Yelda Gürlek – Gülün Adı ve Ortaçağ (2025)

Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ adlı romanı, yalnızca sürükleyici bir polisiye kurgu sunmuyor; aynı zamanda derin tarihsel arka planı, felsefi göndermeleri ve dinsel tartışmalarıyla çok katmanlı bir yapıyı içinde barındırıyor. Roman, 14. yüzyılın Avrupa’sında bir manastırda geçen esrarengiz cinayetleri konu alıyor gibi görünse de satır aralarında Ortaçağ düşüncesi, Hristiyanlık tarihi ve bilgiyle iktidar arasındaki ilişkiyi sorgulayan güçlü bir entelektüel metin olarak öne çıkıyor.

‘Gülün Adı’, edebiyat çevrelerinin de sıklıkla dile getirdiği gibi, kolay okunur bir roman olmaktan uzak duruyor. Eco’nun metninde yer alan teolojik tartışmalar, skolastik düşünceye göndermeler ve Latince metin parçaları, okurdan belli bir arka plan bilgisi talep ediyor. Eğer Ortaçağ tarihi ya da Hristiyanlık inanç sistemi hakkında temel bir bilgiye sahip değilsek, romanın sunduğu evren çoğu yerde bize kapalı kalıyor. Ancak bu zorluk, romanın entelektüel derinliğini ve edebi değerini daha da artırıyor.

Tarihi roman, polisiye ve postmodern anlatı türlerini aynı çatı altında buluşturan ‘Gülün Adı’, aynı zamanda metinlerarasılık ve anlamın çoğulluğu gibi postmodern edebiyatın temel meselelerine de temas ediyor. Bu yönüyle sadece olayların akışına odaklanan bir okuma, eserin sunduğu zenginliğin büyük kısmını kaçırmamıza neden oluyor.

Yelda Gürlek’in kaleme aldığı bu rehber eser, ‘Gülün Adı’nın çok katmanlı yapısını çözümlüyor. Gürlek, hem İtalyancaya hem de metnin tarihsel ve kültürel bağlamına hâkim bir yaklaşımla, Eco’nun dünyasına girmek isteyen okurlara güvenilir bir yol haritası sunuyor.

  • Künye: Yelda Gürlek – Gülün Adı ve Ortaçağ, Kafka Kitap, inceleme, 228 sayfa, 2025

Umberto Eco – Yapının Yokluğu (2024)

Göstergebilim üzerine çalışmaları 1960’lı yıllarda başlayan Umberto Eco, kitle kültürü üzerine yaptığı çalışmalarda, kültür fenomenleri üzerine çalışmak adına bir göstergeler kuramına ihtiyaç duyulduğunu görmüş ve ‘Yapının Yokluğu’nda böyle bir kuramın ilk formülasyonuna imza atmıştır.

Yirminci yüzyıl göstergebiliminin ardındaki iki düşünürün; Amerikalı pragmatik filozof Charles Sanders Peirce ve İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure’ün düşüncelerini detaylandıran Eco, göstergebilimin temel kavramlarına genel bir bakış sunuyor: gösterge, kod, ileti, gönderen ve gönderilen.

Claude Lévi-Strauss ve Jacques Lacan arasındaki ontolojik yapısalcılık tartışmasından doğan bir çalışma olan ‘Yapının Yokluğu’, belirtke sistemlerinin geçici ve tarihsel doğasına büyük bir vurgu yapar.

Umberto Eco ‘Yapının Yokluğu’nda dilbilim alanındaki güncel araştırmaları, yapısalcılığın durumunu, göstergebilimin ilgilendiği konuları geniş ve bütünlüklü bir bakış açısından inceliyor ve bu alanda günümüze kadar öne sürülen görüşlerle birlikte kendi kuramsal görüşlerini de okura sunuyor.

  • Künye: Umberto Eco – Yapının Yokluğu: Göstergebilimsel İnceleme ve Yapısal Yöntem, çeviren: Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayınları, dilbilim, 605 sayfa, 2024

Umberto Eco – Kant ve Ornitorenk (2023)

  • Gündelik hayatımızda karşılaştığımız nesneleri birbirinden ayırt etmemizi sağlayan özsel bir fark söz konusu mudur?
  • Sözgelimi, bir kedinin neden bir köpek değil de kedi olduğunu anlamak için ne gibi kategoriler ya da şemalar gerekmektedir?
  • Kategoriler ya da şemalar dışında, bir şeyi köpek ya da kedi olarak tarif etmek için farklı birtakım unsurlara ihtiyacımız var mıdır?
  • Nesneleri algılarken bilişsel kapasitelerimizin yanında dilsel niteliklere ne ölçüde ihtiyaç duyarız?
  • Bilişsel kapasiteler ve dilsel nitelikleri bir arada ele almanın herhangi bir olanak koşulu söz konusu mudur?

