Silvia Federici – Caliban ve Cadı (2012)

 

Silvia Federici ‘Caliban ve Cadı’da, feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde kadınların konumunu araştırıyor; kapitalizmin gelişimini feminist hareketin öğrettiklerinden ilham alarak yeniden yorumluyor.

Federici’nin çalışması en çok, kapitalist sistemi, sınıfsal sömürüyle cinsiyete dayalı işbölümündeki adaletsizlikler üzerinden açıklamasıyla dikkat çekiyor.

Yazar, Ortaçağdaki büyük cadı avı da dahil olmak üzere geniş bir tarihsel bağlamda, ilksel birikim sürecinde kadınların kendi cinselliklerinin ve bedenlerinin nasıl çitlendiğini ve böylece toplumsal konumlarının nasıl değersizleştirildiğini ortaya koyuyor.

  • Künye: Silvia Federici – Caliban ve Cadı: Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim, çeviren: Öznur Karakaş, Otonom Yayıncılık, kadın, 370 sayfa

Songül Sallan Gül – Türkiye’de Kadın Sığınmaevleri (2012)

 

  • TÜRKİYE’DE KADIN SIĞINMAEVLERİ, Songül Sallan Gül, Bağlam Yayınları, kadın, 278 sayfa

Songül Sallan Gül ‘Türkiye’de Kadın Sığınmaevleri’nde, somut veriler eşliğinde ülkedeki kadına yönelik şiddeti irdeliyor ve sığınmaevlerinin buna ne gibi çözümler getireceğini tartışmaya açıyor. İki yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere on ilde, SHÇEK, belediye ve kadın kuruluşlarına ait yirmi dört sığınma evinde yaşayan kadınlarla yapılan görüşmelere dayanıyor. Söz konusu illerdeki sığınmaevi ve şiddetle mücadele eden kurumların yöneticileriyle de görüşen Gül, farklı ülkelerin deneyimlerinden de hareketle, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutlarını ortaya koyuyor.

Maria Mies – Ataerki ve Birikim (2012)

Cinsiyete dayalı işbölümünün toplumsal kökenlerini inceleyen bu -klasikleşmiş- eser, kolonileştirme ve ‘evkadınlaştırma’ süreçlerinin genel tarihinin yanı sıra, yeni uluslararası işbölümünü ve kadınların en ucuzundan birer üretici ve tüketici olarak oynamak zorunda bırakıldıkları rolü eleştirel bir perspektifle tahlil ediyor.

Mies, feminist teoride esaslı bir paradigma değişikliğine yol açan bir yaklaşımla kapitalist ataerkinin günümüzdeki küresel ölçekli egemenliğini betimlerken, bu egemenliğe karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğine de açıklık getiriyor.

Teori ile pratiğin otantik ve birlikte gelişimini gözeten bu çalışma feminist teorinin ulaşabileceği doruk noktalardan biri…

  • Künye: Maria Mies – Ataerki ve Birikim: Uluslararası İşbölümünde Kadınlar, çeviren: Yıldız Temurtürkan, Dipnot Yayınları, feminizm, 434 sayfa,

Amargi Feminizm Tartışmaları 2011 (2011)

  • AMARGİ FEMİNİZM TARTIŞMALARI 2011, yayına hazırlayan: Esen Özdemir ve Sevi Bayraktar, Amargi Yayınları, feminizm, 317 sayfa

 

Birçok yazarın katkıda bulunduğu ‘Amargi Feminizm Tartışmaları 2011’, feminist kuram ve feminist hareketin tarihsel gelişimini irdeleyen metinlerden oluşuyor. Kitapta, feminist hareketin öncüleri, birinci ve ikinci dalga olarak adlandırılan süreçlerin tarihsel arka planlarından Osmanlı kadın hareketine; savaş sonrası toplumsal cinsiyet politikalarından feminizmin güncel sorunlarına kadar birçok konu ele alınıyor. Burada ayrıca, toplumsal cinsiyet, beden, emek, kamusal/özel gibi temel kavramlar ile vatandaşlığın cinsiyeti, queer feminizm, Fransız feministleri ve Türkiye’deki feminist hareketin deneyimleri gibi konular da tartışılıyor.

Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan – Ne Değişti? (2011)

  • NE DEĞİŞTİ?, Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan, Ayizi Kitap, kadın, 206 sayfa

 

Bilindiği gibi Kürtler, en yoğun şekilde 1990-1995 yılları arasında, Doğu ve Güneydoğu’da zorunlu göçe tabi tutulmuştu. Göç, ardında boşaltılmış, yakılmış ve harabeye çevrilmiş binlerce köy bırakırken, yerlerinden yurtlarından edilen Kürtler kendilerini köylerinden çok uzakta, başka kentlerde buldular. İşte, Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan gibi, alanında uzman üç ismin çabasıyla ortaya çıkan bu kitap, zorunlu göçü Kürt kadınlarının gözünden izliyor. Yirmi beş kadın ve kız çocuğu ile yapılan yüz yüze görüşmelere dayanan çalışma, kadınların zorunlu göç sürecine dair anılarına; ailelerin parçalanması, cezaevleri, ev baskınları, işsizlik, evsizlik ve yoksulluk gibi travmalarla dolu hayatlarına iniyor. Kitap, Kürt kadınlarının deneyimlerini ve taleplerini görünür kılmasıyla önemli bir boşluğu dolduruyor.

Mazhar Bağlı ve Ertan Özensel – Türkiye’de Töre ve Namus Cinayetleri (2011)

  • TÜRKİYE’DE TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİ, Mazhar Bağlı ve Ertan Özensel, Destek Yayınları, sosyoloji, 240 sayfa

İki yazarlı elimizdeki kitap, Türkiye’nin en temel toplumsal sorunu olan töre ve namus cinayetlerini sosyolojik bir bakışla inceliyor. İki yıllık süre içinde, kırk iki ceza tevkif evinde doğrudan bu tür suçları işleyen 224 kişi ile görüşülerek hazırlanan kitap, bu sorunu anlamak ve çözmek için çare arayanlara önemli bir katkı sunuyor. Kitap, töre ve namus cinayetlerinin hukukla olan ilişkisini; toplumsal değerlerin ve normların bu konudaki rolünün ne olduğunu; bu cinayetlere neden olan düşüncede kadına karşı nasıl bir ayrımcılık olduğunu ve bu cinayetlerde kadına karşı şiddeti meşrulaştıran temel parametrelerin ne olduğunu ortaya koyuyor.

Pervin Erbil – Kibele’den Pandora’ya (2007)

  • KİBELE’DEN PANDORA’YA, Pervin Erbil, Arkadaş Yayınevi, inceleme, 207 sayfa

 

Araştırmacı yazar Pervin Erbil’in ‘Kibele’den Pandora’ya’ isimli bu çalışması, kadının son beş bin yıldır süren tarihsel yenilgisinin arka planına odaklanıyor. Bu tarihsel arka plan ele alınırken, eski çağlara ait veriler, dünyanın değişik yerlerinden derlenmiş. Çağlar boyu, toplumsal alanda önemli bir yer edinen kadının ne şekilde ataerkil değerlerin kölesi olduğu ve erkeğin tarihin hangi noktasında, hangi dürtülerle kadını geri plana ittiği, kitabın cevap bulmayı amaçladığı başlıca sorular. Kitap, toplumsal gelişmeyi kadın-erkek-toplum üçgeninde ele alması ve sosyo-ekonomik unsurların, cinsler arasındaki bariz uçurumu derinleştirdiğini göstermesiyle dikkate değer.

