Nolen Gertz – Nihilizm (2022)

Hiçbir şeyin öneminin olmamasının ne önemi var?

Nolen Gertz, nihilizmin tarihini Sokrates’ten Hannah Arendt ve Jean-Paul Sartre’a kadar uzanarak takip ediyor.

Birisi nihilist olarak etiketlendiğinde, bu genellikle bir iltifat anlamına gelmez. Çoğumuz nihilizmi yıkıcılık ve şiddetle ilişkilendiririz.

Nihilizm, kelimenin tam anlamıyla, “hiçliğin ideolojisi” anlamına gelir.

O halde nihilizm hiçbir şeye inanmamak mıdır?

Yoksa hayatın hiçbir şey olmadığı inancı mı?

Yoksa sahip olduğumuz inançların hiçbir şey ifade etmediği inancı mı?

Gertz, nihilizmin birçok çeşidini tanımayı öğrenebilirsek, anlamlı olanı anlamsız olandan ayırmayı öğrenebiliriz, diye düşünerek Batı felsefesindeki nihilizmin tarihini Sokrates’ten Hannah Arendt ve Jean-Paul Sartre’a kadar takip ediyor.

Nihilizm terimi ilk kez Friedrich Jacobi tarafından Immanuel Kant’ın felsefesini eleştirmek için kullanılmış olsa da Gertz, kavramın Sokrates, Descartes ve diğerlerinin düşüncelerini aydınlatabileceğini gösteriyor.

Ancak nihilizmle en çok ilişkilendirilen Nietzsche’dir ve Gertz, Nietzsche’nin düşüncesine odaklanır.

Gertz, nihilizmin ne olmadığını – karamsarlık, sinizm ve ilgisizlik – ve neden olduğunu düşünmeye devam ediyor; Varoluşçuluk ve Postmodernizm ile ilişkili olanlar da dahil olmak üzere nihilizm teorilerini araştırıyor.

Nihilizmi, diğer kaynakların yanı sıra Adorno, Arendt ve Marx’ın fikirleri üzerinden, ayrıca günlük yaşamdaki kullanımlarına da bakarak irdeliyor.

Nihilizmin geleceği üzerine de kafa yoran Gertz, nihilizmi sadece bireysel bir perspektiften değil, aynı zamanda politik bir perspektiften de irdeliyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Edinme ve tüketme bildiğimiz tek yaşamsa, o hâlde anlamsız doyum sağlayan anlamsız mal ve hizmetler için, anlamsız para kazandıran anlamsız iş hayatını anlamsız bir yaşam olarak değil, aksine gerçek dünya gibi görürüz.”

  • Künye: Nolen Gertz – Nihilizm, çeviren: Mete Tunçay, Pan Yayıncılık, felsefe, 216 sayfa, 2022

Mete Tunçay – Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Solun Tarihine Düşülen Notlar (2022)

Mete Tunçay’ın Toplumsal Tarih dergisinde sol hareketin gelişimini Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan geniş bir çerçevede araştırdığı yazıları, bu kitapta.

‘Solun Tarihine Düşen Notlar’, Türkiye solunun özgün dinamiklerini daha iyi kavramak için birebir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş̧, imparatorluğun yapısını değiştirmekle kalmadı.

Aynı zamanda siyasal, sosyal, kültürel değişmeleri de beraberinde getirdi.

Siyasal hareketler imparatorluk yapısından ulus-devlet bünyesine “aktarılırken” bu değişimleri de taşıyarak var olmak zorunda kaldı.

Benzer bir dönüşüm Rusya için de geçerliydi ve imparatorluk Bolşevik devrimiyle ortadan kalktı; sosyalist ve komünist hareketler için bambaşka bir dünya kuruldu.

