerin dışında kalmadı, burada da Lacancı psikanalize dair güçlü bir ilginin olduğunu söyleyebiliriz.

Bu kitap işte bunu gösteriyor.

Yazarlar aktarımın etkisiyle ve Lacan’la karşılaşmalarının bir sonucu olarak farklı ülkelerde kendileri için temelde neyin değiştiğine tanıklık ediyorlar.

Bize Japonya’dan Arjantin’e, Çin’den Türkiye’ye, Kolombiya’dan İtalya’ya kadar Lacan’ın dünya çapındaki etkisini kavrayabileceğimiz bir panorama sunuyorlar.

Kitaptan alıntılar:

‘Sınırların ötesinde Lacan’ tabii ki psikanaliz hakkında bir meseledir, fakat aynı zamanda dillerle ilgili bir meseledir, yerleşik politik sistemlerle ve aynı zamanda politik, sosyal sarsıntılar veya savaşlar ve savaşları çıkaran diktatörlerle her zaman bağlantı halinde olan diller tarihine dair bir meselesidir de. Bu yüzden bu, bir farklılıklar meselesidir, teorik külliyatın ve çeşitli pratiklerin farklı bir okumasıdır: Çin’de analiz, örneğin ABD’de, İsrail’de ya da Polonya’daki gibi yapılmıyor. İşte bu yüzden bu kitabın ortaya koymayı amaçladığı sorulardan biri de şu: Lacan’ın öğretisini temel alan bu ortak zeminden yola çıkan dünyadaki güncel pratikler nelerdir? Örneğin Fransa’daki gibi Lacan’ın mevcudiyetiyle, Lacan’ın sadece kitaplar üzerinden bilindiği ülkelerdeki durumu karşılaştırdığımızda nasıl farklılıklar görebiliriz? Ortak payda olarak ne ortaya çıkarılabilir ve farklılık anlamında neler elde edilebilir?

“Lacan psikanalizi değiştirdi, bu konuda ısrarcıyız, psikanalizin sonunu ve ayrıca sonlarını değiştirdi. Onun öğretisi tedavi pratiğini dönüştürdü, analitik kliniğe yeni bir biçim kazandırdı ve aynı zamanda sınırları aştı: Bu kitap buna tanıklık ediyor. Bugün kimse onun Freud’u yeniden okuduğundan, aynı zamanda analitik deneyimi dönüştüren güçlü önerilerde bulunduğundan, tam yirmi beş yıl boyunca Lacancı bir analiz uygulaması var ettiğinden şüphe duyamaz: Ben, a nesnesini, analitik eylemi, passe’ı (geçiş çalışması) ve gerçeği [le réel] vurgulayacağım örneğin. Bu pratik Lacan’ın metinlerine ve bunlara aktarımı olanların çabalarına dayanmaktadır. Ayrıca onun teorik önerilerinin gücüne ve sağlamlığına ve bu düşünceyi ulusal sınırların ötesine taşımayı seçenlerin çabalarına dayanmaktadır. Bu kişiler bilinçdışıyla kendi deneyimleri onları kendi içsel sınırlarından kurtardıktan sonra bu noktaya gelmişlerdir. Bütün bunlar, işler kişi olarak Lacan’la doğrudan bir ilişkinin ötesine geçtiğinde ortaya çıkmıştır.

“Bilinmeyene doğru gitmeyi kabul etmek, kendini bulmak için dışarıya gitmek, işte analize girişteki vaat budur. Analizin sonuna gelecek olursak, her kim ki arzusunu bu yola koyarsa bu deneyimi sınırların ötesine götürebilir. Bu kitabı eline alıp şöyle bir sayfalarını karıştıran veya okuyan herkes Lacan’ın öğretisinin olağanüstü yayılımını, Freud’dan sonra tekrar okuduğu kavramların genişleyen kapsamını ve kendisinin oluşturduklarını ve icat ettiklerini tartabilecektir. Dikkate değer yapıtı, analizin geleceği ve hatta bunun da ötesinde kendi alanının dışındaki alanlar açısından önemli gelişmelerin yaşanmasına olanak sağladı: Bilimle, aynı zamanda, felsefe, mantık, matematik, din ve edebiyatla sürdürdüğü sürekli diyalog buna örnek verilebilir.”