Hatice Şebnem Seçer – Çalışan Anneler ve Çalışan Annelere Yönelik Ayrımcılık (2011)

  • ÇALIŞAN ANNELER VE ÇALIŞAN ANNELERE YÖNELİK AYRIMCILIK, Hatice Şebnem Seçer, Altın Nokta Yayınevi, kadın, 270 sayfa

 

Çalışan annelere ilişkin özellikle Anglo-Sakson kaynaklı literatür, ağırlıklı olarak çalışan annelerin yaşadıkları rol çatışmasına, iş-aile yaşamı etkileşimine ve uzlaşımına odaklanır. Hatice Şebnem Seçer elimizdeki çalışmasında, söz konusu anlayıştan farklı olarak, çalışan kadının “anne” olmaktan dolayı iş yaşamında farklı bir muamele görmesinin temel nedenlerini ve çalışan annenin buna verdiği tepkileri irdeliyor. Seçer, çalışan annelere yönelik cinsiyet ayrımcılığı ve bu ayrımcılığa tepkiyi de, on dört akademisyen anne ile gerçekleştirdiği görüşmeler yoluyla değerlendiriyor. Annelik olgusu ve çalışan anne kavramının açıklanmasıyla başlayan kitap, kadınların annelik ve işi birlikte yürütmeye çabalarken, iktidarın bilendiği iş yaşamında ayakta kalmak için verdikleri mücadeleyi, bilimsel bir yaklaşımla irdeliyor.

Hande Öğüt (haz.) – Kadın Öykülerinde Doğu (2011)

  • KADIN ÖYKÜLERİNDE DOĞU, hazırlayan: Hande Öğüt, Sel Yayıncılık, öykü, 276 sayfa

 

Doğu’nun, genel olarak dini ve mistisizmi işaret ettiği söylenir. Buna ek olarak Doğu, kadının en nefessiz bırakıldığı coğrafyalardan biri olarak da bilinir. İşte Hande Öğüt’ün hazırladığı bu kitap, otuz dört kadın yazarın Doğu’yu işledikleri öykülerinden oluşuyor. Doğulu kadınların yaşadığı büyük ezilmişlik, doğal olarak buradaki öykülerden çoğunun odak noktası. İnci Aral, Erendiz Atasü, Sezer Ateş Ayvaz, Nâlân Barbarosoğlu, Oya Baydar, Gaye Boralıoğlu, Ayşe Düzkan, Müge İplikçi, Sema Kaygusuz ve Nezihe Meriç gibi kadın yazarların öykülerini bir araya getiren kitap, Doğu’yu hem içeriden hem de farklı bir kültürel iklimden gelmiş olmanın yarattığı duygularla irdeleyen öykülerden oluşuyor. Kitap, toplumun acımasızlığı altında ezilen Şehriban’ın, Gulîzer’in, Lorîn’in, Xezal’ın ve Baveşin’in hikâyesini anlatıyor.

Handan Çağlayan – Analar, Yoldaşlar, Tanrıçalar (2007)

  • ANALAR, YOLDAŞLAR, TANRIÇALAR, Handan Çağlayan, İletişim Yayınları, kadın, 278 sayfa

 

Handan Çağlayan’ın ‘Analar, Yoldaşlar, Tanrıçalar’ı, Kürt hareketinde kadınlar ve kadın kimliğinin oluşumuna odaklanıyor. Kitap, ekler dışında, Kürt kadınının günümüzdeki konumunu, erken dönem milliyetçi ideolojide kadınların yerini, yeni bir kimlik inşa süreci olarak 1980 sonrası Kürt kadın hareketinin gelişmesi, yasal partilerde kadınlar ve politikacı kadın kimliği ve nihayet Kürt kadın kimliğinin oluşumu, bileşenleri ve dinamikleri gibi konular yer alıyor. Çağlayan’ın çalışması, kadınların siyasette özne olup olmadıkları sorusuna, ortaya koyduğu önemli bulgularla sağlam bir yanıt veriyor.