Thorkild Jacobsen – Mezopotamya Dininin Tarihi (2025)

Thorkild Jacobsen’in bu kitabı, antik Mezopotamya’nın karmaşık dini inançlarını derinlemesine inceliyor. ‘Mezopotamya Dininin Tarihi: Karanlığın Hazineleri’ (‘The Treasures of Darkness: A History of Mesopotamian Religion’), Sümer, Akad, Babil ve Asur gibi halkların dinlerini, onların dünya görüşleri ve siyasi yapılarıyla iç içe geçmiş bir şekilde analiz ediyor. Kitap, Mezopotamya dininin evrimini, doğa odaklı inançlardan karmaşık panteonların oluşumuna kadar kronolojik olarak takip ediyor.

Yazar, Mezopotamya insanının tanrıları doğanın büyük güçlerinin kişileşmiş hali olarak nasıl algıladığını ve onlarla olan ilişkilerini ayrıntılarıyla açıklıyor. Sümerlerin tanrıları “yüce güçler” veya “me” olarak adlandırdığı ve kozmik düzeni sürdürme yeteneğine sahip olduğuna inandığı vurgulanıyor. Kitap, tanrıların krallıkla ilişkisini, kralın aracı rolünü ve tapınakların toplumsal hayattaki merkezi önemini işliyor. Tanrıların adil yargılamaları, kozmik düzenin korunması ve insanlığın refahı üzerindeki etkileri, mitolojik anlatılar ve dini metinler üzerinden açıklanıyor.

Jacobsen, tanrıların iradesinin doğa olayları ve toplumsal düzen üzerindeki etkilerini analiz eder. Örneğin, fırtına tanrısı Enlil veya su tanrısı Enki gibi figürlerin, tarım ve su kaynaklarına bağımlılık bağlamında merkezi bir role sahip olduğunu gösteriyor. Kitap, kehanetler, büyücülük ve kurban ritüelleri gibi dini pratiklere de yer vererek, Mezopotamya insanının tanrılarla iletişim kurma ve geleceği öğrenme çabalarını ortaya koyuyor.

Eser, Mezopotamya dininin sadece ibadetlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda dönemin bilim, felsefe ve sanat anlayışlarını da derinden etkilediğini vurgular. Gılgamış Destanı gibi epik anlatılar, Mezopotamya insanının ölüm, yaşamın anlamı ve ilahi güçlerle mücadelesi hakkındaki düşüncelerini yansıtır. Jacobsen, bu edebi ve dini metinleri ustaca analiz ederek, Mezopotamya medeniyetinin ruhsal derinliğini ve düşünsel zenginliğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Thorkild Jacobsen – Mezopotamya Dininin Tarihi: Karanlığın Hazineleri, çeviren: Sibel Erduman, Meltem Kabalcı Yayınları, tarih, 400 sayfa, 2025

Mehmet Altun – Yukarı Mezopotamya’da Devletin Kökeni (2025)

Yakındoğu’da devletin ortaya çıkış süreci, arkeologlar ve eskiçağ tarihçileri tarafından uzun yıllardır incelenen karmaşık bir konudur. Bu sürecin nasıl başladığına dair hem yazılı kaynaklar hem de arkeolojik buluntular önemli bilgiler sunmaktadır. Kazılarla ortaya çıkarılan yerleşim yerlerinin boyutları, nüfus yoğunluğu, meslek grupları, dini ve idari yapılar gibi veriler, devletin temel özelliklerini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Ancak, Eski Yakındoğu’da devletin tanımı hala tartışmalıdır ve günümüz dünyasında bile kesin sınırlarla tanımlanmış kavramlardan uzaktır.

Mehmet Altun’un ‘Yukarı Mezopotamya’da Devletin Kökeni’ adlı kitabı, bu tartışmalara yeni bir bakış açısı getirerek, devlet oluşumunun kökenlerini MÖ 10.000’lere kadar götürüyor. Kitap, Mezopotamya’nın coğrafi koşullarının devlet oluşumuna nasıl zemin hazırladığını ve ilk yerleşimlerin, tapınakların ve toplumsal organizasyonların daha sonraki devlet yapılarını nasıl şekillendirdiğini inceliyor. Altun, prehistorya ve eskiçağ alanındaki akademik birikimini kullanarak, bu doğal süreci ve devletin temel kurallarını ustalıkla ortaya koyuyor.

Yukarı Mezopotamya’da devletin kökeni, MÖ 4. binyılın sonlarına kadar uzanır. Bu dönemde, sulama tarımının yaygınlaşması ve nüfusun artmasıyla birlikte, karmaşık toplumsal yapılar ortaya çıkmaya başladı. Bu yapılar, zamanla şehir devletlerine ve ardından imparatorluklara dönüştü. Altun’un kitabında ele alınan ilk yerleşimler ve tapınaklar, bu dönemde ortaya çıkan toplumsal organizasyonun ve devlet yapılarının temelini oluşturdu.