  • Künye: Kolektif – Sınırların Ötesinde Lacan, editör: Albert Nguyên, çeviren: Özgür Öğütcen, Ceren Korulsan, Axis Yayınları, psikanaliz, 208 sayfa, 2023

Antonio Quinet – Şehrin Deli Efendileri (2023)

Bu kitabın amacı her şeyden önce Lacancı psikanalizin temel kavramlarından yola çıkarak klasik psikiyatri tarafından tanımlanmış ve Freud tarafından benimsenmiş olan psikozun iki klinik tipini, yani şizofreni ve paranoyayı ele almak.

Kitapta, ortak paydaları Ötekinin alanından (dilin, bilinçdışının alanından) Babanın-Adı’nın men edilmesi olan bu klinik oluşumlar ele alınıyor.

Psikozun bu temel mekanizması, yani Babanın-Adı’nın men edilmesi, Lacan tarafından 1950’li yılların sonunda tanımlanmıştı ve psikiyatri kliniği için olduğu kadar psikanaliz kliniği için de temel bir referans ve nirengi noktası olmaya devam ediyor.

  • Künye: Antonio Quinet – Şehrin Deli Efendileri, çeviren: Ceren Korulsan, Axis Yayınları, psikanaliz, 210 sayfa, 2023

Tuğçe Kelleci – (Post)kolonyalizm (2023)

Postkolonyalizm, Türkiye’de akademik, entelektüel ve politik çevrelerde gecikerek de olsa etkili bir düşünce akımı oldu.

Ancak içerdiği eleştirelliğe rağmen o da araçsal aklın hizmetine girmekten kurtulamadı.

Bu çalışma çok önemli bir istisna oluşturuyor: Eleştirel düşünceyi postkolonyalizmin kendisine yönelterek sorgulanmadan alınıp tekrar edilen veya uyarlanan önkabulleri titiz bir teorik tartışmaya açıyor.

Başlıca argümanları, postkolonyal çalışmaların Doğu-Batı ikiliğini kültürel söylem içinde yeniden üretmekten ve postkolonyal özneyi özcü bir bakışla değişmez bir “öteki”ne indirgemekten kaçınamadığı, kolonyal karşılaşmadaki yeniden özneleşme sürecini tek yönlü bir iktidar bakışıyla sınırladığı ve kültürel olana odaklanarak siyasal melezliği ihmal ettiği.

Kitap, postkolonyal literatüre hâkim olmakla yetinmeyerek ilmek ilmek dokuduğu düşünsel bir bütünlük için Foucault ve Lacan’ı da tartışmaya çağırıyor.

Postkolonyalizm çalışmalarına Lacan ve Foucault’ya dayalı bir perspektifle yeni bir açılım getirirken, bu tartışmaları postkolonyal öznenin konumlandırılışı üzerinden yaparak ve özneyi merkeze alarak farklı bir bakış açısı sunuyor.

Çalışma kuramcı olarak Lacan ile Foucault’yu, Fanon ile Bhabha’yı, kavramsal olarak “arzu” ile “iktidarı”ı, “melezlik-taklit” ile “maduniyet”i aynı metinde yoğurmakta, özne tartışmasını ise Postkolonyal olanın kendisini tekrar kolonyal olan içinde bulması süreci çerçevesinde teorik biçimde yapıyor.

Böyle bir girişim ve çabanın uluslararası ilişkiler disiplini içinden gelmesi dikkat çekicidir ve oldukça değerli.

Aynı zamanda Uluslararası İlişkiler çalışmalarının alanını genişletiyor, disiplinin büyük ölçüde ihmal ettiği özne tartışmasını Postkolonyalizm bağlamında gündeme getiriyor ve alanla ilgili kuramsal tartışmalara önemli bir katkı sağlıyor.