İşte, Umberto Eco ‘Kant ve Ornitorenk’ adlı bu çalışmasında gerçeklik, algı ve deneyimle ilgili temel problemleri, Kant, Heidegger, Peirce gibi filozofların düşünceleri ekseninde, sahip olduğu felsefi, edebi ve tarihsel bilgi birikimini kendine özgü hikâyeci anlatım tarzıyla zenginleştirerek birbirinden kıymetli altı deneme kaleme alıyor.

Umberto Eco’nun “Giriş” yazısında belirttiği üzere, “Kant’ın ornitorenkle ne işi var? Hiç. Tarihlerden de görebileceğimiz gibi, hiçbir ilgisi olamazdı.”

Kant, hiçbir zaman bir ornitorenki kaleme almadı; bir ornitorenk hiçbir zaman Kant’tan haberdar olmadı; fakat Eco’nun gerçekliğe dair hakiki soruları, hiçbir varlığı birbirine karşı kayıtsız bırakmayacaktır.

  • Künye: Umberto Eco – Kant ve Ornitorenk: Bilişsellik ve Dil Üzerine Denemeler, çeviren: Esra Kübra Erol, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 416 sayfa, 2023

Umberto Eco – Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar (2021)

Bütün kitap âşıklarının, yani bibliyofillerin okuması gereken bir kitap.

Umberto Eco, kitabın ortaya çıkışının hem uygarlığı hem de tek tanrılı dinleri nasıl kökten dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor.

Kitap dünyasına dışarıdan değil, bu çalışma açısından tam da olması gerektiği gibi bir bibliyofilin gözünden bakan Eco, bibliyofili kitabı seven, ama sadece kitap okumakla yetinmeyen, aynı zamanda ona nesne olarak da sahip olmak isteyen bir kişi olarak tanımlıyor.

Yazar, her zamanki keskinliği, mizahı ve yetkinliğiyle, bibliyofili açısından önemli gördüğü eserleri gözden geçiriyor, anekdotlar anlatıyor, bir değerin izini sürüyor, kısacası bibliyofilinin büyülü dünyası için bize ustaca rehberlik ediyor.

Kitap, zaten bibliyofil olanlar kadar, henüz öyle olduğunu bilmeyen sayısız potansiyel okura seslenmesiyle de özellikle önemli.

  • Künye: Umberto Eco – Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar, çeviren: Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayınları, deneme, 288 sayfa, 2021

Kolektif – Antik Roma (2021)

Umberto Eco’nun editörlüğünü yaptığı bu şaheser, tarih sahnesinde bin yılı aşkın süre var olmayı başarmış Roma İmparatorluğu’nun hikâyesini anlatıyor.

1108 sayfalık dev yapıt, konuyu tarih, toplum, antropoloji, hukuk, edebiyat, sanat, felsefe, mit, din, bilim ve teknik, tıp, astronomi ve müzik gibi farklı çerçevelerden irdeliyor.

Küçük bir köy olarak kurulan ve yüzyıllar içinde tüm Akdeniz dünyasına egemen olan Roma, çok uzun bir süre Britanya’dan Mısır’a, Kuzey Avrupa’dan Kuzey Afrika’ya uzanan devasa coğrafyayı ve farklı milletleri hâkimiyeti altında birleştirdi.

Roma’nın tarihte ve insanlığın zihninde bıraktığı izler halen günümüz insanını etkilemeye ve günümüz dünyasını şekillendirmeye devam ediyor.

İşte alanında tanınan araştırmacılar tarafından hazırlanmış bu ansiklopedik kaynak da, Türkçe literatürdeki en kapsamlı çalışma ve bu yönüyle Roma İmparatorluğu tarihini merak edenler için rehber nitelikte bir eser.

  • Künye: Kolektif – Antik Roma, editör: Umberto Eco, çeviren: Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayınları, tarih, 1108 sayfa, 2021

Umberto Eco ve Kardinal Martini – İnanç ya da İnançsızlık (2021)

Dünya, hakikaten başkalarına güzel.

Mesela, yirmi iki yaşına kadar Katolik olarak kalmış, sonra kendisini şüpheci olarak tanımlamış Umberto Eco ile Kardinal Carlo Maria Martini, din konusunda en tartışmalı konuları, gayet soğukkanlı bir şekilde tartışabilmiş.

Zamanında bir gazete için hazırlanmış bir yazı dizisi için bir araya gelmiş ikilinin, bize gösterdikleri en güzel şey şu:

Din hakkında tartışılabilir, hassas konular rahatlıkla ele alınabilir ve bu durum hiçbir şekilde insanların birbirlerine olan saygılarından taviz vermek anlamına gelmez.

Eco ve Martini burada, “Yeni kıyamet nedir?”, “Tanrısız bir ahlak anlayışı mümkün mü?”, “Kadınlar dini lider olamaz mı?” ve “Şiddet ile hoşgörüsüzlük arasındaki ilişki nedir?” gibi önemli konuları tartışıyor.