Mezopotamya’nın verimli toprakları ve sulama imkanları, tarımsal üretimin artmasını ve nüfusun yoğunlaşmasını sağladı. Bu durum, toplumsal iş bölümünün ve uzmanlaşmanın ortaya çıkmasına yol açtı. Tapınaklar, sadece dini merkezler değil, aynı zamanda ekonomik ve idari merkezler olarak da işlev gördü. Tapınaklarda toplanan ürünler, depolandı ve dağıtıldı. Bu durum, merkezi bir otoritenin ve devlet yapısının ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

‘Yukarı Mezopotamya’da Devletin Kökeni’, Yakındoğu’da devletin ortaya çıkış sürecini ve Yukarı Mezopotamya’daki kökenlerini anlamak için önemli bir kaynak. Kitap, arkeolojik buluntular ve yazılı kaynakları bir araya getirerek, devletin temel özelliklerini ve gelişim sürecini detaylı bir şekilde inceliyor. Altun, okuyuculara, devletin sadece siyasi bir yapı olmadığını, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel bir olgu olduğunu da gösteriyor.

  • Künye: Mehmet Altun – Yukarı Mezopotamya’da Devletin Kökeni, Minotor Kitap, tarih, 272 sayfa, 2025

Mustafa Metli – Mezopatamya’da Ekmek (2022)

  • Geçmişte insanlar ne tür ekmekler yapıyordu?
  • Geçmişteki buğday ve arpa günümüzden farklı mıydı?
  • Ekmeğin sofradaki, alışverişteki, yevmiyedeki, vergideki önemi neydi?
  • Mezopotamya Mitolojisi’nde ekmek ile yaratılış arasındaki ilişki nedir?
  • Atasözlerinde, deyimlerde, mektuplarda, ilahilerde Ekmeğin ne işi var?
  • Mezopotamya Mitolojisi’nden bize hangi âdetler miras kaldı?
  • Büyüde, şifada, tapınmada, matematikte, takvimde ekmek mi geçiyor?
  • Ekmek ile bira ilişkisi de neyin nesidir?
  • İnsanlar geçmişte nasıl besleniyor, ne tür yemekler yapıyordu?

Mustafa Metli, günümüzde yenmeli-yenmemeli tartışmasının merkezindeki, uğruna kavga edilen, yere düşse kaldırılan/öpülen, her daim kutsal görülen; ama bir o kadar da israf edilen, ekonominin onun üzerinden hesaplandığı, zor zamanlarda aslan ağzında olan, bölüşülen/bölüşülemeyen, her dönemde temel besin maddesi olmuş ekmeğin hikâyesinin izini geçmiş Mezopotamya medeniyetlerinde sürüyor.

Bunu da tarih, matematik, gastronomi, coğrafya, tarım, din, mitoloji, edebiyat gibi birçok farklı disiplinden yararlanarak yapıyor.

  • Künye: Mustafa Metli – Mezopatamya’da Ekmek: Üretim, Tüketim, Kültür ve İnanç, Kabalcı Yayınları, tarih, 440 sayfa, 2022

Karen Radner – Mezopotamya & Dicle ve Fırat Nehirlerinin Kıyısındaki Erken Yüksek Kültürler (2021)

Mezopotamya’da yaşayan insanların hayat pratikleri ve çivi yazısı ile şekillenen ve sürekli değişen siyasi yapıları üzerine harika bir çalışma.

Dicle ve Fırat arasındaki Mezopotamya topraklarının tarihini çok yönlü bir bakışla ortaya koyan Karen Radner, son arkeolojik çalışmalardan da yola çıkarak bu kadim insanlık yerleşiminin neden çok önemli olduğunu bize bir kez daha bize hatırlatıyor.

Kitapta,

  • Sümer şehir devletlerinin kendine özgü yapısı,
  • Ur’un tanrı kralları,
  • Akad İmparatorluğu,
  • Halep ve Elam arasında yükselen küçük devletler,
  • Babil tarihinde en uzun süren hanedanlık olan Kassitler,
  • Küçük bir şehir devletiyken büyük bir imparatorluğa dönüşen Asurlar,
  • Bir dünya şehri olan Babil,
  • Ve Persler, Seleukoslar ve Partlar döneminde Mezopotamya gibi önemli konular aydınlatılıyor.

Radner, kazılar ve kil tabletler sayesinde günümüze ulaşan Mezopotamya medeniyetin izlerini sürüyor ve Ur, Uruk, Asur gibi çok eski şehirler ile Akad, Halep, Babil gibi güçlü krallıkların tarihini heyecanlı olduğu kadar bilgilendirici şekilde aktarıyor.