  • Künye: Tuğçe Kelleci – (Post)kolonyalizm: Özne, Arzu ve Siyasal Melezlik, Siyasal Kitabevi, felsefe, 328 sayfa, 2023

Stijn Vanheule – Psikozun Öznesi (2022)

Bu kitap, Jacques Lacan’ın yapıtının psikoz anlayışımıza ne katkıda bulunduğunu tartışıyor.

Orijinal metinlerin yakın bir okumasını sunan Stijn Vanheule, Lacan’ın psikoz üzerine çalışmasının en iyi dört çağa bölünmüş bir dönemselleştirmeyle çerçevelenebileceğini öne sürüyor.

Vanheule’ün açıklayıcı ve zengin tarzı, Lacan’ın projesinin zor mantığını kavramak isteyen herkes için öğretici olduğu kadar etkileyici de bir Lacan okuması sunuyor.

Lacan’ın metinlerinin çok yakın biçimde gözden geçirildiği bu yaklaşım okurları Lacan’ın zor tarzına bir giriş yapmaları için kışkırtıcı biçimde teşvik ediyor.

Aynı zamanda bu metin, Lacan’ın, günümüz psikanalitik kliniğinin pratiğine sıçrama tahtası olarak hizmet etmesi gereken psikoz konusuna ilişkin en gelişkin teori olan Lacancı psikanalizin klinik sınırlarının yaygınlığını da bize gösteriyor.

‘Psikozun Öznesi: Lacancı Bir Bakış Açısı’, Lacan’ın yörüngesinin, delilik temsilleriyle ilgili sürrealist kaygılardan ve romantik iyimserlikten, onu anlamlandırmaya yönelik edebi girişimlere kadar, sonrasında ise psikiyatrik indirgemecilikten diğer psikanalitik ekollerin bu konudaki sessizliğine kadar olağanüstü net bir şekilde ayrıştırılmasını içeriyor.

Vanheule’ün metni, psikoz üzerine Lacancı teorinin çok ihtiyaç duyulan, teorik olarak açık, anlaşılır, sofistike ve eleştirel bir anlayışını okurlarla buluşturuyor.

  • Künye: Stijn Vanheule – Psikozun Öznesi: Lacancı Bir Bakış Açısı, çeviren: Göker Aközgürer, Axis Yayınları, psikanaliz, 256 sayfa, 2022

Berjanet Jazani – Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz (2022)

Psikanalitik vaka sunumları ile yazarının kişisel deneyimlerini Lacancı teoriyle harmanlayan bu aydınlatıcı kitap, çağdaş öznelliği anlamaya çalışırken Lacancı psikanalizden öğrenebileceklerimize ışık tutuyor.

Sinema filmlerine bolca atıfta bulunan, yapay zekâyla ilgili tartışmaları es geçmeyen, bunun yanı sıra da klinik ve kültürel referanslarıyla hayli doyurucu bir metin niteliği taşıyan ‘Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz’, rüyalar, ayna evresi, nevroz, psikoz, narsisizm, histeri, analistin konumu, dürtü, süpervizyon ve semptom gibi psikanaliz sahasına dair başlıca konuları ele alırken, bunların her birini teknoloji ve piyasaya dayalı çağdaş toplum düzenimiz üzerinden okuyor.

‘Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz’, hem Lacancı psikanalizle ilgilenenler için hem de karmaşık toplumsal sorunlara kafa yoranlar için önemli bir kaynak.

Jazani’nin psikanalitik vaka analizleri, neoliberal başarı ideolojisinin öncüllerini ve insanlarda mükemmel olma baskısı bağlamında ortaya çıkan semptomları anlamak isteyenlere son derece yardımcı olacak türden.

  • Künye: Berjanet Jazani – Klinikten Kültüre Lacancı Psikanaliz, çeviren: Pitey Gonca Özbay, Minotor Kitap, psikanaliz, 224 sayfa, 2022

Darian Leader – Jouissance (2022)

“Jouissance” terimi bugün psikanalizde yaygın olarak kullanılmasına rağmen, bize gerçekten neyi anlatıyor?