Tunçay, uzun yıllara yayılan araştırmalarında Türkiye’de solun tarihini kendi bütünlüğü içinde takip ederken, II. Meşrutiyet’ten 1930’ların sonuna uzanan bir tarihsel kesitte konunun çeşitli yönlerini, eksik parçalarını, tek-partinin kurulusu ve iktidarı sırasında sol hareketlerin konumlarını ve hükûmet karsısındaki pozisyonlarını, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini, parti yapısı ve çalışmalarını, sol örgütlenmeler içinde yer alan bireylerin etki ve önemlerini bir arada incelemeyi gözeten bir yaklaşım ortaya koyuyor.

  • Künye: Mete Tunçay – Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Solun Tarihine Düşülen Notlar: Toplumsal Tarih Yazıları, İletişim Yayınları, tarih, 363 sayfa, 2022

David Green – Yüz Yıl Savaşları (2021)

Avrupa tarihinin siyasi ve toplumsal temellerini kökten dönüştürmüş Yüz Yıl Savaşları üzerine çok iyi bir inceleme.

Saygın İngiliz tarihçi David Green, bu savaşların özellikle İngiltere ve Fransa halklarını nasıl değiştirdiğini orijinal birincil kaynaklara dayanarak gösteriyor.

On dördüncü yüzyılın başlarından 1453’e kadar bir asrı aşkın bir müddet devam eden Yüz Yıl Savaşları Avrupa tarihinin dönüm noktalarından biridir.

Tarihçiler İstanbul’un fethini anlatırken, Avrupa’nın içinde bulunduğu bu kanlı ve uzun savaşlara her zaman atıf yaparlar.

Kıtayı siyasi manada parçalayan Yüz Yıl Savaşları, İngiliz ve Fransız kralları arasındaki feodal savaşlar zinciri olsa da neticeleri açısından dikkat çekicidir.

Askerî tutum ve örgütlenmeler temelinden değişmiş, siyasî ve sosyal kurumlar yeniden şekillenmişti.

Batı Avrupa orduları profesyonelleşirken köylülüğün toplumsal konumu ve işlevi de değişmişti.

Kralları için savaşan köylüler sonu gelmeyen felaketlerin kurbanı olmuştu.

Bununla birlikte İngiliz ve Fransız uluslarının tarihsel temelleri de bu savaşlarla atılmıştır.

Hanedanlar, soylular ve kilise savaşların ortaya çıkarttığı yeni şartlara uyum sağlamaya çalışırken, bir tarihsel devir kapanmakta, erken modern Avrupa tarihinin siyasi ve toplumsal temelleri atılmaktadır.

Green’in ‘Yüz Yıl Savaşları: Bir Halk Tarihi’ başlıklı bu eseri, sürükleyici bir anlatımla yaşanan çatışmaların özellikle İngiltere ve Fransa halklarını nasıl değiştirdiğini ve hatta oluşturduğunu orijinal birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor.

Şövalyeler, soylular, ruhban, krallar, askerler ve esirler: bu sürükleyici tarih araştırmasının aktörleri.

Mete Tunçay’ın çevirisi ile sunulan kitap, Türk tarih çalışmalarında kendine pek yer bulamayan Yüz Yıl Savaşları için öncü bir rol oynayacak türden.

  • Künye: David Green – Yüz Yıl Savaşları: Bir Halk Tarihi, çeviren: Mete Tunçay, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 392 sayfa, 2021

Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu (2020)

Kapsamıyla dikkat çeken, Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluşu üzerine muazzam bir katkı.

Çalışma, bugün yüzüncü yaşına giren parti tarihine belgeler arasında yapılan bir yolculuk.

Kitapta,

  • Ekim Devrimi ve partileşme süreci,
  • Mustafa Suphi ve Doktor Şefik Hüsnü’nün özgün rolleri,
  • Diğer komünist önderler ve neferler,
  • Kurtuluş ve Aydınlık dergileri,
  • İlk genel işçi toplantıları ve eylemler,
  • 1 Mayıs kutlamaları,
  • Teşkilat planları,
  • Dönemin komünist gençlik çalışmaları,
  • Komintern’le ilişkiler ve farklı Kongrelere katılım,
  • Doğu Seksiyonu’ndaki tartışmalar,
  • Millî mücadeleyle ve Cumhuriyet hükümetiyle ilişkiler ve bunun gibi pek çok konu ele alınıyor.