  • Künye: Karen Radner – Mezopotamya & Dicle ve Fırat Nehirlerinin Kıyısındaki Erken Yüksek Kültürler, çeviren: Beste Hertsch, Runik Kitap, tarih, 120 sayfa, 2021

Barthel Hrouda – Mezopotamya (2016)

Dicle ve Fırat arasında ortaya çıkmış uygarlıkların hikâyesi.

Kitap hem Sümerlerden Akkadlara, Kassitlerden Mitannilere, Assurlulardan Perslere pek çok medeniyetin izini sürüyor hem de bu uygarlıkların ekonomi, bilim ve teknik, dil, yazı, edebiyat, sanat ve din gibi farklı alanlarda ortaya koyduklarını gözler önüne seriyor.

  • Künye: Barthel Hrouda – Mezopotamya, çeviren: Zehra Aksu Yılmazer, Alfa Yayınları

Pierre Bordreuil, Françoise Briquel-Chatonnet ve Cecile Michel – Tarihin Başlangıçları (2015)

Neolitik devrimin gerçekleştiği, tarımın ortaya çıktığı ve yazının icat edildiği ilkçağ Yakındoğu uygarlıklarına toplu bir bakış.

Adları ve eserleri zamanımıza ulaşmış en eski insanların yaşadığı Mezopotamya’nın üç bin yıllık görkemli tarihi bu kapsamlı çalışmanın merkezini oluşturuyor.

Kitabın yazarları Pierre Bordreuil, Françoise Briquel-Chatonnet ve Cecile Michel, konuyu zengin bir bakışla ele alıyor.

  • Künye: Pierre Bordreuil, Françoise Briquel-Chatonnet ve Cecile Michel – Tarihin Başlangıçları, çeviren: Levent Başaran, Alfa Yayınları

Susan Pollock – Antik Mezopotamya (2017)

Mezopotamya dediğimiz ve bugün Irak ve Suriye’nin geniş kesimlerini de içine alan Fırat ve Dicle ırmakları arasındaki alüvyal düzlükleri kapsayan bölgenin adı Yunanca “Irmaklar arasındaki yer” anlamına gelir.

Bölgenin antik yerleşimcileri güneybatı İran, Zagros sıradağlarındaki ovalar ve Torosların eteklerinde yaşayan insanlar da dâhil olmak üzere, kendi bölgelerinin dışındaki topluluklarla etkileşim içinde olmuşlardır.

Susan Pollock’un bu muhteşem çalışması da, farklı disiplinlerin de verilerinden yararlanarak MÖ 5000 ile 2100 tarihleri arasındaki yaklaşık üç bin yıllık süreç boyunca Mezopotamya’daki ilk devletlerin ve uygarlıkların ortaya çıkışını ele alıyor.

Pollock bunu yaparken, yalnızca antoropolojiden değil, aynı zamanda arkeoloji, ekonomi politik ve feminist antropolojinin katkılarından da yararlanarak konu hakkında oldukça zengin bir çerçeve sunuyor.

Kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • Mezopotamya’da ilk hanedanlar dönemi,
  • Coğrafi ortam ve çevre,
  • Kentler,
  • Köyler,
  • Höyükler ve yerleşim örüntüleri,
  • Beş ve dördüncü binyılların haraç ekonomileri,
  • Mal dağıtım yöntemi,
  • Bürokrasinin gelişmesi,
  • Yazının kökenleri,
  • İdeoloji ve güç imgeleri,
  • Mezopotamya’da anıtsal mimari,
  • Mezopotamya’da gösterişçi tüketim…

Çok sayıda görsel ve harita ile zenginleşen kitabı, bilhassa Mezopotamya medeniyetine giriş yapmak isteyen okurlara yetkin bir çalışma olarak öneriyoruz.

  • Künye: Susan Pollock – Antik Mezopotamya: Var Olmamış Cennet, çeviren: Burak Esen, Sümer Yayıncılık, antropoloji, 264 sayfa, 2017

Cüneyt Akalın – Taş Devri’nden Kapitalizme Uygarlıklar (2015)

İnsanoğlunun barbarlıktan uygarlığa geçişinin, on binlerce yıla yayılan hikâyesi.

Cüneyt Akalın bu nitelikli siyasi tarih çalışmasında ilk olarak, uygarlığın tam olarak ne anlama geldiğini ve onun temel kavramlarını açıklıyor.

Yazar ardından, dört büyük uygarlık olan Mezopotamya-Çin, Mısır, Hint ve Roma İmparatorluğu ile bunlardan neşet etmiş Afrika, Amerika ve Uzakdoğu medeniyetlerinde uygarlığın doğuşu ve gelişimini araştırıyor.

  • Künye: Cüneyt Akalın – Taş Devri’nden Kapitalizme Uygarlıklar, Tarihçi Kitabevi