Genellikle cinsellik, ıstırap ve doyumun bir birleşimini belirtmek için alınsa da, terim, açtığından daha fazla soruyu kapatan tamamen tanımlayıcı bir kullanıma dönüşmüştür.

Darian Leader, kavramın Freud’daki bazı kaynaklarına ve bunların Lacan’daki ayrıntılarına geri dönerek, haz ile acı arasındaki ilişkiler, otoerotizm, tatmin ile uyarılma arasındaki bağlantılar, bastırmanın etkileri ve psikanalitik kuramda bedenin yeri gibi ilgi çekici konuları tartışıyor.

Leader, hem Lacan’ın çalışmaları için sağlam bir bağlam sunuyor hem de diğer analitik geleneklerle diyaloga giriyor.

  • Künye: Darian Leader – Jouissance: Cinsellik, Istırap ve Tatmin, çeviren: İrem Taşçıoğlu, Encore Yayınları, psikanaliz, 2022

Bruce Fink – Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş (2022)

Lacancı psikanalizin öğeleri üzerine derli toplu bir çalışma arayan okur ve terapistlere bu kitabı öneriyoruz.

Bruce Fink, Lacan’ın temel kavramlarını zengin klinik malzemelerle destekleyerek açıklıyor.

‘Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş’, her terapistin başucu kitabı olmaya aday bir kitap.

Lacan’ın teorisine giriş yapmak için eşsiz bir başlangıç oluşturan kitabın içinde tanımlanan pek çok temel kavram bol miktardaki klinik malzemeyle desteklenerek okurun anlayabileceği şekilde sunuluyor.

Fink, kendi deneyiminden yola çıkarak faydalı bulduğu psikanalitik müdahale ve uygulamaları Lacan’ın teorisini kullanarak özgün bir şekilde ortaya seriyor.

Okurlar bu kitapla birlikte her zaman “zor” olarak kabul edilen Lacan’a bir başlangıç yapma olanağına kavuşacaklar.

Lacancı psikanalizi teşkil eden öğelerin neler olduğunu Fink’in sakin, yalın ve derinlikli rehberliği eşliğinde ziyaret edebilecekler.

Klinisyenler ise, gündelik pratiklerinde yaşadıkları zorluklara pek çok açıklama bulabilecekler bu kitapta.

Fink, psikanalitik tanının önemini, nevroz, psikoz ve sapkınlığın ne anlama geldiğini, a nesnesi’ni, değişken süreli seans’ı, kesme’yi, jouissance’ı, Öteki ve ötekini, arzu’yu, arzu alanının açılması’nı, İmgesel-Simgesel-Gerçek düzenler’i, analistin konumunu, analitik ilişkiyi ve daha pek çok temel Lacancı kavramı büyük bir ustalıkla aktarıyor.

Bu kitap öncelikle terapistler için yazılmış bir kitap.

Ama psikanalize ve kendisine ilgi duyan herkes bu kitabı okuyabilir!

Fink’in dediği gibi: Lacan, “bizi uyandırmanın, kışkırtmanın, sarsmanın peşindedir; teskin etmeyi, rehavete sokmayı değil, ancak kavramsal tekdüzeliğimizi şaşkına çevirmeyi ister. Bunlar, onun bizi çalışmaya itme amacıyla, anladığımızı düşündüğümüz şeyi anlamadığımız gerçeğini (Freud’un yazılarını ya da analizanlarımızın söylemlerini takip etmenin aldatıcı biçimde kolay olup olmadığını), bir şeyi ifade etmek ya da kavramsallaştırmak için sayısız girişimde bulunmak zorunda kalabileceğimizi ve sonrasında yorumumuzun hâlâ yalnızca yaklaşık olarak kalacağını bize hatırlatmasıyla ilgilidir.”

  • Künye: Bruce Fink – Lacancı Psikanalize Klinik Bir Giriş: Teori ve Teknik, çeviren: Özgür Öğütcen, Axis Yayınları, psikanaliz, 2022