Raporlar, mektuplar, kongre sunumları, bildiriler, gazete yazıları, mahkeme tutanakları ve her tür belgenin yer aldığı kitap, konuyla ilgilenen herkesin kitaplığında bulunmalı.

  • Künye: Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Türkiye Komünist Partisi’nin Kuruluşu, 1919-1925, Yordam Kitap, tarih, 704 sayfa, 2020

Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası (2016)

1920-1923 arasında, Türkiye’nin Milli Mücadele savaşı verdiği dönemde varlık göstermiş bir sol partinin hikâyesi…

TBMM’nin ilk yıllarında Anadolu’daki sol akımlar, Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’nın kuruluşu, ilk dönemleri, Ankara hükümetinin partililere uyguladığı tutuklama, yargılama ve hapis uygulamaları, kitabın ilgi çekici konuları arasında.

  • Künye: Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası, İletişim Yayınları

Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Beynelmilel İşçiler İttihadı (2016)

Daha çok Rum işçilerin örgütlendiği, mütareke İstanbul’unda 1920’de kurulmuş Beynelmilel İşçiler İttihadı’nın (Bİİ) serüveni.

Çalışma, Bİİ’nin kuruluşu ve kapatılışına uzanan süreci kapsamlı bir şekilde takip ediyor, bunun yanı sıra örgütün TKP ile ilişkileri ve Bİİ’de Roland Ginzberg dönemi gibi önemli konuları aydınlatıyor.

  • Künye: Erden Akbulut ve Mete Tunçay – Beynelmilel İşçiler İttihadı, İletişim Yayınları

Barbara Stollberg-Rilinger – Kutsal Roma İmparatorluğu (2020)

Barbara Stollberg-Rilinger’in yayımlandıktan kısa süre sonra beş baskı yapan ‘Kutsal Roma İmparatorluğu’, Mete Tunçay çevirisiyle Türkçede.

Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun yaşayan en önemli uzmanlarından biri sayılan Barbara Stollberg-Rilinger, İmparatorluğun siyasi kültürünü ve kendine has kurumlarını çok yönlü bir bakışla ele alıyor.

İmparatorluğu, çokça yapıldığı gibi Avrupa Birliği gibi modern yapılarla karşılaştırmak yerine, başka hiçbir örneğe benzemeyen özgün bir siyasi organizasyon olarak değerlendiren Rilinger, İmparatorluğun homojen olmayan yapısının ortaya koyduğu durumu ve birçok içsel çelişkiye sahip oluşunun onun kaderini nasıl dönüştürdüğünü kapsamlı bir bakışla izliyor.

  • Künye: Barbara Stollberg-Rilinger – Kutsal Roma İmparatorluğu, çeviren: Mete Tunçay, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 196 sayfa, 2020

Igor Despot – Savaşan Tarafların Gözüyle Balkan Savaşları (2020)

Balkan Savaşları’nın birincisi, 8 Ekim 1912’de, Karadağ’ın Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmesiyle başladı.

Bu süreç adeta ışık hızıyla ilerledi ve aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakıp bir araya gelen dört millet, Balkan İttifakını oluşturdular: Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan.

Balkan İttifakı olağanüstü bir toprak zaferi elde etmesine karşın, çok geçmeden toprakların nasıl bölüştürüleceği konusunda tartışmalar baş gösterdi.

Makedonya’dan aldığı paydan memnun olmayan Bulgaristan, eski müttefikleri Sırbistan ve Yunanistan’a saldırdı.

10 Ağustos 1913’te yapılan Bükreş Antlaşması bu ikinci savaşı sona erdirdi, ancak barışa vesile olmadı.

Saraybosna suikastıyla başlayan Birinci Dünya Savaşı’nda da, Balkanlar yine bir savaş sahnesine dönüştü.

