Bu kitap, Martin Heidegger’in ölümünden sonra yayımlanması koşuluyla verdiği uzun söyleşiyi içeriyor. ‘Der Spiegel Söyleşisi (23 Eylül 1966)’ (‘Spiegel-Gespräch mit Martin Heidegger (23 September 1966)’), Heidegger’in düşünsel mirasını ve 20. yüzyıl felsefesine bakışını anlamak için temel kaynaklardan biri kabul ediliyor. Söyleşide filozof, Nazi dönemiyle ilişkisi, teknolojinin modern dünyadaki rolü, felsefenin geleceği ve insanın varlıkla kurduğu temel bağ üzerine kapsamlı görüşlerini dile getiriyor. Heidegger, geçmişteki politik tercihlerine dair soruları yanıtlarken, düşüncesini belirli bir ideolojiye indirgemeye karşı çıkıyor. Bunun yerine, çağın krizlerini varlığın unutuluşu ve teknik aklın hâkimiyeti bağlamında yorumluyor.
Metnin önemli odaklarından biri teknoloji oluyor. Heidegger, teknolojinin sadece araçsal bir olgu değil, dünyayı açığa çıkarma biçimi olduğunu savunuyor. Modern çağda bu açığa çıkarmanın tehlikeli bir tek yönlülüğe dönüştüğünü ve insanın özgür düşünme kapasitesini tehdit ettiğini söylüyor. Yine de insanın bu kaderi sorgulama gücüne sahip olduğunu belirtiyor. Felsefenin görevi, varlığın unutuluşunu fark ettirmek ve düşünmeyi yeniden başlatmak olarak tanımlanıyor.
Heidegger ayrıca Batı felsefesinin köklerine dönme çağrısı yapıyor. Platon’dan Nietzsche’ye uzanan geleneğin, varlığı hep belirli kategorilerle kavramaya çalıştığını, bu yüzden varlığın kendisinin gözden kaybolduğunu dile getiriyor. Ona göre düşünce, metafizik çerçeveden kurtularak varlığın sorusunu yeniden gündeme getirmeli.
Söyleşi boyunca Heidegger, hem kişisel hem de entelektüel anlamda hesaplaşmalarını ortaya koyuyor. Bu metin, modern dünyanın krizlerini anlamak isteyen okura hâlâ güçlü sorular yöneltiyor ve felsefeyi yaşamın merkezinde konumlandırıyor.
- Künye: Martin Heidegger – Der Spiegel Söyleşisi (23 Eylül 1966), çeviren: Kaan H. Ökten, Yapı Kredi Yayınları, felsefe, 56 sayfa, 2025