İki isim bunu yaparken de, bizleri “İnananlar ve inanmayanlar arasında yeni ve ortak bir umut inşa edilebilir mi?” sorusu üzerine düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: Umberto Eco ve Kardinal Martini – İnanç ya da İnançsızlık, çeviren: Kemal Atakay, Nora Kitap, din, 104 sayfa, 2021

Umberto Eco – Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek (2021)

Esperanto, evrensel dil ihtiyacımız ve hayalimizin somutlaşmış halidir.

Umberto Eco’nun bu enfes kitabı da, Esperanto’nun ortaya çıkışı, özellikleri, diğer dillerle arasındaki farklar ve insanın evrensel iletişim ihtiyacı üzerine harikulade bir sorgulama.

Eco’nun Esperantisler István Ertl ve François Lo Jacomo’yla yaptığı söyleşiyi bir araya getiren çalışma, Esperanto’yu derinlemesine analiz etmesi ve uluslararası bir yardımcı dil olarak diğer diller arasındaki konumu üzerine muhakkak okunması gereken bir kitap.

Öte yandan bu yapıt, evrensel dilin varlığına olan ihtiyaç, çeviri sorunları, ikidillilik ve anadilin işlevi, uluslararası dilbilim siyaseti, dilin dünya vizyonu yaratmadaki rolü gibi konular üzerine düşünen dilbilimciler için de çok önemli bir kaynak.

  • Künye: Umberto Eco – Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek, çeviren: Kemal Atakay, Alfa Yayınları, dil, 96 sayfa, 2021

Umberto Eco – Ertelenmiş Kıyamet (2020)

Farklı alanlarda yazdığı pek çok eseri bulunan Umberto Eco, kitle kültürü üzerine de derinlemesine düşünmüş ve çalışmıştı.

İşte ‘Ertelenmiş Kıyamet’ de, Eco’nun kitle kültürü üzerine yazdığı makaleleri bir araya getiriyor.

1960’lı ve 80’li yıllarda kaleme aldığı bu makalelerinde Eco, kıyametçiler olarak tanımlanan kitle kültürüne tümüyle karşı çıkanlar ile bütünleşmişler olarak tanımlanan ve çoğu zaman farkında olmadan kitle kültürüne hizmet eden çağdaş entelektüellerin tezlerini karşılaştırıyor ve bunları kendine has ayrıntıcı tarzıyla tartışıyor.

Eco bunu yaparken de, çizgi romandan televizyona ve müziğe, popüler kültürün pek çok ürününden yararlanıyor.

  • Künye: Umberto Eco – Ertelenmiş Kıyamet, çeviren: Leyla Tonguç Basmacı, Nora Kitap, kültür, 424 sayfa, 2020

Umberto Eco – Mimarlık Göstergebilimi (2019)

Mimari göstergelerin kavramsal yapısı, bize mimari hakkında çok şey söyler.

Göstergebilim alanında yaptığı önemli çalışmalarla bildiğimiz Umberto Eco da, genel göstergebilim teorisini mimarlık ve yapılı çevre sorununa uyguluyor.

Mimari göstergelerin kavramsal yapısını derinlemesine bir bakışla irdeleyen Eco, bunu yaparken, aynı zamanda mimari bilgimize de yeni boyutlar getiriyor.

Eco, mimarlığı hem işlevsel özellikleri hem sembolik nesne olma özellikleriyle ve hem de kitle iletişim aracı olma özellikleriyle ele alıyor.

Düşünür buradan hareketle, mimariyi ulusal kültürlerin ve değerlerin sembolik taşıyıcısı olarak tartışıyor.

  • Künye: Umberto Eco – Mimarlık Göstergebilimi, çeviren: Fatma Erkman Akerson, Daimon Yayınları, mimari, 128 sayfa, 2019

Umberto Eco – Tez Nasıl Yazılır? (2017)

Çok farklı konularda yazmış, ortaya onlarca eser koymuş Umberto Eco’nun bu kitabı, tez yazanlar için süreci başından sonuna izleyen sağlam bir kılavuz.

Bir mezuniyet tezinin ne olduğu ve ne işe yaradığını sorgulayarak kitabına başlayan Eco,

  • Tezin konu seçimini,
  • Malzemenin araştırılma sürecini,
  • Çalışma planının çıkarılmasını,
  • Bilgi fişleri ve notların nasıl kullanılacağını,
  • Yazma aşamasında göz önünde bulundurulması gerekenleri,
  • Nihai redaksiyonun yapılma sürecini
  • Ve bunun gibi, tez yazımı söz konusu olduğunda önem arz eden pek çok konuyu ayrıntılı bir şekilde açıklıyor.

Kitabı, akademisyen adayları, tez danışmanları ve hayalinde akademi olan her okura tavsiye ediyoruz.

  • Künye: Umberto Eco – Tez Nasıl Yazılır?, çeviren: Betül Parlak, Can Yayınları, eğitim, 320 sayfa, 2017