İşte Igor Despot’un bu özenli çalışması, Balkan Savaşları’na neden olan etkenlerden savaşların seyrine ve sonuçlarına uzanarak süreci başından sonuna izleyen çok önemli bir kitap.

Kitap, söz konusu anlaşmazlığın belgelenmesi ve anlaşılmasına katkıda bulunmasıyla büyük öneme haiz.

Öte yandan çalışma, bu savaşlar sırasında yaşanan olayları aktarmakla sınırlı kalmayarak, bu olayları kültürel bağlamlarının ışığında inceleyerek Balkan tarihi boyunca ortaya çıkmış müttefiklikleri belirlemiş ya da çatışmaları alevlendirmiş olabilecek kültürel benzerlik ve farklılıklara da dikkat çekiyor.

  • Künye: Igor Despot – Savaşan Tarafların Gözüyle Balkan Savaşları, çeviren: Mete Tunçay, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, tarih, 330 sayfa, 2020

G. L. Sleidler – Doğu’da Siyasal Düşünce (2020)

Siyasal düşüncelerin tarihi konusundaki Avrupa merkezciliğin ötesine geçen çok önemli bir çalışma.

Grzegorz Leopold Seidler, Doğu’nun toplumsal ve siyasal gelişimini çok yönlü bir perspektifle izliyor.

Bunu yaparken, büyük imparatorluklardaki siyasal düşünceleri inceleyen Sleidler, siyasal düşünceyi genel bir toplumsal ve ekonomik çerçeve içine oturtuyor ve daha da önemlisi düşüncenin ortaya çıkış koşullarının tarihin seyrini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.

Doğu siyasal düşüncesine ilişkin nesnel bir açıklama çerçevesi sunmasıyla büyük öneme sahip çalışma, sınıf mücadelesine ve siyasal düşüncenin sınıfsal niteliğine ağırlık vermesiyle de dikkat çekiyor.

  • Künye: G. L. Sleidler – Doğu’da Siyasal Düşünce: Doğu Dünyasının Ortaya Çıkışı, çeviren: Mete Tunçay, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, tarih, 267 sayfa, 2020

Mete Tunçay – Bilineceği Bilmek (2019)

Mete Tunçay’ın ilk baskısı 1983’te yapılan ‘Bilineceği Bilmek’ adlı bu çalışması, Türkiye’de siyasal gelişmenin evreleri ile Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte Türkiye’de sol akımların gelişimini aydınlatmasıyla bugün de muazzam bir kaynaktır.

Çalışma şimdi, genişletilmiş baskısıyla yeniden raflardaki yerini aldı.

Kitabın ilk bölümde Tunçay’ın kavramlar, kitaplar ve tarihyazımı üzerine makaleleri yer alıyor.

İkinci Kısım “Türkiye’de Siyasal Gelişmenin Evreleri” başlığıyla Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’nin siyasal tarihine genel bir giriş niteliği taşıyor.

Üçüncü ve dördüncü kısımlar ise Mete Tunçay’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında özel olarak odaklandığı sosyalist ve komünist harekete dair tartışmalarla bu tartışmaların genel çerçevesine dair farklı dönemlerde farklı mecralarda kaleme aldığı yazılarından oluşuyor.

Bu önemli derleme, Türkiye’de siyasal tarih araştırmalarında yöntem, kaynak zenginliği ve birincil kaynakların ustaca kullanmasıyla bildiğimiz Tunçay’ın, uzun yıllar öncesinden dikkat çektiği hususların bugün de ne denli hayati olduğunu yeniden gösteriyor.

  • Künye: Mete Tunçay – Bilineceği Bilmek: Türkiye’de Siyasal Gelişmenin Evreleri ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sol Akımlar, İletişim Yayınları, tarih, 432 sayfa, 2019